Home page
Haber Menüsü


Ümit Sezgin
Yazara e-mail göndermek için fotoğrafa tıklayınız.
 
Boş bakkal Salkım Hanım’ın tanelerini tartar
 
Artık canımız sıkılmaya başladı. Günlerdir şöyle ağız tadıyla uğraşacak bir krizimiz bile yok. Ne koalisyon ortakları kapışıyor,
ne bürokratlar.

 
Ankara
 
10 Aralık—  Ya IMF herşeye “evet” demeye başladı ya da bizim MHP’liler IMF’yi anladı. 40 yılın Klerides’i bir ekmek kadayıfına tav olmuş görünüyor. AB bile, hayrettir, AGSP konusunda bizi alkışlıyor. Eh haliyle boş bakkal da Salkım Hanımın tanelerini tartıyor.

   
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
NTVMSNBC Reklam  
 

  Ramazan rehaveti desem, değil. Meclis neredeyse sahura kadar çalışıyor. Ekonomi bürokrasisi günlerdir IMF heyetiyle toplantı üstüne toplantı yapıyor. Diplomasi, rapordan rapora, karardan karara koşuyor.
       Ama tadı yok. Adrenaline alışmış, krizlere karışmış bizleri bunlar kesmiyor, mutlu etmiyor.
       Neredeyse Enis Öksüz’ü arayacak gözlerimiz, Osman Durmuş ise yavan kalıyor.
       Her sıkıştığında “sarı zarfla para alan gazeteciler” suçlaması kabak tadı verdi. Artık “Bu isimleri bilip de açıklamayan müfteridir” demeye bile üşeniyoruz.
       Yok, yok bu işin tadı kalmadı, bizi mesleğimizden, gazetecilikten soğutacaklar. Herşeyin yolunda gittiği nerede görülmüş, patagonya mı burası?...
       Geçen Cuma Başbakan Ecevit çağırdı, koşa koşa gittik. Anlı şanlı temsilciler, haber müdürleri Bakanlar Kurulu salonunda koltuklara bir güzel dizildik. “Bilgilendirme toplantısı” ya, çok meraktayız, fena heyecanlıyız. Başbakan bize dış politikayla ilgili gizli bilgiler verecek, olayların perde arkasını anlatacak. Haberciliğe bak!...
       Bloknotun en kalınını, kalemin en tükenmezini aldım yanıma, n’olur n’olmaz... Refiklerim benden beter, Hazreti Hamza’nın Zülfikar’ı misali çift kalem gelenler var.
       Keyfimiz ilk olarak Başbakan’ın “toplantı canlı yayınlansın” talimatını öğrendiğimizde kaçtı. Bilgi gizli olmazsa, halka açıksa tadı mı kalır?...
       Sonra Başbakanımız geldi. Verdiği iki müjde tadımızı hepten kaçırdı. “Kimseyi zorla emekli etmeyeceğiz” ve “Kanola başta beş ürüne destek pirimi uygulayacağız.”
       Eee, hani kriz nerde? Hiç bir arkadaşımda heyecan belirtisi görmedim. Sadece kulağıma “Yahu bu kanola nedir, nerde ekilir, nasıl yenir?” fısıltıları geldiyse de cevap vermedim. Bilmediğimden değil, üşendiğimden. Bir arkadaşımın Başbakan’a sorma girişimini de ne yazık ki diğerleri engellediler. Oysa Başbakan bilemese manşet hazırdı; “İnsaf!...Ecevit destek verdiği ürümü bilmiyor.”
       Aslında ben de sorabilirdim ama bir DSP’li bakanın koltuğunda oturduğum için “uyumsuzluk” yaratmam şık kaçmazdı, çenemi tuttum.
       Sonra Ecevit 40 yaşında bir delikanlı performansıyla dış politika konusunda ne biliyorsak, harfi harfine tekrarladı. Kıbrıs’tan girdi AGSK’dan çıktı. Afganistan’dan dalıp Irak’ta soluklandı, sonunda İsrail-Filistin’e ulaştı.
       Lakin bu koca dünya turuna rağmen tek kelime yeni birşey söylemedi. Üstelik teklemedi bile, dili de sürçmedi ki, iki satır haber olsun.
       Son umut soru cevap bölümündeydi. Mesut Yılmaz’ın koltuğuna oturan refikimiz en kısası üçer dakika süren sorularıyla epey ter döktüyse de sonuç alamadı. Ecevit “nuh” dedi, “sorun var” demedi.
       Sonuçta gazeteci arkadaşlarımıza bir hafta önceden yapılmış görüşmeleri “Ecevit diplomasi atağı başlatıyor” diye süslemekten başka çare kalmadı.
       Sorunu sonradan İsrailli gazeteciler buldu. Ecevit’in “Şaron Arafat’tan kurtulmak istiyor galiba” sözünü problem ettiler. Oysa Başbakanımız bunu son derece “iyi niyetli” söylemişti, problem edecek ne vardı, anlamadım?...
       Bence günün sorusu “Kadın memurların pantolon giyme eylemi” üzerineydi. Sayın Başbakanımız “Kadın memurların pantolon giymesi neden sorun oluyor anlayabilmiş değilim” diyerek beni biran için heyecanlandırdı. “Acaba” dedim “kıyafet yönetmeliği mi değişiyor?”
       Ama soruyu soran bayan arakadaşımız dahil benden başka hiç kimse heyecanlanmayınca DSP’li bakan tavrımı sürdürdüm ve sustum.
       Aslında çok şanssızdım. Erkan Mumcu’nun eski koltuğuna oturabilseydim, acaip oturaklı sorularım vardı. Mesela çok sayıda memurun gönüllü olarak emekli olmak istediği için zorunlu emekliliğe gerek kalmadığını söylediğinde Başbakan’a “Kamu çalışanları neden gönüllü olarak emekli olmak istiyorlar. Emekli maaşları mı yükseltildi, yoksa seneye emekli ikramiyesini alamamaktan mı korkuyorlar?” diye sorabilirdim.
       Ama Recep Önal’ın koltuğunda oturan birinin böyle bir soru sormasının Sayın Başbakanımızı şok edeceğini düşünerek, sustum.
       Yine mesela Mehmet Ali İrtemçelik’in eski koltuğunda otursaydım, Afganistan’ı sorardım; “Asker gönderelim diye neredeyse yırtınıyoruz, hala istemediler. Barış gücünün liderliğini Almanya’ya kaptırıyoruz, tıpkı İstanbul’da yapılacak muhalif toplantısını Bonn’a kaptırdığımız gibi. Amerika bizi önemsemiyor mu, yoksa Irak için yedekte mi bekletiyor?” derdim. Ya da “Amerikalıların İslam dünyasına Afganistan harekatını anlatmak için hazırladığı kitapçıkta tüm müslüman ülkelerin liderlerinin açıklamaları var da, bizim ki niye yok” diye münafıklık ederdim.
       Ama sonra Mehmet Ali İrtemçelik’in başına gelenleri hatırlayınca “Şimdi Başbakanımızı üzmenin sırası değil” deyip sustum.
       Yok yok bu memlekette gazetecilik yapmanın tadı kaçıyor. Artık kimse hiç bir şeye karşı çıkmıyor. Erkekleri bile tuhaflaştı. Bir elimizde aile resiliği vardı, onu da aldılar, en maçomuzda bile “tık” yok.
       İktidar-muhalefet ağız birliği etti, Hadep korkusuyla “seçimlerdeki yüzde on barajına elletmeyiz” diye yırtınıyor da, bir Allah’ın kulundan ses çıkmıyor. Allah zeval vermesin, Meclis Başkanımız cuş-u huruşa gelmiş, “bağımsız barajını da yüzde 50’ye çıkaralım” diyor da, herkes Tarkan’ın şarkısını söylüyor; “Kuzu kuzu, mee!..”


       Meclis Başkanımızın performansı da gözyaşartacak cinsten. Milletvekillerinin elinde bir soru önergesi verme hakkı kalmıştı, onu da kaş ile göz arasında alıverdi. Milli atletimizin yine milli antrenörüyle 13 yaşından beri yaşadığı yasak aşkla ilgili soruları “Özel hayat bizi ilgilendirmez” deyip engelliyor, başka soruları gayrı ciddi bulup reddediyor. Bir Allahın kulu, bir azimli milletvekili de çıkıp “Sen millet adına soru sorma hakkımızı nasıl elimizden alırsın. Sen sadece aracısın, hüküm veremezsin” demiyor.
       Yok yok, bu adamlar ekmeğimizle oynuyor farkında değiller.
       

ÜMİT SEZGİN / CNBC-e ANKARA HABER MÜDÜRÜ
       
 
       
    MSNBC News Ya çözüm bulun ya bırakın çözsünler
MSNBC News Hadi Erkan Mumcu'yu dövelim
MSNBC News Kıbrıs'ta son şans-2 Çözüm siyasidir
MSNBC News Kıbrıs'ta son şans-1
MSNBC News ANAP'ın raporu korkuttu
MSNBC News Adını koyalım; Türkiye savaşa girdi
MSNBC News Ankara neden tereddüt ediyor
MSNBC News İki yanlış bir doğru etmez!
MSNBC News ANAP'ta istifalar nereye kadar?
MSNBC News Milletvekili zammı niye geri alınıyor?
MSNBC News Ankara neden heyecanlı ve tedirgin?
MSNBC News Deklarasyon ölü doğdu
MSNBC News Ankara'da "birileri" varmış
MSNBC News Demirel'e uluslararası görev
MSNBC News Teröre cevapta Türkiye'nin rolü
MSNBC News ABD'ye saldırının Türkiye'ye faturası
MSNBC News Okuyan çocuklar, çalışamayan babalar ve Kaddafi'nin muzu
MSNBC News Ecevit, sirenler ve tanrıça Kirke
MSNBC News "Yakın tehlike" Anayasa'da
MSNBC News Krizseverler ve Eylül beklentileri
MSNBC News Ampul muhabbetleri
MSNBC News "Mebus mu oldun muhtar emmi?"
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları