Home page
Haber Menüsü


Yazara e-mail göndermek için resme tıklayınız.
 
Hedeflemede “zımni ve zaruri” mutabakat
 
Rehabilitasyon fonunda müşavirin “fikri ve zikri”
 
 
9 Ağustos—  Başkentte, hiç gereği yokken, kongre muhasebesi ve bilançosuna, barajın aşılmasına, matuf bir ulusal güvenlik münazarası başlatılarak, yeniden siyasetin zehirli okları, ekonominin böğrüne saplanırken, enflasyon hedeflemesine geçişin bir ‘dart’ oyunu olmadığı idrak edilemediği gibi, bu hususta yapılan açıklamalardaki kimi satır arası ifadeler de dikkat ve rikkatlerden kaçtı.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Genelkurmay bildirisinde dile getirilen ‘siyasi istikrarın temininin, şahsi ihtiraslara kurban edilmesi’ iddiası böylece varit oldu.
       Genelkurmay Genel Sekreterliği yazılı beyanatının, çok ağır ithamlar, ihtiva ettiğini, kabul etmeliyiz. Siviller ve bilhassa da siyasetçiler açısından yenilir, yutulur değil. Fakat, gelin görün ki, ikide bir buna zemin hazırlayan siyasilerimizin de kusurunu ve tuttukları çanağı göz ardı edemeyiz.
       Yine de programın geçen gün belirttiğimiz bu yeni safhasında, siyaset alanında, asker - sivil, seçilenler, atananlar arasında böylesi bir tablonun ortaya çıkması ‘gayri kabili rücu akreditif’ gibi.
       Nitekim bu konuda bazı cümleler de, Genelkurmay açıklamasında yer alırken, mealen deniliyor ki; ‘Bu siyasetçiler, kendi kusurlarını ört bas etmek, başkalarına gayrı kabil olduğu halde rücu etmek (yüklemek) istedikleri için, ikide bir durup, durup böyle münazaralar yaratıyorlar. Bu vesile ile, kendilerini ithamlardan vareste tutmak, kamuoyunun münakaşa ettiği, yolsuzluk, soygun, bunların mesullerinin ortaya çıkartılması, ekonomik sıkıntılar, küreselleşmenin teslimiyetçiliğe dönüşmesi gibi mevzuların üzerini örtmek, bir nevi battaniye vazifesi görmek istiyorlar.’
        Gördüğümüz ve tespitimiz o ki, bu münakaşa bir müddet daha sürecek. Bir yerde durulacak, ama kaybeden yine bu ülke, bu millet, bizler, hepimiz olacağız. Nitekim, dolardan, faize, ve diğer göstergelere baktığınız zaman da bu aşikar.
       
ENFLASYON HEDEFLEMESİNDE ‘ZARURİ UZLAŞMA’
       Oysa asıl tartışılması gereken konu, bizce Sayın Bakanh kemal Derviş’in sonbahardan itibaren geçileceğini anons ettiği enflasyon hedeflemesi sistemi.
       Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Sayın Şükrü Binay’ın da bu mevzuda bazı beyanatları oldu ve Merkez Bankası’nın (MB) bakış açısını, olması gerekenleri, bu uygulamanın ilkelerini anlatmaya çabaladı.
       Fakat, umumi temayülümüz, olmadık şeylerden mesele yaratıp, sonra da bunları çözmek için uğraşmak, böylece bir şeyler yapıyor görünmek şeklinde özetlenebileceği için, gerek enflasyon hedeflemesi sistemine geçiş, gerekse Sayın Binay’ın verdiği beyanatlardaki altı kazınması, ardının sorulması gerekli bazı noktalar minik minik haberler olarak medyamızda yer aldı.
       Bir kere dün ve önceki gün yapılan MB açıklamaları ile, temel prensipleri duyurulan enflasyon hedeflemesi sisteminin ’12’den vurulduğu zaman puan kazanılan dart tarzı bir oyun’ olmadığını idrak etmemiz gerekiyor.
       Dünyadaki örneklerinin aksine, Türkiye biraz mecburiyetten, biraz da çaresizlikten temel koşulu enflasyonun düşük olduğu, ekonomik istikrarın daim ve kalıcı olduğu ortamlarda icra edilmesi olan enflasyon hedeflemesi sistemine, bunların dışında geçiyor.
       Bazı ipuçları yok değil. Enflasyonun düşeceği yönündeki kanaatleri güçlendiren veriler mevcut. Örneğin, Temmuz ayında Türk lirası dolar karşısında yüzde 8’e yakın değer kaybeder iken, çekirdek enflasyon yüzde 3.9, aylık enflasyon ise TEFE ve TÜFE’de yüzde 3.3 ve 2.4 olmuş. Bu düşme temayülü demektir. Nitekim, Sayın Binay ne diyor; ‘kurdaki hareketliliğin, dalgalanmanın olumsuz etkisini engelleyecek bir ekonomik yapı olmalı’ Görüldüğü gibi, kurlar daha yüksek dalga boyunda artarken, enflasyon üzerindeki tesiri daha sınırlı kalmış. Ümid edilen, bu temayülün devamı ve dolayısıyla da enflasyon hedeflemesine geçişin gerçekleştirilmesi.
       Kamunun bilanço şeffaflığı ile hesap verebilir hale getirilmesi, bir diğer temel prensip. Burada da 2002 bütçesi hazırlıklarında düşünülen, yenilikleri, kodlama sisteminden, performans sistemine kadar bir dizi, uygulamayı, harcama reformu hazırlıklarını sizlere aktarmıştık. Dolayısıyla, bunun da karşılığı geliyor denilebilir.
       Maliye politikalarının uzun vadeli sürdürülebilirliğinden emin olunması noktasında, önceki gün Sayın Derviş ile, Sayın Oral bir araya geldiler. Maliye, MB, Hazine ve DPT müzakereleri bu çerçevede sürecek, pazarlıklar devam edecek.
       Kredibiliteyi güçlendirici bir iletişim politikasının gerekliliğinden söz ediyor, Sayın Binay. Burada mühim bir noktaya işaret etmek gerek. Hükümet tarafından henüz akademik kökenli üyesi atanmadığı için faaliyete geçemeyen Para Politikaları Kurulu (PPK) aylık olarak ekonomik durum tartışmaları ve sorun tespitleri yapacak. Bu tartışmaların tutanaklarının kamuoyuna ilanı ve duyurulması gerek. Açıklığın, şeffaflığın ölçüsünün ne olacağı noktasındaki karar mühim. Hükümetin de bir an evvel, bu akademisyen üyeyi atayıp PPK’nın faaliyete başlamasına zemin hazırlaması zorunlu.
       Piyasadaki kısa vadeli araçların yüzde 10’un altına inmesi, kısa vadeli faizlerden en az etkilenecek derecede sağlıklı bir banka sektörünün varlığı gibi temel koşullar sözkonusu. MB’nın para politikaları konusunda tam özerkliği de yeni yasa ile sağlanmış durumda.
       Bir diğer önemli nokta MB, Hükümet ve PPK’nın ortaklaşa belirleyip ilan edeceği enflasyon hedeflemesinin toplumda inanılır, güvenilir bulunması, bu konuda bir mutabakatın sağlanması ve desteklenmesi.
       Neticede ilan edilecek hedeflenmiş enflasyon MB enflasyonu, ya da hükümetin, PPK’nın enflasyonu gibi görülüp, toplumsal kesimler bunu kendi dışlarında, birilerinin, bir şekilde gerçekleştirmesi gereken enflasyon olarak algılarlarsa, sistemin başarı şansının olmayacağı açık.
       O nedenle, Sayın Binay’ın ‘zımni toplumsal uzlaşmanın temini, bu konuda mutabakatın zaruriliği’ beyanlarına dikkat etmek gerek. Dolayısıyla, bu toplumsal uzlaşma tüm kesimler arasında sağlanıp, hedeflenen enflasyona tüm kesimlerin mutabakat ve desteği olmaz ise (bunun olması gerektiği, hatta zorunlu olduğu ifade edilmek isteniyor sanırız) yine geçilecek yeni sistemin başarı şansı olmaz.
       
       O takdirde, bu ‘zımni toplumsal uzlaşmayı temin edecek’ bir yönetim tarzının, bir hükümet modelinin de, burada ‘zımni - üstü örtülü olarak’ ifade edilmek istendiğini anlıyoruz. Biz böyle algılıyoruz.
       Neticede enflasyon hedeflemesinde, 2002 bütçesi ekim ayında meclise sevk edildiğinde ekim ayı ortalarında ilan edilecek gelecek yıl enflasyon hedefinin, üçer aylık hedeflemelerinde toplumsal uzlaşma ve desteğin sağlanması, ‘ya olacak, ya olacak’ demektir. Bu da, idare tarzında, ekonominin ve devletin idare tarzında, ‘zımni uzlaşmayı temin edici’ bir değişikliğin ifadesi bize göre.
       Bu konuyu, yani enflasyon hedeflemesine, ‘zımni toplumsal uzlaşma ve destek’ konusunu geniş geniş tartışmalıyız. Bugüne kadar toplumsal kesimler, bu tür hedefleri hep, başkalarının hedefleri olarak algılayıp izlediler, tutar - tutmaz tartışması yaptılar. Bu defa böyle bir uzlaşma talebi var ise, bu hedefe katkı, bunun tartışılması, denetlenmesi, gerçekleşmesi için destek ve çaba gösterilmesine de destek verilmesi gerek. Bu destek ve uzlaşma anlaşılan o ki, gönüllü ve iradi olarak verilmese de, temin edilecek. İsteseniz de, istemeseniz de.
       
REHABİLİTASYON FONUNA MÜŞAVİR
       Bir diğer konu da Reel sektörün yeniden yapılandırılması ve rehabilitasyonu. Bu konuda Dünya Bankası heyeti hafta başından beri Ankara’da müzakerelerde bulunuyor. 500 milyon dolarlık bir destek kredisi ve buna Türk hükümetinin de katkı vermesi, banka sisteminin, yine kaynağa takviye olması gibi metodlar üzerinde duruluyor.
       Dünya Bankası, rehabilitasyon fonu için, bir danışman firma tutmuş. Çalışmaları ve Türkiye’de oluşturulacak modeli danışman kuruluş Mc Kinsey hazırlıyor. Bilahare yapılacak görüşmeler sonrasında, ortaya konulacak model mutabakat sağlanırsa, bir rapor haline getirilip, Dünya Bankası’na sunulacak. Orada onaylanıp devreye girecek.
       Dolayısıyla Mc Kinsey ile birlikte Hazine, ve diğer ekonomik kurumlarla yürütülen Dünya Bankası heyeti ortak çalışmalarına, Mc Kinsey’in mümessili, Merkez Bankası eski başkan yardımcılarından Sayın Zekeriya Yıldırım da refakat ediyor.
       Hedef bu çalışmaların bir an evvel bitirilip, rehabilitasyon ve yapılandırma organizasyonunun Eylül ayı sonuna kadar devreye sokulması. Çünkü gecikilmemesi zaruri.
       Ancak baştan yapılan bir tespiti de aktaralım. Darboğazda, sıkıntıda olduğu kaydedilen reel sektör kuruluşlarının önemli bir bölümünün de ciddi döviz varlıklarına sahip oldukları, bu varlıkları da yurt dışında tuttukları tespit edilmiş bulunuyor.
       Bu durumda, içeride kendisi sıkıntıya girdiği halde, mühim miktarda döviz varlığını dışarıda tutmayı yeğleyen kuruluşların şimdi muzdarip olduklarını söyleyip, takviye ve taze kredi talep etmeleri de bizce yüz kızartıcı.
       Bunlarla ilgili veriler idarenin elinde büyük ölçüde mevcut. Aynı şekilde ihracat dövizlerinin yurda getirilmesinde de imtina ön planda.
       Dolayısıyla KOBİ tarzı işletmelerin ihtiyaçları, kısa sürede ayağa kalkabilecek, üretim ve ihracat yapabileceklerin desteklenmesi gibi kriterlerin yanı sıra, yurt dışında tutulan varlıklar da mühim noktalardan birisi.
       Üst düzeydeki bir ekonomi bürokratının bu konudaki tespiti ‘İçeride, çok ciddi kredi daralması var. Bu reel sektörü zorluyor. Ancak, batan, ya da battığını, zorda - darda olduğunu söyleyen Reel sektör kuruluşlarının büyük bölümünün de yurt dışında ciddi parası var. Bu durumda, ya bu paraları getirip, Tl’ye çevirip kendilerini darboğazdan çıkartma yoluna gidecekler, ya da birileri gelip, onların tesislerini, şirketlerini, fabrikalarını, üretimlerini ucuza kapatacak, kelepir diye alacak. Veya yine getirmeyecekler, mevcut durum sürdüğü için, yabancı sermayeli kuruluşlar da gelip, onların tesislerini satın almayacak. Bu daralma sürecek, neticede o zaman ne olacak söyleyeyim mi? Türkiye işte o zaman Afganistan olacak. Bunu da herkesin görmesi, turşusunu kurdukları, dışarıda, içeride sakladıkları varlıklarını, dövizlerini servetlerini ortaya çıkartmaları, ekonomiye katmaları gerek. Bu ülke, bu ekonomi battıktan sonra, sahip oldukları, gizleyip, saklayıp esirgedikleri şeylerin onlara da hayrı, yararı olmaz!’
       
 
       
    MSNBC News Siyasette ve ekonomide "yeni yönelişler" başlıyor
MSNBC News Programın "toplumsal tabanı" genişletiliyor... ESK nihayet!
MSNBC News Tek, yek, bir, yegan... Çare, biçare, naçar...
MSNBC News "Akılda" bir yıllık gecikme! "Dandik" liraya cazibe, "tepelenen" sanayiye rehabilite!
MSNBC News Hypo vereins, çok keyifli!
MSNBC News Teknokratlar mı, bürokratlar mı, seçim mi, bu hükümet mi?
MSNBC News Arjantin korkusu, Türkiye'ye siner mi?
MSNBC News Banka operasyonu, diplomasi - siyaset - ekonomi birlikte
MSNBC News Dalgalı kura devam, banka önlemlerine sürat
MSNBC News IMF, Türkiye'de siyasete bulaştı!
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları