|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Bütün bunlar Cumhurbaşkanının Anayasal hakkı. Ancak, ortada bir de gerçek var. IMF İcra Direktörleri toplantısı 4 Şubatta yapılacak. Bu toplantıda Türkiyeye açılacak kredilere yol verilecek. Toplantıya yasanın yetişmesi önemliydi. Önemli olduğunu bilmeyen bir tek sağır sultan kalmıştı herhalde. Zaten piyasalar da Sezerin vetosuna hemen yanıtını verdi. Sezerin tutumunda anlaşılamayan, açıklanamayan ve de soru işareti dolu bir bölüm var. Sezer, anımsayalım, Anayasa değişikliği paketinin bir maddesini veto ederken, diğer maddelerini, yürürlüğe sokulması için Başbakanlığa göndermişti. Bu da Anayasal hakkıydı. Peki, aynı Sezer, IMF görüşmeleri için son derece önemli olan bankalarla ilgili düzenlemeleri onayladığına göre, neden Başbakanlığa göndermedi, yürürlüğe girmesi için? Ben bu inceliği anlayamadım. Sezer, böyle yapsaydı IMFnin konuya bakışı daha değişik olacaktı mutlaka. Çünkü diğer üç maddeden sadece biri IMF için öncelik taşıyordu. O da, kamu bankalarında çalışan personelin statüsü ile ilgili madde. Bütün bunların ışığında Cumhurbaşkanı eğer onayladığı maddeleri Başbakanlığa gönderseydi, ne kaybederdi? Türkiye ne kazanırdı? Cumhurbaşkanının tutumunu, bu noktada anlaşılmaz buluyorum. MECLİS BU İŞİ ÇÖZER Koalisyon partilerinin liderleri bugün toplanacak ve konuyla ilgili tutumlarını ortaya koyacaklar. Aslında, konu Meclisin işi. Liderler sadece düğmeye basacak. Meclis, bu işi 4 Şubata kadar da çözer. Liderler eğilimlerini, 3 maddenin hemen ele alınması yönünde ortaya koyarlarsa; işlem basit. Liderlerin tutumu ortaya çıkar çıkmaz, Meclis Başkanı Ömer İzgi, Cumhurbaşkanının geri gönderme yazısını, gereği için ilgili komisyona havale eder. Bu komisyon, ya tasarıyı daha önce de görüşen Plan ve Bütçe Komisyonu veya Cumhurbaşkanı veto gerekçesini Anayasaya aykırılığa dayandırdığı için Anayasa Komisyonu olur. Her iki komisyonun da gündemi boş. Bu nedenle ilgili komisyon en geç Çarşamba günü toplanarak 3 maddeyi görüşür ve aynı gün sonuca bağlar. Perşembe sabahı da iktidar partileri Meclis Danışma Kurulunu toplantıya çağırır; 3 maddenin hemen Genel Kurula indirilmesini önerir. Muhalefet bunu kabul etmeyecektir. Bu durumda, Perşembe günü Genel Kurul açıldığında iktidarın bu önerisi gündeme gelir ve kabul edilir. Aynı gün 3 madde, Meclisde yoğun bir çalışma sonucu aynen kabul edilir ve Cumhurbaşkanının onayına geri yollanır. Bütün bu işlem, liderlerin 3 maddede yeni düzenleme yapılmasına karar vermesi halinde de aynı olacaktır. Bundan sonrası yine Cumhurbaşkanına kalıyor. Cumhurbaşkanının bu 3 madde üzerinde de 15 gün inceleme süresi var. Ancak, 3 madde aynen geri gönderilirse veto yetkisi ortadan kalkmış olacak. Bu durumda da Cumhurbaşkanı 3 maddeyi hiç bekletmeden onaylamalı ve yasanın tümünü Resmi Gazetede yayınlanmak üzere Başbakanlığa göndermeli. Maddelerde yeni bir düzenleme halinde ise, Cumhurbaşkanının yeniden veto hakkı ortaya çıkacaktır. O zaman durum değişir tabi. MHP VE AB Hak ve özgürlükleri genişleteceği düşünülen UyumYasası, beklenen açılımı getiremedi. Burada bütün sorumluluk da MHPye yükleniyor. MHP, tasarının ABye uyum açısından hiçbir sorun çıkarmadığı ve getirilen düzenlemelerin AB ülkelerinde de bulunduğu savunmasında. Burada da AB Genel Sekreterliğinin tutumu da önemli olmuş gibi. Çünkü, tasarı liderlerin önüne geldiğinde, bizim öğrendiğimiz kadarıyla ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, AB Genel Sekreterliğine, Tasarı tatmin edici mi? diye sormuş. Onlar da olumlu bulduklarını belirtince, Yılmaz da tasarıya onay vermiş. Ama, tasarı Meclis gündemine gelip de enine boyuna tartışılınca AB Genel Sekreterliği, bu kez tasarıyı yetersiz bulduğu yönünde görüş bildirmiş. İşte Yılmazın ve ANAPın itirazı bundan sonra başlamış. Bu çerçevede Yılmazın AB Genel Sekreterliğinin tutumundan yakındığını öğrendik. Bunlar bir yana; ama bu tasarı görüşmelerinde bir kez daha fark edildi ki, AB ile ilişkilerde MHP faktörü önemli. MHP, AByi desteklediğini açıklamasına rağmen, Türkiyenin özgün koşullarının önemine işaret ediyor. Yoksa, kendilerinin bugüne kadar AB ile ilişkilerde hiçbir konuda sekter tutum içinde olmadıklarını ileri sürüyor. Doğrusu MHP, bugüne kadar bu konuda çok da engelleyici tutum sergilemedi; Abdullah Öcalanın idamı başta olmak üzere. Ancak MHP çevrelerinde bir hastalık belirtisi var; kim ki AB taleplerine sahip çıkıyor, onlar sanki ülkesini sevmeyen, ülkenin bağımsızlığını istemeyen insanlar. Bu yaklaşım doğru değil. Yurtseverlik kimsenin tekelinde değil. Hele yurtseverliğin ne olduğu noktasında bir uzlaşma sağlanmamışsa. Yani ekonomisi güçsüz, üçüncü dünya üyesi; ama bağmsız bir ülke olmayı istemek mi yurtseverlik; yoksa, ekonomisi güçlenmiş, dünyada saygınlık gören bir ülke istemek mi? Bugün bağımsızlık tanımı bile tartışmalı hale gelmiştir. Bağımsızlığın en önemli iki göstergesi bayrak ve ulusal paradır. Bugün AB ülkeleri, Mark, Frank gibi çok güçlü paralarından bile vazgeçtiler. Onların artık ulusal paraları yok. Yani Almanlar, Fransızlar, İspanyollar yurtsever değil mi? Onlar ülkelerin bağımsızlığını ayaklar altına mı aldı? Artık bu ülkelerin tümünün bayraklarının yanında bir de AB bayrağı sallanıyor. Yarın bu yapı federasyona dönüşecek ve o bayraklar da yok olacak. Ne olacak onların yurtseverliği! | |||||||||
Kim neyi istiyor, açık açık ortaya koymalı. Türkiye büyük bir şansın eşiğinde. Ya bu şansı kaçıracak, ya da yakalayacak. Geçmişte yakalayamadığı için, bugün hala kişi başına ulusal gelirde 2 bin dolar civarında dolaşıp duruyor. 20 yıl önce kendisiyle aynı durumda olan Portekiz, Yunanistan, İspanya gibi ülkelerde ise 15 bin dolar düzeyinde. Yani onların çocukları bizim çocuklarımızdan neredeyse 7 kat daha iyi sağlık ve eğitim olanağına sahip. Çocuklarımıza nasıl bir Türkiye bırakmak istiyoruz? Sorunun yanıtını dürüstçe ortaya koyalım. Uyum yasasında yapılacak küçük bir düzenleme büyük olanaklar açacak. Bu da yetmez, 19 Marta kadar, AB Ulusal Programında öngörülen ve bir yılda yapılması sözü verilen tüm düzenlemeler Meclisden geçirilmeli. Zaman kısa. Bence herkesin, işini gücünü bırakıp bu konuya ağırlık vermesinde büyük yarar var. | |||||||||
ANAP artık eyleme geçsin "Vurun Derviş'e" haftası Referandumluk maddeye rötar Top Meclis'te Medeni kanun ve piyasalara uyarı Sezer haksız mı? Diyanet İşleri Başkanı'na destek Kolay milletvekili oluyorlar Dünya yeniden şekillenirken İslam dünyası Böyle olmamalıydı Hükümet ABD'ye "hayır" diyemezdi Seçim 2005'te |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||