| | | Daha önceki yazılarımda da bu konuya değinmiştim. MHP’nin Derviş’le ilgili çok temel bazı eleştirileri var. Birincisi, Derviş’in herşeyi, “IMF böyle istiyor, olmazsa olmaz” şeklinde sunmasından yakınıyorlar. İkincisi, Derviş’in fırsat buldukça ve kapalı kapılar ardında MHP’ye yönelik eleştiriler yapması. Üçüncüsü de Derviş’in sık sık “Çeker giderim” tehdidinde bulunması.
Bu üç şık özellikle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi rahatsız ediyor. Anımsanacağı gibi, Bahçeli bu tutumun çok net ortaya koydu ve Derviş’in Türkiye’ye gelmesinden sonra bir süre Derviş’siz yapılmayan liderler zirvesi, kapısını Derviş’e kapattı. Bahçeli ve MHP’de şöyle bir kanı daha var:
“Derviş siyaset dışı; üstelik kendisini sürekli siyasetin üstünde tutuyor ve fırsat buldukça da siyasetin ne kadar kötü olduğunu dile getiriyor. Oysa, beğensek de beğenmesek de siyaset karar sahibi olması gereken makam. Yani seçilenler karar verme noktasında olmalı. Çünkü sonuçta halka hesap verecekler onlar. Bu tutum, siyasetin mi bürokrasinin mi daha egemen olması gerektiğini net biçimde ortaya koyan bir tutumdur. Bunda taviz olmaz.”
MHP; son yasanın ardından, siyasetin bürokrasiye egemen geldiği kanısında ve bundan da memnun. Onun içindir ki, Devlet Bahçeli, önceki tutumundan farklı olarak, kamuoyu önünde, Derviş’e yönelik daha neteleştiriler yapıyor, iğnelemelerde bulunuyor.
DERVİŞ KİMSENİN ADAMI DEĞİL
Derviş cephesine gelince... Aslında Türkiye’ye gelmesinden bu yana, “Kimseden çekmedi MHP’li bakanlardan çektiği kadar” desek yerinde. Telekom’dan tutun da tarım destekleme politikasına kadar, pek çok alanda MHP’li bakanlarla uzun süren krizler ve tartışmalar yaşadı. MHP’liler Derviş’e bir türlü güvenmedi. Onu hep IMF’nin, ABD’nin adamı gibi gördü. Bir kez daha anımsatmak gerekir ki, yaşanan krizin nedeni Derviş değil. Derviş, yaşanan krizin sonucu ortaya çıkmış bir isim. Yani neden değil, sonuç. MHP bu gerçeği kabullenmek durumunda.
Aslında, MHP için, Derviş’i kabullenmelerini sağlayacak önemli bir nokta da yok değil. MHP Lideri Bahçeli, siyasetçinin işdünyası ile iç içe olmasından rahatsızlığı bilenen politikacılardan biri. Bu ülke öyle ekonomi bakanları gördü ki, sadece bir holdingin temsilcisi gibi davranan, sadece onların işlerini takip eden, sadece onlara yardımcı olan; diğer işadamlarını tanımayan, onlarla görüşmeyen.
Derviş böyle bir bakan değil. Bence bu Türkiye için önemli bir avantaj. Derviş, elindeki kaynakları, belli bir gruba aktaracak bağlantılar içinde değil. Ekonomik sorunlara daha yukardan bakabilen biri. Derviş’in bütün bu olumlu yönlerine rağmen siyasete olan soğukluğu zaman zaman çıkışlarını etkiliyor. MHP, Türk siyasetinde farkıl ve ideolojik yöne ağır basan bir parti. Ancak buna rağmen, koalisyonunu kurulmasından bu yana, önemli uzmaşlara imza atmış bir parti. MHP ile ilgili bu durum gözden uzak tutulmamalı.
BÜROKRATLARDAN GELEN HERŞEY MÜKEMMEL DEĞİL
MHP’nin eleştirilecek çok yanı olabilir; ama Derviş eleştirilerini kapalı kapılar ardından yapmak yerine, Bahçeli’nin de duyabileceği ortamlarda yapmasında yarar var. MHP’den gelen her öneriye olumsuz bakmak da iyi niyetli bir tutum olarak görülemez. Örneğin mali sektöre olan borçların yeniden yapılandırılması ile ilgili yasa konusunda MHP’nin getirdiği öneriler hiç de mantıktan, gerçekcilikten uzak değildi ve genel kabul de gördü. | |
|
Bir de Derviş’te, zaman zaman, kendi bürokratlarının getirdiği herşey ‘en doğru ve en güzel olanı’ gibi bir anlayış ortaya çıkıyor. Herşeyi geçtim, en azından Meclis’e sevk edilen pek çok tasarının mantık kurgusu ve teknik olarak kötü kaleme alındığını söyleyebilirim. Yani Meclis bu tasarılara müdahale etmese, hukuk da Türkçe de katlima uğrayacak. Türkiye yeni bir krizi kaldıracak durumda değil. Hele 2002 yılı Türkiye’nin ileri mi, geri mi gideceğinin temel göstergesi olacağına göre, bir gerçeği üstelik Bahçeli’nin ifadesiyle yeniden dillendirmeli:
“Özellikle karar mekanizmasında bulunanlar attıkları adımlara, söyledikleri her söze daha dikkat etmek, daha sorumlu ve ciddi davranmak zorunda.”
| |