|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Başbakan Ecevitin ABD ziyaretiyle ilgili başarılı mı başarısız mı? tartışmaları, gerekli mi, gereksiz mi? münakaşaları halen sürüyor. Soruyu tersinden sorarsak, aslında bu tartışmalara hiç gerek olmadığı ortaya çıkıyor; Ecevit ve Türkiye ABD ziyaretiyle ne kaybetti? Kazanımlarına girmeye hiç gerek yok. Sadece bu soruya cevap vermek lazım, Türkiye ne kaybetti? İtibarı mı sarsıldı, tezlerinden mi geri adım attı, çok mu para harcadı? Elbette hayır. Ne tezlerden geri adım atıldı, ne itibarı zedeleyici bir sahne yaşandı. Tam tersine Türkiye bu ziyaret sırasında tezlerini ABD yönetimine, IMF ve Dünya Bankası başkanlarına birinci ağızdan anlatma fırsatı buldu. Üstelik Ecevite bakanların, miletvekillerinin, daha önemlisi iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin eşlik etmesiyle ABDye Türkiye, tezlerine bir bütün olarak sahip çıkmaktadır mesajı verilmiş oldu. Ecevitin politik şov yaptığını düşünenler olabilir. Doğrudur, ziyaretin bir şov, gövde gösterisi niteliği de var. Ama ABDye karşı yapılan bu gövde gösterisi zararlı değil tam tersine Türkiyeye faydalı. İçeriye yönelik şovunsa, hiç bir önemi yok. Kimse artık Türkiyede Ecevitle ilgili yargısını böyle şovlara bakarak belirlemiyor, değiştirmiyor. BAHÇELİ ÜÇ NEDENLE GİTMELİ MHP lideri Devlet Bahçeli de tıpkı Ecevit gibi yurtdışına gitmeli, uluslararası yeni süreçte belirleyici olacak ülkelerin liderleriyle biraraya gelmeli. Bahçeli üç nedenle gitmeli; Uluslararası yeni süreci, yeni iklimi anlayabilmek, beklentileri, hesapları kavrayabilmek için gitmeli, biiir. Türkiyenin bu süreçte üstleneceği role ilişkin partisinin politikalarını daha doğru saptayabilmek için gitmeli, ikiii, Türkiyenin tezlerini daha iyi anlatabilmek, Türkiye için uğraş veren insanlara destek olmak, moral vermek için gitmeli, üüüç. Bahçeli, eğer ABD ve AB başkentlerine giderse, Türkiyenin dışardan görüşünü yakalama imkanı bulacaktır. Görecektir ki, ne kötümserlerimizin iddia ettiği gibi batmış ve bitmiş bir ülkeyiz, ne de iyimserlerimizin sunduğu kadar güçlü, önemli ve şaha kalkmış bir ülkeyiz. Washingtondan bakınca, Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve ön Asyadaki önemli ülkelerden sadece biriyiz. New Yorkta Birleşmiş Milletler Genel Kurul Salonunda dinleyici localarına oturunca, salonda görebileceğiniz çok sayıda önemli ülkeden yine sadece biriyiz. Önünde önemli fırsatlar olan, ama bu fırsatları değerlendirebilmek için doğru zamanda doğru adımları atması gereken bir ülkeyiz. Kimseye muhtaç değiliz belki ama daha önemlisi kimse de bize muhtaç değil. Brükselden bakınca da sonuç değişmiyor. ABye girmek için uğraşan biziz, yani kimse bize Aman gelin üye olun diye baskı falan yapmıyor. Üstelik adaylar içinde en sorunlusu da biziz. Eğer Bahçeli ve MHP kurmayları bu gerçekleri oralarda yakalayabilirlerse, eminim ki, öncelikleri ve önem verdikleri konular değişecektir. Şanlı Türk tarihinin, kültür birikimimizin, gelenek göreneklerimizin yarınımızı kurtarmaya yetmediğini farkedeceklerdir. Tam tersine şanlı tarihimize layık bir Türkiye yaratabilmek için ne çok adım atmamız gerektiğini göreceklerdir. Kırşehirde, Çankırıda, Yozgatta seçim meydanlarında vatandaşa verdikleri Apoyu asacağız, idamı kaldırtmayacağız vaadlerinin mi daha önemli yoksa, şu idam cezası belasından kurtulup AB yolunun açılmasının mı daha hayati olduğu sorusuyla karşılaşınca, herhalde tavırları değişecektir. SEZER DE YURTDIŞINA ÇIKMALI Bahçeli için söylediklerimiz Cumhurbaşkanı Sezer için de aynen geçerli. Yeniden yapılanma çabasında olan Türkiyede artık çıkarılan hiç bir ekonomik, siyasi yasa ya da yapılan Anayasa değişikliği yerel ya da ulusal amaçlı değil. Bu yasaların tümü Türkiyenin uluslararası sürece entegrasyonunu belirleyecek nitelikte. Yani Cumhurbaşkanı Sezerin önüne giden tüm yasaların uluslararası boyutu var. Sezer, bu yasaları onaylarken ya da veto ederken, bu uluslararası boyutu mutlaka gözönüne almak zorunda. | |||||||||
Tasarruf nedeniyle aralarında dış politika uzmanlarının da bulunduğu çok sayıda danışmanının görevine son veren Sezerin, hükümetle arasının da şekerrenk olduğu gözönüne alınırsa, uluslararası ilişkilerdeki gerçekleri ve gelişmeleri yakalaması hayli zorlaşıyor. Sezer, Türkiyenin uluslararası ilişkilerde önünü açacaksa, 11 Eylül sonrası yeni süreçte Türkiyenin aktif bir ülke olmasına destek verecekse, Çankaya Köşkünden çıkmalı, uluslararası ilişkilerde aktif rol almalı. Ümit Sezgin / CNBC-e Ankara Haber Müdürü | |||||||||
Kime, ne verilecek, nasıl geri alınacak? Bankacılık operasyonu: Kim kimi kurtarıyor? ANAP'ta istifalar nereye kadar? Milletvekili zammı niye geri alınıyor? Ankara neden heyecanlı ve tedirgin? Deklarasyon ölü doğdu Ankara'da "birileri" varmış Demirel'e uluslararası görev Teröre cevapta Türkiye'nin rolü ABD'ye saldırının Türkiye'ye faturası Okuyan çocuklar, çalışamayan babalar ve Kaddafi'nin muzu Ecevit, sirenler ve tanrıça Kirke "Yakın tehlike" Anayasa'da Krizseverler ve Eylül beklentileri Ampul muhabbetleri "Mebus mu oldun muhtar emmi?" |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||