|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
Bunun hep böyle olup olmadığını bilmiyoruz, ama Türkiyenin ezeli rekabetin geldiği noktayı tartıştığı bir gerçek. Bundan 5-6 yıl öncesine kadar gerçek anlamda bir ezeli rekabet yaşanan, zaman zaman Fenerbahçenin, zaman zaman Galatasarayın öne geçtiği yarışta artık, Fenerbahçenin adı pek fazla anılmıyor. Avrupa kariyeri açısından Galatasarayın tartışılmaz bir üstünlüğü var. Lig şampiyonluklarında ise -Fenerbahçenin şampiyon olduğu 84-85 sezonundan sonra- Fenerbahçe 2, Beşiktaş 6 ve Galatasaray ise 8 kez mutlu sona ulaşmış. Fenerbahçe, bırakın Avrupayı, ligde bile taraftarlarını tatmin edemiyor. Hele bir de kötü denilen Galatasarayın Süper Kupa finalindeki mücadelesinden hemen sonra gelen Gençlerbirliği yenilgisi, Fenerbahçeli spor yazarlarının bile, sezon öncesinde kesin şampiyon ilan ettikleri takımları için kalemlerini bilemesine neden oldu.
Son 4 yıla bakıldığında sarı-kırmızılı kulübün lig şampiyonluklarını kimselere bırakmamanın yanı sıra, ligdeki kupaların bir kısmını ve üstüne üstlük UEFA Kupası ile Süper Kupayı da müzesine götürmeyi başardığı görülüyor. Galatasaray artık kendine özgü bir futbolu olan, tüm Avrupanın tanıdığı, çekindiği ve saygı duyduğu bir takım. Bu karşılık Fenerbahçe hala ideal 11ini arayan, her yıl yaptığı flaş transferlerle gazete manşetlerine çıkan fakat oynadığı futbolla bir türlü isteneni veremeyen bir takım görünümünde. Avrupa macerası da zaten (yönetim ve teknik heyet İnter-Toto Kupasına katılmama kararı aldığı için) bu yıl başlamadan bitmiş durumda.
YÖNETİM FARKLILIĞI MI?
Fenerbahçe yönetiminin büyük bir çaba içinde olduğu bir gerçek. Maddi, manevi hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan sarı-lacivertli kulüp, yine de bu çabasının sonucunu alamıyor. Bu başarısızlığın pek çok nedeni var tabii ki; taraftarlarda yaratılan beklentinin takım üzerinde yarattığı stresten tutun da, karar alırken ya da transfer yaparken basın/medya mensuplarına akıl danışılmasına kadar pek çok neden sayılabilir. Ama en önemli neden, bize göre, yönetimin halen, futbolun bir takım oyunu olduğu gerçeğini anlayamamış olması. Her yıl yapılan flaş transferlerle yeniden kurulan bir süper takım, kağıt üzerinde başarılı olabilir, ama takım olamadıktan sonra sahada mücadele edemez, istenilen sonuçları alamaz. Yönetim olarak istikrar sağlanamadığında, futbol takımında da istikrar sağlanamıyor. Belki de son 11 yılda Metin Aşık, Güven Sazak, Hasan Özaydın, Ali Şen ve Aziz Yıldırım başkanlığındaki Fenerbahçenin tam olarak kavrayamadığı nokta bu. Şampiyonluk için 1 yıl sabredemeyen sarı-lacivertli kulüp, her seferinde daha uzun süre sabretmek zorunda kalıyor.
KADI KIZINDAKİ KUSURLAR
Galatasaray cephesinde ise sorunlar biraz daha farklı. Takım 4 yıl içinde hayallerin bile ötesinde bir başarı grafiği yakaladı. Onlar başarı için sabretmenin gerekli olduğunu anlamış durumdalar, şimdi ise sahadaki başarının kulübün başarısı için yeterli olmadığını anlama aşamasındalar. Takım UEFA Kupasını kazandı, olmadı; Süper Kupayı kazandı, yine olmadı; bir türlü maddi sorunlarını aşamıyorlar. Yeni hazırlanan ödül yönetmeliğiyle devlet yardımından, ödüle çevrilen devlet desteği bile, sarı-kırmızılı kulübün sorunlarını uzun vadede çözmeye yetmeyecek. Çünkü transfer pazarında 10larca milyon doların konuşulduğu bir ortamda, futbol kulüpleri de artık profesyonel şirketler gibi yönetilmelidir. Kulübün gelirleri (forma satışı, reklam, bilet, sponsor, forma reklamı, yayın gelirleri gibi) kontrol altına alınmalıdır.
Yine de 1990da Alp Yalmanla başlayan istikrarı, 96dan sonra (bir iki pürüz olmasına karşın) devam ettiren Faruk Süren yönetimi, kulübün futbol şubesinin başarılı olması nedeniyle de, gelen tüm eleştirilerin karşısında durmayı başardılar. Ezeli rakipleri Fenerbahçeyi çok gerilerde bırakmaları, Galatasaray yönetimine bir süre daha vakit kazandıracaktır. Ama ya sonra?
DİP NOT: HER YIL ŞAMPİYONLUK OLMAZ
Aslına bakarsanız, mücadele tarihinde sadece 4 değişik şampiyon çıkaran bir ligde yapılıyor olmasa, Fenerbahçenin aldığı sonuçlar çok da göze batmayabilir. Ama Türkiye 1. Ligi (artık Trabzonsporu da saymazsak) 3 takımın egemenliği altında olan bir lig. Bu nedenle sarı-lacivertli kulübün üzerindeki baskı daha da fazla. Ne de olsa herkes, takımın sadece 2 rakibi varmış gibi düşünüyor ve bu nedenle takımın Gençlerbirliği yenilgisi şampiyonluk umutlarının yıkıldığı maç olarak lanse ediliyor, bir Andersson etmeyen Gençlerbirliği yorumu yapılabiliyor. Burada gözardı edilen gerçek, artık Anadolu takımlarının da iyi futbol oynayan dişli ekipler olduğu. (Avrupa Kupalarındaki temsilcimiz Gaziantepsporun Galatasarayı geçen yıl en zorlayan takım olduğu ve Antalyasporun da Türkiye Kupası finalinde hakettiği kupayı Galatasaraya hediye ettiği düşünülürse) Gençlerbirliği takımının Fenerbahçeyi yenmesi çok da sürpriz bir sonuç değil, diğer takımların da başına gelebilecek bir olasılık. Anadolu takımları istikrarlı bir çıkış içinde, bakalım bu çıkışı Trabzonsporun yaptığını yapıp, şampiyonluk kupasını Anadoluya taşımaya kadar götürebilecekler mi? | |