|
Necasetten taharet vakti geldi geçiyor, gafletten uyanalım! |
|||
Daha önce defaatle yazdığımız gibi, bu reel sektör rehabilitasyonu işi, giderek animasyona, şova, eğlenceye, aldatmacaya dönüşüyor. Memleket ekonomisinin gidişatını dahi tahmin ve tahlil edemeyen, yıl sonunda önce yüzde 3 bilahare, yüzde 5.5luk revize küçülme hedefleri koyup, ona göre plan - program yapan bir ekonomi idaresi, yüzde 11.8lik ikinci çeyrek küçülmesi ile kafasını duvara vurmuş bulunmaktadır. Süratle ayılıp, memleket efradını, iş alemini, bankacısını etrafına toplayıp, kifayetsiz kaldığı alanlarda akıl danışmalı, akıl almalıdır. İşin içindekilerden, bu ülke için kafa yoranlardan, istikbalin görüntüsünden üzüntü ve keder duyanlardan, feyz almak utanç değildir. Bu memleket insanlarının, bu memleket için istihsal edecekleri fikir ve düşünceler, en azından IMF aklından daha hakikate yakın olacaktır, eminiz. Bu yılın ilk yarısında eksi yüzde 8i geçen küçülmenin, ikinci çeyrekte yüzde 11.8i bulan ufalmanın yıl sonundaki neticesinin öyle revize tahmindeki gibi yüzde 5.5 olmayacağı aşikar. Tedbir alınmadığı takdirde, kendi aklımızla hareket etmediğimiz halde, belki aşırı bir karamsarlık olarak telakki edilecektir ama, 2002yi de peşin, peşin yitirdiğimizi görmek için, alim olmaya gerek bulunmadığı kanısındayım. Takatsiz hale geldiği DİE rakamlarıyla ilan edilen Türkiyeyi Güçlü ekonomiye geçiş devresine sokacak programın başlangıçtaki tahmini, bu yılın yüzde 3 küçülme ile kapatılması, gelecek yılın ise, bu ilkbahardan itibaren (bilahare sonbahara, ardından da 15 aylık bir devreye çekilmiş bulunuyor) başlayacak yeniden üretim, canlanma, büyüme neticesinde, yüzde 5 seviyesinde bir pozitif GSMH artışını yakalaması idi. Bunların olmayacağı görünüyor. En azından, 2002 yılının ikinci yarısını kurtarmak, büyümeyi yeniden yakalayabilmek için, bir şeyler yapmak zamanı geldi, geçiyor. Zaman kalmadı. Hala IMF direktiflerine ve Allah -Kuran emri gibi yazılmış bir niyetnameye sadakatle bağlanıp, boyun bükmekten bu memleket ve memleket ekonomisini idare edenler kurtulmak mecburiyetinde. IMFye sadakatin, tenbihlerden çıkmamanın Türkiyenin hayrına olmadığı, bizi bataktan, batağa (kendi elimizle yaptığımız, yarattığımız beceriksizlikler de dahil) sürüklediğini görmek için daha gözlere lupmu takmak, yoksa fezaya çıkıp uydudan Türkiyenin halini topluca en tepeden, Huda katından görmek mi gerek? Hatırlayınız, hafızalarınızı yoklayınız. Biz gayet iyi hatırlıyoruz ki, Marmara Depreminin yıkımına rağmen 1999 yılının Eylül ayında, Washingtonda yapılan IMF - Dünya Bankası yıllık ortak toplantısında, G - 20 adı altında bir ülkeler grubunun teşekkül ettirildiği, G - 7lerle birlikte bu grubun, Dünya ekonomisinin gelecek 10 yılda istikbal vaad eden, gelişmeye, büyümeye refahını arttırmaya namzet ülkeleri bünyesinde barındırdığı ilan edilmişti. O zaman, (topu, topu iki yıl evvel) henüz IMF ile anlaşma tanziminde son noktaya gelinmiş, programın 2000 yılı Ocak ayında uygulamaya konulması kararı alınmıştı. Bir de bugüne, şu halimize bakalım. Nerede, 10 yıl içinde Dünyanın gelişmiş ülkeleri tasnifine dahil olacak G - 20 üyesi Türkiye? Şu açıklanan büyüme hızı rakamları ile, gelecek 10 yılın sonunda, Türkiye bugününü yakalayabilirse öpüp başımıza koyalım öyle mi? Yıl sonunda neticeten eksi yüzde 8in, hatta 9un altında olmayacak bir büyüme hızı veya küçülme rakamının pozitife dönüşmesi, yani gelecek yıl yeniden büyümenin yakalanabilmesi için, Türkiyenin süratle yüzde 14lük bir büyüme hızını yakalaması lazım ki, eksi 8 - 9u telafi edip, önce sıfır mertebesine varsın, ondan sonra da, bunun üzerine bir yüzde 5lik makul büyüme hızı, milli gelir artışı gerçekleştirebilsin. Bunun mümkün olabileceğini kim düşünüyor? Kimsenin düşündüğünü sanmıyoruz. Asgarisinden, Türkiyenin yeniden büyüyen bir ekonomi haline geçebilmesi için iki yıllık zaman gerektiği gözüküyor. Baştan itibaren hep savunduk ki, IMF reçeteleri, öngördükleri, içerikleri itibariyle Türkiyenin dertlerine ekonomik meselelerine, çözüm ve çare olmaktan uzaktır! Hele, hele Türkiye gibi gelişmeye, yatırıma, büyümeye, istihdama, her yıl iş gücü piyasasına dahil olan en az 1 milyon genç insana yeni iş sahası açmaya muhtaç bir ülke, KÜÇÜLEREK EKONOMİSİNİ DÜZELTEMEZ, DERTLERİNDEN KURTULAMAZ Tıpkı ünlü okulları kapatarak eğitimi ne güzel idare ederdim diyen idareci gibi, IMF ve onun sözünden çıkmayan ekonomi yönetimi, insanları işsiz bırakarak, sanayiyi çökerterek, fabrikaları kapatarak, işyerlerini tatil ederek, talebi bitirerek, satın alma hevesini ve gücünü yok ederek, üretimi, istihdamı, buna bağlı olarak da ihracatı yok ederek, enflasyonu düşürmeyi, ülke ekonomisini sıhhate kavuşturmayı, memleketi refaha ulaştırmayı bekliyor, ya da hayal ediyor! Reel sektörün, sanayinin, üretimin sorunlarını iki yıldır erteleyenler, hadi oradan avantacılar, yine kurtarılmayı bekliyorsunuz, ne haliniz varsa görün diyenler, şimdi de görüntüyü kurtarmak, göz boyamak adına, reel sektöre destek toplantıları yapıp duruyorlar. Nihayet idrak edildi ki, üretmeden, bir şey olmayacak. Giderek derinleşen reel sektörde gerçekleşme noktasına hızla yaklaşan bir ağır kriz, yaklaşık iki yıldır bütün enerjinin sarf edildiği mali sektörü de depreme yakalanmış gibi daha da derinden sarsacak. Yapılan onca iş, aktarılan onca kaynak (50 milyar dolar) heba olacak. Ama, öylesine IMFye medyun haldeyiz ki, sanki Misafa el basmış gibi, korkudan adamların gözünün içine bile bakamıyoruz. Yarından itibaren IMF heyeti onuncu gözden geçirme müzakereleri için Ankaraya geliyor. Oturulup, her şey enine boyuna, oluruna konuşulmak ve Türkiyenin bu programdan ötürü içine düştüğü muzdarip halin çaresi bulunmak zorunda. Eğer üretmeyerek, satmayarak, fabrikaları kapatarak, memleketi çökertip, bitirerek, enflasyonu düşüreceksek, o enflasyonun kime ne faydası olacak? Üretip, satmayan, fabrikalarını kapatan, işini kaybetmiş, kazancı olmayan insanların sayısı her gün artan bir ekonomi sürerse, gelecek yılları da kaybedeceğiz. Bu yıl bile gelir hedefinin tutturulması giderek zorlaşırken, gelecek yılın hangi beyannamesinde kar beyan edilecek sanıyorsunuz? Nereden vergi alınacak, nereden gelir elde edilecek, hangi bütçe, hangi hedefin üzerine oturtulacak. Kağıt üzerinde yazılanlarla, bilgisayarlarda kurulan kendi içinde denk senaryolarla, ekonominin gerçeklerinin örtüşmediği, büyüme hızı tahmini rakamlarının beş ayda iki kez fos çıkmasıyla belgelenmedi mi? Şimdi, muhtemeldir ki, IMF heyeti ile yapılacak müzakerelerde, GSMH yıl sonu hedefi bir kere daha revize edilmek zorunda kalınacak. Daha bir ay önce Cari işlemler fazlası verilmesinden ötürü sevinmenin ne ölçüde yanlış olduğunu yazdık. Cari fazla, bir ekonominin ne yatırım malı, ne hammadde, ne de başka bir şey ithal etmediğini, fabrikaların kapandığını, kapasitelerini düşürdüklerini, ekonominin durduğunu teyit etmez mi? Yani buna bile sevinecek hale geldiysek, bugünkü halimize kim ağlayacak? Bir de ABye tam üyelik adaylığı için çırpınıp duruyoruz. Sıfırın altında eksi 11.8e vurmuş bir küçülme hızıyla, buz kesmiş, donmuş, kıpırdayamaz haldeki bir ekonomiyi kim ne yapsın da içine alsın? IMF aklıyla hareket ettiğimiz, buyruklarına boyun eğdiğimiz artık yeter. Biraz da kendi aklımızı kullanmalıyız. El aklıyla, ithal akılla hareketin neticesi budur. Onuncu gözden geçirme müzakerelerinde, ekonomiyi idare edenler, artık bu reçetenin fiyaskolarını da gözler önüne koyup, kendi idrak ve iradeleriyle, Türkiyenin en başta kendi çıkarları doğrultusunda, bir ulusal programın pazarlığını yaparak, IMFyi de buna ikna etmek zorundalar. Ekonomi yönetiminden umudunu kesen, dövizde, faizde, tarımda, sanayide olup biten karşısında, her gün bir şamar, bir tekme yemekten yılgın hale gelen bu millet, bunu hak etmiyor. Ekonomimizde böyle yönetilmeyi hak etmiyor. Bir şeyin aslı varken, taklitine ne hacet? Ekonomiyi IMFnin dediği gibi, onun sözünden çıkmadan, kendimiz inisiyatif almaksızın, her dediklerini körü körüne yaparak idare edeceksek, bırakalım IMFnin kendisi kadrolu uzmanları, masa şefleri gelsin idareyi ele alsın. Hazır Yuha Bey de yarın Ankaraya geliyor, ne dersiniz bunu da bir düşünelim! | ||||
Kızılay üzerinden MHP, enerji üzerinden ANAP Reel sektörün realitesi, enerjinin garantisi Dövize esaret, dolara mahkumiyet kader mi? Küçük abdest 350, domatesin kilosu 250 bin! Ekonomide ve siyasette 'hazan' randevusu Hedeflemede "zımni ve zaruri" mutabakat Siyasette ve ekonomide "yeni yönelişler" başlıyor Programın "toplumsal tabanı" genişletiliyor... ESK nihayet! Tek, yek, bir, yegan... Çare, biçare, naçar... "Akılda" bir yıllık gecikme! "Dandik" liraya cazibe, "tepelenen" sanayiye rehabilite! Hypo vereins, çok keyifli! Teknokratlar mı, bürokratlar mı, seçim mi, bu hükümet mi? Arjantin korkusu, Türkiye'ye siner mi? Banka operasyonu, diplomasi - siyaset - ekonomi birlikte Dalgalı kura devam, banka önlemlerine sürat IMF, Türkiye'de siyasete bulaştı! |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||