|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Birkaç gündür yazılıp çizilenlere, yapılan yorumlara bakarsanız, zannedersiniz ki Erkan Mumcunun Başbakan Ecevitle şahsi bir sorunu vardı. Bu nedenle Başbakana ağır hakaretler etti, gül gibi giden hükümette kriz çıkarttı. Mumcuya Terbiyesiz diye köşe yazısı yazanların üslub olgunluğuna ne kadar eriştikleri ayrı bir tartışma konusu ama Erkan Mumcunun kendisinin de kabul ettiği gibi maksadı hayli aşan bir üslup kullandığı tartışmasız bir gerçek. Evet Erkan Mumcu üslup hatası yaptı. Doğru görüşleri yanlış kelimelerle anlattı. Sorunu kişiselleştirdi, Ecevite yönelik hakarete varabilecek kelimeler kullandı. Doğru yakışmadı ve bunları onaylamak mümkün değil. Ama... Evet burda bazılarının pek sevmediği bir Ama var hem de kocaman. MUMCU NEDEN ÖFKELENDİ? Ama, Mumcunun düştüğü hataya düşmemek için herkesin daha soğukkanlı düşünmesi gerekmiyor mu? Mumcu neden öfkelendi, neden adeti olmadığı halde hakarete varan kelimeler kullandı? Bunu yalnız gençliğine, toplantıya katılan partililerin alkışlarına bağlamak mümkün mü? Ahu Özyurtun yazısı: Teflon olmanın dayanılmaz ağırlığı Belki... Ancak başka ihtimaller de var. Örneğin hazırladığı ve MKYKnın onayladığı rapora yönelik kayıtsızlık, hatta ve hatta kendi partisinde bile sıkça görülen müstehzi ifade, sen ne dersen de bu böyle gelmiş böyle gider aslanım tavrı. Dahası muhalefetten ve iktidardan pek çok ismin Tespitlerine katılıyoruz ama şimdi sırası değil türü cesaretten hayli uzak yaklaşımlarla olayı geçiştirme çabası Mumcuyu öfkelendirmiş görünüyor. Mumcuyu raporun uygulanacağı konusunda umutlandırmak adına Genel Başkan Mesut Yılmazın tavrı da çok net değildi doğrusu. Oysa başta MHP olmak üzere diğer partilerden haketmediği eleştiriler alan bu raporu, MKYKnın da onayladığı gözönüne alarak ANAPlıların sahiplenmesi gerekmez miydi? Raporun tespit ve önerilerine katılanların, eleştirenler kadar cesur olması gerekmez miydi? TARTIŞMAYACAK MIYIZ, ELEŞTİRMEYECEK MİYİZ? Farkında mısınız bilmiyorum ama, toplum olarak bir garip korkunun pençesine düştük; Aman tartışmayalım, aman eleştirmeyelim kriz çıkar. Sürekli tartışalım, herşeyi eleştirelim demiyorum. Elbette tartışırken hakaret edelim hiç demiyorum. Ama tartışmamız, yanlış bulduğumuzu eleştirmemiz gerekmiyor mu? Herkes herşeyden şikayetçi, herkes herşeyin hem de radikal biçimde değişmesi gerektiğini düşünüyor ama kimse eleştirmeye, tartışmaya cesaret edemiyor. Tartışmaya, eleştirmeye kalkışanlar da hata yapmaya zorlanıyor, sonra da ilk hatasında acımasızca harcanıyor. Üstelik tartışmadan aldığımız kararların, attığımız adımların hayrını da görmüyoruz. İşte Avrupa Birliği için hazırladığımız Ulusal Program... Hükümet krizi çıkacak diye hiç bir şekilde tartışmadık, koalisyonda uyum diye bir kılıf bulup her soruna yuvarlak cevaplar bulduk, ama yutturamadık. Şimdi kabul etmediler diye ABye kızıyoruz. Örnekleri arttırmak mümkün. Yoğun bakımdaki hasta gibi, kamyon çarpmış yaralı gibiyiz. Ellemeyin, dokunmayın, bulaşmayın daha kötüye gider. Oysa hastanın komadan çıkışı için, yaralının kurtarılması için ellenmesi, dokunulması, tedavi edilmesi gerekiyor. MUMCU ŞİMDİ NE YAPMALI? Tabii doğru tedavinin doğru biçimde yapılması tedavinin kendisinin gerekliliği kadar önemli. Yani hakaret etmeden, sorunları kişiselleştirmeden tartışmamız, çözüm aramamız gerekiyor. Bu sözüm yalnız Mumcuya değil. Tartışması gereken herkese. Şimdi Mumcuya düşen, görüşlerinden taviz vermeden, iddialarından vazgeçmeden yoluna devam etmesi. Elbette, bundan sonra üslubuna dikkat etmesi gerektiğini söylemeye gerek yok. Raporunda yeralan doğru tespitlerin, doğru önerilerin, hırçınlaşmadan sonuna kadar takipçisi olması gerekiyor. Bir büyük taşı yerinden oynatıyor, yılların getirdiği bir büyük sistemi kanırtıyor... Elbette gürültüsü çok, tepkisi büyük olacak. | |||||||||
Yalnız Mumcu değil, onun gibi bu sistemden memnun olmayıp hareket geçen herkes bu tepkileri göze almak zorunda. Dahası hata yapmamak zorunda. En ufak bir hatada sistem, muhaliflerinin üzerine tüm kurum ve kuruluşlarıyla bir dev gibi çullanıyor. Dayanabilmenizin tek yolu sinirlerinize sahip olup hata yapmamak. Sistemden şikayeti olanlara düşense tartışmak isteyenlerin, eleştirmek isteyenlerin cesaretini kırmak değil, tam tersine cesur davranarak çözüm yolları bulunmasına olanak sağlamak. Kıbrısı tartışanları vatan haini, hükümeti eleştirenleri koalisyon bozguncusu, kriz yaratıcısı suçlamalarıyla susturarak bir yere varamıyoruz, varamayız. Sonra kimsenin sistemden şikayet etmeye, sızlanmaya hakkı kalmaz. ÜMİT SEZGİN / CNBC-E ANKARA HABER MÜDÜRÜ | |||||||||
Kıbrıs'ta son şans-2
Çözüm siyasidir Kıbrıs'ta son şans-1 ANAP'ın raporu korkuttu Adını koyalım; Türkiye savaşa girdi Ankara neden tereddüt ediyor İki yanlış bir doğru etmez! ANAP'ta istifalar nereye kadar? Milletvekili zammı niye geri alınıyor? Ankara neden heyecanlı ve tedirgin? Deklarasyon ölü doğdu Ankara'da "birileri" varmış Demirel'e uluslararası görev Teröre cevapta Türkiye'nin rolü ABD'ye saldırının Türkiye'ye faturası Okuyan çocuklar, çalışamayan babalar ve Kaddafi'nin muzu Ecevit, sirenler ve tanrıça Kirke "Yakın tehlike" Anayasa'da Krizseverler ve Eylül beklentileri Ampul muhabbetleri "Mebus mu oldun muhtar emmi?" |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||