Home page
Haber Menüsü


Ümit Sezgin
Yazara e-mail göndermek için fotoğrafa tıklayınız.
 
Kıbrıs’ta son şans-2
Çözüm siyasidir
 
Türkiye, Kıbrıs için yeni bir hukuki atak başlangıcında. Çeşitli yabancı hukukçuların hazırladığı raporlara dayanılarak Kıbrıs Rum kesiminin AB’ye üye olamayacağı anlatılmaya çalışılacak. Oysa sorun hukuki değil siyasi olduğu için, çözüm de siyasidir.
 
Ankara
 
16 Kasım—  Siyasi çözüme ulaşabilmek için de öncelikle siyaseten güçlü olmamız gerekiyor. Bunun yolu da bugüne kadar yaptığımız siyasi hataları görüp, kabullenip, düzeltmemiz gereğinden geçiyor.

   
 
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
NTVMSNBC Reklam  
 

  KKTC’nin kuruluşundan bu yana geçen 18 yılda geldiğimiz noktanın ne bizi, ne Kıbrıslı Türkleri mutlu edebildiğine, ne de uluslararası kamuoyunu haklı olduğumuza inandıramadığımıza bir önceki yazımda değinmiştim. Bu nedenle hali hazırdaki durumun aleyhimize olduğu gibi, artık sürdürülemez bir nitelik kazandığına da değinmiş ve “Şimdi artık Kıbrıs sorununa çözüm bulmak zorundayız” demiştim.
       Ne yazık ki gelişmeler, Ankara’nın çözüm bulmaktansa AB ve Rum kesiminin bize dayatmaya çalıştığı çözümleri engellemenin ötesine gitmeye pek niyetli olmadığını gösteriyor. Çünkü özellikle hükümetin iki ortağı Ecevit ve Bahçeli bugüne kadar sürdürülen politikaların başarısız olduğunu kabule yanaşmıyor.
       Bu anlamda Ecevit’in dün Grup toplantısında yaptığı konuşma son derece manidardı. Sayın Başbakan konuşmasında aynen şöyle dedi;
       “Bütün engellemelere rağmen Kıbrıslı Türk kardeşlerimiz çok güçlü bir demokrasiyi kurdular ve yaşattılar. İnsan hakları bakımından bütün insanlığa örnek oldular”
       Kulaklarıma inanamadım. Yanlış mı duydum diye sonra yazılı metne baktım. Hayır doğru duymuşum.
       Acaba Sayın Başbakan başka bir Kıbrıs’tan mı söz ediyor? KKTC’de hangi güçlü demokrasi kuruldu ve yaşatıldı? Kıbrıs Türkleri hangi insan hakları uygulamalarıyla insanlığa örnek oldular?
       Herhalde bu soruların en iyi cevabını verecek kişiler Kuzel Kıbrıslı Türklerdir. Adaya sonradan giden Türk vatandaşları değil ama...
       
ÇOK ŞEY DEĞİŞMEDİ Mİ?
       Kıbrıs Barış Harekatı’ndan buyana 27 yıl geçti ve çok şey değişti. Ama Sayın Başbakan sanki bu gerçeğin farkında değil.
       Hala, “1960 başlarında uluslararası anlaşmaların gereği olarak Kıbrıs’ta Türklere bazı haklar tanınmıştı. 1963 sonunda bu hakların tümü Kıbrıslı Rumlar tarafından işlemez hale getirildi” diyor ve yine aynı şeyin olacağını söylüyor;
       “AB’nin ve BM Genel Sekreterliği’nin istekleri doğrultusunda Türklerle Rumlar birarada yaşamak zorunda bırakılırlarsa, Kıbrıslı Türkler soykırım ve terörizmle karşı karşıya kalacaklardır”.
       Siz bu tehdidin gerçekliğine inanıyor musunuz? Açıkcası ben inanmakta zorlanıyorum.
       Bir kere Avrupa Birliği üyesi bir ülkede soykırım ve terör uygulanması ne kadar mümkündür? Sonra Kıbrıslı Türkler bir soykırıma uğrayacak kadar korumasız ve savunmasız mıdır?
       Ecevit aynı konuşmasında;
       “İki ayrı devletin zorla birleşmesi durumunda ertesi günden itibaren Güney Kıbrıslı Rumlar Kuzey’e akın edecekler, evleri işgal edeceklerdir. Onun için biz asla Kıbrıslı Türklerin yeniden Rum egemenliği altına girmelerine razı olmayacağız, olamayız” diyor.
       Varsayalım ki birleşme gerçekleşti. Acaba gerçekten yıllık ortalama gelirleri 13 bin 500 dolar olan Kıbrıslı Rumlar mı Kuzey’e akın eder, yoksa Kıbrıs Türkleri mi Avrupa ülkelerine kaçar?
       Ecevit’in son bir tespiti de beni şaşırttı. Diyor ki;
       “Türkiye dışında henüz hiçbir ülke KKTC’yi tanımadı. Ama er geç tanıyacaklar.”
       Acaba ne olacak da 18 yılda KKTC’yi tanımayan ülkeler bundan sonra tanıyacaklar? Vahiy mi gelecek adamlara?...
       Bunların hepsi boş söz, Türkün Türke propagandası.
       Sayın Devlet Bahçeli de benzer bir tutum içinde. Diyor ki, gerekirse Kuzey Kıbrıs’ı ilhak ederiz, bunun için de gerekli her türlü bedeli öderiz.
       Hangi bedeli kim nasıl ödeyecek? Yeni bir ambargo, dış yardımların kesilmesi, uluslararası camiadan tecrit edilme gibi bedelleri ödemeye kimin hali kaldı ki, ödeyecek? Kaldı ki bir sorun bakalım Kuzey Kıbrıslılar bu bedelleri ödemeye hazır mı?
Kıbrıs’ta son şans-1

       Üstelik Sayın Bahçeli’nin bu çıkışının inandırıcılığı da yok. Madem bu kadar bedel ödeyebilecek durumunuz vardı, neden seçim sloganınız olan “Apo’ya idam”dan vazgeçtiniz?.. AB üyeliğinin tehlikeye gireceğini görünce, neden “bedel ödeyelim” deyip direnemediniz.
       
SATMAYACAĞIZ ELBETTE AMA...
       Ne Apo’yu asalım diyorum ne Kıbrıs’ı satalım. Kendimizi kandırmayalım diyorum.
       18 yılda Ada’da madem övünülecek bir yaşam kuramadık, bari bunda sonra bize utanılacak çözümler dayatılmasına izin vermeyelim. Utanmayacağımız çözümü biz bulalım.
       Şimdi Dışişleri Bakanlığı kanalıyla yeni bir hukuki hamle başlatılıyor. 1960’lı yıllarda yapılan anlaşmalardaki garantörlük hakları, veto yetkileri gündeme getirilecek. ABD, İngiliz, İtalyan, Alman hukukçuların hazırladığı kimi resmi, kimi gayrı resmi raporlara dayanılarak Ada’da yaşayan iki ulustan birinin tek başına hiç bir uluslararası örgüte üye olamayacağı ispatlanmaya çalışılacak.
       Eminim Rum kesimi de aksi görüşü savunan çok sayıda rapor getirecek. Kaldı ki ispatlasanız ne olacak? AB ya da Yunanlılar , “Aaa, bak hukuken yanlışmış, biz vazgeçiyoruz mu?” diyecekler.
       Hala öğrenemedik mi, uluslararası ilişkiler de hukuk her zaman güçlünün yanında yeralır, onun lehine yorumlanır.
       Elimizde önemli kozlar var. Doğu Akdeniz’in güvenliği bizden geçer. Bunu iyi anlatalım.


       “Avrupa Birliği biz ikna olmadıkça Rumları üyeliğe alamaz, bizimle çatışamaz” görüşüne fazla bel bağlamayalım, ilhakın hayırlı bir çözüm olmadığını kabul edelim.
       Bunun yerine “Biz üye olmadıkça Rum kesiminin de üye olmaması gerektiğini” anlatarak, kabul ettirerek, bizim üyeliğimizin hızlandırılması için girişimlerde bulunalım. Bizim üyeliğimizin hızlanmasının sorunun en kolay çözümü olduğunu gösterelim.
       Tabii bunun için de, önce kendimizi sonra AB’yi kandırmaya çalışmaktan vazgeçelim. AB üyeliği için gerekli adımları atıyor görünmekten, sadece söz vermekle yetinmekten, bunun için de koalisyonları bahane etmekten vazgeçelim. Uyum yasalarını derhal çıkaralım. Anayasa’yı değiştirdiysek vakit kaybetmeden ilgili yasal değişiklikleri de yapalım.
       Ancak ondan sonra Sayın Ecevit’in Kıbrıslılara “Daima özgürlük ve esenlik içinde yaşama” dilemesinin anlamı olur.
       Yoksa Anadolu insanının dediği gibi “Kuru kuruya kurbanın olayım, takır takır yoluna öleyim...”
       

Ümit SEZGİN / CNBC-E Ankara Haber Müdürü
       
       
 
       
    MSNBC News ANAP'ın raporu korkuttu
MSNBC News Adını koyalım; Türkiye savaşa girdi
MSNBC News Ankara neden tereddüt ediyor
MSNBC News İki yanlış bir doğru etmez!
MSNBC News ANAP'ta istifalar nereye kadar?
MSNBC News Milletvekili zammı niye geri alınıyor?
MSNBC News Ankara neden heyecanlı ve tedirgin?
MSNBC News Deklarasyon ölü doğdu
MSNBC News Ankara'da "birileri" varmış
MSNBC News Demirel'e uluslararası görev
MSNBC News Teröre cevapta Türkiye'nin rolü
MSNBC News ABD'ye saldırının Türkiye'ye faturası
MSNBC News Okuyan çocuklar, çalışamayan babalar ve Kaddafi'nin muzu
MSNBC News Ecevit, sirenler ve tanrıça Kirke
MSNBC News "Yakın tehlike" Anayasa'da
MSNBC News Krizseverler ve Eylül beklentileri
MSNBC News Ampul muhabbetleri
MSNBC News "Mebus mu oldun muhtar emmi?"
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları