Güncelleme: 11:56 TS 28 Oca., 2003
|
|
|
Röportajın tam metni
|
|
|
|
Ümit Sezgin: İyi akşamlar. Irak, Kıbrıs derken Türkiye yeniden ekonomiyi konuşmaya başladı. Bugün de Ankaranın gündeminde ekonomi vardı, üst üste toplantılar yapıldı. Stüdyo konuğumuz Devlet Bakanı Sayın Ali Babacan. Biz de ekonomideki son gelişmeleri kendisiyle görüşeceğiz, ipuçlarını almaya çalışacağız. Hoşgeldiniz.
Ali Babacan: Hoşbulduk.
Ümit Sezgin: Yoğun bir gündü. Üst üste toplantılar, uzun bir Bakanlar Kurulu, ardından sendikacılarla bir araya geldiniz. Nasıl, özellikle sendikacılarla yapılan toplantı yorucu muydu?
Ali Babacan: Sendikacılarla toplantımız gayet iyi geçti. Karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk. Taleplerini dinledik. Biz kendi durumumuzu anlattık. İyi bir toplantıydı. Sonunda, biraz daha detaylı çalışma için bir komite kurduk. Kanunla ilgili bazı ufak tefek eksiklikler olduğunun farkına varıldı, o eksiklerin tamamlanması yönünde ve ödeme planında tekrar gözden geçirilmesi yönünde bir çalışma yapacak bu komite.
Ümit Sezgin: Sayın Bakan, dünden beri duyuruyoruz bu toplantıyı, çok sayıda e-mail ve farklı sorular geldi. Burada önümde duruyor, bunların hepsini sormaya vaktim olur mu bilmiyorum ama çok büyük bir bölümü nemalarla ilgili. Hakikaten vatandaşın merakı bu nemalar, nasıl ödenecek, ne zaman ödenecek? Şimdi bugünkü yapılan toplantıdan sonraki açıklamada bir alt komite kurulduğu söylendi ama edinilen izlenim sanki sizin Hazine olarak hazırladığınız plandan bir miktar geriye adım atacak, yumuşama sağlanacak gibi. Bu konuya siz nasıl bakıyorsunuz? Bir yumuşama, bir adım atma mümkün olabilecek mi?
Ali Babacan: Şimdi biliyorsunuz bu zorunlu tasarruf hesabı ilk 1988 yılında kurulmuş, 15 yıllık bir geçmişi var. Ve 15 yıldır çalışanların maaşından zorunlu bir şekilde bu paralar kesilmiş. Hem özel sektör çalışanlarından hem kamu sektörü çalışanlarından. Her sene farklı metodlar kullanılarak nemalandırılmış, her hükümet döneminde farklı farklı metodlar uygulanmış ve problem bugüne kadar gelmiş. Ve ilk defa bizim hükümetimiz döneminde bu probleme köklü bir çözüm bulmayla ilgili bir çalışma yaptık, hesabın tasfiyesine yönelik olarak. Daha önceki dönemlerde de denenmiş, farklı ödeme planları ortaya konulmuş fakat bir çözüme ulaştırılamamış. Bizim şu ana kadar yaptığımız çalışmalar bütün önceki dönemlerde yapılan çalışmalardan çok daha detaylı ve çok daha çalışanların hakkını korumaya yönelik bir çalışma. Ve dediğim gibi, 15 senelik sorunu çözme yolunda (hükümetimiz kurulalı biliyorsunuz 2 ay oldu) 2 ay içerisinde çok önemli mesafe katettik . Bugünkü sendika başkanlarıyla yaptığımız görüşme son derece de faydalı oldu. Ve bu tür toplantıların sadece hani nemalar, zorunlu tasarruf gibi konularda değil, bundan sonra yaklaşık olarak her ayda bir muntazam olarak yapılmasına karar verdik. Çünkü bizim hükümet olarak politikamız mutlaka sivil toplum kuruluşlarıyla ki özellikle çalışan kesimi temsil eden sendikalarla çok sık istişareler yapmak, alacağımız kararlarda yapacağımız icraatlar mutlaka onlarla fikir alışverişi yapmak ve bu şekilde icraata devam etmek.
Ümit Sezgin: Program başlamadan evvel ben biraz gazetecilik yaptım, işin perde arkasına baktım, toplantıda neler oldu neler bitti diye öğrenmek için. Bana gelen hava şu yönde, toplantıda siz bizim hazırladığımız plandan biz vazgeçemeyiz, bunun ötesini biz ödeyemeyiz diye diretince sendikacıların epey bir moralleri bozulmuş, mutsuz olmuşlar. Onların talebi nemanın bu yıl ödenmesi ve mümkünse Şubatta ödenmesi yönünde. Sonunda Sayın Abdüllatif Şener devreye girip bu alt komite formülünü bulmuş. Ama genel hava, sendikacılardan aldığımız izlenim sanki bu yıl nemaların ödenmesi söz konusu olabilecek gibi. Böyle bir beklenti içindeler.
Ali Babacan: Şimdi bizim yaptığımız ödeme planı şu şekildeydi, daha doğrusu önerimiz şu şekildeydi; toplam 10.9 katrilyonluk bir rakam burada söz konusu, yaklaşık 7.5 milyar dolar tutuyor. Yani ciddi büyük bir rakam bu ve 15 senenin biriktirdiği bir problem. Ve tabi şunu da ben tekrar vurgulamak istiyorum, sistem olarak biz buna kesinlikle karşıyız. Yani zorunlu tasaruf kavramına karşıyız. Tasarruf kişilerin kendi iradesine bağlıdır. Herkes kendi istediği şekilde tasarrufunu yapar, değerlendirir ve ona göre de tasarrufun karşılığında artık belli bir süre sonra ne yapmak istiyorsa yapar. Yani bunun artık bitmesi ve hesabın tasfiye edilmesi gerçekten çok çok önemli. Rakam dediğim gibi 10.9 katrilyon. Bunun 1.4 katrilyonu ana para, 9.5i nemalar.
Ümit Sezgin: Ama kimse bunların hepsinin defaatle ödenmesini istemiyor, zaten olmayacağını herkes kabul etti. Şimdi gelinen noktadaki tartışma bu yıl ana para mı ödenecek, yoksa nema ödenip kalanına yeni bir plan mı uygulanacak?
Ali Babacan: Şimdi nema hesabı yapılırsa, nemalandırıldığını varsayarsak -ki artık kanun gereği nemalandırılmaması da gerekiyor- 1.1 katrilyon tutuyor. Fakat bizim önerdiğimiz ödeme planında ana para 1.4 katrilyon, aslında daha yüksek bir rakam. Bunun yıl içerisinde ne zaman ödeneceği hâlâ tartışma konusu. Biz Temmuz-Ağustos gibi bir tarih söylemiştik ki bu yani en son gün olarak ya da o güne kadar tamamı ödenmiş olur düşüncesiyle açıkladığımız bir tarihti. Bu tarih biraz daha öne alınabilir mi, onu dediğim gibi...
Ümit Sezgin: Şubat olabilir mi?
Ali Babacan: Onu işte bizim arkadaşlarımız araştıracak. Şimdi Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlığının bürokratlarından ve aynı zamanda sendikaların teknik kadrolarından arkadaşların katılacağı bu teknik komite detaylı bir şekilde bunu çalışacak. Biz tabi isteriz ki bu milyonlarca insanımızı ilgilendiren bir konu, şu anda 12 milyon hesap söz konusu, mükerrer hesaplar var. Ama en azından nereden baksak 10 milyon çalışanı ilgilendiren bir konu. Ve biz imkanlarımız dahilinde mümkün olan en kısa sürede ve mümkün olan en yüksek rakamları tabi ki ödemek istiyoruz. Çünkü ben olayın üç cephesini de iyi biliyorum, çünkü ben bordrolu çalışan oldum, işveren oldum ve şimdi de kamu yönetimi tarafındayım. Yani üç cephenin de hissiyatını, neler düşündüğünü ve olaya nasıl baktığını çok iyi görüyorum. Öte yandan tabi makro ekonomik dengeler söz konusu. Yani açıklayacağımız ödeme planı ve yapacağımız ödemelerin de makro ekonomik dengeleri bozmaması gerekiyor. Çünkü o dengeler bozulduğu zaman bunun zararını yine toplum olarak hep beraber çekiyoruz. Bütün bu dengeler içerisinde alt komite bir çalışma yapacak, dediğim gibi buradaki amacımız bu devletin borcu, çalışana borcu...
Ümit Sezgin: Bir de toplantıda bir uyarınız olmuş galiba sendikacılarla yapılan toplantıda. Önümüzü çok göremiyoruz özellikle bu Irak sorunu nedeniyle. Riskli aylar var. O nedenle de biraz cesur davranamıyoruz.
Ali Babacan: Tabi, tabi. Irakla ilgili belirsizlikler, malum. Onun için bizim her an tedbirli gitmemiz gerekiyor. Yani biz de isteriz keşke kaynaklarımız hazır olsa da 10.9 katrilyonu yarın hemen ödeyebilsek. Ama şu anda tabi böyle bir şey mümkün görünmüyor. Yani nakit dengelerine göre mümkün görünmüyor. Yani dediğim gibi, ülkenin genel ekonomik dengelerini sarsmayacak şekilde ama mümkün olan en kısa zamanda ve en yüksek miktarlarla biz bunu ödemek ve kamunun çalışanlara olan bu borcunu kapatmak istiyoruz.
Ümit Sezgin: Yani çok kısaca özetlersek toplantıdan çıkan hava, bir kenara bırakıyorum sizin tarafınızı, bu yıl ana para değil nemalar ödenebilir, böyle bir beklenti var. Artı, Temmuz-Ağustosta değil daha erken bir tarihte, mümkün olan bir tarihte ödenebilir, bunlara alt komite karar verecek. Burada bir de bu gelen sorularda en çok merak edilen konulardan bir tanesi, ödeme yapıldıktan sonra kalan ödemeler için, kalan birikimler için nema ya da ana para faiz işleyecek mi, işlemeyecek mi? Yoksa dondurulacak mı?
Ali Babacan: Geri kalan para reel olarak değerini mutlaka koruyacak. Yani çalışanın satın alma gücünü mutlaka koruyacak. Onunla ilgili de sistem zaten kanun tasarısında belli. Yani biriken paranın daha sonraki senelerde ödenecek, mutlaka reel bazda korunacak.
Ümit Sezgin: TÜFE mi olacak..?
Ali Babacan: Kanun tasarısında öngörülen TÜFEydi ama teknik komite çalışmasını yapacak, başka bir alternatifle gelirlerse onu da değerlendireceğiz.
Ümit Sezgin: Artabilir yani...
Ali Babacan: Değişebilir, şu anda yeni baştan inceleniyor.
Ümit Sezgin: Nemaların ödemesiyle ilgili olarak Tayyip Beyin açıklamaları olmuştu, çıkışı olmuştu Hazinenin hazırladığı 5 yıllık ödeme planına karşı çıkmıştı, bunu doğru bulmadığını söylemişti. Bugün gelinen noktada Tayyip Beyin çıkışlarının etkisi oldu mu?
Ali Babacan: Genel Başkanımızın bu konudaki görüşü tabi mümkün olduğunca erken ve mümkün olduğunca miktarların ödenmesi ki bunda çok haklı, yani biz de zaten onun için çalışıyoruz. Tasarıyı biliyorsunuz 27 Aralık akşamı Bakanlar Kuruluna sevkettiler. Çünkü 28 Aralık tarihi vardı Anayasal açıdan önemli bir tarih. Ve o tarihten önce de kendi aramızda yeterince müzakere imkanını da aslında bulamadık, yani Bakanlar Kuruluna sevketmeden önce. Tabi bu süre bizim için aslında yeni bir istişare süreci olacak, hem Genel Başkanımızla, Başbakanımızla aynı zamanda bu teknik komite çalışmaları devam edecek. Ve çalışanları memnun edecek güzel bir sonuca ben ulaşılacağını tahmin ediyorum. Ama tabi dediğim gibi burada dengeler çok önemli. Yani ülkenin genel makro ekonomik dengesini de bozmamamız gerekiyor. Hele hele bu kadar önemli ve hassas bir süreçten geçeceğimiz bir dönemde ekonomimizin temellerini de sağlam tutmamız gerekiyor.
Ümit Sezgin: Efendim izin verirseniz burada bir izleyici sorusu var, hemen aktarmak istiyorum. İstanbuldan Ziver Aktürk, Bankacı. İzleyicimiz diyor ki: Sizden önce var olan ve var olduğunu bildiğiniz nema ödemeleriyle ilgili soruna bu kadar çözümsüz kalmanız ev ödevinizi gerektiği kadar çalışmadığınızı düşündürüyor. Çalışanlardan zorunlu olarak kesilen bu nemaların ödenmesi için elinizde başka bir planınız yok mu? Şimdi ben buna bir iki bir şey ekleyeyim, sürekli gündeme getirilen konular var, bu konudaki paraların farklı yöntemlerle ödenmesi. İşte bireysel emeklilik fonlarına aktarılması ya da özelleştirilecek kurumlardan hisse verilmesi gibi. Bu tür planlar da gündeme gelebilir mi, düşünülüyor mu?
Ali Babacan: Bu tür planlar tabi ki gündemde. Yani burada biriken hakların özel emeklilik fonlarına devredilmesi, ya da özelleştirilecek kuruluşlardan hisse verilmesi gibi planlar mevcut. Ama bugün yaptığımız toplantıda edindiğimiz genel kanaat, bu birikmiş tasarrufların nasıl değerlendirileceğinin seçimini çalışanlara bırakmak yönünde. Ki bu nakit ödeme daha çok tercih edilen bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.
Ümit Sezgin: Peki bu tür bir yöntem kullanılarak ödemeyi daha kısa sürede yapmak, örneğin özelleştirilecek kurumlardan hisse verirken daha büyük miktarlarda ödeme yapmak mümkün olabilir mi?
Ali Babacan: Tabi bunlar bütün bu süreçte incelenecek detaylı bir şekilde.
Ümit Sezgin: Bu çalışma tahminen ne kadar sürer, ya da bir süer koydunuz mu, tahdit koydunuz mu?
Ali Babacan: Önümüzdeki hafta Salı günü ilk toplantıyı yapacaklar. Herhalde birkaç toplantı yaparlar. Belli bir noktaya geldiklerinde ilgili bakan arkadaşlarımızla beraber tekrar bu konuyu değerlendireceğiz.
Ümit Sezgin: Bu uzarsa çok sayıda dava açılacak, öyle gözüküyor. Çünkü açılan ve kazanılan birkaç dava var.
Ali Babacan: Evet, gerçi orada biraz problemli konular var. Yani hakimlerin kendi kendilerine dava açması gibi falan, böyle ilginç durumlar söz konusu. Onlar inceleniyor şu anda.
Ümit Sezgin: Peki bu konuda biz adalete güveniyoruz, hakimler ne karar verirse. Şimdi izin verirseniz bu ödemeler konusu gelmişken bir soru daha var, bir izleyicimizin sorusu daha, direkt bununla ilgili değil ama yine Tayyip Beyin açıklamalarından yola çıkarak soruyoruz, oradan aklıma geldi. Sayın Halil İbrahim Güler, İşçi. Diyor ki: 2002 yılından ertelenen işçi ikramiyelerinin ödenmesi konusunda nasıl bir çözüm düşünüyorsunuz?
Ali Babacan: Şimdi bu da yine aynı çerçevede ele alınıyor, çalışmalar yapılıyor. Dediğim gibi şu anda önümüzde gerçekten hassas bir dönem var. Bu dönemde nakit dengelerine ve makro ekonomik dengelere son derece dikkat etmemiz gerekiyor. Bütün bu çerçevede imkanlarımızı sonuna kadar zorlayarak her türlü yapılacak ödeme mümkün olduğunca büyük miktarlarda ve zamanında yapılacak.
Ümit Sezgin: Herkes sizden para istiyor, para bekliyor. Efendim ben biraz da bütçeye geçmek istiyorum bugün Bakanlar Kurulunda ağırlıklı konu bütçeydi, 2003 bütçesi hazırlıyorsunuz. Bir de kaynak paketi açıkladınız. Şimdi o bütçe büyüklükleri konusunda temel hareket noktalarını belirlediniz mi?
Ali Babacan: Bizim ekonomi politikalarımızın çok kesin ve taviz verilmeyecek hedefleri var. Bunlardan birincisi ve belki de en önemlisi kamu borç stoğunu düşürmek. İkinci sırada da enflasyonu kalıcı şekilde düşürmek. Yani bir daha yükselmemek üzere ve bir daha o yaşadığımız yüksek enflasyonlu dönemlere dönmeyecek şekilde düşürmek. Tüm bunları yaparken de düşük enflasyonda istikrarlı ve sağlıklı büyüme ortamını yakalamak. Bu hedefler çok çok önemli. Dolayısıyla bizim aldığımız bütün kararlar, bütçe çalışmaları dahil olmak üzere bu ana hedefleri mutlaka yakalayacak şekilde yapılıyor, o şekilde çalışmalar devam ediyor. Tabi burada bütçe çalışmalarında dikkat ettiğimiz en önemli nokta ki bu kamu borç stoğunu düşürmeye yönelik olarak faiz için fazla. Ve sıkı maliye politikalarının mutlaka ve mutlaka devam ettirilmesi. 2002 yılının 6ncı aydan sonraki dönemine baktığımız zamanki bu erken seçim kararının alınmasıyla beraber başlayan bir dönem. Maliye dengelerinde... bozulma gözlemliyoruz. Yani bütçe hedeflerinin dışına çıkılmaya başlamış. Özellikle otomatik ödenek ayrılan bazı kalemler var. Oralarda ödeneklerin iki üç misli gibi üzerine çıkılmış. Her ne kadar seçim ekonomisi uygulanmıyor dense de malesef rakamlara baktığımızda bütçe hedeflerinden ciddi sapmalar söz konusu. Geçen sene, yani 2002 yılında yaşanmış olan bu mali... gevşemeyi bizim hızla telafi etmemiz gerekiyor. Yani 2003 yılı bütçesiyle ilgili rakamları ortaya koyarken hem gelir tarafında hem de gider tarafında geçen senenin son yarısındaki bu bozulmayı telafi edecek ve bütçe disiplinini tekrar sağlayacak tedbirleri bizim mutlaka almamız gerekiyor. Zaten arkadaşlarımız aşağı yukarı iki haftadır bu konuda çalışmalar yapıyor. Merkez Bankası, Hazine, Maliye Bakanlığı devamlı bir arada ekipler halinde çalışıyorlar. Ek kaynaklar ya da harcamalarda yapılabilecek israfları önleyici tedbirler ne olabilir, bu konuda çalışmalar yapıyorlar.
Ümit Sezgin: Peki efendim yüzde 6.5 bütçe fazlası konusunda bir değişiklik söz konusu olabilir mi? Bunun aşağı ya da yukarı çekilmesi gibi...
Ali Babacan: Biz bu iki hafta önce başlayan çalışmalara kadar ilk hedefi resmi olarak açıklamadık. Çünkü bir rakamlara bakalım, gerçekçi midir, değil midir bu hedef, çalışmalar başladıktan sonra karar verelim demiştik. Uluslararası Para Fonuyla temaslarımızda da tabi bu gündeme geldiğinde onlara asıl bütçeyi, yani 12 aylık bütçeyi yapacağımız zaman bu hedefin tutturulup tutturulmayacağı ortaya çıkacaktır şeklinde görüşlerimizi beyan etmiştik. Ve bu çalışmalar sonucunda gördük ki 6.5 gerçekçi bir hedef. Yani bizim alacağımız tedbirlerle hem gelir tarafında gelirleri iyileştirici tedbirlerle hem de harcama tarafında verimlilik sağlayarak bazı gereksiz harcama kalemlerini tamamen elemine ederek ve verimliliği sağlayarak ki o verimlilik burda çok çok önemli. Bazı harcama kalemlerinde ciddi israf söz konusu. Suistimaller, yolsuzluklar söz konusu. Bunları asgariye indirmemiz son derece önemli. Zaten sınırlı ve kısıtlı olan kaynaklarımızı gerçek hedefine ayırmamız, oralarda kullanmamız son derece önemli. Ama bütün bu çalışmalar sonucunda gördük ki yüzde 6.5 hedefi gerçekçi bir hedeftir ve bu artık bizim 2003 yılı için çok önemli bir parametre olarak açıkladığımız bir hedef haline gelmiştir bugün, bugün bu açıklanmıştır yüzde 6.5 hedefi. Ve bütçe çalışmaları bu hedefi kesinlikle tutturacak şekilde devam edecektir. Bu ay sonuna doğru önemli bir noktaya geleceğini zannediyorum.
Ümit Sezgin: Evet, bu yüzde 6.5 hedefin tutması için gereken kaynak miktarının 15 katrilyon civarında olduğu sürekli dile getiriliyordu. Bugün açıkladığınız paketle hedeflenen ya da elde edilmesi düşünülen rakam da 6.2 katrilyon yanılmıyorsam. Yine bir miktar şu an henüz en azından tespit edilmemiş bir kaynak ihtiyacı var. O nasıl tamamlanacak, ya da 15 katrilyon rakamı doğru mu sizin tespitlerinize göre.
Ali Babacan: Şimdi nominal rakam vermek gerekirse 2003 yılı için aşağı yukarı bir 355 katrilyonluk GSMH bekliyoruz. Bunun da yüzde 6.5i yaklaşık 20 katrilyon gibi. Ya da bu tamamen konsolide bütçe artı diğer kamu sektörü, yani kamu sektörünün tamamıyla ilgili bir rakam. Yani 20 katrilyon civarında bir faiz dışı fazla rakamına ulaşmamız gerekiyor. Daha önceden zaten açıklanmış tedbirler vardı, beli bir noktadaydı. Artı bugünkü paket kesinleşen pakettir, buradaki tedbirler. Fakat diğer alınacak tedbirler konusunda da önemli ölçüde somut tedbirler öngörülüyor. Fakat onlar henüz detaylı olarak hesaplanıp rakamsal olarak ortaya dökülmediği için bugün açıkladığımız sadece birinci kısmı, ilk etapta alınacak tedbirler. O açıklanana kadar peyderpey rakamlar kesinleştikçe, netleştikçe bu açıklamalar yapılacak. Tabi her bakanlık kendi konusuyla ilgili hem tasarruf tedbirleri hem de ek kaynak tedbirleri üzerinde çalışmalar yapıyor. O çalışmaları zaman zaman Bakanlar Kuruluna da sunuyorlar. Bütün bu çalışmalar sonucunda bu ayın sonunda biz net olarak bu 6.5 hedefi nasıl tutturduğumuzu bütçe çalışmalarımızda ortaya koyacağız.
Ümit Sezgin: Şimdi efendim bugün açıkladığınız paket büyük oranda kamuda tasarrufa dayanıyor kalem kalem.
Ali Babacan: Kesinlikle.
Ümit Sezgin: Şimdi bu konuda bir izleyicimizin sorusu var Taner Demirtaşın, mühendis kendisi. Diyor ki: Kamunun tasarruf yaptığına inanmıyorum. Maliye Bakanlığından gelen tasarruf tedbirlerine kamu kesinlikle uymuyor. Gerçek bir çözüm için nasıl bir uygulama düşünülüyor? Yani izleyicimiz diyor ki pek çok tasarruf kalemi açıklıyorsunuz ama bugüne kadar böyle tasarruf paketleri çok açıklandı ama hiçbir sonucunu görmedik. Bu sefer bunları nasıl gerçekleştireceksiniz, nasıl denetleyeceksiniz? Tasarruf kalemlerini tek tek tartışmadan önce ben de bunu bir konuşmak istemiştim...
Ali Babacan: Tabi burada öncelikle yapısal tedbirler çok önemli. Şimdi yapısal tedbirler içerisinde otomatik ödenek denen bir sistem vardı bazı harcama kalemleriyle ilgili. Yani bu da şu demek: Yıl başında bütçeye belli bir ödenek koyuluyor. Fakat bu ödenek pratikte hiç dikkate alınmıyor. Mesela geçen seneki harcama kalemlerinden 200 trilyon lira ödenek ayrılıp yıl sonunda 450 trilyon harcama yapılan kalem var mesela. Başka örnekler de çok. Şimdi biz bunun kalıcı olarak önlenmesi için otomatik ödenek sistemine son veriyoruz. Eğer yıl sonuna doğru, yıl başında tespit edilen ödenekleri açma ihtiyacı olursa bu konu mutlaka Meclisin gündemine gelecek ve Mecliste incelenecek. Neden yılbaşı hedefleri tutturulmadı... Bu çok önemli bir disiplin tedbiridir. Ve geçen senenin bütçelerine baktığımız zaman, bütçelerin hedeften şaşmasının en önemli kaynağı da budur. Hangi kalemler, hangi bütçe kalemleri hedeften şaştı diye baktığımızda otomatik ödenek kalemlerinin hemen ön plana çıktığını görüyoruz. Geçen senenin de sorunu odur, 2002deki bütçe sapmasının da asıl sebebi odur. Dolayısıyla biz çok gerçekçi, rasyonel bir bütçe ortaya koyacağız. Ve koyduğumuz ödenekler gerçekçi ödenek olacak. O yıl içerisinde gerçekten tutturulabilecek hedefleri biz...
Ümit Sezgin: Yani tasarruf yapmasalar da para vermeyeceğiz diyorsunuz...
Ali Babacan: Herkes bu disiplini anlayacak, yani harcama yapan her kuruluş bu kurulun artık kalıcı olarak disipline edildiğini anlayacak, bu çok çok önemli bir yaklaşım. Artı tabi hükümetimizin genel politikaları, bu özellikle yolsuzlukla mücadele, suistimalle mücadele, bunlar çok önemli yaklaşımlar ve bunların da son derece iyi netice verdikleri gözüküyor. Burada şeffaflık çok önemli, satın alanlarda şeffaflık. Burada sağlık giderlerine bakıyoruz, sağlık giderlerinde korkunç bir sapma söz konusu. İlaçla ilgili, diğer sağlık sarfiyat giderleriyle ilgili ciddi sapmalar söz konusu. Bunlarla ilgili de çok somut tedbirler var. Bir başka somut tedbir bu araç konusu, Sayın Başbakanımız bu sabahki basın toplantısında açıkladı.
Ümit Sezgin: Burada, bu tasarruf tedbirleri çerçevesinde akıllara takılan bir iki konu var. Çok sayıda e-mail var, bunu sormak istiyorum. Bir tanesi bu eleman alımının kısıtlanması kamuda, rakamları da Sayın Başbakan açıklamıştı. Ama bir yandan da size oy verenlerin hatta vermeyen pek çok kişinin işsizlik sorunu var ve iş bekliyorlardı. Bu ikisini nasıl bağdaştıracağınız yolunda sorular var.
Ali Babacan: Şimdi bizim büyüme modelimiz, özel sektör eliyle büyüme. Şu anda Türkiyede kamu sektörünün ekonomideki payı çok büyük ve bu büyük pay verimsiz. Bizim büyümemizin önündeki önemli engellerden bir tanesi bu kamu sektöründeki verimsizlik. Biz özel sektör yatırımlarıyla büyüme taraftarıyız. Özel sektörün yatırımlarıyla açılacak iş imkanlarına vatandaşlarımızın işe girmesi şeklinde bu işin olması gerektiğini düşünüyorum. Kamudaki istihdam biliyorsunuz şu andaki en büyük problemlerimizden bir tanesi. Toplam kamuda çalışan kişi sayısı diğer ülkelerle mukayese edilmeyecek kadar yüksek oranda ve bizim burada tabi keyfi bir tutumumuzda kesinlikle söz konusu değil. Her yıl belli miktarda çalışan emekli oluyor.
Ümit Sezgin: Bu tasarruf tedbirleri içinde yine vatandaşların aklına takılan birkaç konu var. Bu ilaç katkı paylarıyla ilgili düzenlemeler var. Antibiyotik reçeteleri ile ilgili düzenlemeler var. Bunlar, detay ama insanın günlük yaşamında çok önemli şeyler. Daha önce de bu tür taneyle ilaç uygulamaları falan gündeme gelmişti, hiç hayata geçmemişti. Hatta bunlar insanların yaşamını zorlaştırmıştı, ilaç almayı zorlaştırmıştı. Bu tür zorlaştırmaları engellemek için neler yapacaksınız? Ya da bu tür sıkıntılar doğacak mı? Çünkü bu tür şeyler söylenince, ilaç, reçete falan, insanlar ürküyorlar, eyvah gene biz ilaç almakta zorlanacağız diyorlar. Bu şeyler yaşanacak mı?
Ali Babacan: Burada şimdi Sağlık Bakanlığımızın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla beraber yaptığı çok güzel çalışma var. Buradaki temel hedef sağlık hizmetlerinin kesinlikle hiçbir şekilde aksamamasıdır. Ve vatandaşlarımıza hizmetin hatta daha da iyileştirerek verilmesi. Bu temel hedef. Bu temel hedeften kesinlikle taviz vermeyecek şekilde bütün iyileştirilmeler yapılacak. Ki buradaki belki en önemi tedbirlerden birisi.... İlaç piyasasında ilaç fiyatının üzerinde ciddi bir araştırma geliştirme payı vardır fiyatların üzerinde ve bu ilaçlar belli bir süre içerisinde bu ilaçların üzerindeki bu pay amorte edilir ve ilaçların gerçek maliyet değerine doğru bu iner. Şimdi eşdeğerlik uygulamasında ilacın özelliği aynı olmak şartıyla, yani etkisi aynı olmak şartıyla en ucuz ilacın seçilmesi söz konusu. Dolayısıyla markaya ödeme yapmak değil gerçekten o ilacın etkisine ödeme yapma şeklinde bir uygulama. Ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve gelir seviyesinin düşük olduğu ülkelerde bu tür uygulamalar çok yaygın. Yani Türkiyeye özgü bir durum da değil. Bu konuda Sağlık Bakanlığımız çok önemli mesafeler kaydetti. Ortak koordinasyon toplantıları da yapıyoruz ara ara ilgili bakanlıklarımızla. Bu çalışmalar sonucunda etkisi aynı olmak şartıyla en ucuz şekilde bu ihtiyacın karşılanması...
Ümit Sezgin: Peki efendim bir e-mail var. Aslında bundan önce size kısa bir açıklama yapmamda fayda var. Bugün açıkladığınız pakette, kaynak paketinde önemli kalemlerden biri de bu vergi barış projesine gelecek kaynak, 10 katrilyon deniyordu ama Sayın Başbakan da bugün açıkladı ki 2.4 katrilyon lira. Bu önemli bir kaynak. Ama bununla ilgili müteahhit Savaş Kılıçın bir sorusu var, onu bir aktarayım önce izin verirseniz. Diyor ki: Kriz sonrasında vergilerimi ve işçilerimin SSK primlerini zamanında zorlanarak da olsa ödedim. Fakat kendi Bağ-Kur primlerimi ödeyemedim. Yeni çıkan vergi barışı yasası kapsamında gecikmiş Bağ-Kur primleri için taksitlendirme veya gecikme zammında indirim yapılması düşünülüyor mu?
Ali Babacan: Biliyorsunuz Türkiye ciddi bir kriz döneminden geçti ve şu anda güzel bir iyileşme dönemindeyiz. Bu kriz döneminde çok iyi niyetli olduğu halde vergisini ödeyemeyen, Bağ-Kur primini ödeyemeyen, SSK primlerini ödeyemeyen bir hayli vatandaşımız var. Şimdi bu vergi barajı projesinin amacı, vergi affından öte vergi borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir proje. Yani gerçekten kriz sebebiyle istese de vergisini ödeyemeyen kişilerin ödemelerinde bir kolaylık sağlamak, yeni bir ödeme planı sunmak. Burada kesinlikle bir af söz konusu değil. Fakat bu çok tartışıldı. Ödenmeyen vergilerin üzerine tabi yüksek faizler, cezalar falan ekleniyor. Fakat böyle zor bir dönemden geçen vatandaşlarımız için hem cezalarda hem de faizlerde önemli ölçüde indirimlere gidilerek bir ödeme kolaylığı sağlanıyor, bu ondan ibaret.
Ümit Sezgin: Şimdi Mehmet Fatih Doğan, mühendis, onun da bir sorusu var, izin verirseniz onu aktarayım. Diyor ki: Bizler dövizle kredi kullanan mağdur vatandaşlarız. Borcumuzu ödemek istiyoruz ama elde avuçta bir şey kalmadı. Şu anda Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna aktarılan döviz cinsinden alacaklar için bir kolaylık düşünülüyor mu?
Ali Babacan: Şimdi o konu tamamen BDDKnın üzerinde çalıştığı bir konu. Onun için son durum nedir açıkçası BDDKnın konusu olduğu için fazla bir şey söylemiyorum. Fakat burada şu çok önemli. Yani hem vergi borçları için olsun hem banka borçları için olsun ödeyenle ödemeyen arasında da bir adaleti gözetmek gerekiyor. Ben seçim döneminde bizzat yaşadım. Gezdiğim köylerde çiftçilerimizden birisi bana dedi ki, ben, dedi, traktörümü sattım, tarlamı sattım, borcumu ödedim. Benim komşum ödemedi, hem traktörü duruyor hem tarlası duruyor. Şimdi siz onun borcunu af mı edeceksiniz? Bu çok önemli. Yani burada ödeyenle ödemeyen arasındaki adaleti de gözetmek gerekiyor. Fakat istediği halde ödeyemeyenlere de kolaylık göstermek gerekiyor. Fakat bu vergi konusuna tekrar geri dönmek istiyorum. Şimdi bu vergi denetimleri bundan sonra çok çok sıklaştırılacak. Ve bu yapılan kolaylıktan sonra bundan sonraki dönemlerde kesinlikle yeni bir kolaylık yeni bir af beklentisi olmaması gerekiyor. Bundan sonra Maliye Bakanlığımız denetimlerini çok çok sıklaştıracak. Bu bir bakıma beyaz bir sayfa açma, vergi barışı projesinin de zaten özü o. Yani vatandaşla devlet arasında bir barış ortamı sağlama. Geçmişteki bazı sorunları hızlı çözmek ve artık bundan sonra geleceğe bakmak. Fakat geleceğe bakarken de bu vergi ödeme alışkanlığının aynı askerlik görevi gibi dikkate alınması gerekiyor Türkiyede. Yani Türkiyenin sıhhatli gelişmesi için, sosyal adaleti sağlamak için, gelir dağılımındaki düzensizliği eşitsizliği düzeltmek için, o konuda ilerleme sağlamak için mutlaka ve mutlaka vergi tahsilatı konusunda bundan sonraki dönemde Maliye Bakanlığımız denetimlerini çok çok etkinleştirecektir. Bu konuyla ilgili yeni denetim elemanları alınacaktır, alınıyor. Yeni denetim mekanizması kuruluyor. Çok etkin bir denetim dönemi başlayacak...
Ümit Sezgin: IMF ile görüşmeler gecikecek mi? Birinci Başkan Yardımcısı Anne Kruger neden geliyor? İlk planda Krugerin gelişi olumsuz olarak yorumlandı...
Ali Babacan: Böyle dönemlerde, haberlerin sık sık değiştiği dönemlerde maalesef biz de üzülerek seyrediyoruz. Bazı basın kuruluşlarının artık sorumsuzca yaptğı haberler problem oluyor. Böyle bir konu hiç gündeme gelmedi. IMF ile aralık ayında yaptığımız görüşmelere, Noel nedeniyle 2003 yılının 12 aylık bütçesinin belli noktaya gelmesini sağlamak amacıyla ara verilmişti. Niyet mektubunun hazırlıkları yapılıyor. İlk defa biz hazırlıyoruz. Daha önce IMF, farklı ekonomi birimleri ile görüşüyor, niyet mektubunu kendileri yazıp, niyet mektubuna hükümet imza atıyordu. Biz bunu değiştirdik. Maliye, DPT, Merkez Bankası hep birlikte ekip olarak çalışıyor ve IMF de ekibe katılıyor, beraberce yapılıyor.
Ümit Sezgin: Niyet mektubu hazır mı?
Ali Babacan: Niyet mektubunun taslağına başladık ve bir iki haftaya kadar tamamlanacak. Taslak tamamlanınca da IMF heyeti gelecek taslak üzerinde istişareler devam edecek. Burada biz Türkiye içi ne yapılacağını biliyoruz. Hükümetimizin kesin kararlı bir programı var. Detaylarını Acil Eylem Planında herkes görüyor. Bizim Acil Eylem Planımız stand-bydan daha detaylı bir döküman. Aralık ayında aptığımız çalışmalarda uyumlu çalışmamız oldu. Yaklaşımlarımızı olumlu bulduklarını açıkladılar. Biraz daha detaylı bir çalışma olacak. Niyet mektubunu detayları netleştirecek. Özelleştirme programımızın detayları açıklanacak. Çok iddialı, çok detaylı bir programımız var. 2003 yılı için hiçbir stand-by anlaşmasında o kadar detaylı plan göremezsiniz.
Ümit Sezgin: Taahhütlerimiz arasında yeralan yapısal reformlar konusunda son durum nedir, hâlâ eksiklerimiz var. Örneğin atıl istihdam sorunu çözülmedi.
Ali Babacan: Michael Deppler gelmişti biliyorsunuz. Tanışma toplantımızdı, hükümetimiz kurulduktan sonraki ilk toplantı. Ekonomi politikamız, maliye politikaları, para politikaları konularında olumlu toplantılarımız oldu. Deppler dinledikçe piyasaları nasıl ikna ettiğinizi çok iyi anladım dedi. Bizim planlarımız onun düşündüğünden, öngördüğünden öte olduğu için sorunumuz yok. Atıl istihdama gelince toplam 45 bin gibi bir rakam sözkonusu 30 Hazirana kadar. Önceki niyet mektuplarında zikredilen bir rakam bu. Fakat çoğunlukla gönüllü emeklilik usulü ile ki rakam 20 bine ulaşmış şekilde. Haziran sonuna kadar 25 bin kişi daha sözkonusu, bunlar da yine gönülü emeklilik şeklinde gelişecek diye tahmin ediyoruz. Süre uzun, rakamlar çok büyük boyutta değil. Emekli olduklarında tazminat alıyorlar. Çalışma süreleri zaten uzun olmuş. Gönüllü emeklilik yöntemi üzerinde duracağız, önemli olan emekli olanın yerine kaç kişi alınacak?...
Ümit Sezgin: Irak nedeniyle ek finansman talebinde bulunacak mıyız?
Ali Babacan: Irak konusunun IMF ile görüşmelerimizle hiç ilgisi yok. Irak ile ilgili tüm görüşmeler ABD Hazine Bakanlığı ile oluyor. IMF ile Irak tamamen ayrı iki konu.
Ümit Sezgin: Irak konusunda destek verirsek IMF ile görüşmeler daha kolay geçer yorumları yapılıyor.
Ali Babacan: Hiç ilgisi yok, ikisi apayrı konu. IMF ile önceden başlayan bir süreç var. 2002 yılının başında yapılan bir süreç var. Dar kapsamlı bir anlaşmadır. Belli yapısal reformlar, rakamlar vardır ki halen müzakere ediliyor. Önceden belirlenen hedeflerin tamamı aynen devam edecek diye de bir şey yok. Bu kounda fonla kesinlikle görüş ayrılığımız yok.
Ümit Sezgin: ABD ile Irak zararlarının tazminine yönelik görüşmeler hangi aşamada? Esnek paketten söz ediliyordu, bu paket netleşti mi, yoksa hâlâ esnek mi? Kesin bir rakama ulaşıldı mı?
Ali Babacan: Irak konusunda hükümetimiz halen barışçı çözüm arayışında ve bu konu herhangi bir operasyona gerek kalmadan nasıl çözülür arayışındayız. Bölgemizde sıcak bir operasyon istemiyoruz. Bunun için hükümetimiz elinden gelen çabayı gösteriyor. Öte yandan kötü senaryolara da hazırlıklı olmalıyız. Bizim ABD yönetimi ile istişarelerimiz 9 Aralıkta başladı. İlk görüşmeleri ABDde yaptık. Daha sonra biz onları davet ettik. Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman ve Hazine Bakan Yardımcısı Taylor, davetimiz üzerine geldi. Aralık ayında yaptığımız görüşmeler öncesinde ekonomi yönetiminin tüm birimleri çok yoğun ve uzun toplantılar yaparak olası bir operasyonun Türk ekonomisi üzerine ne tür zararlar vereceği konusunda çalışmalar yaptık.
Ümit Sezgin: Saptadığımız rakam 35 milyar dolar mı?
Ali Babacan: Öyle bir şey yok. O kadar rakamlar dolaşıyor ki böyle bir yaklaşım çok yalnış. Ekonomi üzerindeki etkisini dört ayrı perspektiften inceledik. GSMH üzerindeki etkisi, bütçe üzerindeki etkisi, döviz dengesi açısından etkisi ve borç dinamikleri üzerindeki etkisi. Bütçe ve GSMHyi alt alta toplayamazsınız. İhracat turizm alt alta toplayıp, basit ve uzak yaklaşımlar; teknik olarak güçlü ve sağlam bir hazırlık yaptık. Oraya gittiğimizde gördük ki ABD Hazinesi de üç ay önceden verileri almışlar, onlar da ciddi hazırlık yapmışlar. İki hazırlığı yan yana koyunca örtüştü.
Ümit Sezgin: Rakamsal olarak da örtüştü mü?
Ali Babacan: İşin rakamsal boyutuna geçince o kadar farklı senaryolar var ki ve bunda önceki savaşları incelersek, ABDnin girdiği operasyonları incelersek, tahminlerle gerçekleşenler arasında sapma görüyoruz. Bu nedenle bu kadar bilinmeyen varken, farklı senaryolar varken, somut maliyeti şudur demek çok yalnış bir yaklaşım. Biz şöyle bir öneri getirdik; mutlaka ne yapacaksak esnek yapıya sahip olması lazım. Hibe kredi sözkonusu, askeri kısmı olan olmayan var. Bütün bu kompozisyonun esnek olması gerekir dedik. Esnek yapıdan neyi nasıl isteyeceğimizi biz seçmeliyiz. Evet dediler mi tabi ki esneklik bizde. Bir de operasyon olursa, beklenmeyen şeyler gelişirse, uzun sürebilir; geniş bir bölgeye yayılabilir. Böyle bir durumda da değişen şartlara uyum göstrebilecek bir özelliğe sahip olması gerekir dedik. O konu da da tam mutabakata vardık. Geriye kalan nokta bu destek yapısının büyüklüğü. O noktaya getirip bıraktık, onların bazı önerileri vardı... Müzakere süreci devam ettiği için o konuda çok belki spesifiğe girmek doğru değil.
Ümit Sezgin: Toplam 14 milyar dolara ulaşan bir paket önerdikleri söylendi...
Ali Babacan: O rakamlar, hepsi spekülasyon... Yapı esnek olduğu için bölük pörçük şeyler duyuluyor. Kesinleşmiş bir şey yok.
Ümit Sezgin: Paketin esnek olmasına evet dediler ama garantiye bağlanacak mı?
Ali Babacan: Bazı siyasi kararlar verildikten sonra ancak müzakereler netleşecek.
Ümit Sezgin: Peki ekonomi Irak savaşına dayanabilecek mi?
Ali Babacan: Mali disiplin çok önemli. Tasarrufu sağlamak, Merkez Bankasının politikalarında kararlı olması çok önemli. Dalgalı kur sigorta vazifesi görüyor. Bu konudaki kararlarımız çok net. Türkiyenin ekonomik yapısı birkaç sene önceye göre dışsal şoklara dayanabilir hale gelmiştir, tabi...
Ümit Sezgin: Özelleştirmeye gelelim. Farklı ne yapacaksınız ve önümüzdeki dönem uygun olacak mı, alıcı bulabilecek misiniz?
Ali Babacan: Öncelikle özelleştirme konusu tamamen bir siyasi felsefe konusu. Önceki döneme baktığımız zaman 38 bakan var. Özelleştirilecek kuruluşlar hepsi farklı bakanlıklara bağlı. Hiçbir bakan kendi kontrolündeki kuruluşu vermek istemiyor. Bizim dönemimiz farklı. Bakanların sayısı azalmış. Özelleştirilecek kuruluşlar 3,4 bakanla ilgili. Tüm bakanlarımızın iradesi çok kuvvetli. Biz biliyoruz ki kamunun hakim olduğu ekonomi ile Türkiye hiçbir yere varamaz. Mutlaka kamunun etkinliğinin azalması gerekiyor. Özel sektörün ağırlıklı olması gerekiyor. Özel sektörün elindeki kuruluşlar verimli çalışıyor. Piyasa şartlarının uygun olup olmaması ile ilgili de çok farklı enstrümanlar düşünüyoruz. Detaylarını da belki birkaç gün sonra açıklamayı düşünüyoruz.
Ümit Sezgin: Peki nasıl bir yöntem uygulayacaksınız?
Ali Babacan: Altyapı oluşturuyoruz. Tam böyle tartışıp, kesin kararımızı vermeden açıklamak istemiyorum. Bir haftaya kadar metodlarını da açıklayacağız. Ekonomik şartların uygun olmadığı ortamlarda hızlı özelleştirme ile ilgili de metodlar var. Özgün yöntemlerimiz var, hiç yapılmamış çalışmalar. Piyasası, pazarı hazır. Bir iki düzenleme... dışarıya da satacağız içeriye de olabilir. Yatırım yapacak insanımız var. Güven ortamı sağlamadığı içi yatırımlar dışarı kaçmış. Yerli yatırımlar için de iyi bir ülke olsun istiyoruz.
Ümit Sezgin: Ne kadarlık bir özelleştirme geliri hedefiniz var?
Ali Babacan: Biraz sabredin sürpriz olsun.
Ümit Sezgin: Hükümetin kredisi çabuk bitti, avansı bitti yorumları yapılıyor...
Ali Babacan: İçinde bulunduğumuz dönem ileri bakıldığında, bazı belirsizliklerin olduğu bir ortam. Böyle bir ortamda faizlerde, dövizde, borsada belirli bir miktarda belirsizlik doğal. Özellikle Irakla ilgili süreçte bunların yaşanmasını çok doğal olarak görüyoruz. Önemli olan biz politikalarımızda kararlıyız, taviz vermyeceğiz. Faiz dışı fazla mutlaka tutturulacak. En ufak bir şüphemiz yok. Avans devam etmeli diyorum. Basının da yapıcı yaklaşması lazım. Halkımızın heyecana sebep verici ya da paniğe yol açabilecek açıklamalara itibar etmemesi gerekiyor. Hükümetimiz kararlı, ne yapacağımızı biliyoruz. Bu ortamdan yararlanıp da istifade edecek kişilere halkın pirim vermemesi gerekiyor. Halkımızın da yatırım konusunda kararlılığını devam ettirmesi gerekiyor. |
|