|
Gerçekçi ol, imkansızı iste Ben F1'i feda ederim 12 Dev Adam ve Formula 1 Senna mı, Schumacher mi? 3 büyükler, Süper Lig ve deniz feneri |
|||
Galatasaraylılar belki ilk kızgınlıkla hakem Ali Aydının maçın gidişatını değiştirdiğini savunacaklardır ama onlar bile gösterilen kırmızı kartlarda, Ali Aydından çok Galatasaraylı futbolcuların ve belki de 3 büyüklere ayrıcalık tanıyan önceki hakemlerin hatası olduğunu kabul edeceklerdir. Ali Aydın değil, bir hakemin kararını alkışlamanın sarı kart olduğunu bile bile Nasıl olsa dördüncü kartı görmem düşüncesiyle şov yapmaya kalman Galatasaray kaptanı Bülenttir hatalı olan. Ve daha önceki maçlarda bu ve benzeri hareketlere kart göstermeyen zihniyet... GS yönetimi, en olgun dönemini yaşayan GS kaptanını savunmak yerine (belki de kapalı kapılar ardında), Bülente de Batistaya vermeyi düşündüğü cezanın benzerini vermelidir. (Her ne kadar Hasanın Serhatla Batistanın pozisyonunda iyi niyetli olduğunu düşünüyosam da, olayı kelimelere döktüğümde karşıma çıkanlar beni yalanlıyor: İki futbolcu birbirine efelenir, üçüncü futbolcu onları ayırmaya çalışır ve rakip futbolcuyu saçlarından tutar (!). O sırada bir darbe alan futbolcu yere düşer ve diğer futbolcunun elleri hala rakip futbolcunun saçlarındadır. Hasanın kötü bir niyeti yoktur, Serhat da, Hasanın saçlarını çekmesi sonucu yere düşmemiştir ama...) Şimdi hakem camiasının yapacağı tek bir şey vardır; 3 büyüklerin ayrıcalıklı olmadığını göstermek. Kimsenin ayrıcalıklı olmadığını gösterirlerse, verdikleri hatalı kararlar da bu kadar tartışılır olmaktan çıkacaktır çünkü. İçinde bulundukları güvenilmez imajından kurtulmanın tek yolu budur. Sistemi kurtarmak için tarafsız olmalıdırlar sahada; onlardan istenen ne 3 büyükleri cezalandırmaları, ne de 3 büyükleri korumalarıdır. Sadece oyunun kurallarının herkes için aynı olduğunu göstermek, mücadele eden herkesin kazanma hakkının olduğunu kanıtlamak için. Tüm sporseverler, -şu anda kızgın olmalarına karşın Galatasaraylılar bile- hakem Ali Aydını kınamak yerine, Ali Aydın gibi hakemlerin sayısının çoğalması için çalışmalıdır. Çünkü eğer sistemi korurlarsa, sistem de onları koruyacaktır. *** Maçın skorunu bir tarafa bırakalım, Lorantın Lucescudan daha iyi olup olmadığı da, yazının sonunda ufak bir not olarak ele alınabilecek bir konu... Rapaiçin maça damgasını vurması, Mondragonun devleşmesi ya da yenilenmiş Şükrü Saracoğlu Stadının muhteşem atmosferi de zaten yadsınamayan ve atlanamayacak gerçekler. Yine de biz bunları bir kenara bırakıp, son olarak gözümüze çarpan bir iki ufak ayrıntıyı taşıyalım satırlarımıza: 1) Hakemler önemli ya da önemsiz (önemsiz maç nasıl olur, bilmiyorum ama biliyorsunuz Süper Ligde böyle bir tanımlama var) ayrımı yapmadan, her maça aynı şekilde hazırlanmak zorundalar. Ali Aydının gerilimi yüksek FB-GS derbisinde bu kadar başarılı olmasının ardında, iyi bir hakem olmasının yanı sıra, maça psikolojik olarak iyi hazırlanmış olmasının da etkisi büyüktü. 2) Bir hakemin maçtaki tek görevi gördüğünü çalmasıdır, oyunu yönlendirmesi değil. Maç boyunca futbolculara vereceği tek mesaj, sahada kurallar uygulanacaktır, olmalıdır. Hata yapabilir, gördüğünü çaldığı takdirde bu hataların hepsi kabullenilecektir. Hakemlerin içinde bulunduğu güvenilmez imajını silmesinin tek yolu, verdikleri kararlarda cesur ve istikrarlı davranmaktan geçiyor. 3) Türkiyede hakemlerin işi, diğer ülkelerdekilere göre biraz daha zor. Dünyanın hiç bir liginde yere düşen futbolcu bir yandan kıvranıp, bir yandan eliyle kart işareti yapmıyor. Hiç bir ligde futbolcular hakemle bu kadar yakın temasa girmenin bir gereklilik olduğunu düşünmüyor. 4) Ali Aydın derbiye çok iyi hazırlanmıştı, her pozisyona çok yakındı ve bu nedenle zor kararlar verdi ama tereddütte olduğu bir karar vermek zorunda kalmadı. (Aksi takdirde 4 kırmızı kart gösteren bir hakemi, biraz daha fazla tartışıyor olmamız gerekirdi). Yine de 50 bin kişilik statta Fenerbahçe aleyhine bir kırmızı kart vermek zorunda kalmaması, işini kolaylaştırdı. 5) Stattaki küfürleşmenin sonunun nereye gideceği şimdilik bilinmiyor ama görünen o ki, bu iş hakem kararlarıyla çözümlenecek bir şey değil. Kartlarda böylesine cesur olan Ali Aydın, edilen küfürlere verelebilecek tepkide aynı oranda cesur davranmadı. Belki anons yaptırmanın ortamı daha da gereceğini düşündüğü, belki küfürleri duymadığı(?), belki de bu işin hakemler tarafından çözümlenemeyeceğini -aynen beni gibi- düşündüğü için. 5) Bülentin ilerlemiş yaşına karşın, en olgun dönemini yaşadığını düşünüyorum. Ama o bile, maçın atmosferini kaldıramayıp, nasıl olsa dördüncü kırmızı kart çıkmaz zihniyetiyle, gereksiz bir kırmızı kart görmekten kurtulamadı. Hakemlere yaptığımız önerinin aynısını kulüplere de yapalım o halde: Gerilimi yüksek maçlardan önce futbolcularını psikolojik olarak hazırlasınlar. 6) Lorant bana göre derbide Lucescudan daha başarılı değil, daha şanslıydı. Dört forvetle oynayan (ve sanki artık evinde öyle oynayacakmış gibi duran) Fenerbahçe, stres altındaki Galatasarayı 1-0 yenebilir ama derbiler dışında zorlanır, diye düşünüyorum. Lucescunun ise taktiği bana göre doğruydu. Eğer rakibinizden 7 puan öndeyseniz, sahaya beraberlik için çıkarsınız, galibiyet için değil. Hele takımınız beraberlik için sahaya çıktığı halde pek çok maçı kazanma başarısını gösterebildiyse. | ||||
Süper Lig'e merhaba; ya da ilk beşe girecek son takım hangisi? Ve McLaren ve Jaguar ve Newey Türk sporunu kim kurtaracak? Taraftar kimliği mi, fair-play mi? Futbolun değişen çehresi (2) Futbolun değişen çehresi (1) Türkiye' ve Formula 1 5 yıldızlı otellerden, Olimpiyat Köyü'ne Hayallerim, Milli Takım ve Medya e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 2 e. murat yığcı'nın tüm yazıları |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||