|
Sanırız, bazı uyarılar oldu. Daha önce yinelediği IMF şunu istiyor, bu böyle olursa, IMF kabul etmez tarzındaki çıkışları da terk etti. Anlaşılan, kendisine IMF nin adamı, ya da Amerikanın memuru tarzında yakıştırmalara yol açan bu tür söylemlerin aksik etki yarattığı görüldü. Bu defa Kemal Bey, Türk Telekom konusunda hemen hiç konuşmadı. Ama hükümet, IMFnin tüm isteklerini karşıladı. Biraz satır aralarına sıkıştırılmış bu yapılan bize haksızlıktır, her dediğinizi yapmıştık zaten türünden serzenişler, sonucu değiştirmedi. Hükümet hem ağladı, hem gitti denilebilir. Fakat geride şöyle bir izlenim kaldı; Hükümet baştan o kadar diklendiği, bir şeyi sonra kuzu kuzu yaparak da güven bunalımını aşamadı. Ya baştan son yaptığını yapacaktı ve 15 - 20 gün öncesinden ülke sükuna erecekti, ya da diğer tavrının doğru olduğuna inanıyorsa, sonuna kadar o tavırda ısrarlı olacaktı. Zig - zaglar çizerek, güven sağlanamıyor. O zaman da işte böyle teknokrat hükümeti gibi tartışmalar, istek ve hevesler başlıyor. Bu model hükümeti arzu edenlerin varlığı yadsınamaz. Ancak gerçekleşme olasılığı nedir derseniz, hiç mertebesinde bir zayıflık olarak, ölçülebilir. Zaten şu andaki hükümet teknokrat olmasa da, bürokrat hükümeti olarak nitelendirilebilir. TBMM Reform rekoru kırarken, çıkartılan yasaların hemen tümü, bürokrasi tarafından hazırlandı. Bunun doğal olduğu söylenebilir. Fakat doğal değil. Böylesi ülke istikbalini ilgilendiren, yasaların geniş bir şekilde tartışılması, en azından hükümet içinde, kabine toplantısında, hem de kıran kırana tartışılması gerekirken, bakanların dahi çoğu, kendi görev alanları ile ilgili hazırlanan reformlardan, yasalardan, tasarılardan, bihaber! Hal böyle olunca da, yasalar siyasi iradeyi tam yansıtmayabiliyor, geri dönebiliyor, meclisten geçtikten üç gün sonra, noksanlıklarının olduğu fark edilebiliyor. Çünkü, tartışma, müzakere, münazara ve münakaşa önemsenmiyor. Hele kollektif akıla hiç değer verilmiyor. En doğruyu bilenler, bildiklerinin doğruluğuna doğrudan inanıyor. Yanlışlık iddiaları, noksanlık tezleri, hıyanetle eş değer nitelendiriliyor. Hükümetin de bu gidişten, memnun olduğu söylenemez. Ancak seçeneksizlik onların da elini kolunu bağlıyor. Süleyman Bey bunlar ülkeyi yönetemiyor, demokrasinin tükenmeyen çaresi seçimdir! diyerek iktidardakileri ufak ,ufak, silkeliyor. MHPnin de aklının bir köşesinde hep seçim var. Parti kurmayları ile sürekli olarak hazırlıkları gözden geçiriyor Devlet Bey. Ya DSPnin sürprizine ne demeli? Seçimin bu aşamada ülke için iyilik olmayacağını, düşünülmemesi gerektiğini söyleyen Genel Başkanlarına nazire yaparcasına, DSPli milletvekilleri, seçimlerde ülke barajının yüzde 5e düşürülmesi teklifini meclis başkanlığına verdiler. Siz bu tekliften, Bülent Beyin ve diğer hükümet ortaklarının bihaber mi olduklarını sanıyorsunuz? DSP, CHPnin, MHP ise HADEPin meclise girmesi manasına gelen bu değişikliğe onay veriyorlarsa, kendi durumlarının vehametini, oy kayıplarının şiddetini yakinen hissediyorlar demektir. Eylülde Anayasa Paketi için TBMM fevkalade toplantıya davet edilecek. Ancak, idam cezasından, ana dilde eğitim ve yayına kadar MHP açısından çok kritik maddeler var. Hem Ulusal Programda yer alan, hem ABye söz verilen, hem de hükümetin programında bulunan. MHP hükümetten bu aşamada kaçamayacağı için, anlaşılan o ki, hükümetin kafasındaki bir düşünce, olabilirse, bu işten seçimle kaçmak. Bütçeyi çıkartıp, 2002 baharında, 1999 seçimlerinin üçüncü seneyi devriyesinde, seçime gitmek! AB ülkelerinin sefirleri, Tayyip Erdoğan Beyefendi ve muhiti ile görüşmek, anlayıp, dinlemek üzere, kuyruk olmuş vaziyetteler. Tayyip Beyin batılılar nezdinde reytingi yüksek. AB Büyükelçisi Karen Foggun da, Erdoğandan sitayişle bahsettiği, methü senalar düzdüğü mutlaka tanıyın, mutlaka dinleyin diye telkin ve tavsiyelerde bulunduğu anlatılıyor, diplomatik kulislerde. Hatta, AİHMnin Erbakan ve muhiti davasında, karar açıklamasını, 31 Temmuza bırakması da, Erbakanın önünü kesmek, Tayyip Beyin yolunu açmak gayesine dönük olarak değerlendiriliyor. Tabii Anayasa Mahkemesinin Hasan Celal Güzel davasında vereceği karar da mühim. Zaten Erdoğan ve arkadaşlarının bu sebeple, partinin kuruluş tarihini Temmuz sonu olarak tespit ettikleri söyleniyor. Yani yurt içi ve yurt dışındaki iki yargı kararı bekleniyor. Siyasi tablo böyle iken, bir teknokratlar hükümeti hayat bulabilir mi? Sanmıyoruz. Ama ekonominin istikrarı için, siyasette güçlü irade ve istikrar da şart! Mevcut hükümetin devamı noktasında IMFnin yaklaşımı hiç yoktan iyidir, ya da ehveni şer şeklinde nitelendirilebilir. Ayrıca 2002 baharında bir seçime IMFde rıza gösterebilir. Bugün IMF heyeti ile başlayacak, dokuzuncu gözetim müzakerelerinde, bu nedenle bir pürüz beklenmiyor. Zaten, yapısal düzenlemelerin çoğu ön yükleme yöntemiyle gerçekleştirildi. Şimdi, icraata, makro büyüklüklere, uygulamadaki istek ve hevese bakılacak. Muhtemelen de 25 Temmuz haftasında yapılacak icra kuruluna rapor yetişecek ve 1.5 milyar dolarlık üçüncü dilim, devreye girecek. Gecikmeli Haziran taksiti ile birlikte, bu ay IMFden 3 milyar dolar gelmiş olacak. Bu, faizlerin rahatlaması, kurun gevşemesini bir nebze de olsa sağlayabilir. Hükümet de soluk alabilir. | ||||
Arjantin korkusu, Türkiye'ye siner mi? Banka operasyonu, diplomasi - siyaset - ekonomi birlikte Dalgalı kura devam, banka önlemlerine sürat IMF, Türkiye'de siyasete bulaştı! |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||