|
Her yol Roma'ya mı çıkar? FB-GS maçıyla yeni bir çağ başlar mı? Formula 1 için devlet desteği şart Trabzon'da kırılan koltuklar 12 Dev Adam ve Formula 1 |
|||
KÜÇÜK-BÜYÜK TAKIM VAR MI? 1) Süper Lig futbol kalitesini yükseltmedi. Puan tablosundaki çekişmeyi bir kenara bırakırsak, pozisyonu az, hakem hataları çok; mücadelesi az, kavgası çok bir lig izledik 2001-2002de. Siz bakmayın skor yazarlarının izlemedikleri maçlarda, izlemedikleri takımların futbolları hakkındaki yorumlarına; puan tablosundaki çekişme sahadaki futbola -en azından bu yıl- yansımadı; lig şampiyonluğunu kovalayan FB, GS ve BJK bile taraftarlarını futbol açısından doyuramadı. Ana fikir: Yine de özellikle düşme-düşmeme hattında yaşanan mücadele nedeniyle Türkiye Ligi takımlarının bu yıl yeni bir kavramla tanıştığını söylemek yanlış olmaz: Artık küçük takım, büyük takım ayrımı yapılamaz. Tabii ki 3 Büyükler hala avantajlarını koruyorlar, çünkü kötü oynadıkları maçlarda bile zor yenilir olma özelliğine sahipler... TRABZONSPORA MI ÖZGÜ? 2) 3 Büyükler, zor yenilir olma özelliği yavaş yavaş kaybediyor. 3 Büyükler yerlerinde saydıkları için, ileri doğru atılan her adım, UEFA şansı için savaşan takımları onlara biraz daha yaklaştırıyor. Yeni bir Trabzonspor çıkar mı, bilmiyorum; ama takımların UEFA şansına böylesine tutunabilmiş olması, bir umut olduğunu gösteriyor. Ana fikir: Merdivenleri ikişer, üçer çıkmak Trabzonspora özgü bir şeydi; diğerleri önce UEFA diyecekler, sonra Şampiyonlar Ligi, daha sonra da şampiyonluk. Bu kelimeleri bir kaç kez tekrarladıktan sonra da inanarak, iyi de futbol oynamaya çalışarak, iyi bir organizasyonla bu hedefleri gerçekleştirmeye çalışacaklar. Trabzonsporun son dönemde yaptığı gibi sadece forma rengine güvenerek değil, bu amacın gereklerini yerine getirmeye çalışarak... ADALET İSTEYEN VAR MI? 3) Futbol, artık paralı yöneticilere değil, futbolun içinden gelen profesyonellere ihtiyaç duyuyor. Yıllık cirosu milyon doları bulmayan şirketleri profesyonel yöneticiler yönetirken, milyonlarca dolarlık kulüpleri neden acemilere teslim ediyoruz ki? Paralı yönetici, hem takımına zarar veriyor, hem de Türk futboluna. Bazı yöneticiler verdikleri demeçler, sergiledikleri tavırlar ve fanatik davranışlarla bulundukları koltukları hiç haketmediklerini gösteriyorlar. Belki yetersiz oldukları, belki de en az eleştirdikleri hakemler kadar yeteneksiz oldukları için... Ana fikir: Adalet istiyoruz haykırışları inandırıcı olmaktan çok uzak. Adalet isteyen taraf, bu isteğini sadece kaybettiği zaman dile getirmez. Staj dönemlerini yönetim kademesinde yapan kulüp yöneticileri adalet değil, suçladıklarının yerinde olmak istiyorlar aslında. 3 Büyükler genelde kaybettikten sonra verdikleri demeçlerle Biz niçin onlar kadar korunmuyoruz diyorlar. Onlar hakemleri tetikçi olmakla suçlarken, diğerleri için hakem hataları değil, hakemin takdir hakkını büyük takım lehine kullanması sözkonusu. Aslında kimsenin adalet falan istediği yok, çünkü hakkı yenilen, eğer ilerde ayrıcalıklı olabilecekse, hakkının yenilmesine razı... HAKEMLER NEREYE KOŞUYOR? 4) Hakemler için bu yıl söylenen pek çok şey vardı. Hakaret içerenleri bir kenara bırakırsak, bunları iki ana başlık altında toplayabiliriz: Biri, bu lig bu hakemlerle bitmez; diğeri, genç hakemlere ihtiyacımız var... Ligin hakemlerle ya da hakemlersiz, bir şekilde biteceğini hepimiz biliyoruz. Genç hakemlere ihtiyaç duyuyor olmamız ise farklı bir tartışmayı beraberinde getiriyor. Genç hakemleri nerede eğiteceğimiz, tartışmasını... Ana fikir: Dünyanın hiç bir yerinde genç ve deneyimsiz hakemler, 1. Liglerde eğitim görmez. Acemi yöneticilerin stajlarını kulüplerin üst kademelerinde yaptığı bir ülkede bu kabul görebilir ama, yine de güçlü bir 2. Lig sistemi kurmak, hakemlerin orada maç havasına girmesi, eğitilmesi, stres altında karar verebilme yeteneğini geliştirmesi, kısaca kendilerini 1. Lige hazırlaması bize daha iyi bir sistemmiş gibi geliyor. Herkesin hata yapma hakkı vardır, ama herkesin hatayı en üst seviyede görev yaparken yapma hakkı yoktur... HERKES HER İSTEDİĞİNİ SÖYLER Mİ? 5) Tüm yöneticiler ağız birliği etmişçesine yaralayıcı açıklamalar yapma konusunda ısrar ettiler bu yıl. Normal ülkelerde hukuki davalara dönüşmesi gereken açıklamaların tek nedeni herkesin kendi takımını korumak istemesiydi. Bu arada yıpranan müesseseler, hakemlerin durumu, Federasyon, değer yargıları falan, herzamanki gibi gözardı edildi. Federasyon bazı demeçleri cezalandırma yolunu seçti; bazı yöneticiler de bu cezalara uymayı. Hakkındaki açıklamalara ceza veren Federasyonun hakemler hakkında, hem de fazlasıyla ağır açıklamalara neden ceza vermediğini anlamadık ama Federasyonun cezalarına istemeyenin uymayacağını anladık. Ana fikir: Türkiye Liglerinde farklı bir demokrasi uygulanır. Tüm demokratik ülkelerin aksine herkes her istediğini söylemekte ve bunun sorumluluğunu almamakta serbesttir. Sorumluluk almak isterseniz, cezanızı çekersiniz; aksi takdirde söylediğiniz yanınıza kar kalır... AMACINA ULAŞTI MI? Ana fikrin ana fikri: Ben gerçekten de Süper Ligin amacına ulaştığını düşünüyorum. Türkiye 1. Liginin adı Süper Lig olmamış olsa, bizler 3 Büyüklerin bile hakemlerden dertli olduğunu, milyon dolarlık futbol endüstrisinin temel taşlarından biri olan hakemlerin yetersiz kaldığını, Ligde mücadele eden tüm takımların başarı değil, adalet peşinde koştuğunu ve daha pek çok hoşnutsuzluğu farkedemeyecektik. Bunları farkettiğimize, yaşananlar hepimizi rahatsız ettiğine ve değiştirmek istediğimizi dile getirdiğimize göre... Yaşasın Süper Lig... | ||||
Galatasaraylılık ve demokrasi anlayışı Senna mı, Schumacher mi? Futbolun değişen çehresi (2) Futbolun değişen çehresi (1) 5 yıldızlı otellerden, Olimpiyat Köyü'ne e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 2 e. murat yığcı'nın tüm yazıları 3 büyükler, Süper Lig ve deniz feneri |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||