|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Bugüne kadar direnmekten başka çözüm üretmeyen Türkiye şimdi de gerekirse ilhak ederiz diyerek son söyleyeceğini ilk başta söyleyerek manevra alanını iyice daralttı. Ne sağa dönebiliyor ne sola, kıvıramıyor bile. Artık kendimizi kandırmayalım. AB, kriz çözülmeden, sorunlu bir Kıbrısı üyeliğe almaz umudunun hiç bir kıymeti yok. Yalan. AB ne olursa olsun, Kıbrısı üyeliğe alacak. AB Parlamento Başkanı Nicole Fontainenin sözleri en iyi ispatı: AB genişlemesi Kıbrıssız düşünülemez. Yetmedi mi? O zaman Kızıl Dannye kulak verin; Kıbrıssız genişleme olmaz. Kuzey Kıbrısı ilhak edemezsiniz. Ederseniz AB toprağını ilhak etmiş olursunuz. Ya ABnin Genişleme Sorumlusu Verheugenin söyledikleri; Türkiye neden Denktaşta ısrar ediyor? Denktaş ve Kıbrıs için Türkiyenin çektiği acılar yetmedi mi? AB KRİZE HAZIR YA BİZ?... Tüm bu açıklamalar iki noktayı gösteriyor. Bir, AB Rum kesimini üyeliğe almaya kesin kararlı. İki, Türkiyenin çıkaracağı her türlü krize, ilhak dahil, hazırlıklılar. Pekiyi biz ne yapıyoruz, Türkiye neler planlıyor. Eğer bugün MGKdan çok yeni ve önemli kararlar çıkmazsa, bu sorunun tek cevabı var; hiç. Kocaman bir hiç. İsmail Cem diyor ki, Denktaş-Klerides görüşmelerinde taraflar Adada yeni bir ortaklık, yeni bir birliktelik kurmalı. Türkiye bunu teşvik ediyor. Bu lafın şu saatten sonra bir anlamı var mı? Kendinizi Kleridesin yerine koyun. Arkanıza ABnin kesin desteğini, garantisini almışsınız, rakibinizi köşeye sıkıştırmışsınız. Yıllardır vermediğiniz tavizi bugün verir misiniz? Kleridesin Türk tezlerini kabul etmesi için bir tane mantıklı neden gösterebilir misiniz? Şimdiden çok açık 4 Aralık görüşmeleri Türk tarafı adına başarısızdır, sonuçsuzdur. Tabii eğer Denktaş büyük tavizler vermeyecekse... Bugün geldiği noktada da Denktaşın dönüp dönüp yine bina okumaktan başka hiç bir yeteneği yok. Tek bir adım atsa, yandaşları affetse bile kendisi kendisini affedemez. Bir ömürlük mücadeleye ihanet ettiğini düşünür. TÜRKİYENİN YAPMASI GEREKENLER... Aslında Denktaşın içinde bulunduğu halet-i ruhiye, başta Başbakan Ecevit olmak üzere yönetimdeki pek çok insan için de geçerli. Yıllardır çözümsüzlükte direndikten, bu uğurda gerçekten büyük maddi manevi mücadeleler verdikten sonra, gerekli bile olsa artık geri adım atabilmeleri mümkün değil. Şanslarını çoktan kaybettiler. Ne yazık ki bu nedenle Türkiye de Kıbrıs sorununu kabul edilir biçimde çözebilme şansını yitirdi. Bundan sonra ne olacak? Açık görünüyor. Türkiye ve KKTC her geçen gün biraz daha köşeye sıkışacak. Bunun öfkesiyle tepkiler daha da sert olacak. Bu beraberinde Denktaşa ve Türkiyeye yönelik eleştirileri arttıracak. Denktaş ve onun gibi düşünenlerin bugün ihanetle suçladığı isimler, yarın Denktaş ve arkadaşlarını ihanetle, beceriksizlikle suçlayacaklar. Keşke Türkiye iş bu noktaya gelmeden Denktaşı devre dışı bırakabilmeyi göze alabilseydi. Denktaşı onurunu zedelemeden, suçlamadan uzun bağımsızlık mücadelesinin bir kahramanı konumuna çekip, çözüm arayışlarını başka birine devredebilseydi. Artık bu saatten sonra mümkün değil. Bırakın Kıbrıs Türklerini, artık TÜSİADın bile açıkca istenmediğini ilan ettiği Denktaşı devre dışı bırakmak ne kadar zor, farkında mısınız? Bu, 74den beri sürdürülen politikaların doğru olmadığının itirafı olacak. Bu, 74den beri işlenen Türk tezlerinden vazgeçildiği anlamına gelecek. Böyle dramatik bir adımı atabilmekse her babayiğidin harcı değil. Şimdi şahinler kızacak ama artık gerçeği inkar etmekten vazgeçip ABnin bize dayatmaya başladığı formülü lehimize yontmanın yollarını arayalım. Kızıl Danny, formülü net ve kısa koydu; Ya Kıbrıs ya AB üyeliği. Rum kesimi eğer Adanın tüm kesimini temsilen ABye üye olacaksa, ki böyle olacağı gözüküyor, Türkiye buna engel olamayacaksa, ki bu da böyle gözüküyor, Ankara kendi üyeliğini de buna bir biçimde dahil etmenin yollarını aramalı. Ancak, bunun için dile getirilen, Şimdi Rum kesimi üye olsun, KKTC Türkiye ile birlikte olur önerisinin üzerinde çok düşünülmeli. Gerçi AB kaynaklarından böyle bir öneriye sıcak bakılmadığı haberleri geliyor ama bu formül Ankara için de çok anlamlı görünmüyor. Ama daha önemlisi, Türkiye Adadaki Türklerin haklarının ve güvenliğinin garantiye alınmasını sağlamalıdır. | |||||||||
Eğer Türkiye bunları sağlamayı başarabilirse, kendi üyeliği için bir adım atabilirse, Adadaki Türklerin haklarını ve güvenliklerini garanti altına alabilirse, Kıbrısın ABye girmesine çok fazla anlamı kalır mı? Böyle bir durumda hem Kıbrıslı Türkler daha iyi yaşam olanaklarına kavuşurken, Türkiye de büyük bir ekonomik yükten kurtulmuş olmaz mı? Bu sorulara hayır cevabı verenler daha makul çözümler üretmek zorundalar. Ümit SEZGİN...CNBC-E Ankara Haber Müdürü | |||||||||
Hadi Erkan Mumcu'yu dövelim Kıbrıs'ta son şans-2 Çözüm siyasidir Kıbrıs'ta son şans-1 ANAP'ın raporu korkuttu Adını koyalım; Türkiye savaşa girdi Ankara neden tereddüt ediyor İki yanlış bir doğru etmez! ANAP'ta istifalar nereye kadar? Milletvekili zammı niye geri alınıyor? Ankara neden heyecanlı ve tedirgin? Deklarasyon ölü doğdu Ankara'da "birileri" varmış Demirel'e uluslararası görev Teröre cevapta Türkiye'nin rolü ABD'ye saldırının Türkiye'ye faturası Okuyan çocuklar, çalışamayan babalar ve Kaddafi'nin muzu Ecevit, sirenler ve tanrıça Kirke "Yakın tehlike" Anayasa'da Krizseverler ve Eylül beklentileri Ampul muhabbetleri "Mebus mu oldun muhtar emmi?" |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||