Home page
Haber Menüsü


Yazara e-mail göndermek için resme tıklayınız.
 
Küçük abdest 350, domatesin kilosu 250 bin!
 
Bütün benliğimiz, zevk - i beden - i ruhumuz, zihnimiz, şu fani dünyada tüm cismani varlığımızla, nefesimizi tutup, dolar kuru ve faiz haricinde hayata, insanlara dair, hiçbir şey ile alakadar olmadığımızdan, bir takım şeyleri göremiyor, idrak edemiyoruz
 
Ankara
 
16 Ağustos—  Bizim gazetenin (Milliyet Ankara Bürosu) hemen yanı başında bulunan Varış Market’in gün geçtikçe raflarının boşaldığını görüyorum. Satılan malın yerine yenisi konulamadığı, bir önceki fiyattan, aynı ürün alınamadığı için, koca mağaza boşalıyor, rafları fakirleşiyor.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Altı kardeş, 10 yılı aşkın süreden bu yana çalıştırdıkları, bu dükkan irisi işyerinden elde ettikleri hasılat ile yaşamlarını sürdürüyorlar. Aynı zamanda Mersin’de ufak bir seraları da var.
       Zaman zaman, çilek, domates, yerli muz getirip satıyorlar. Kardeşlerin birkaç tanesi halen orada ikamet ediyor.
       Sebze - Meyve sipariş etmek için gittiği Mersin’den bir - iki gün önce dönen büyük ağabey anlatıyor;
       “Zülfikar abi, ne olacak? Bu böyle gider mi? Yakında kıtlık başlarsa şaşırma. Çünkü kimse, yeni mahsul ekmiyor. Ekemiyor. Mazotun, tohumluğun, suyun - sulamanın, gübrenin, fiyatı ortada. Şu anda yediklerimiz, geçen kış ekilen, bu yaz hasad edilen ürünler. Sebze - meyveler. Domatesin kilosu 250 bin lira. İçine koyup sattığım naylon poşetin tanesi 100 bin lira. Şimdi düşün, sen Ankara’da domatesin kilosunu 250 bin liradan yiyorsan, bunun tarladaki fiyatını düşün. 50 bin - 75 bin lira. Kızılay’da metroda umumi helada, küçük abdest 250 bin lira. Büyüğü 500 bin lira. Bir tane sakız 50 bin lira, bir kilo domates tarlada 50 bin lira. Bunun toplanması, kasalanması, yüklenmesi, taşınması. Sen kilosunu 50 bin liradan satmak için domates eker misin? Aylarca uğraşıp, biber - patlıcan yetiştirir misin? Kavun - karpuz eker misin?
       Şimdiden tarlalar boşalıyor. Kimse yeni ürün ekmiyor. Çünkü ekecek takati yok. Bu kış sera domatesini 1 milyon liradan aşağı yiyebilirsen öp başına koy. Gelecek yaz, domatesi 2 milyona bile yiyebiliriz, ya da yiyemeyebiliriz. Mazot her gün artıyor. Gübre haftada bir artıyor. Naylon poşet her hafta artıyor. Herkes sadece dolar ve faiz konuşuyor. Bankaları konuşuyor. Kimse köylünün halinden haberdar değil. Sesi çıkmıyor, sesini duymuyor. Asıl patlama köylerden, tarlalardan gelecek. Bu millet, yiyecek bir şey bulamayacak, bulsa da o fiyattan almaya gücü yetmeyecek.”
       Evet, muhterem okuyucular. Televizyonlarda, gazetelerin ekonomi sayfalarında sadece dolar - faiz - borsa ve ‘para piyasaları veya sermaye piyasaları’ yazılıyor, okunuyor, konuşulup, tartışılıyor. Dolar ne olacak, faiz ne olacak diye kafa yoruluyor. Kimsenin aklına “bu milletin karnı nasıl doyacak?” suali gelmiyor.
       IMF istediği için, tarıma desteklemeler, sübvansiyonlar kalkıyor. Gübre, sulama, mazot desteği artık yok. Seneye hiç olmayacak. Ülke nüfusunun yüzde 40’ın üzerindeki kesimi hala köylerde. Tarlasında ektiği buğday, patates, soğan, domatese harcadığının, sarf ettiği emeğinin boşa olduğunu, para etmediğini görüyor. Domatesi denize, sütü asfalta döküyor. Çünkü, ürettiği ürün karşılığında cebine giren para, ineğin yemine, toprak evde yakılan dındik lambasının gazına yetmiyor.
       Karpuzun kilosunu 100 binden alıp yiyoruz, o sulu karpuzun ifrazatı için mesken haricinde teşaşüre gittiğimizde rahatlamak için 250 bin lira ödüyoruz. Köylünün emeği, lütfen bağışlayınız, “çiş parası” bile değil. Böyle ülke, insanına, köylüsüne, çiftçisine böyle gaddar, vicdansız, duyarsız bir memleket olur mu?
       İnsanını insandan saymayanı, adamdan, devletten saymazlar. Size geçtiğimiz haftalarda Hazine Müsteşarlığı ile Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin (EMD) müştereken düzenlediği bir toplantıdan bahsetmiştik.
       O toplantıda, Hazine yetkilileri tarım reformu, Tütün Kanunu, doğrudan gelir desteği uygulamaları konusunda malumatlar verdiler, müstakbel uygulamaları anlattılar. Yapılacak reformlar, getirilecek IMF ve Dünya Bankası modelleri ile Türkiye’nin nasıl ihya olacağını, köylü nüfusun nasıl azaltılacağını anlattılar.
       Sundukları sayılara göre, tarımı desteklemenin Türkiye ekonomisine faturası 12 milyar dolar. Ancak bizler sual ettik; “Bu 12 Milyar doların köylüye, çiftçiye, üreticiye yansıması nedir?” diye. Öğrendik ki, hakikatte tarıma sağlanan destek 4 milyar dolar imiş. Ama faizi ile, finansman maliyetleri ile Hazineye binen yük, 12 milyar doları buluyormuş.
       Düşününüz lütfen muhterem okuyucular! O kadar yaygara kopartılan, “tütünler yakılıyor, kalitesiz ürünler alınıp depolanıyor, çiftçi, köylü hak etmediği derecede destekleniyor, tarıma verilen destek ve sübvansiyonlar memleket ekonomisini batırıyor” denilen şey, topu topu 4 milyar dolar.
       Hazineye maliyeti, yani ilaveten gelen 8 milyar dolardan köylüye ne? Bir de düşününüz, memleket nüfusunun yüzde 40’ının (26 milyon kişi) ekmek yediği, istihdam edildiği, hayatını idame ettirdiği bir kesime 4 milyar dolar, bu finansmanı iki misli maliyetle temin eden, buna rağmen yine de batıp devletin - milletin sırtına yıkılan bankacılık kesimine def’aten 15 - 20 milyar dolar. Hangi kitapta yazar?
       Bir de yine her şeyi “mükemmel dizayn” edilmiş tarım reformu ve Cumhurbaşkanının geri gönderdiği, ancak hükümetin çıkartmakta kararlı olduğu tütün yasası ile ilgili olarak, Hazine adına konuyu yürüten yetkiliye arkadaşlarımızdan birisi “Bu tasarıları, modelleri hazırlarken, hiç üreticilerle konuşup, konuşmadıklarını, onların yanına gidip gitmediklerini, dolayısıyla bu tasarıların reform modellerinin tümüyle Ankara’da masa başında hazırlanıp, hazırlanmadığını” sordu.
       Hazine yetkilisinin cevabı beklediğimiz gibi idi; “Hayır gitmedim. Konuşmadım. Dünya Bankası uzmanları ile birlikte burada (Ankara’da) hazırladık. Zaten gitmemiz de gerekmiyor, çünkü biz (Hazine) konunun tümüyle finansman ve parasal boyutuna bakıyoruz. Bizim görevimiz bu. Onun dışındaki konular, uygulamalar, olaylar, Tarım Bakanlığının görev alanına giriyor.”
       Tabii görev dağılımı açısından doğru bir yaklaşım olabilir. Ancak, yine de milyonlarca insanın ürettiği, hayatını kazandığı bir alanla ilgili, ürünlerle ilgili kararlar alıyorsunuz, modeller, yapılar dizayn ediyorsunuz. O kişileri sadece “finansmanın parçası, temin edilen, edilecek paranın, doların bölünüp, pay edileceği sayılar, bilançodaki kalemler, tutturulması gereken hesap ve rakamlar olarak” görüyorsunuz.
       Oysa o insanların bir yıl boyunca, sabah ezanıyla kalkıp çapaladıkları, emek verip büyüttükleri ürünün hem tarladaki, hem manavdaki fiyatı, Ankara’nın umumi helalarında küçük abdest parası bile değil.
       Şeker pancarında, tütünde, zeytinde, incirde, pamukta, üzümde, hepsinde böyle. Dünya fiyatlarına bakıp, şekerin, tütünün, domatesin fiyatı ‘piyasada belirlensin bana ne’ derseniz.
       Yarın, sattığı karpuzun, domatesin, pancarın parası ile umumi helada hacetini bile gideremeyen üretici, köylü, bir şey ekmez.
       Zaten o yola girmişiz, gerekirse ‘domatesi de ithal ederiz, pancarı da’ derseniz o başka. Tanesi 1.5 milyon lira olan dolardan, insanlarınıza 5 dolara domates yedirirsiniz. Ya da yediremezsiniz, Marmara Depremi’nin ardından, memleketin insanları, bir de açlıktan, kıtlıktan, beslenememekten, gıdasızlıktan kırılır.
       Hazır olalım. Hazan patlaması, dolar kurundan - bono faizinden önce, kırlardan, köylerden gelecek.
       
HAZİNE BAKANI FAİZ KONUŞUR MU?
       Peki, tarlada - tapanda bu mutsuz tablonun yanı sıra, kentlerde, piyasalarda olanın manası nedir? Kurlar rampadan fırlamış peyk misali göğe yükseliyor . Kimse satmıyor, herkes döviz alıyor. Kur ile faiz arasında bilinen tersine ilişkinin aksine, bizim piyasalarda ikisi birlikte el ele yükseliyor.
       Birinci tespit, 22 Şubat kararlarının sonrasından itibaren Hazinemizin borçlanma konusundaki sıkışıklığı aşmaktaki zorluğu giderilemiyor. Özeti, Türk Lirası tercih edilmiyor. Millet dolar iptilasına kapılmış, dolara müptela olmuş vaziyette.
       Yanlış olan nedir? Türk Lirası’nın fiyatının (yani faizin) toplumda, piyasalarda kabul görmemesi.
       Burada ekonomik birimler arasındaki yani Merkez Bankası ile Hazine arasındaki, iletişimsizliğin, farklı yaklaşımların da rolünü kabul etmek gerek. Faiz yaklaşımı konusunda, bu iki kurumun farklı değerlendirmeleri olduğunu biliyoruz. Fakat daha mühimi, anlaşmazlık veya iletişimsizlik - her ne derseniz - noktasındaki aykırılıkların (iki kurum arasındaki) ortasında asıl duran Hazine Bakanı. Yani Devlet Bakanı Kemal Derviş.
       Türkiye geçmişte de benzer şeyler yaşadı. 1994’de, 1997 ve 1998’de görüldü ki, ne zaman bir Hazine bakanı iç borçlanma politikalarına, ihalelerine, faizlerine karışır, müdahil olur, fikir beyan eder, olması gereken oran konusunda diktelerde bulunur ise, çuvallanmaktadır!
       İç borçlanma, iç borçların yönetimi, politika ve stratejilerinin hakikaten teknik bir uzmanlık alanı olduğu, hakikattir. Dolayısıyla teknik adamlarca yürütülmesi gerekir. Genel politika çizilmesi ayrı, stratejinin uygulanması ve fiiliyatı ayrıdır.
       Bir Hazine Bakanı sürekli olarak, zaman zaman da Hazine Müsteşarı ‘faizler yüksek, düşmesi gerek, ya da faizleri düşürmemiz gerekiyor, bu faizlerle program hedeflerinin yakalanması güç, daha aşağı inmesi lazım’ diyorsa, hatta ve hatta Hazine Bakanı faizlerin olması - inmesi gereken seviye konusunda ‘oran - yüzde’ telaffuz ediyorsa, sonra da o bakanın yönetimindeki Hazine açtığı ihalede, üç ay için dahi en yüksek faizi kabul edip, yüzde 98 bileşik faizi veriyorsa, ‘hay hay, derhal, baş - göz üstüne’ diyorsa, orada durmak ve sorgulamak gerek.
        Siz sürekli faizin yüksek olduğunu, düşürmek gerektiğini, düşmesi gerektiğini söylerseniz, gayrı ihtiyari olarak, akıllara “acaba borçların döndürülebilirliği konusunda bir sıkıntıları mı var? Tıkanacaklar mı, yoksa?” suallerini getirir, bunu yineledikçe de kafa karışıklığını güçlendirirsiniz.
       Hazine Bakanı da, Müsteşarı da bizim kanaatimize, bildiğimiz, gördüğümüz ve örneklerinden anladığımıza göre faiz hakkında ko- nuş- maz- lar!
       Konuştuktan sonra da, dediklerinin tersini yaparlarsa, insanlar dövize koşar, dövize döner. Neden? Bunlar böyle diyorlardı, faizler inmeli diye konuşuyorlardı, ama, yüzde 100’lük, yüzde 98’lik faize “gıkları çıkmadı” bir şeyler planlıyorlar, bilmediğimiz bir şeyler var galiba diyerekten, fiyatı (faizi) daha da yükseltir, risk paylarını arttırır, ya da en iyisi dövizde kalmak deyip, oraya dönerler.
       IMF programı uygulayan Güney Kore’de benzer gelişme yaşandı. Hem kur, hem faiz birlikte tırmandı. IMF Kore’ye ‘kurları tut, tutmak için faizi yükselt’ dedi. Kore tersini yaptı. Faizleri düşürdü, kuru da tuttu, düşürdü. Belki de, her zaman IMF’nin dediğini yapmamak gerek. Hani dervişin dediğini dinleyip, yaptığını yapmamak gibi bir şey.
       Programda, niyet mektubunda, kitapta her nerede, ne yazıyorsa, aynen uymak, dışına çıkmamak yerine, biraz kendimiz bir şeyler bulup, düşünüp, aykırı olsak, kitabın dışına çıksak, kendi bildiğimizi okusak. Neticede altı üstü bir IMF reçetesi. IMF kendisi bile bir buçuk yılda iki kez değiştirdi. Bir kez de biz değiştirsek, orada yazılanları, bize emredilenleri değil de, kendi inandığımız doğruları yapsak. Allah kelamı mı ki, günaha girelim, ne dersiniz? Boğulursak da büyük denizde boğulalım.
       
 
       
    MSNBC News Ekonomide ve siyasette 'hazan' randevusu
MSNBC News Hedeflemede "zımni ve zaruri" mutabakat
MSNBC News Siyasette ve ekonomide "yeni yönelişler" başlıyor
MSNBC News Programın "toplumsal tabanı" genişletiliyor... ESK nihayet!
MSNBC News Tek, yek, bir, yegan... Çare, biçare, naçar...
MSNBC News "Akılda" bir yıllık gecikme! "Dandik" liraya cazibe, "tepelenen" sanayiye rehabilite!
MSNBC News Hypo vereins, çok keyifli!
MSNBC News Teknokratlar mı, bürokratlar mı, seçim mi, bu hükümet mi?
MSNBC News Arjantin korkusu, Türkiye'ye siner mi?
MSNBC News Banka operasyonu, diplomasi - siyaset - ekonomi birlikte
MSNBC News Dalgalı kura devam, banka önlemlerine sürat
MSNBC News IMF, Türkiye'de siyasete bulaştı!
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları