|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
MHPnin Uyum Yasası ile ilgili tumununu belirlerken, kendi tabanına yönelik araştırmalar yaptırdığı, tüm eleştiri ve tepkileri değerlendirdiğini biliyoruz. MHP, burdan aldığı güçle konunu üzerine gitmeyi sürdürüyor. Bu nedenle konuyu MHP penceresi dışından irdelemek istedim. TUTARLILIK MI, YANLIŞTA ISRAR MI? MHP, bu olayda, Mecliste temsil edilen tüm partilerden ayrı bir tavır sergiledi. Bu tavrı nedeniyle koalisyon ortakları ile bile, ilk kez, bu kadar net bir şekilde yollarını ayırdı. Bunu kendi tutarlılığı, koalisyon ortaklarının ise tutarsızlığı olarak gördü. Bahçeli, imzasına sahip çıktığını gösterdi. Ama, imzasına Tanrı emri gibi değişmez anlamı da yüklemiş oldu. Tasarının ilk hali ile çıkması konusundaki ısrarını, yanlışı gördüğünde bile geri adım atmayacağı izlenimini veremeden sürdürdü. Çünkü, tasarıdaki olasılık, bir kısım ve insanlar sözcüklerinin yanlış olduğu, hukukta bu tür tanımların olmayacağı bizzat kendisine, kendi hukukçu arkadaşları tarafından aktarılmıytı. Yani Bahçeli, bir yandan tutarlılık görüntüsü verdi; öbür yandan da yanlışta ısrar eden lider konumuna geldi. PKKYA AŞIRI GÜÇ VEHMEDİLMİYOR MU? MHP, tüm partilerden ayrı bir tavır takınırken, bir şey daha yaptı. Konuyu öyle bir noktaya getirdi ki, kendileri dışında herkes, sonuçta PKKnın ekmeğine yağ sürecek bir süreci başlattı izlenimi yarattı. Bu son derece tehlikeli bir görüntü olmayacak mı? Yani MHP dışında, bu ülkede PKKnın varlığını ve ne kadarlık bir tehdit oluşturduğunu bilen yok mu? Eğer bu ülkede PKKya karşı hassasiyeti sadece MHP gündeme getirıyorsa, o zaman Türkiyenin vay haline denmez mi? Böyle bir sonuç MHPnin kabul edebileceği bir nokta olabilir mi? Aslında MHP bu konuyu, zaman zaman, AB ile ilgili tutumda da ortaya koyuyor. Öyle bir görüntü sergiliyor ki, sanki Türkiyenin ABye giriş süreci PKK ile pazarlık süreci gibi. AB ile PKK arasında bir amaç birilği var ve her iki örgüt de Türkiyeyi bunun için köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Türkiyede bu gerçeği gören de tek başına MHP. Bu da PKKya aşırı güç vehmetmek, Türkiyedeki MHP dışındaki güçlere haksızlık etmek değil mi? Türkiye için asıl tehlike bu olmaz mı? Türkiye, bu savaşı kazanmıştır. Savaşın tekrarlanmayacağını söylemek belki mümkün değil; ama silahla eylem yapana anlayacağı dilden yanıt verilmiş ve bu sonuç büyük bir başarı olmuştur. Bu kadar güçlü konumda olan bir ülkeyi hem AB ile ilişkilerde, hem de içerdeki siyasal kararlarda PKKnın ekmeğine yağ sürecek kararlar almakla itham etmek ne kadar gerçekçi olur? Böylesi bir itham Türkiyeye mi, PKKya mı güç verir; konuya bir de bu açıdan bakmak gerekir. MHP; kabul etmeli ki, PKK konusundaki hassasiyet Türkiyedeki bütün önemli güç odaklarının ortak noktasıdır. Aksi itham veya imalar Türkiyeye haksızlık olur. PKK karşısındaki hassasiyetleri sadece MHP gündeme getiriyormuş gibi bir görüntü de bu örgütün ekmeğine çok iyi yağ sürmek olur. Konuya bu çerçeveden de bakmak gerek. ÖZGÜRLÜKLERİ SINIRLAYAN PARTİ MHP, bu tasarı ile ilgili tavrıyla, özgürlükleri genişletmeye karşı çıkan tek parti görüntüsü de verdi. Başbakan Ecevit ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz da tasarının ilk haline imza atan liderlerdi. Ama, onlar gelen tepkiler üzerine yanlışlığı kabul ederek, özgürlükleri genişletmek yönünde tavır değiştirdiler. Muhalefet de aynı tutum içnide oldu. Bir tek MHP farklılık gösterdi. Aslında, MHP bir bakıma, kendini yalnızlığa çekti. Meclisde pek çok konuda tek başına kalabileceğini gösterdi. Bunda belki MHP içindeki gelişmeler de rol oynadı. Şöyle ya da böyle, MHP içinde dağınık olan küçük grupçuklar var. Gelişmeler, az da olsa bu grupçukların güçlenmekte olduğunu gösteriyor. Bu görüntünün üstesinden gelmek için, MHP eski ideolojik çizgisine dönüyor gibi bir görüntü veriyor. Bunun da özellikle hükümet ortağı olan bir parti için tehlikeleri olabilir. Birincisi, Bahçelinin Gerektiğinde ortaklarla bazı konularda farklı tutum alabiliriz şeklindeki gösterisi, bu grupları, hükümetten gelen kararlara karşı ayaklanmaya itebilir. Bu, sıkıntının birinci bölümü. İkincisi ise MHP eski küçük seçmen tabanına yeniden sıkışıp kalabilir. Oysa merkeze doğru açılm yapması bekleniyordu. MHP kendi köşesine çekilmesi, herhalde en çok bu partiyi sıkıntıya sokar. ABYİ İSTEMEYENLER İŞ BAŞINDA | |||||||||
AB Daimi Temsilcisi Karen Foggun e-postaları bir bir ortaya dökülüyor. Bence konunun özü, bu elektronik postaların ele geçirilmiş olması değil. E-postaların ele geçirilmiş olmasını geçtim, açıklanmasıdır işi özün. Haberleşmenin gizliliği açıkça ihlal edilmiştir. Ortada bir Anayasa suçu var ve girilmek istenen AB kuralları da bunu reddetmektedir. Ama konuya bu özden yaklaşılmıyor. Çünkü, AByi istemeyenler, bu e-postalarda yeterince malzeme bulduğunu düşünüyorlar. AB ile Türkiye ilişkileri bakımından 18 Mart çok önemli bir tarih. Bu tarihe kadar, öyle anlaşılıyor ki, AB karşıtlarının ortaya sereceği daha pek çok şey olacak. Hiçbirisi sürpriz değil ama, benim merak ettiğim, yine belden aşağı mı vurulacak, onu göreceğiz... | |||||||||
Durmuş'tan duygusal hayata katkı MHP'den uyuma iki şart Çiller'in alyans dikkati Sezer'in hakkı Durmuş'un aşk recetesi O da siyasetçi Erdoğan da Davos Zirvesi'ne davet edildi Derviş'e kızmak Ecevit ABD'ye giderken Muhalefet demek, kız tarafı demek Bu rekabet öldürür Güzel bir örnek Muş böyle zulum görmedi |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||