| | |
|
|
|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
GÜZİDE KULÜPLERİMİZ
Önce her zaman yinelediğimiz o çok meşhur söylemle başlayalım: İki güzide kulübümüz... Hani Fenerbahçe, Galatasaray ya da Beşiktaşın karşılıklı maçlarında sık sık duyduğumuz o sihirli kelimelerle. Artık birilerinin bu güzideliğin nereden geldiğini anlatması lazım bizlere. Yani Türkiyenin en eski kulüpleri olmak, en fazla taraftara sahip olmak, her derbi maçtan önce tüm İstanbulun alarma geçirilmesi hakkını mı veriyor bazı insanlara. Neden bizler güzide kulüp olduğunuzu gösterin ve önce kavgasız, tartışmasız bir ortamda oynayın maçlarınızı diyemiyoruz.
Bırakın birbirleriyle oynadıkları maçları, ayrı günlerde oynadıkları maçlarda bile birbirlerine taş atmaktan geri kalmayan bu güzide küluplerimiz, ne zaman isimlerine yakışır insanlar tarafından yönetilecek; ne zaman kaybetmenin de aslında mücadelenin bir parçası olduğunu kabullenecek. Farkında değiliz belki ama ezeli rekabet, (şimdilik) taşlı sopalı kavgayla eşanlamlı düşünülür oldu.
HAGİ OLAYI
Galatasaraylı yöneticilerin demeçleri dikkat çekici ama yeni şeyler değil. Daha önce de Fenerbahçeli, ondan önce Galatasaraylı, ondan önce Beşiktaşlı yöneticiler tarafından telaffuz edilen kelimeler bunlar. Galatasaraylı futbolcuların gösterilen bir kırmızı kart sonrası içine düştüğü durumu bence çok ayrıntılı izlemek gerekir.
Haginin yaptıkları hakkında zaten söylenecek fazla bir şey yok. Hepimizin futboluna fazlasıyla saygı duyduğu Hagi, maç sırasında hakemi itip kakmakla kalmıyor, ayağına basıyor, tükürüyor ama tüm bunlara karşın sinirini alamadığı için, bir sonraki gün bir de basın toplantısı yaparak aslında Erol Ersoyun insan olmadığını belirtiyor. Bizler Galatasaraya karşı ittifak kuruldu diye açıklama yapan sarı-kırmızılı yönetimin, en azından bir sonraki gün yapılan basın toplantısına izin vermemesini beklerken, Galatasaraylılar Hagiyi savunmaya devam ediyor. Yani aslında Haginin bir hakeme tükürmesi ya da Federasyon Başkanını el kol hareketiyle uyarması, sarı-kırmızılıları çok da rahatsız etmiyor. Öyle ya, aynı hakemler ve Federasyonla 4 yıl şampiyon olduktan sonra onlara karşı ittifak kuruldu, eğer kızarlarsa takımı Ligden çekecekler.
|
|
|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
Türkiyeyi Avrupada temsil edeceği, hem de çok başarılı olacağı söylenen Okan ve Emrenin yaptıklarına bir bakın. Hakemin elini tutarak kırmızı kartı engelleyeceğini düşünen Okan, daha sonra tribünlerin şefliğini yapıyor (Daha sonra özür dileyen Okanın tüm sarı-kırmızılı camianın en duyarlı kişisi olduğunu düşünüyorum). Emrenin durumu ise içler acısı. Yan hakeme gidip ana-avrat sövüyor genç oyuncu. Bu hareketiyle de hepimize evet, ben gerçekten de Avrupadaki tüm yıldızlardan daha farklıyım mesajını veriyor.
YA SPOR YAZARLARI...
Her hafta tüm futbolcuları, hakemleri, yöneticileri eleştirmek için hemen her fırsatı kollayan, bunu yaparken olayın şov kısmını da unutmayan spor yazarlarımız hakkında da söylenecek fazla bir şey yok aslında. Bazıların durumu zaten artık umutsuz vaka tanımlamasına giriyor. Siz yaparsanız, ben de eleştiririm savunmasının, insanların kişiliklerine saldırma hakkıyla ilgisini hiç bir zaman anlayamayan biri olarak, onlar hakkında yorum yapmak doğru değil bana göre. Ama ortadaki tehlikeyi görmemek de yanlış olur. Bu tip insanların prim yapıyor olması, diğerlerinin de giderek onlara yaklaşmasına neden oluyor.
Karşılarına aldıkları yöneticileri, futbolcuları, teknik direktörleri sözleriyle dövüyorlar adeta, bir Allahın kulu çıkıp da Peki siz ne önerirsiniz? diye sormayı akıl etmiyor. Gerçi sorduklarında da aldıkları yanıt hep aynı: O benim işim değil... Bunun tercümesi şu şekilde yapılabilir: Bu konularda fikir yürütecek kadar bilgili değilim; sorunlara çare bulmak için de sorunların üzerinde düşünmek gerek, düşünmek de benim yapacağım bir şey değil.
FENERBAHÇE VE BEŞİKTAŞ
Fenerbahçenin yaşadığı değişim, gerçekten takdire değer. Sarı-lacivertli kulüp kavgacı kimliğinden sıyrılıp, büyük bir hızla tutarlı bir kimliğe bürünüyor. Bunu sezon başından beri yaptıkları tutarlı açıklamalarla, takıma ve teknik direktörü sahip çıkmakla kanıtlıyor ve seyirciye özlediği tabloyu yaşatarak da süslüyor. Son olaylardaki tutarlı ve soğukkanlı demeçlerle de artık yönetim olarak bir bütün olduklarını gösterdiler. Gerçi başarısızlık denen o çok ciddi sınavı daha yaşamadılar ama bir okurumuza yazdığımız gibi Fenerbahçe, kupa finalini kaybetse, (zor ihtimal ama) Trabzonspor ve Galatasaraya üstüste yenilse bile doğru yolda olduğunu kanıtladı. Çok kısa bir sürede, çok yeni bir kadro olmasına karşın bir takım olmayı başardılar ve yıllardır aradıkları yönetimi de bulmuş gibiler.
|
|
|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
Beşiktaşta ise durum biraz daha karışık. Onlar biraz eski Fenerbahçeyi hatırlatıyor. Kulüp deneyimsiz bir yönetime sahip, bunun en kesin örneği çok klasik bir yöntemi uyguluyor olmaları: Ortaya bir söylenti at, taraftarın ve spor yazarlarının tepkisini ölç, olumsuz tepkide kararını değiştir, olumlu tepki de ise kararı uygula. Noumaya ceza, Mehmete neşter ve Dauma merhaba, Scalaya veda operasyonları bu yöntemin uygulandığı sadece bir kaç olay. Tabii burada küçük bir ayrıntı unutuluyor. Taraftar, desteklediği bir karar kötü sonuç verdiğinde yine yönetimi suçlayabilme ya da spor yazarları biz öyle demiştik ama... diye yazma hakkına sahip, yönetimin ise böyle bir hakkı yok. Bu nedenle bence herkesi dinlemek ama kendi kararını kendi vermek gibi bir yöntem daha doğru olacaktır. Böyle düşündüklerinde ise şampiyon olmanın çok önemli olduğunu, ama muhtemel bir şampiyonluğun bedelinin kokain kullanıp kullanmadığı konusunda Almanyada halen mahkemesi devam eden bir teknik direktörle anlaşmak olmaması gerektiğini anlayacaklardır.
FEDERASYONUN DURUMU
Federasyon asli görevinin Türk futboluna sadece kaynak sağlamak olmadığını anlamalıdır artık. Sezon başında Stadlardaki tel örgülere veda sloganıyla yola çıkan Birinci Lig, nasıl oldu da silahların atıldığı bir platforma dönüştürüldü? sorusunun yanıtını onların da vermesi gerekir. Hiç bir altyapı çalışması yapmadan, sadece manşetlere çıkabilmek amacıyla tel örgüleri kaldırmaya çalışan Federasyon bu konunun önemini anlamalı ve bu konuda belli önlemleri almalıdır. Çünkü daha ligin bitmesine 10 hafta var ve stresli, şampiyonluğu ya da kümede kalmayı etkileyecek maçlar daha oynanmadı.
Dünyanın en ateşli seyircisi olarak bilinen İngilizler bile statlarda tel örgüsüz maç seyrediyor çünkü İngilterede futbolun yetkili isimleri stat terörünün öneminin bilincinde. Çünkü İngiliz halkı maçlardan önce üzerlerine tuttukları takımın formasını giydiği için sokaklarda patlamaya hazır mayın gibi dolaşan insanların varlığını istemediğini açık açık söylüyor, kafa yapısı olarak onlardan çok da farklı olmayan basın mensuplarını, kulüp yöneticilerini, futbolcuları ve güvenlik güçlerini dışlamaya da hazır.
29 Kasım tarihli Yeni yeni isabet etmeye başladı da... başlıklı yazımızda olayları vahşet değil, fanatizm diye adlandıranlara, Federasyona, Kulüp yöneticilerine, basındaki bazı yazarlara ve güvenlik güçlerine daha büyük ve üzüntü verici bir olayla karşılaşıldığında bunun sorumlusunun kim olduğunu soracağımızı yazmıştık. Sanırım yakında bu sorunun yanıtını birilerinin vermesi gerekecek... | |
|