|
| | |
| | | | | Türkiye, Formula 1i istiyor |
| | | Formula 1le atılacak adımın, iyi kullanılırsa kazanılacak prestijin, ülkeye yeni kapılar açabileceğini biliyor herkes... Ne diyelim, Türkiye Grand Prixsinde buluşmak üzere...
|
| | | | |
| 29 Temmuz Nasıl oldu, bu noktaya nasıl gelindi, kimse tam olarak bilmiyor; ama yaklaşık 10 yıl önce gazetelerin spor sayfalarında kısa kısa sütununda kendine yer bulmaya çalışan, Senna-Prost mücadelesi nedeniyle sohbetlere konu olma şansını yakalayan Formula 1, Türkiyenin gündemine oturdu. Bakanlar Kurulundan da alınan destekle, Formula 1 pistini nerede yapalım diye düşünmeye başladık; İstanbul, Antalya, İzmir derken, Kırşehir ve Bursa resmi, Erzurum ve Konya sözel olarak bu organizasyona talip oldular. Türkiyenin Formula 1 macerasını ve gelişmelerin detaylarını bir başka yazıya bırakarak olayın özetini yapalım: Türkiye, Formula 1i istiyor; Formula 1le atılacak adımın, iyi kullanılırsa kazanılacak prestijin, ülkeye yeni kapılar açabileceğini biliyor herkes. Ne diyelim, emekler boşa gitmesin, kısa sürede alınan uzun yol, sonuca ulaşsın; Türkiye Grand Prixsinde buluşmak üzere... |
|
| | |
|
|
|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
Formula 1, bir sezonda 17 yarışın koşulduğu bir organizasyon. Amaç, tüm yarışlarda en çok puanı toplayıp şampiyon olmak. Pek çok açıdan diğer motor sporlarına benzeyen F1, pek çok açıdan da diğer motor sporlarından ayrılıyor. Bir kere dünyanın en pahalı sporu olarak nitelendirilen F1de takım olarak ayakta kalmak, diğer sporlara oranla biraz daha zor. Evet, takım dedik, çünkü koltuğunuza oturup da büyük heyecan içinde seyrettiğiniz, kazanan pilotu alkışladığınız Formula 1deki şovun ardında pilotların dışında, mekaniklerden tasarımcılara, halkla ilişkiler departmanlarından sponsor firmalara uzanan geniş bir yelpaze yatıyor.
Ama bizim yapacağımız bu oldukça geniş yelpazeyi incelemek değil.
Pistlerde yaşanan mücadeleyi ve mücadelenin ardındaki yoğun çalışma saatlerine bir kenara bırakarak, F1in finansal gücüne odaklanıyoruz...
150NİN ÜZERİNDE SPONSOR...
Sponsorlar, F1le ilgili bir resim çizildiğinde farklı ve aynı zamanda önemli bir yerde duruyorlar. Bütçelerinin toplamıyla orta çaplı bir endüstri büyüklüğüne ulaşan F1 takımları, bütçelerinin önemli bölümünü sponsorlar yoluyla karşılıyor. Sayıları 150nin üzerinde olan sponsorlar, takımlar için yaptıkları ödemelerden hiç de şikayetçi değiller, çünkü yapılan araştırmalar bir spor organizasyonundan çok bir sektör haline gelen F1in, yapılan sponsor harcamaları açısından geri dönüşü en fazla olan spor olduğunu gösteriyor. Belki de bu nedenle şu anda pistlerin en iyi takımı konumundaki Ferrari, yaklaşık 300 milyon dolarlık bir bütçe yaparken, bunun yaklaşık 250 milyon dolarını sponsorlarından karşılayabiliyor.
Ama bizim konumuz, Ferrarinin, toplam takım bütçesi yaklaşık 2 milyar doları bulan bir organizasyonun en büyük balığı olması da değil...
Ferrariyi, diğer takımları ve sponsor harcamalarını bir kenara bırakarak, F1in sektörel gücüne odaklanıyoruz...
8 MİLYAR DOLARLIK BASIN GELİRİ...
Takımların sahip oldukları toplam 2 milyar dolarlık bütçe, F1in -Time dergisine göre- 2001 yılındaki basın gelirlerinin yaklaşık dörtte biri. Ve bu rakama yayın gelirleri de dahil değil. Yapılan araştırmaya göre 40 bin kişiye iş olanağı sağlayan Formula 1 sektörü, 2002 yılında her yarışta ortalama 650 milyon kişiye ulaşmayı hedefliyor. Belki de bu nedenle, harcanan inanılmaz rakamlara karşın, şimdilik kimsenin bu işin dışında kalmaya niyeti yok gibi görünüyor.
Ama bizim konumuz bir dönemin mücadelesi yüksek spor dalı olarak görülen Formula 1in artık oldukça rekabetçi bir sektör, küçük ölçükle bir sanayi dalı haline gelmiş olması da değil...
Biz tüm bunları bir kenara bırakarak, Formula 1in toplumsal gücüne odaklanıyoruz...
|
|
|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
HER YIL YAPILAN VE 9 AY SÜREN BİR ŞÖLEN...
F1 takımlarının hazırladıkları reklamlarda çok sık başvurduğu bir klişe var: Dünya Kupası ve Olimpiyat Oyunları, tüm dünyanın izlediği günümüzün en geniş kapsamlı spor organizasyonları; her ikisi de 5 kıtadan pek çok sporcuyu, dolayısıyla seyirciyi ekran başına çekmeyi başarıyor. Her ikisi de 4 yılda bir yapılıyor ve 15 ile 30 gün arasında devam ediyor; pek çok farklı ülkeden pilota ve sponsora sahip olan Formula 1 ise her yıl yapılıyor, hem de 9 aylık bir süreyi kapsayarak...
İşte pek çok ülkenin Formula 1e ev sahibi olmak istemesinin nedenlerinden biri de bu... Araştırmalar, her yarışı, yaklaşık 250 dolar kâr bırakan, ortalama 80 binin üzerinde turistin yerinde izlediğini gösteriyor; sektörün çektiği izleyici sayısı, dolayısıyla reklam olasılığı tüm ülkelerin iştahını kabartıyor.
...VE DİĞERLERİ
Tabii gelecek turist sayısı, tüm sektörlerin bundan nasibini alması gibi görünen faydaların yanı sıra, Formula 1i düzenleyen ülke olmanın sağlayacağı prestij de unutulmuyor. F1e ev sahipliği yapma şansını yakalayan son ülkelerden Malezyada yapılan bir araştırma, Malezyanın ihraç ettiği ürünlerin değerlerinin birim fiyatlarının, F1 sonrası, yüzde 10a yakın değer kazandığını gösteriyor.
İşte Türkiyenin asıl odaklanması gereken nokta da bu; kendi başına bir sektör olan ve 2006 yılının sonunda sigaradan tamamen temizlenecek F1in maddi getirisi, tanıtım olanaklarının inanılmaz ölçüde geniş olması ve ülkeye sağlayacağı prestijle yeni bir adım olabileceği gerçeği...
Belki de bu nedenle Moskova ve Şangay gibi şehirler F1 takviminde yeralabilmek için inanılmaz fedakarlıklar yapmaya ve büyük paralar harcamaya hazır olduklarını söylüyor. Bu nedenle F1i isteyen ülkeler, şu anda takvimde yeralan pistlerin takvim dışına çıkmasını dört gözle beklerken, sanki yarın yarış olacakmış gibi hazırlıklarını sürdürüyor. (Tabii ki, Bakanlar Kurulundan onay almak ya da pist yapmakla herşey bitmiyor, takvime girebilmek için bir pistin, yıllarca F1e evsahibi olan bir ülkenin bu takvimden çıkması gerekiyor).
SAKLANMIŞ POTANSİYEL TÜRKİYE
Dillere destan yatı nedeniyle artık Türkiye adını daha sık duyan Bernie Ecclestone, Türkiye büyük bir potansiyele sahip, ama sanki saklanmış gibi. Burayı kullanmamız gerekir diyerek, kendisinden 15-20 gün sonra Türkiyede bulunan Michael Schumacherin söyleyeceklerine de ön ayak olmuştu.
Schumacher de aynı şeyleri söyledi Türkiye için. Fiat Palionun yeni reklam filminin ilk gösterimi için Türkiyeye gelen Alman pilot, İstanbul ve Bursada yaklaşık 6 saat geçirdi, inanılmaz bir ilgi gördü ve benzer duygularla ayrıldı Türkiyeden.
Schumacher ve Ecclestoneun söyledikleri, Türkiyenin sadece F1 değil, pek çok konudaki macerasını da özetliyor aslında:
1) Ecclestone: Türkiye büyük bir potansiyele sahip, ama sanki saklanmış gibi. Burayı kullanmamız gerekir. (Yani Formula 1 bu potansiyelin açığa çıkması için bir adım olabilir, gerisi size kalacak)
2) Schumacher: 33 yaşındayım ve bu yaşıma kadar Türkiyeye gelmemiş olduğum için utanıyorum. (Yani Türkiye çok güzel bir ülke, değerini bilin.)
3) Yine Schumacher: Ben sigara içmiyorum, herkes kendi iradesini kullanmakta özgürdür. (Yani ben sigara içmiyorum, herkes kendi iradesini kullanmakta özgürdür.)
Ne diyelim, F1 Türkiye Grand Prixsinde buluşmak üzere...
|
|
|
Live Vote is temporarily unavailable.
|
|
SON SÖZÜN SONRASI: HEPİMİZ SİGARA KARŞITIYIZ...
Anlaşılan sigara karşıtları, F1 hedeflerinden vazgeçmemeye niyetliler. Ben önceleri bu konuda asıl hatanın kendilerini iyi ifade edemeyen F1 severlerde olduğuna inanıyordum; ama artık 2006 yılında pistlerde tütün firması sponsorluğu kalmayacağını, Türkiyenin olası bir şans yakalarsa takvime girmesinin de zaten bu döneme rastlayacağını anlamak istemeyen sigara karşıtlarının da en az bizler kadar hatalı olduğunu düşünüyorum.
Ve nasıl böylesine büyük bir iletişimsizlik içinde olduğumuzu da anlayamıyorum. Aslında arada fikir bazında fazla da fark yok... Her iki tarafın da büyük çoğunluğu sigara karşıtı. Bir türlü anlaşma sağlanamayan tek konu F1in, varlığıyla sigara içilmesini artırıp artırmadığı...
Sigara karşıtları F1in sigara kullanımını körüklediğini, insanların, kahramanlaştırdıkları pilotların üzerlerindeki sigara isimleri nedeniyle küçük yaşta sigaraya başladıklarını söylüyorlar; ben onlara F1e karşı olmak yerine F1den yararlanmalarını öneriyorum.
Schumacheri ya da Montoyayı örnek alan kişilere bu pilotların sigara içmediklerini anlatmak ve F1in gücünden yararlanmak daha iyi bir fikir gibi geliyor.
F1e hayır demek yerine, F1i seviyorum ve sigara içmiyorum sloganı, sigara karşıtı savaşta daha yararlı olacaktır. | |
|