Home page
Haber Menüsü


Yazara e-mail atmak için fotoğrafın üzerine tıklayınız
 
İslam dünyası
 
İnsanlık tarihinin en vahşi terör eyleminin gerçekleştiği 11 Eylül’den bu yana, gelişmeleri yabancı ve yerli medyadan izlemeye çalıştım. Ama, daha çok bu işin analizini yapan değerlendirmelere öncelik vermeye çalıştım.
 
 
9 Ekim—  Özellikle İslamı referans almış olan yerli medyayı daha yakından izlemeye çalıştım. Onların değerlendirmelerini doğrusu çok merak ettim.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  İslami kesimdeki genel değerlendirme, Usema Bin Ladin’in ABD tarafından yaratılmış bir güç olduğu, ABD’nin ve Batı’nın bugüne kadar İsrali’e destek vererek İslam dünyasının tepkisini çektiği noktasında toplanıyordu. Bu değerlendirmelerin yanlış olduğunu söylemek mümkün değil. Batı’nın Müslüman ülkelerle ilgili hatalarını bir kenara koyarak, bu yazıyı yazıyorum. Yani o alanla ilgili tüm rezervlerimi koruyorum.
       Ancak, benim dikkatimi çeken, İslam dünyasının, kendi iç değerlendirmesine hiç girmemesi.
       
İSLAM VE ŞİDDET
       Son yıllarda, ister kabul edilsin ister edilmesin; ama doğrusu, İslam şiddetle birlikte anılmaya başladı. Hem de çok acımasız bir şiddet, vahşet denecek bir şiddet sözkonusu. Cezayir’den Türkiye’ye, Afganistan’dan Filistin’e, İran’dan Mısır’a kadar bu böyle.
       İslam dünyası bu konuyu bir türlü, gerçekçi değerlendirme kapsamına almıyor. İslam dünyasının en modern ülkesi olarak kabul edilen Türkiye’de bile, İslamı referans alanlar, gerekçelerini İslama hizmet dayandırarak şiddet uygulanlarla ilgili değerlendirme yapmaktan kaçındılar.
       Herkesin gözünün önünde, “Cehennem ateşi ile yanıyorlar” diye bağıran bir grubun, içerde insan olduğu bile bile Madımak Oteli’ni yakma eylemini, “Otel yangını” boyutunda değerlendirmeden öteye gitmeyen; Hizbullah’ın o insanlık dışı terörü gözler önüne serildiğinde, aynen Ladin olayında, “ABD’nin eseri” dendiği gibi, “Devletin kurduğu bir örgüt” değerlendirmesinin ötesine gidilmediği gibi..
       Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
       Oysa, kim ne dersin desin, Ladin’e bağlı insanlar da (İlla Amerika’daki eylemi yaptı anlamında söylemiyorum; ama yaptıkları eylemler ortada de ortada), Cezayir’deki İslamcı militan da, Türkiye’deki Hizbullahçı genç de, eylemlerini yaparken, insanın canına kıyarken, bunu Allah için, İslam için yaptığına gönülden inanıyor. Eğer, gidip ona, “Seni ABD yönlendiriyor, seni Türk Devleti kullanıyor” desen, bunu hakaret kabul eder, sana şiddetle karşılık verir. Çünkü, amacınını saflığına inanmaktadır.
       O zaman hangi İslam, hangi dini eğitim, hangi ortam bu insanları bu noktaya getiriyor değerlendirmesi yapılmak durumunda.
       Merakla izliyorum; ama doyurucu bir değerlendirme bulamıyorum.
       
MÜSLÜMAN ÜLKELERİN SEFALETİ
       Dünya’daki Müslüman ülkelerin büyük bölümünü gezdim. Hürriyet muhabiri Uğur Ergan, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel ile birlikte günü birlik gidip döndüğü Pakistan’la ilgili izlenimlerini Emin Çölaşan’a anlatırken, “Türkler yatıp kalkıp Atatürk’e dua etmeli” demiş. Ben Pakistan’da daha uzun süre kaldım, Uğur kardeşim bir de Bangladeş’i görseydi ne derdi acaba?
       Pakistan, aslında Şeriat kurallarını en katı biçimde uygulayan Müslüman ülke. Çünkü devlet geleneği çok ağır. Örneğin en azından Körfez’deki Müslüman ülkeler gibi değil.
       “Temizlik imandandır” diyen bir dine inananların, uzun eteklerini yayarak, sokağın ortasına çömelik ihtiyaç gidermelerini anlayabilecek bir tek aklı başında Müslüman çıkabilir mi? Ama bu sadece bir kişinin değil, bir toplumun davranış biçimi olmuşsa, bu anlayışla mücadele benden önce, dini referans alanların ilgi alanına girmesi gerekmez mi?
       Çok zorlu bir coğrafyada olsalar da İslama inanan ülkelerin, bugün Batı ile rekabet edememesini doğru düzgün tartışanları yok.
       Batı ile her alanda, (Spordan sanayiye, kültürden sanata kadar pek çok alanda) en üst düzeyde rekabet edebilen tek ülke olan Türkiye’nin din önderleri ve aydınları da bu değerlendirmeleri doyurucu düzeyde yapmıyor.
       İslamcı aydınlar, Batı’yı daha çok açık saçık kadınlar, ahlaksızlar, içki tüketen günahkar toplumlar olarak görüyor. Hatta, bu ülkelerin önümüzdeki 20-30 yılda ekonomik olarak çökeceğini bile ileri sürerek, oralaradaki gelişmelere sırt dönüyor. Oysa, Batı’nın bilim, sanat, kültür, insan hakları, demokrasi, tıp, teknoloji alanları başta olmak üzere her alandaki ilerlemesini görmek istemiyorlar.
       
AZLA YETİNMEK
       Batı’yla bu alanlarda rekabet etmek yerine, Batı’ya kötülüyerek bu değerlerden uzaklaşmak; hatta oradaki gelişmeyi kıskançlıkla izleyip, onun yerle bir etme isteği Müslamanlık adına hareket eden bazılarında egemen. Bilime, sanata, kültüre, teknolojiye, sanayie ağırlık vermektense, kendini daha çok öbür dünyaya hazırlama amacında olanlar, azla yetinmeye razı olmakta. Bu da gelişmenin, ilerlemenin ve üretmenin önünü tıkamakta. Daha lüks ve modern yaşamak günah gibi görülmekte.
       Böylesi anlayışlarla İslam adına devrim yaptığını ileri sürenleri, içe kapanmaya götürmekte, Afganistan ve İran örneklerinde ortaya çıktığı gibi. Hadi İran’ı Taliban’la bir tutmasak bile, İran’dan da Batı ile rekabet edebilecek herhangi bir gelişmesi oldu mu?
       Bazıları İslam dünyasının, insana dayalı savaşma gücüyle Batı’nın üstesinde geleceğini düşünebilmekte.
       
MEDENİYETLER ÇATIŞMASI FELAKETTİR
       Büyük yanılgı. Batı ile Müslüman dünyanın böylesine bir çekişmesini düşünmek bile deliliktir. İnsanlığın geldiği bu aşama ve çağda, bundan daha korkunç birşey olamaz. Eğer bir rekabet yapılacaksa, bilimde, teknolojide, sanayide, insan haklarında, demokraside... olması gerek.
       Aslında bu konularla ilgili uzun değerlendirme yapmak benim uzmanlık alanıma girmiyor; ama Müslüman bir ülkede yaşayan biri olarak, benim dünyamın geride kalmış olduğunu görmek çok üzücü.
       İslam ülkelerinde demokrasinin, insan haklarının bir türül gelişme gösterememesini; insan haklarının sadece ve sadece kadınların daha çok kapanması olarak görmeyi bir türlü kabul edemiyorum.
       İslam dünyasının bu çarkın dışına çıkması gerektiği açık, buna önderlik edecekler ise, bu dünyayı ABD’nin egemenliğinden kurtarmak istediklerini söyleyenlere düşer.
       Ama, bugün yaşananları sadece ABD’nin politukasına bağlayanların, 250 yıllık bir devletin bütün İslam ülkelerine hükmetmesinin gerçekçi tesbitlerini de yapması gerek.
       Dünyanın bir numaralı gücü Osmanlı’nın parçalanmasından tutuna da, bugün büyük bir ekonomik gücü olduğu halde üretkenliğini öne çıkaramayan Müslaman ülkelerin nerede hatalı davrandığı özeleştirisi yapılmıyor.
       En büyük savunma da, “Onlar İslam’ı uygulamıyor ki” noktasında.
       Ne Suudi Arabistan, ne İran, ne Taliban, ne Pakistan, ne Mısır hiçbiri; ama hiçbiri, gerçek İslam’ı uygulamıyormuş...
       Peki kabul edelim.
       O zaman da sormalı, doğrusu nerede?
 
       
    MSNBC News Böyle olmamalıydı
MSNBC News Yine de büyük başarı
MSNBC News Farzedin ki kimse yok
MSNBC News İyi ki Meclis açıldı
MSNBC News Deklarasyonun öbür yüzü
MSNBC News Meclis bunu da yapar
MSNBC News DYP'nin önünden geçerken dikkat!
MSNBC News Uzlaşma
MSNBC News Geçirin bu paketi
MSNBC News MHP'den farklılık gösterisi
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları