|
ABDye 11 Eylülde yapılan saldırının ardından önce büyük üzüntü sonra da gizli bir sevinç vardı Ankarada. En sonunda duygular kaygıya dönüştü. Vahşi ve anlamsız saldırı gerçekten Ankarayı üzdü. Çok sayıda terörü ve teröristleri kınayan açıklamalar dinledik. Hemen ardından teröre ve destek veren ülkelere yönelik oluşan uluslararası öfke Ankarada yarı gizli bir sevinç yarattı. İşte Türkiyenin beklediği altın fırsat diye başlayan açıklamalar geldi. Kimilerine göre artık dünya Türkiyenin terörizm sorununu el birliğiyle çözecekti. Kimileri de açık bir fırsatçılıkla Teröre cevap verirken Amerikaya yardım edelim, onlar da bize ek kaynak versin, ekonomik krizi çözelim diyorlardı. Terörün gerçek yüzünün ve vahşetinin ortaya çıkması elbette iyiydi, teröre karşı başlatılacak uluslararası tepkiden elbette Türkiye olumlu yararlanabilirdi. Ama kimse nasıl? sorusunu düşünmüyor, Türkiye ne yapmalı? sorusuna cevap aramıyordu. Dile getirilen önerilerse akla ziyandı. Kuzey Iraka girenleri mi ararsınız, İncirlikin yanında Diyarbakır ve Malatya havaalanlarını açanları mı sorarsınız, yoksa Afganistana özel birlikler gönderenleri mi? Sonra kaygılar başladı. ABDnin tepkisinin ilk planda düşünülenden daha kapsamlı olacağının ortaya çıkması, olası bir savaş durumunun Ortadoğu ve bölgemize sıçrama ihtimali, dahası Başkan Bushun da ağzından kaçırdığı gibi bu işin bir Haçlı seferine dönüşmesi korkusu Başbakanımızı fena halde kaygılandırdı. Türkiye yardıma hazırdır diye başlayan her konuşmasını, kötü ihtimallere yönelik sorular üzerine Kaygılıyım diye bitiriyordu. Türkiyenin ABDye yardım için ne yapacağı sorusunu ise hiç bir seferinde duymadı ya da duymazdan geldi. Sadece Henüz Amerikanın bizden bir talebi yok demekle yetindi. TÜRKİYEYE AKTİF ROL Tam hükümetten umudumuzu kesmiş, Ankaranın sesini duyuracak özel adamlar önerirken, Türkiye teröre verilecek uluslararası cevabın planlanmasında aktif biçimde yer almalıdır derken, beklediğimiz ses ANAPtan geldi. ANAP başkanlık divanı son derece mantıklı ve doğru önerileri hükümete götürme kararı aldı. ANAP siyasi işlerden sorumlu genel başkan yardımcısı ve genel başkan vekili Erkan Mumcu önerileri açıklarken tam da bizim son üç yazımızda anlatmaya çalıştığımız şeyi dile getirdi; Ülkemizin, teröre karşı oluşturulan işbirliğini desteklemesini olumlu bir tutum olarak benimsiyoruz, ancak bu tutumun daha aktif rol üstlenmek biçiminde gelişmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. ULUSLARARASI TERÖR HUKUKU ANAPın ilk önerisi Uluslararası Terör Hukuku oluşturulması anlamına geliyor. Suçluların iadesi anlaşmaları dışında, yalnız terör suç ve suçlularına yönelik, onlara karşı işbirliğini öngören bir hukuk düzenini hedefleyen bir anlaşma taslağının hazırlanması isteniyor. Bu anlaşmaya AB ve NATOya üye ülkeler başta olmak üzere, tüm ülkelerin katılımı konusunda Türkiyenin bir inisiyatif başlatması gereği dile getiriliyor. Bu öneriye itirazınız var mı? Bir gerçekleştiğini düşünün, bugün iade sözünü bile duymak istemeyen Avrupa ülkeleri başta PKK ve DHKP-C olmak üzere, Hizbullahçılar, şeriatçılar, bozkurtlar gibi pek çok örgütün yöneticilerini Türkiyeye vermek zorunda kalmayacaklar mı? Keşke becerebilsek. ULUSLARARASI ANTİ TERÖR TİMİ ANAPtan gelen bir ikinci öneri, Türkiyenin derhal bir diplomasi atağı başlatması yönünde. Aslında geç bile kalındı. Çoktan diplomatik girişimler başlamalı, bir yandan Türkiyenin terörle mücadelesindeki haklılığı anlatılırken, diğer yandan terör suçlularının iadesi konusunda ısrarcı olunmalıydı. Yine de çok geç kalınmış değil. Erkan Mumcunun açıkladığı bir diğer öneri Uluslararası Anti-terör Birimi kurulması. Bu birim yalnız anti terör timi olmayacak, teröre karşı tedbirlerin alınması, geliştirilmesi için uğraş verecek uluslararası etkinliğe sahip bir yapı olacak. Eğer böyle bir birim oluşturulabilirse, yalnız terör oluştuktan sonra müdahale edilmeyecek, terörü yaratan sorunların çözümü için çaba sarfedilecek. Erkan Mumcunun çok önemli bir saptaması daha var. Eğer Türkiye, terörle uluslararası mücadele içinde aktif olarak yeralabilirse terörle mücadelenin İslam dünyasına karşı bir mücadeleymiş gibi anlaşılması, takdim edilmesi önlenebilir diyor. Bu, NATO üyesi tek müslüman ülke olarak Türkiyenin sorumluluğudur aynı zamanda. Her ne kadar şu an büyük uluslararası terör örgütlerinin önemli bölümü Müslüman ülkelerden çıksa da, Türkiye, islam inancıyla terörizm arasında birebir ilişki kurulmasına asla izin vermemek zorundadır. Bu Türkiyenin üzerine düşen en önemli görevlerden biridir. ANAP da önerilerini hiç vakit geçirmeden hükümete götürmek ve bunların koalisyon ortaklarınca kabul edilerek hükümet kararı haline getirilmesini sağlamak zorundadır. Ümit SEZGİN / CNBC-E Ankara Haber Müdürü | ||||
Demirel'e uluslararası görev Teröre cevapta Türkiye'nin rolü ABD'ye saldırının Türkiye'ye faturası Okuyan çocuklar, çalışamayan babalar ve Kaddafi'nin muzu Ecevit, sirenler ve tanrıça Kirke "Yakın tehlike" Anayasa'da Krizseverler ve Eylül beklentileri Ampul muhabbetleri "Mebus mu oldun muhtar emmi?" |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||