|
|
Ben en çok Lucescu'ya üzülüyorum Sözümü geri aldım? Hagiler, Daumlar ve bizler Futbolun değişen çehresi (2) Futbolun değişen çehresi (1) |
|||
Her iki konuda da yapılması gerekenler yıllar içinde edinilen tecrübelerle sabitlenmiş olmasına karşın, her iki konuda da yapılan uygulamalar zamana ve zemine göre değişik sonuçlar verir diye daha önce bu sütunda yazmıştık. Son krizde ekonomi ve spor yorumu yapanların da genel hatlarıyla birbirlerine fazlasıyla benzediği ortaya çıktı. Onlar da tribüne oynamaya, olayları analiz etmek yerine taraf tutmaya ve ekonomik analizler yapmak yerine önceden hazırlanmış konuşmaları en iyi biçimde bizlere sunmaya başladılar. Sevindirici bir gelişme çünkü artık kimse spor programlarının sadece geyik muhabbetinden oluştuğunu söyleyemeyecek; ya da cümleyi şöyle düzeltelim, artık kimse sadece spor programlarının geyik muhabbetinden oluştuğunu söyleyemeyecek. Spor programlarının böylesine çoğalması, bir anda pek çok spor yazarı ve yorumcusuna sahip olmamızla bir anda pek çok ekonomiste sahip olmamız aynı döneme rastlamıyor ama yaşanan gelişmeler hemen hemen aynı. Ne de olsa bu arz-talep meselesi. Sadece futbolla ilgilenen ve lig tarihinde sadece 4 farklı şampiyon çıkartabilen bir ülkede bu kadar çok spor sayfası tabii ki haberle değil, ancak spor yazarlarının fikirleriyle doldurulabilir. Buna bir de televizyonlardaki futbol programlarını ekleyin... Hal böyle olduğunda ortada ne fikir kalır, ne de başka bir şey; bu açıdan bakıldığında ortaya rakamsal desteğin olmadığı yorumlar ve doğal olarak karşılıklı polemiklerin yaşandığı programların çıkması çok da şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan ekonomi ağırlıklı programların ve yazıların da yaşadığı gelişimin hemen hemen aynı olması. Bir anda patlayan talep nedeniyle, ekonomi konusunda da ortada ne fikir kalıyor, ne de başka bir şey; rakamsal desteğin olmadığı yorumlar ve karşılıklı polemiklerin yaşandığı programlar çıkıyor. Ekonomi konusunda yorum yapanlar, yaptıkları yorumları bir gün sonra unutup tam tersi şeyler söyleyebiliyor (aynı futboldaki gibi). Konuklar en basit konularda bile anlaşamıyor, birine göre iyi olan diğerine göre kötü, verecekleri bir örnek de her zaman hazır (aynı futboldaki gibi). Bundan 6 yıl önce falanca ülke de bu sistemi denemiş ve başarılı olmuştu, filanca ülkenin dinamikleri bize uyuyor ama biz şurada hata yapmış olabiliriz diye konuşarak işin içinden sıyrılıyorlar. Tabii ki bunun da bir yöntem olduğunu kabul ediyorum; tek bir bakış açısı yakala, bir seçenek sun, bir örnek ver, kendini doğrula, sonra başka örnek ver, yine kendini doğrula ve işin içinden çık. Olaylar beklediğin gibi gitmeyince İyi vurdu ama top direkten döndü savunmasına tutun. O halde ortada tek bir gerçek var: Bir ülkede enflasyonu düşürmek için verilen çabalar, diğer bir ülkede hiç bir işe yaramayabilir. Ya da bir ülkeyi Zenginler Kulübüne sokan bir ekip, diğer bir ülkeyi fakirlik sınırına sürükleyebilir. Bir takıma Dünya Kupası kazandıran bir teknik direktör ise bir diğer takımdan kısa sürede kovulabilir. Bu nedenle söylenen her şey hem doğru, hem de yanlıştır futbol/ekonomi konusunda. Tamam kabul ediyorum, aslında her iki konu da oldukça basit(!), genel hatlarıyla birbirine benziyor ama bu kadarı da fazla. Futbolda amaç gol atmaktır, biz bunun yöntemini tartışırız; ekonomide amaç gelir-gider dengesini sağlamaktır, onlar da bunun yöntemini tartışıyor; ama yine de bizi taklit etmekten vazgeçsinler artık. Daha tutarlı, daha rakamsal destekli konuşsunlar, yoksa artık kimse bizimle, spor/futbol yazarlarıyla dalga geçmez olacak... Hangisi daha hafif diye sorduklarında düşünür hale geldik artık. Ekonomi mi, spor mu? Tabii ki.... Hay Allah, artık karar veremiyoruz... Not: Spor hayattır, hayatı ciddiye alın cümlesi, Türkiyede çıkan spor dergilerinden birinin, Desportonun sloganıydı. Derginin çıkmasında emeği geçmiş bir kişi olarak futbolla hayatın birbirlerine bir hayli benzediğini düşünüyor, her ikisinde de başarı için istikrarlı bir yol izlenmesi gerektiğini savunuyorum. Her notun bir anafikri olmalı diyorsanız eğer, ekonomiyle ilgili yorumları ekonomist arkadaşlara bırakarak, yazıyı (Futbolun değişen çehresi (2) yazısından yaptığımız) futbolla ilgili kısa bir alıntıyla bitirelim: Bana göre biz bu çerçevenin dışındayız. Uzun bir süre daha Manchester Unitedın uzun süreli istikrar ve başarı sonrasında bu günlere geldiğinin bilincine varmadan gelişmeleri izleyen kulüp yöneticileriyle ve (Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş dışında) 10 bin kişiyi stada çekemeyen kulüplerimizin ellerinde sanki çok değerli bir mal varmış gibi yayın şirketleriyle kıran kırana pazarlık edebildiği bir ülke olarak hayal dünyasında (yani çerçevenin dışında) yaşamaya devam edeceğiz. Peki kurtuluş umudumuz var mı? Uzun süreli ve istikrar kelimelerini birarada düşünmeyi beceremeyen bir ülke olduğumuz düşünülürse ve başarıya giden yolun anahtarının da buradan geçtiğini gözönüne alırsak, biraz zor. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||