|
Anayasa hükmü uyarınca, en geç 17 Ekim akşamına kadar, yani maddedeki tarifine göre yılın hitamından 75 gün önce, Türkiye büyük millet Meclisine arz edilmesi gereken bütçe kanunu tasarısında, ekonominin sonbahar randevusunun ilkeleri ortaya konulacak. Bu süre içerisinde, enflasyon hedeflemesine geçiş harekatının teknik, mekanik, elektronik ve didaktik altyapısı tesis edilecek. Bu gayeye matuf olmak üzere, daha evvel, bizimkine benzer iktisadi dertlere düçar olmuş, yine benzer tedavi metotları ile (dalgalı kur - enflasyon hedeflemesi) sıhhate kavuşmuş, ecnebi ülkelerin, Merkez Bankası yöneticilerinden geçen hafta içerisinde, akıl tedariki ve tecrübe aktarması yoluna gidildi. Brezilya, Meksika gibi latin Amerika ülkeleri ile, İsrailden davet edilen uygulayıcılar ve teorisyenler, akademisyenler, elde ettikleri dersleri, bir günlük tedrisatla bizim tarafa aktardılar. Evvelki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, enflasyon hedeflemesine geçilmesi için, ekonomi, maliye, piyasa, siyaset, borç, döviz kurları, gibi mühim alanlarda olması gereken zaruri şartların bir kısmı, Türkiyede henüz şu an itibariyle temin edilememiş olsa da, büyük ölçüde, mecburiyetten, bir ölçüde de yön gösterici bir unsurun tesisi için, bu sisteme geçilecek. Sistemin temel prensipleri arasında, kalıcı ve istikrara kavuşmuş maliye politikaları, Merkez Bankasının özgürce uygulayabildiği para politikaları, para piyasalarında yüzde 10un altına indirilmiş, kısa vadeli temayül, gelişmelerin ve muhtemel beklentilerin net ve şeffaf biçimde bütün kamuoyuna iletilmesi, hepsinden mühimi de en geniş toplumsal mutabakatın hedef enflasyon çevresinde temini gibi şartlar sayılsa da, mali sistemin, banka sisteminin sıhhatli bir noktada bulunması, gelişmelerden etkilenmemesi noktasını göz ardı edemeyiz. Oysa ki, bankacılık sisteminin kumanda merkezi Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) hafta sonunda yönetim kurulu üyesi ve aynı zamanda da ikinci başkan mevkiindeki Vefa Çelikin istifası ile dikkatlerin odağı haline geldi. Vefa Çelikin yanı sıra, yönetimlerine el konulan bankaların maliki ve patronu konumundaki, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkan Yardımcısı Musa Pişkinin görevden affı yönündeki talebinin işleme konulması da arkası aydınlatılmaya muhtaç bir başka gelişme oldu. Hanife Şenyüzün Radikal gazetesinde yazdığına göre, İkinci Başkan Çelikin istifasının perde arkasında, ihaleye çıkartılan, ya da satılan fon bankaları ile ilgili mukavelelerin ve ihale sürecinin bazı istifhamlara malzeme olması, şeffaflığın yeterince tesis edilememesi, bir de bankalarının içini boşalttıkları iddia olunan, eski banka sahipleri ile imzalanma aşamasına gelen, uzlaşma - tahsilat ve geri ödeme planlarının kabulü noktasında bazı şerhlerin ve rezervlerin ortaya konulmasına rağmen, işlemlerde ısrar edilmesi. Bugüne kadar fon bankalarına aktarılan, bu bankaların yaşatılması, ayakta tutulması için sarfedilen kaynak miktarı 20 milyar dolara yaklaşıyor. Öğreniyoruz ki, dokuzuncu gözetim incelemesi sonrasında IMF heyetinin hazırladığı raporda, bir banka için daha Ağustos ayı sonuna kadar süre verilmiş durumda. Neticede, bu banka hangisi ise, taahhütlerini yerine getiremediği takdirde, fon bankalarına bir ilave daha olabilecek. Bir yandan enflasyon hedeflemesine geçişte temel kriterler arasında iletişimin sağlıklı bir yapıya oturtulması, şeffaflığın ve şeffaf iletişimin temini, bilgilendirme sayılırken, diğer yandan, en mühim sektörlerden mali kesimde yapılan işlemler, konusunda BDDKın kendi içinden bile şeffaflık ve hukuka uygunluk talepleri geliyor ise, bu taleplerin karşılanmaması, istifa noktasına varabilir ise, baştan oturup, her şeyi konuşup tartışmak gerekmez mi? Aksi halde, sonbahardaki vuslat ve saadet randevusu, bugünden darbe yiyip, yara almış olmaz mı? Kaldı ki, fondaki Etibank, İktisat, Site Bank için nihai çözüm takvimi de sonbahara dayandırılmış iken, daha önceki ihalelerle birlikte bu zaruret daha da ön plana çıkıyor. Türkbank Mensupları Munzam sandığı, bu ay BDDK, TMSF yönetim kurulu üyeleri ile, 1995den bu yana Türkbank yönetiminde yönetim kurulu üyesi, Genel Müdür, Genel Müdür Muavini, çeşitli birimlerde müdür ve muavin pozisyonunda görev yapan tüm kişiler için, emniyeti suistimal, görevi ihmal, benzeri iddialarla Şişli Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulundular. Haklarında iddia, itham ve isnatta bulunulan kişilerin bir bölümü halen çeşitli kamu bankaları ile, Hazine, Merkez Bankası, TMSF gibi kurumlarda üst düzey yönetici konumundalar. Diğer taraftan, EGS Bank ve Tarişbank için de hissedarlar ve yöneticiler art arda BDDK ve TMSF aleyhine davalar açıyorlar. Yapılan işlerde, işlemlerde, alınan kararlarda, ihmal, kusur, görevi kötüye kullanma, yetkisizlik gibi iddiaları yargıya iletilmiş bulunuyor. Bütün bu gelişmelerin sonrasında BDDK ve TMSFdan istifaların gelmesi de, kafalarda sualleri, istifhamları arttırıyor. Oysa mazide mali sektörün, bankacılık kesiminin gayrı şeffaf olması, bugün gelinen noktanın ana sebeplerinden birisi olarak gösteriliyordu. Şimdi ise, ülkenin ve tüm toplumun parası ile yürütülen her birisi milyarlarca dolarlık bu operasyonlar, ihale, satış, hisse devri, yeni malik seçimi, ya da tasfiye, kapatma ve benzeri kararların şeffaf olduğu, külfeti çeken, faturayı üstlenen toplumun, olan bitenler konusunda hak ettiği derecede bilgi sahibi olduğu söylenebilir mi? Bize göre hayır! O halde, enflasyon hedeflemesine geçişten sonra da , bu gayrı şeffaf tarzın sürmesi halinde, ya da en azından IMF uzmanlarının, masa şeflerinin dahi bildiğini, bilemeyen , bu bilgiye erişemeyen, men edilmiş, bu toplum kesimleri, ortaya çıkabilecek sürpriz gelişmelerle husule gelecek faturaların bedelini nasıl ödeyecek? Ya da ne olacağı bilinmeksizin, nasıl zımni ve zaruri en geniş manada toplumsal uzlaşma ve mutabakat sağlanacak? Veya bunun sağlanması gereği nasıl izah edilecek, uzlaşma toplumsal kesimlerden ne adına ve nasıl talep edilecek? SİYASETTE DE SONBAHAR Ekonomi cenahında sonbahar randevusuna bu şekilde gidilirken, siyasette de benzer manzaralar mevzu bahis. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmazın ulusal güvenlik kavramının tartışmaya açılması görüşü ile başlayan ve Askeriyenin verdiği el cevap, yazılı beyan ile yeni bir mecraya giren siyaset sahnesinde de, hazan mevsimi muhtemel heyecanlı gelişmeleri beraberinde taşıyacak. 17 Eylülde olağanüstü toplantıya çağrılacak TBMM, anayasa değişikliklerini, AB Ulusal Programının öngördüğü kimi yasaları süratle ele alıp, yasalaştıracak. Fakat mevcut durum gösteriyor ki, bu kolay olmayacak. Hatta bir devlet içi hesaplaşmanın dahi gündeme gelebileceği söylenebilir. Genelkurmay, Umum Sekreterliğinin neşrettiği açıklama, dikkatle ve satır araları kazınarak okunursa, yöneltilen itham ve isnatların bir nevi muhasebenin ortaya konulması, hesap sorulması, mesullerin bu hesabı vermesinin istenmesi mealinde olduğu görülür. Yukarıda BDDKdaki istifa vakası ile önünü - ardını sorgulamaya gayret ettiğimiz, içi boşaltılan bankalar, buralarda giden milyar dolarlar ve yerine konulan yeni milyar dolarlarla, ihale, satış, devir ve kapatma gibi uygulamaların da bu hesaba dahil olduğu, biraz dikkat edilirse mesuller hakkında hiçbir işlem yapılmamış olması ifadesinden kast edilenle rahatlıkla fark edilir. Türkbank mensupları sandığının yaptığı suç duyurusu ve burada beş yılı aşkın süreden beri bu bankanın yönetiminde bulunan, bankayı kurtarmak adına, bugün gelinen kapatma - tasfiye noktasının mesulü oldukları iddia edilen, bir kısmı halen görevde, bürokrat menşeyli 21 ismin zikredilmesi hatırlanırsa, bilhassa ekonomi, yolsuzluk, siyasi istikrar - şahsi ihtiras çelişkisi, mesullere hesap sorulmaması, bürokratik kademelerin hali hazırda bütün bu işlemlerden vareste tutulması da bizce askeriyenin açıklamasında ihsas edilen, hususlar arasındadır. Bir adım daha ileri gidilerek, açıklamada küreselleşmenin, teslimiyet olarak anlaşıldığı, algılandığı ve uygulandığı tespitinin yapılması da, bir siyasi ve ekonomik tavır ve buradan yola çıkılarak IMFye teslimiyetin eleştirisi, uyarısı olarak görülmelidir. Dolayısıyla, ağırlıkla medya organlarının kendi tavırlarını ortaya koymak yerine, yazarlar vasıtasıyla siyasiler - askeriye arasında, yandaşlık - karşıtlık anketlerine yönelmesini dikkatlerinize sunmak isteriz. Sağ cenahta eskicilerin yeni oldukları iddiasının yanı sıra, sol - sosyal demokrat cenahta ise metazori bir tek çatı inşasının müteahhitliğinde ne ölçüde muvaffak olunabileceğini bu hazan mevsiminde göreceğiz. Hulasa, ekonomide de, siyasette de sonbahar - hazan mevsimi, mühim randevulara endekslidir. Umumiyetle, siyah ve sarı ile ifade edilmeye çalışılsa da, bu yılki hazan mevsiminin ebruli olacağını, her iki cenahta da (ekonomi - siyaset) sert ve can yakan, acıtıcı bir hesaplaşmanın mevsimini yaşayacağımızı zannediyoruz. | ||||
Hedeflemede "zımni ve zaruri" mutabakat Siyasette ve ekonomide "yeni yönelişler" başlıyor Programın "toplumsal tabanı" genişletiliyor... ESK nihayet! Tek, yek, bir, yegan... Çare, biçare, naçar... "Akılda" bir yıllık gecikme! "Dandik" liraya cazibe, "tepelenen" sanayiye rehabilite! Hypo vereins, çok keyifli! Teknokratlar mı, bürokratlar mı, seçim mi, bu hükümet mi? Arjantin korkusu, Türkiye'ye siner mi? Banka operasyonu, diplomasi - siyaset - ekonomi birlikte Dalgalı kura devam, banka önlemlerine sürat IMF, Türkiye'de siyasete bulaştı! |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||