|
|
Gerçekçi ol, imkansızı iste Yine Fenerbahçe, yine Galatasaray Ben F1'i feda ederim 12 Dev Adam ve Formula 1 Senna mı, Schumacher mi? 3 büyükler, Süper Lig ve deniz feneri |
|||
GELELİM MAÇA Galatasaray, Trabzonspordan daha iyi bir takım, bunda bana göre Lucescunun etkisi çok fazla. İlk günden beri Lucescunun kötü bir teknik direktör olmadığını, takımı dengeli oynatmasının da sarı kırmızılıların kadrosu nedeniyle yararlı olduğunu savunuyorum. Belki GS, UEFA Şampiyonu olduğu dönemdeki gibi rakibi orta sahada boğamıyor ama maç kazanmasını biliyor. Ve futbolun önemli unsurlarından biri de kazanan tarafın her zaman haklı olduğu gerçeği... Avrupadaki kritik maçlardan önce Trabzonsporla karşılaşmaları da kendi yararlarına, çünkü kesinlikle stres içine girmedikleri bir maçtan 3 puanla ayrılarak -inşallah- salı günü işlerine yarayacak morale sahip oldular. Şu bir gerçek ki 3 büyüklerin Trabzonsporla oynadıkları maçlar, artık eski havasından çok uzak; Trabzonspor zorlu bir deplasman olmaktan çoktan çıktı, bordo mavili takım da artık İstanbula rakiplerini yenmek için değil, yeni bir başlangıç yapmak ve biz de varız demek için geliyor; ama bunu başaramıyor... Galatasaray (ya da Fenerbahçe, ilk maçta yenilmesine karşın ya da Beşiktaş) ise kamuoyunu tarafından zorlu bir karşılaşma olarak görülen ama aslında olmayan bir maçtan, hem de eksik kadroya karşın galibiyetle ayrılarak güven tazeleme ve moral bulma şansı yakalıyor. HAKEMİN OYUNA KATKISI Sahada oyunu yönlendiren bir hakem vardı; bana göre hakem, bırakın yönlendirici olmayı, yönetici bile olmamalı, çünkü yöneticilerin de yol gösterme gibi bir misyonları vardır; sadece maçı idare etmeli. Ondan beklenen sadece kuralları uygulaması, verdiği kararlarla futbolculara mesaj göndermesi ama ben evsahibi takımın yanındayım imajını vermemesi. Hata yapabilir, gördüğünü çaldığı takdirde bu hataların hepsi kabullenilecektir. Penaltıların doğru ya da yanlış olması tartışma konusu olabilir; ama orta sahadan koşarak yedek kaleciye kırmızı kart göstermesi, küfüre duyarlı olmaya çalıştığını göstermek için maçı 1 dakika durdurduktan sonra edilen diğer küfürler karşısında adeta kulaklık takması, içinde bulunduğu durumun pek de sağlıklı olmadığını gösteriyor. Kötü bir perfomans sergilemekle kalmadı, kendine bir tarz, ama yanlış tarz yaratmaya çalıştığını gösterdi. Ülkedeki pek çok yöneticinin tarzının yanlış olduğu gözönüne alınırsa, bunu doğal karşılayabiliriz. Ama bizim her zaman savunduğumuz bir şey var: Her meslek, herkese uygun değildir; otomobil kullanmayı az bilen, sevmeyen bir adamın taksi şoförü olmaması gerekir; kan görmeye dayanamıyorsanız cerrah olmazsınız; hakem olmak için de bazı meziyetler gerekmektedir ve bunlar, dünkü maçta sergilenen hareketlerle uzaktan yakından ilgili değildir. Hakemin doğru verdiği kararlardan biri, Galatasaraylı yazarları karşısına almak yerine Trabzonsporlu yazarları karşısına almayı tercih etmiş olmasıydı; bu nedenle Galatasaray aleyhine veremeyeceği tüm kararları Trabzonspor aleyhine çalma cesaretini gösterdi. Aslında bu konuda haklı, çünkü aksi takdirde alacağı tepkiye karşı durması kolay değil. Ben, hakemin ısınan Galatasaray yedek kalecisine kırmızı kart gösterebileceğini hayal bile edemiyorum. TRABZONSPOR CEPHESİ Bordo-mavililer dünkü maçta yenilmeyebilirlerdi ama bu içinde bulundukları yetersizliğin gözardı edilmesini engellemeli... Sadece kadro olarak değil, teknik anlamda ve yönetim olarak da ciddi sıkıntıları var. Hakem kötü olabilir, ama maçta iki penaltı verilmemiş bile olsa, Galatasaray karşısına kazanmak için değil, Beşiktaş karşısında gerçekleştirdikleri mucizeyi gerçekleştirmek için çıkmışlardı. Ne bir oyun düzeni vardı Trabzonsporun, ne de modern futbolun gereklerini yerine getirebilecek gücü... Kısaca takım olarak yetersizdi bordo-mavili futbolcular. İstanbulda yineleceklerini düşünüyorlardı, hakemin kötü yönetimi, aldıkları yenilgiyi daha kabul edilebilir hale getirdi sadece... Taraftar takıma ya da teknik yönetime kızabilir, ama bana göre içinde bulunduğu durumu değerlendirebilme konusunda yetersiz olan Trabzonsporlu yöneticilere kızmalılar. YA BASIN TRİBÜNÜ Son sözüm Galatasaraylı yazarlara... Daha önce de bu satırlarda değinmiştim; Dünün dünyası için yaratılmış bir dili, bugünün dünyası için kullanıyormuşuz gibi geliyor bana... Ama bugünün dünyasını kavramak için, artık dünün terimlerinden kurtulmanın zamanı gelmiş olmalı. Örneğin bir spor yazarı, Galatasaraylı bile olsa, Galatasarayın Trabzonsporu 3-1 yendiği maçtan sonra Hakem kötü bir yönetim sergiledi, verilen ilk penaltı haksızdı, bu da oyunun gidişatını etkilemiş olabilir diyebilmeli. Ne de olsa maç bitmiş, atı alan Üsküdarı geçmiş... Ama hayır, onlar bunu söylemek yerine, Geçen hafta da bizim golümüz sayılmadı demeyi tercih ediyor; ve farkında olmadan uzun vadede kendilerine de zarar verecek bir sistemin kurulmasına yardımcı oluyorlar. Ve yazık ediyorlar bu ülke futboluna, çünkü bu gidişle Fenerbahçe-Galatasaray maçları dışında stadın dolu olduğu bir maç göremeyeceğiz yakında; çünkü insanların stada gitmesi için sahada iyi bir mücadele olması gerekir, hakem yardımıyla kazanılan maçlar ise her iki tarafın da motivasyonunu fazlasıyla etkilediği için sahadaki mücadeleyi fazlasıyla azaltıyor... not: Diyelim ki, hava çok soğuktu ve Trabzonsporlu taraftarlar ısınmak için (insan kendi oturduğu tribünü başka hangi nedenle yakmayı düşünür ki, kendini yakmak için, duman içinde maç seyretmek için değil herhalde) oturdukları tribünleri yakmaya çalıştı. Trabzonspor Kulübü bu konuda kendilerini uyarmalı, kırılan kortuklar Kulübü fatura ediliyor. Diyelim ki Kulüp bu faturayı ödedi, yeni koltuklar yapıldı; 10 yaşındaki çocukların 10 dakika uğraşarak tribün koltuklarını kırmaya çalışmasının faturasını kime ödeteceğiz? | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||