|
|
Ve Fenerbahçe şampiyon F1, bizler ve diğerleri Taraftar kimliği mi, fair-play mi? GS zirveye, FB nereye? (2) Ekonomi mi, spor mu? Ben en çok Lucescu'ya üzülüyorum |
|||
Geçtiğimiz günlerde Vietnamda yapılan Dünya Kupası Tekvando müsabakalarında dereceye giren sporcuları kabul eden Devlet Bakanı Fikret Ünlü tüm branşlarda başarıların üst üste geldiğini belirterek, Sporcularımız her gün yeni bir başarıyla geliyor ve bu da bizi çok mutlu ediyor. Nazar değmez inşallah demiş. Tekvondo sporunun, halter ve güreş gibi (voleybol ve basketbol konusuna daha sonra değineceğiz) Türkiyenin uluslararası alanda başarıyla temsil edildiği sporlar arasında olduğunu biliyoruz, ama açıkça söylemek gerekirse tüm branşlar tanımının neyi kapsadığını anlayamadık. Aslında Fikret Ünlünün anlayamadığımız açıklamaları bununla kalmıyor. Örneğin Ünlünün Sporcuları bilimsel olarak yetiştireceğiz açıklamasının da bir anlamı yok. Çünkü 2008 Olimpiyat Oyunlarına aday olan Türkiyenin spor anlayışı futbolla sınırlı. Futbol dendiğinde ise sadece ve sadece 3 büyükler ile Trabzonspor akla geliyor. Bu nedenle 465 milyon dolara satılan futbol naklen yayın haklarında en büyük payı onlar alıyor, bu nedenle en çok onların maçları yayınlanıyor. Ve bu nedenle dünyanın en profesyonel sporlarından biri olan Formula 1de, yayın haklarından elde edilen gelirler, şampiyon takımla, sonuncu takım arasında fazla bir fark gözetilmeksizin dağıtılırken, Türkiye 1. Liginde UEFA Kupasına katılma hakkını elde eden takımlar sıralamada daha altlarda bulunanların onda biri kadar kazanıyor. KISA VADEDE BAŞARI Neyse bizim işimiz bugün futbolla değil. Bugün diğer sporlara gözatacağız. Halter, güreş, tekvando ve karateyi bir kenara barakırsak, uluslararası alanda en başarılı olduğumuz spor dalları basketbol ve voleybol. Ama bu sporların izlenme oranı, belki de Avrupada bir üniversite karşılaşmasına yakın. Futbol yayın hakkını 465 milyon dolarlık bir bedelle satıyor Türkiye; basketbola alıcı bulunamadığı için TRT sadece 4 milyon dolar vererek yayınlıyor Final-Four oynayan takımların lig mücadelelerini. Voleybolda da çok farklı bir tablo yok, sadece onlar maçlarını yayınlatacak kanal bulamıyorlar... İstikrar denilen o sihirli kelimeyi telaffuz etmek zaten imkansız. Voleybolun devleri Vakıfbank ve Emlakbank artık ligde mücadele vermiyor, basketbolda ise ne Eczacıbaşı var, ne Beslen, ne de Tofaş. Tüm bu takımların ortak özelliği şampiyon olduktan hemen sonra ligden çekilmeleri. BİRİ BİZİ KANDIRIYOR Olayların nasıl geliştiğini bilmiyorum ama sanırım birileri birilerini kandırıyor. Yönetimlere verilen raporlar kısa vadede başarılı olunacağını söylüyor, yönetim değişikliğinde ise program sürdürulemiyor. İstikrar sağlanamıyor, beklentilen bulunamıyor, kazanılan şampiyonluklar bile harcanan paraların karşılığını vermiyor. Spor yapmak isteyenlere sunduğumuz olanaklar futbolla sınırlı kalıyor ve iş çığrından çıkıyor. Ya profesyonel futbolcu ol ya da spor yapma diyoruz insanlara... Devletin üst kademeleri sadece kazanılan başarıları ödüllendirmekle yükümlü görüyorlar kendilerini, asıl görevlerinin o başarılara katkı yapmak olduğunu unutarak. Kendilerine Fransayı örnek alabilirler... Avrupanın 20 yıl önündeyiz çünkü 60lı yıllarda yakalandığımız krizi aşmak için sporu okullara indirgedik. Çocuk sabah antrenmana çıktı, öğleden sonra dersine gitti. Başarılı olan eğitimini sporla sürdürdü diyen Fransayı... Hani şu futbolda Avrupa ve Dünya şampiyonu olan, Fransa Açık Tenis Turnuvasına sahip olmakla kalmayıp, pek çok farklı alanda, pek çok farklı isimle dünya sporunda iddialı olan ülkeyi... Hani sağlam kafa sağlam vücutta bulunurdu? Hepimizin yavaş yavaş hooligana dönüştüğü bir ortamda, insanların sadece futbol oynayarak kafalarını sağlam tutmaları pek de kolay olmasa gerek. DİP NOT: SADECE FUTBOLLA NEREYE GİDERİZ? Türkiye, seçenek olarak sadece futbolu sunarak nereye gidebilir? Bu sorunun zor yanıtını bir kenara bırakarak, Türkiyenin futbol geleceğine kısa bir göz atalım: Yayın hakları 465 milyona satılan bir lig (ki bence bu rakam çok daha düşük olmalıydı), tarihinde sadece 4 şampiyon çıkarabilmiş. Dördüncü şampiyon 18 yıldır eski günleri hayal ederek mücadelesini sürdürüyor. 4 büyükler yayın haklarının yarısını alıyor ve haklılar çünkü diğer takımlar sadece onlarla oynadıkları maçlarda statlarını doldurabiliyor, takım yöneticilerinin bir kısmı da zaten Fenerbahçeli, Galatasaraylı, Beşiktaşlı... 3 büyüklerin kazandığı başarılar ise içinde bulundukları durumun gelecek açısından karanlık olduğu gerçeğini değiştirmiyor; yaşıyorlar çünkü bu kadar düşük gelirlere sahip şirketlerin, 40-50 milyon dolarlık borçlarla kolaylıkla kabullenildiği bir ülke Türkiye. Şampiyonlar Liginde borcu olan takım oynayamaz şeklinde bir karar çıktığında ne yapacakları ise şimdilik yönetim kademesindekilerin düşünmediği bir konu. | ||||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||