| | | Tabii ki takımının son şampiyonluğunu hatırlamakta zorlanan ve diğer spor karşılaşmalarını izlerken de, en az futboldaki kadar zevk duyan biri için bunları söylemek ve olayı basite indirgemek kolay diyenler çıkacaktır; ama bence bu yıl adı, Fenerbahçe kadar başarıyla anılması gereken pek çok takım var. Galatasaray, Şampiyonlar Liginde çeyrek final macerasının yanı sıra şampiyonluğu son maça kadar kovaladığı; Gaziantepspor lige renk katmanın ötesinde şampiyonluk mücadelesi yaptığı; Trabzonspor gelecek yıl Ben de şampiyonlukta varım diyebileceği atılımları başlattığı (!); Denizlispor, Yimpaş Yozgatspor, Gençlerbirliği ve Rizespor aldıkları sürpriz sonuçlarla ligdeki mücadeleyi ciddi ölcülerde etkiledikleri için alkışı hakeden takımlar.
MUSTAFA DENİZLİ, FUTBOLCULAR VE MEDYA
|
|
|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
Sezonun kısa özetini yukarıdaki arabaşlıkla yapmak mümkün.
En çok eleştirilen teknik adamlarından biri olan Mustafa Denizli, Fenerbahçe tarihinin ilk yerli şampiyon teknik direktörü olmayı başardı. Kimilerine göre şansı sayesinde... Bence Mustafa Denizlinin şanslı olduğu tek maç Beşiktaşa 3-0 yenildiği ve 6 yabancı oynattığı maçtı. Fenerbahçe, zaten kaybettiği maçı kazansa ama hükmen kaybetmiş olsa belki şampiyonluğu da kucaklayamayacaktı.
Fenerbahçeli futbolcular gerçekten büyük özveriyle oynadılar. Çok güçlü gibi görünmeyen yedek kulübesi en iyi performansı sergiledi; ilk 11dekiler ise kimi hafif, kimi ağır sakatlıklarla ama herzaman oyuna ruhlarını koyarak oynadılar.
Fenerbahçenin başarısızlığında suçlu kim sorusuna yanıt veren her 4 kişiden birinin suçlu bulduğu medya, sarı-lacivertli takıma tam destek verdiğini gösterme fırsatı yakaladı. Sanırım sarı-lacivertli taraftarlar gibi onlar da, Fenerbahçenin şampiyonluğunu özlemişti.
SEVİNMEK YÖNETİMİN HAKKI
Tabii ki bu şampiyonlukta Fenerbahçe yönetiminin katkıları yadsınamaz. Artık istikrarlı yönetimin de maddi güç kadar önemli olduğunun bilincine varan sarı-lacivertli yönetim, futbolun bir takım oyunu olduğu gerçeğinin ve teknik yönetimin de bu takımın bir parçası olduğunu anlamış durumda. Teknik heyete sağlanacak rahat çalışma ortamının, en az flaş transferlerle kurulan süper takımın varlığı kadar önemli olduğunu öğrenmiş görünüyorlar. İstenilen sonuçlara varabilmek için önce takım olmanın ve sahada mücadele etmenin gerekliliğini anlamış durumdalar kısaca.
Daha önceki yazılarımızda Yönetim olarak istikrar sağlanamadığında, futbol takımında da istikrar sağlanamıyor. Belki de son 11 yılda Metin Aşık, Güven Sazak, Hasan Özaydın, Ali Şen ve Aziz Yıldırım başkanlığındaki Fenerbahçenin tam olarak kavrayamadığı nokta bu. Şampiyonluk için 1 yıl sabredemeyen sarı-lacivertli kulüp, her seferinde daha uzun süre sabretmek zorunda kalıyor diye yazmıştık; yıl içinde Mustafa Denizliye yapılan tüm eleştirilerin önünde duran yönetim ve sarı-lacivertli taraftarlar bana göre bir yıl sabrederek bu şampiyonluğu fazlasıyla haketmiş durumda.
28 Ağustos tarihli yazımızda Fenerbahçenin başarısızlığının ardında yatan nedenler nedir? diye sorduğumuzda ankete katılan 2197 kişinin yüzde 49 gibi bir çoğunluğu yönetimi ve teknik kadroyu suçlu gördüğünü belirtmişti. Sanırım taraftarın fikri değişmiştir... Yönetim sezon başından bu yana tutarlı ve soğukkanlı demeçleriyle (tabii ki şampiyonluk sarhoşluğuyla verilenleri saymıyorum) hem onların, hem de spor kamuoyunun beğenisini kazanarak bir bütün olduğunu gösterdi.
BİR ADIM İLERİ BAKARSAK...
Fenerbahçenin şu andaki tek eksiği başarısızlık denen o çok ciddi sınavı daha yaşamamış olması. Gerçi Türkiye Kupası finalinde Gençlerbirliğine yenilerek sezonu tek kupayla kapatmak zorunda kaldı ama bu taraftarın gözünde önemli bir kayıp değildi. Ama Şampiyonlar Liginde alınacak olası kötü sonuçlar, taraftarın yönetime, Mustafa Denizliye, futbolculara güvenini sarsacaktır.
Peki ama bu olası sonuçları önlemek için ne yapmak gerekiyor? Bir kere Fenerbahçe, kadronun Avrupada mücadele edebilmek için yetersiz olduğunu kabullenmeli. Eğer Mustafa Denizli verdiği demeçlerde Türkiye Liginde şampiyon olan kadro, Şampiyonlar Liginde de başarılı olur düşüncesini sadece futbolcuları motive etmek için sarfediyorsa ve bu kadronun Avrupa ve Lig mücadelesini aynı anda sürdürmeye yeterli olmadığını düşünüyorsa, sorun yok; aksi takdirde sarı-lacivertli kulübü gelecek yıl zor günler bekliyor demektir. Ligde oynadığı maçlarda defansındaki sorunlar skora yansımadığı ve kritik maçlarda genelde yediğinden fazlasını attığı için mutlu sona ulaştı ama hızlı hücumlarda adeta şok yaşıyan defans, maç yoğunluğunun yorgunluğu ve Şampiyonlar Liginin havası nedeniyle Fenerbahçe camiasına kötü günler yaşatabilir.
HER YIL ŞAMPİYONLUK OLMAZ
Fenerbahçe yönetiminin farkına varması gereken bir diğer nokta da bunun bir film değil, hayatın ta kendisi olduğu. Ve ne yazık ki hayat, bir filmin sonundaki gibi yaşanan en son mutlu olayla sona ermiyor, devam ediyor. 40-45 gün sonra başlayacak mücadeleler için pek çok değişiklik yapmaları, pek çok sorunla boğuşmaları gerekecek (Açıkçası onların yerinde olmak istemezdim). Bir kere gelecek yıl Süper Ligdeki mücadele daha çekişmeli olacak; belki Lig Şampiyonluğu listesine beşinci bir takımın adını eklemek için bir süre daha beklemek zorunda kalacağız ama artık Anadolu takımları da iyi futbol oynama amacının, başarıyı getirebileceğinin farkına varmış durumdalar. (Herhalde onlar da son iki sezonun UEFA temsilcilerinin Anadoludan çıktığının farkındadırlar). Avrupadaki mücadelede ise önlerinde Galatasaray örneği var ve alınacak başarısız bir sorun, daha önce de belirtiğimiz gibi yönetimin üzerindeki baskıyı arttıracaktır.
SON SÖZ
Ama sarı-lacivertli taraftarların yerinde olmak isterdim, çok önemli bir başarı yakaladılar ve şampiyonluk yaşadılar; bu mutluluğu doyasıya yaşamak onların en tabii hakkı... Aşırıya kaçmadan, bunun bir şeylerin sonu ya da başlangıcı olmadığını bilerek, sadece bir şampiyonluk olduğunu hatırlayarak. | |