|
|
Bak şu Milli Takım'ın yaptıklarına Süper Lig amacına ulaştı (!) Trabzon'da kırılan koltuklar 12 Dev Adam ve Formula 1 Taraftar kimliği mi, fair-play mi? Ekonomi mi, spor mu? |
|||
Bir kere tutarlı bir planınızın olması gerekir. Uzun vadeli, istikrara dayalı bir plan. Ama en önemlisi başarısızlığa uğradığınızda, başarısızlık karşısında sağlam bir duruşunuz olması gerekir. Başarıya oynamanın en zor, başarısızlığa oynamanın en kolay yanlarından biridir bu. Bu nedenle riske girmek istemeyenler, başarısızlığa oynar... YARI FİNALE ÇIKMAK BİZİM SUÇUMUZ MU? Benim size önerim, yarı finale, dünya üçüncülüğüne sevinirken kendinizi aşağılamamanız. Milli Takımı eleştirin, yöneticileri de, ama kazanılan başarıyı başkasına bağlamayın. Milli Takım gruptan Brezilya sayesinde değil, Brezilyadan en az farkı yiyen takım olduğu ve Çine, grup ikinciliği için çekiştiği Kosta Rikadan daha çok gol attığı için çıktı. İkinci turda Avrupadan bir takım yerine (Belçika ve Rusya), Japonya ile oynamasının nedeni, Japonyanın Belçika ile Rusyayı grupta geride bırakmasıydı. Türkiyenin çeyrek finalde Senegal karşısına çıkmasına ise A Grubundan çıkamayan Fransa ile, Senegale ikinci turda yenilen İsveçten daha fazla üzülmenize gerek yok. Milli Takımın yarı finale çıkması büyük başarıdır. Bunu övünerek, sevinerek, coşku duyarak söyleyin; bunun sürpriz olması (ben sürpriz olduğunu düşünüyorum) bu gerçeği değiştirmez... Türkiyenin de, gruptaki diğerlerinin yardımıyla ikinci tur oynayan İtalya kadar, hakem desteğiyle yarı finale ve Türkiye ile üçüncülük maçına çıkan Güney Kore kadar sevinmeye ve bu başarıyla övünmeye hakkı vardır. Bu başarının sürpriz olduğunu savunmak, bu başarının büyüklüğünü görmenizi engellemesin...* DELİLİK DE OLUR, DAHİLİK DE Delilikle dahilik arasındaki fark başarıdır, derler... Bence bu tanım en çok futbola uyuyor. Bir oyun planıyla çıkarsınız sahaya, 11 kişinin performansı ve takım olarak mücadele gücü, kafanızda kurduğunuz stratejinin başarıya ulaşmasına neden olur. Stratejik hatalarınız, anlık performanslarla doğru sonuçlar verebilir. Ya da doğru bir strateji, rakip takımın anlık performansı nedeniyle sizi felakete sürükleyebilir. Ama satrançta bile en büyük ustalar stratejik hatalar yapabiliyor. Kaldı ki futbol satranç değil ki; stratejinin çok daha önemli olduğu damalı tahtada taşların performansı hep aynıdır, siz ne isterseniz onu yaparlar; futbolda ise insanlar üzerine kurarsınız stratejiyi, anlık bir performans sizi dahi de yapabilir, deli de... AYNI HATAYI YAPAR MIYIZ? Bundan sonra ne yapılabilir? Bir kere Milli Takımın yarı finale gelmesinin sürpriz olduğu kabul edilmeli; çünkü ancak bunu yaparsak yarı finalin sürpriz olmayacağı bir dönem geçirebiliriz. Bu da elimizdeki jenerasyona sıkı sıkı sarılmak yerine, o jenerasyonun sürekli olmasını sağlayarak, yani doğru yatırımları yaparak, rekabet ortamının eşit yaşandığı bir lig yaratarak sağlanabilir. Futbol Federasyonunun asıl başarısı Dünya Kupasında üçüncülük yaşayan bir takıma sahip olmak değil, bu başarı sonrasında yakalanan rüzgar ve maddi güçle futbolu iyi yönlendirmek olacaktır. Basketbolda bu hatayı yaptık; Avrupa Basketbol Şampiyonasında final oynadığımız yıl, lig şampiyonu profesyonel basketbol şubesini kapattı, Birinci Ligde parasızlık nedeniyle ligden düşme kaldırıldı, İkinci Ligden Birinci Lige çıkmak isteyecek takım bulunamadı. Gönül isterki Dünya Kupasında yarı final oynadığımız yıl futbolda da benzer gelişmeler olmasın... GLOBELLEŞMENİN FUTBOLA ETKİLERİ Biz çok iyi bir jenerasyon yakaladık, daha fazlasını hakediyoruz bana göre doğru bir argüman değil; Dünya Kupasına gelen tüm takımlar için geçerli olan bir şey bu; Fransa, Arjantin, İspanya, İngiltere, İsveç de çok iyi jenerasyonlara sahipler ama bu başarıya ulaşmalarına yardımcı olmuyor. Yurtdışında 9-10 futbolcumuz top koşturuyor ise bir öncekinden bile kötü geliyor kulağa; Kupada mücadele eden pek çok takımın pek çok oyuncusu yurtdışında oynuyor. Yurtdışına futbolcu göndermek de bire bir başarının göstergesi olmayabiliyor. Globalleşen dünyada futbol da, bundan fazlasıyla nasibini alıyor. Artık takımlar sadece pazarlama mantığıyla bile yurtdışından futbolcu transfer ediyor; bu futbolcuların maliyetlerini de zaman zaman takımlar değil, forma satışını düşünen sponsorlar üstleniyor. RAKAMLARLA FUTBOLUN İLİŞKİSİ Futbol, takım sporları içinde rakamlara en büyük ihaneti yapanlardan biri. Rakamsal açıdan bakıldığında her şey doğru, ya da hiçbir şey doğru olmayabilir. (Daha önce de söylediğimiz gibi yarısı dolu bir bardağın, doğal olarak diğer yarısı da boştur.) Örneğin lejyoner sayısını başarının anahtarı olarak görüyorsanız, İspanya, Almanya, İngiltere gibi takımları milli futbolcuları kendi liglerinde oynadığı için küçümsemeniz gerekir. Bir takım kazanmak için hücum etmeli, diyorsanız, Arjantini yenmek için oyunu çirkinleştirmek dışında bir şey yapmayan, maçın genelinde rakibi Arjantinin yarısı kadar topu sahip olan İngiltereyi (topa sahip olma oranları yüzde 35e, yüzde 65 gibi bir şeydi) yerden yere vurmalısınız. Başarının anahtarı yıldız futbolcular, çekişmeli bir lig, kıskanılabilir bir futbol kültürü, güçlü bir sistem mi diyorsunuz? O halde İngilterenin Milli takımlar bazında yetersizliğini nasıl açıklayacaksınız? Hala lejyoner sayısını başarının ilk adımı olarak mı görüyorsunuz? O halde size bir kaç rakam daha verelim: Türkiyedeki lisanslı profesyonel futbolcu sayısı yaklaşık 5000; Brezilyanın yurtdışındaki lejyoner sayısı ise yaklaşık 10.000. RAKAMLAR SADECE SKORDA GEÇERLİDİR Kısaca söylemek gerekirse, futbolun rakamlarla değil, hayatla ilgisi vardır. Zaten güzelliği de buradan gelir. Futbolda başarılı olmuş ülkeler, bir kaybetme kültürü de geliştirmeyi başarmışlardır. Çünkü zirvede olmak sürekli kazanmak değildir; sporda kaybetmek de vardır... Zirvede kalmak için öğrenirsiniz kaybetmeyi, kaybettiğinizde sizi oraya taşıyanları yerden yere vurmak yerine, onlara teşekkür etmeyi bilmelisiniz. Düyanın en iyi futbolcuları penaltı kaçırabilir (Baggio, Maradona, Platini ve diğerleri), dünyanın en iyi defans oyuncuları hata yapabilir (Baresi, Maldini ve diğerleri) ve dünyanın en iyi kalecileri geri pası ıskalayabilir (Feyziyi değil Schmeichelı ve diğerlerini kastediyorum); böyle bir durumda istatistikler size yardımcı olmaz. Yine de futbolu ihtimal hesapları üzerine oturtmak istiyorsanız, o halde bizden size tavsiye: Gerçekleştiğinde yüzde 1 ihtimal, en iyi ihtimaldir. HAKEM MÜESSESESİNE BAKIŞ FİFAnın futbolu daha izlenilir bir spor haline getirebilmek için, en kısa sürede takımların oyuna bakışlarına el atması gerekiyor. Türkiyenin üçüncü olması Dünya Kupasında oynanan futbol kalitesini görmemizi engellememeli. Oynatmayan takımların daha avantajlı duruma geçtiği bir spor karşılaşması, sadece taraftarları statlara/ekran başına çekecektir. Bu da pazarlama konusunda oldukça zayıf olan ve bu nedenle ciddi maddi sıkıntı içinde olan futbolun daha da zor duruma girmesine neden olur. FİFAnın el atması gereken konulardan biri de hakem müessesesi. Bana göre teknolojinin böylesine ilerlediği bir ortamda, futbol (ve dolayısıyla hakemler) teknolojiden daha fazla yararlanabiliyor olmalı; hatta belki de tartışmalı pozisyonlarda kameralardan yararlanabilmeli. Milyon dolarlık futbolcuların top koşturduğu, milyar dolarlık bir sistemin karar mekanizmasının biraz daha sağlıklı işler halde olması gerekir. Milyon dolarlık oyuncular yaratan sistem, topun geliştirilmesi için benzer rakamlar harcayabiliyorsa, hakemler ve karar mekanizması için de benzer rakamları gözden çıkartmalı. Dünya Kupasında açıkça görüldü ki, hakem kalitesi, ülkede oynanan futbolun kalitesiyle doğru orantılı. Avrupanın iyi liglerinde görev yapan hakemler, nispeten daha az hata yaptılar Dünya Kupasında; FİFA yönetimi seçim yatırımı olarak dünyanın dört bir yanından hakem toplamak yerine, aynen takım kadrolarında olduğu gibi dünyanın en iyi hakemlerini çağırmalı, Avrupa ağırlıklı bir hakem kadrosu kurmalıydı Kupada... ŞENOL GÜNEŞ İÇİN DEĞİL... Son sözümüz demokrasiyi ve eleştiri özgürlüğünü savunanlara; anlaşılan bazıları için herkes düşündüğünü söylesin sloganı, sadece herkes bu sloganının savunucuları gibi düşündüğü ve birilerini eleştirmek istediği zaman geçerli. Daha açıklayıcı bir örnek verelim ve yine Şenol Güneşi kullanalım: Onlara göre Şenol Güneşe her türlü eleştiriyi yapmak düşünce özgürlüğü, aksini savunmak ise geri kafalı olmak, Türk futbolunun geldiği noktayı görmemek, büyük düşünememek... Olabilir tabii, katılmıyorum ama herkes her istediğini düşünmekte ve söylemekte serbest olmalı... Tabii belli kurallar içinde. Bana göre yapılan eleştiriler Türk futbolunun nereye geldiğini değil, eleştiri anlayışımızın nereye geldiğini gösteriyor. Şenol Güneşi konuşması, giyiniş tarzı, hareketleri nedeniyle eleştirmek, kabullenilir bir davranış değil**. Çok severek okuduğumuz yazarların her söylediğini sahiplenmek zorunda değiliz. Herkes hata yapabilir, futbolcular da yazarlar da. Bazı gerçekleri gerçek olduğu için değil, sadece önemli kişiler tarafından söylediği için gerçek olarak kabul edenlere de bir çift sözümüz var: Hayatta en büyük erdem nezakettir, herkesi sevemezsiniz ama herkese karşı kibar olabilirsiniz.*** * Avrupa Şampiyonasında Türkiyenin işi daha zor. Ama asıl zorluk yaşayacak olan kişi Milli Takımlar Teknik Direktörü olacak. Dünya üçüncüsü olan takımın Avrupada çeyrek final, hatta yarı final oynaması başarısızlık olarak görülecektir, bu da başarısızlığa oynayanların ekmeğine yağ sürer. Şenol Güneş istifa ederse, bırakıp gitmiş olacak; devam ederse Artık Avrupa Şampiyonu olmalıyız diyecek olanların, yarı final sonrası yazamadıklarına katlanmak zorunda kalması anlamına gelecek. ** (Hakanı Fethullahçı ilan eden ve bu nedenle takıma girdiği iddiasında bulunulan bir yazıda, Emre Belözoğlu, Fatih Akyel, Bülent Korkmaz, Ergün Penbe, Arif Erdem gibi futbolcuların da adı geçiyordu. Bu yazıdan yola çıkarak Hakanı Fethullahçı, Şenol Güneşi bu akımdan etkilendiği için Hakanı takımda tutan biri olarak suçlarken, Fatih Terim ve Mustafa Denizlinin döneminde de bu futbolcuların olduğunu tartışmamak, bana biraz riyakarlık gibi geliyor.) *** (Zaman zaman yazdıklarımıza kızan bazı okurlarla Şenol Güneşi tartıştığım oluyor. Kendilerine söylediğim bir şey var: Okul maçında sizin çocuğunuz boş kaleye topu atamasa, hocası da kendisine gerizekalılık yaptığını söylese, ne hissedersiniz... Bunu kendi aramızda istediğimiz gibi tartışalım, ama bu tarzı televizyonlara, gazetelere taşırsak, bunu meşrulaştırmış oluruz. Bu yapılanlara kibar olmak adına değil, kendi haklarınızı korumak adına karşı çıkın... Çünkü yarın ya da ondan sonraki gün, işte, evde, sokakta, yani hayatta kendinizi Şenol Güneşin yerinde bulabilirsiniz.) | ||||
Hagiler, Daumlar ve bizler Futbolun değişen çehresi (2) Futbolun değişen çehresi (1) Türkiye' ve Formula 1 5 yıldızlı otellerden, Olimpiyat Köyü'ne |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||