Home page

Haber Menüsü


e. murat yığcı
Yazara mail atmak için resmin üzerine tıklayın
 
Trabzon’da kırılan koltuklar
 
Trabzonspor seyircisini savunmak, kabul edilebilir bir şey değil; ama olayların sadece Trabzonspor seyircisine özgü olduğunu savunmak da aynı şekilde kabul edilemez.
 
NTV-MSNBC
 
23 Ocak—  Olayları tek cümleyle özetlemek istediğinizde, kurmanız gereken cümle “Trabzonspor seyircisi her zaman böyle yapıyor” değil; “Türkiye 1. Futbol Ligi’nin gerilimli maçlarında genellikle olay çıkıyor, hele maç sonucunda beklenmedik skorlar çıkarsa” olmalı... Eğer bu cümleyi kurabiliyorsanız, olayların çözümü için gerekli adımları atabilirsiniz. Eğer Trabzon’da yaşananların benzerlerinin İstanbul’da da yaşandığını göremiyorsanız, tribün terörünü önlemek için değil, Trabzonspor’u cezalandırmak için hareket ediyorsunuz, demektir. Trabzon’da yaşananlar ceza gerektirir mi? Tabii ki gerektirir? Trabzonspor cezasını yalnız mı çekmeli? Tabii ki hayır...

   
 
       
   
MSNBC News Gerçekçi ol, imkansızı iste
MSNBC News Ben F1'i feda ederim
MSNBC News 12 Dev Adam ve Formula 1
MSNBC News Senna mı, Schumacher mi?
MSNBC News 3 büyükler, Süper Lig ve deniz feneri
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Tribün terörü sadece bizim ülkemize özgü bir şey değil ki, bizim ülkemizde sadece bir şehre, Trabzon’a özgü olsun... Aslında dikkat edilirse Trabzonsporlu seyircilerin bu konudaki sabıkası da, Fenerbahçe, Galatasaray ya da Beşiktaş seyircisinden daha fazla değil. Trabzon’da 3 büyüklerle oynanan maçlarda olay çıktığı doğru; aynen İstanbul’daki derbi maçlardan önce ve sonra olay çıktığı gibi... Trabzonspor seyircisini savunmak, kabul edilebilir bir şey değil; ama olayların sadece Trabzonspor seyircisine özgü olduğunu savunmak da aynı şekilde kabul edilemez. Türk futbolu ciddi bir holiganizm tehdidi altında ve buna en kısa sürede çözüm bulmak, federasyonun, kulüplerin, taraftar derneklerinin ve medyanın sorumluluğunda...
       İstanbul’daki olaylar iki takım seyircileri karşı karşıya getirilmeyerek önleniyor; her derbi maçtan önce 5-6 bin kişilik bir polis gücü görevlendirilerek. Arada tek fark İstanbul’daki maçlardan önce olağanüstü önlemler alınması ve İstanbul’un coğrafyası gereği olayları absorbe edebilme özelliğine sahip olması. Beşiktaş maçında skor açısından yaşanabilecek facia önceden tahmin edilebilmiş olsa, tribünde yaşanan facia ve olayların çıkması da polisiye önlemlerin arttırılmasıyla önlenebilirdi.
       
OLAYLARI ÖNCEDEN TAHMİN ETMEK...
       Ama bana göre asıl önemli sorun da bu: Futbol maçlarında çıkabilecek muhtemel olayları önceden tahmin edip, olağanüstü önlem alma zorunluluğunu yaşıyor olmamız... Çünkü bizler olayın farkına varamadık daha. Üzerine tuttuğu takımın formasını giydiği için sokaklarda ‘patlamaya hazır mayın’ gibi dolaşan insanların varlığını istemediğimizi söylemeye gücümüz yok, kafa yapısı olarak onlardan çok da farklı olmayan basın mensuplarını, kulüp yöneticilerini, futbolcuları ve güvenlik güçlerini dışlamaya da. Tribünlerdeki küfürü sosyolojik bir olgu haline getirmeye çalışıyoruz tavırlarımız ve olayları kabullenme konusundaki başarımızla.
       Trabzonspor ağır bir ceza almalıdır, ama olayları önlemek istiyorsak eğer, Federasyon’un vereceği cezaları değil, kendi gücümüzü kullanmalıyız. Taraftar kimliğinin ardına sığınıp, maç günlerini ve yenilgileri bir patlama fırsatı olarak kullananları dışlayarak çözebiliriz sorunu. Tribünlerde edilen küfürlere kulak tıkayarak değil, aksine büyük bir dikkatle dinleyerek ve aslında grubun içinde bir-kaç kişinin yönlendirmesiyle avazı çıktığı kadar bağıran insanların, gerçek yaşamda bu tip sözler sarfetmediğini gözlemleyerek çözebiliriz...
       Kulüplere burada önemli bir görev düşüyor; tribün terörünü yaratan, yarattıkları terörden prim sağlayanlara izin vermeyeceklerini açık açık gösterebilirler. Belki özel güvenlik güçleriyle (en azından başlangıçta) sağlayabilirler bunu; tribünlere oturtacakları kişilerle küfürü örgütleyen, tribün galeyanını başlatacak hareket yapan kişileri ayıklayabilirler. Ve bu konuda biraz daha tutarlı, istikrarlı ve daha az kabul edici olabilirler.
       
NOT 1: TRABZONSPOR’U ANLAMAK
       Sorunu çözebilmek için Trabzonspor’un Türk futbolundaki yerini de iyi anlamak gerekiyor... Trabzonspor, 3 büyükler dışında bu tip olaylarda sürekli adı geçen tek kulüp, tabii ki, çünkü Trabzonspor aynı zamanda Türkiye Ligi’nde şampiyonluk yaşamış ve tekrar yaşayabileceğini düşünen tek Anadolu kulübü olma özelliğini koruyor. Belki eski gücünden uzak ama şampiyonluk yaşamış bir camia olarak bunun özlemini çekiyor. Geçen yıl ilk sıralar için mücadele eden (ve bana göre Türkiye’nin en centilmen tribününe sahip) Gaziantepspor bile, zirveye oynamanın sıkıntısıyla tribünde gerilim yaşadı. Bu nedenle “Trabzonspor dışında tribün terörü yaşayan/yaşatan bir Anadolu Kulübü yok” da, doğru bir gözlem değil...
       
NOT 2: AYNI TRİBÜNDE FB-GS MAÇI?
       
Yaklaşık 1 yıl önce “Peki ama bu ülkede aynı tribünde, farklı atkılarla Fenerbahçe-Galatasaray maçı seyretmek isteyen ya da taraftar kimliğine yenik düşmeden maç seyredebilecek kişilerler yok mu?” diye sormuş ve Boğaziçi Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi Ahmet Çelik’ten bir mail almıştık. “Türkiye de aklı selim her insanın olmasını isteyeceği fair-play ortamını yaratmak elbette sadece medyanın elinde değildir. Bu nedenle üniversite gençliğinin bir parçası olarak takımımıza destek olmanın yanında nasıl daha organize daha temiz ve daima saygılı bir tribün oluştururuz sorusunu sorduk kendimize” cümlesiyle başlıyan mail’in ana fikri, hayalimizdeki resmi de çok iyi çiziyordu:
       “Üniversitelerde taraftar organizasyonları, işte bu sorudan yola çıkarak yapılanmaya başladı... Hedefimiz küfürsüz, saygılı ve takımına sürekli destek veren bir üniversite tribünü oluşturmak.”
       Bu girişimin sonuçlarını şimdilik bilmiyoruz ama böyle bir düşüncenin varlığı bile, gelecek günler için umutlanmamıza neden olmaya yetiyor.
       
NOT 3: TARAFTAR KİMLİĞİ VE FAİR-PLAY
       Taraftar kimliği; yani maçtan önce-maç sırasında-maç sonrasında kendini kaybeden, maça alkol içerek hazırlanan, o an rakip olarak gördüğü (hakem, rakipler, kendi takımının sevmediği futbolcuları) herkese yaratıcılığını sonuna kadar kullanarak akla hayale gelen her türde küfür ve hakaret edebilen, gelebilecek her tahrik karşısında patlamaya hazır futbol seyircisinin içinde bulunduğu duruma verilen isim. ‘Taraftar kimliği’ tanımının bu çerçevedeki önemi büyük, çünkü bu patlamayı yaşayan kişi, daha sonraki konuşmalarında “Taraftar kimliği çok ayrı, ben maçta kendimi kaybediyorum” diyerek, vicdanını rahatlatabilmeli... Tabii ki bu futbol seyircisi, taraftar kimliğinden çıktığında karşınıza ‘normal’ yaşamdaki haliyle çıkıyor: Müdürünüz, yanınızda çalışan arkadaşınız, babanız, oğlunuz, komşunuz...
 
       
    MSNBC News Süper Lig'e merhaba; ya da ilk beşe girecek son takım hangisi?
MSNBC News Ve McLaren ve Jaguar ve Newey
MSNBC News Türk sporunu kim kurtaracak?
MSNBC News Taraftar kimliği mi, fair-play mi?
MSNBC News Futbolun değişen çehresi (2)
MSNBC News Futbolun değişen çehresi (1)
MSNBC News Türkiye' ve Formula 1
MSNBC News 5 yıldızlı otellerden, Olimpiyat Köyü'ne
MSNBC News Hayallerim, Milli Takım ve Medya
MSNBC News e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 2
MSNBC News e. murat yığcı'nın tüm yazıları
 
     
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları