Home page
Haber Menüsü


Yazara e-mail atmak için fotoğrafın üzerine tıklayınız
 
“Uzun ince” yolda
son durum
 
“Uzun ince bir yolun; yokuş yolun başındayız. Uzun müzakereler olacaktır. Bizi kızdıracakları bir çok hadise olacaktır.
 
 
13 Mayıs —  Hiç beğenmediğimiz, istemediğimiz lafları duyabiliriz; ama cesaretli, aynı zamanda sabırlı, dikkatli, hesaplı olmamız mecburiyeti vardır. Ancak, bu şartlar altında muaffak olabileceğimizi söyleyebilirim ve erken bir tarihte muvaffak olabileceğimizi söyleyebilirim. Ama meseleleri yanlış götürür, bir sansasyona götürürsek yanlışlıklar yaparız, bunda başarılı olmayabiliriz. Bu meseleyi, Türkiye’nin geleceğinde çok önemli bir değişiklik, çok önemli bir adım olarak görüyorum.” Bu sözler, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne, tam üyelik başvurusunun altında imzası olan dönemin başbakanı Turgut Özal’a ait.

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 
       Özal, başvurunun yapıldığı 14 Nisan 1987 günü bu tespitlerde bulunuyor. Ve de aradan geçen 15 yıl Özal’ı çok haklı kılıyor. Hiç beğenmediğimiz, istemediğimiz laflar duyuyoruz; bizi kızdırıyorlar.
       Özal, bunları 15 yıl once gördü, hepimizi daha başından uyardı. Yani bunların olabileceği yıllar öncesinden öngörülmüş, ileriyi görenler tarafından. Yapılması gereken, Türkiye’yi bu lafları duyacak duruma düşürmemekti. Ama düşürdüler. Yine de Özal haklı. Bu ince uzun ve zor bir yol; ancak Türkiye’nin yararına olan bir yol. Bu yol bütün güçlükleri kat edilerek aşılmalı.
       
HESABA BİLE GEREK YOK
       Hafta sonu basına da yansıdı, işadamı Şarık Tara, “Türkiye 30 yıl önce AB’ye girseydi, kişi başına ulusal gelir 10 bin doları aşardı” dedi. Bu hesap hiç de yanlış değil.
       Gelin basit bir hesap yapalım. Türkiye, Süleyman Demirel-Bülent Ecevit ikilisinin yanlış kararları olmasaydı, bu yanlış kararın üstüne askeri darbe de gelmeseydi, bugün büyük bir olasılıkla AB üyesiydi. Üstelik, öyle Kopenhag kriterleri falan da sözkonusu değil. Üstelik AB fonlarında da, bugünkü gibi bir kısıtlama yoktu.
       Üstelik, 12 Eylül darbesi olmayacak, 12 Eylül öncesi ülkeyi kan gölüne çeviren terör dalgası yaşanmayacaktı. Daha da önemlisi, Türkiye bölücü terörle bu kadar büyük ve pahalı mücadeleye girmek zorunda olmayacaktı. Türkiye iki büyük ekonomik kriz yaşamayacaktı. Her şey AB standartlarına uymuş olduğu için, iki büyük depremin yıkıntısı da bu kadar ağır olmayacaktı. Bunların üstüne üstlük, AB fonlarından en az 50 milyar dolar destek alınabilecekti.
       Gelin siz, önce kaybedilen canların bedellerini, sonar da kaybedilen bunca paranın hesabını yapın. Çarpın, bölün bakalım, Türkiye bugün ne durumda olabilecekti? Üstüne üstelik, bütün bu maddi kayıpların yatırıma dönüştüğünü ve onun yarattığı artı değeri de düşünün.
       Kaçırılan bu tren sayesinde bugün sokaklar milyonlarca işsize, Yunaistan’a göre bile en az 5 kat daha kötü eğitim alan, sağlıkta 5 kat daha kötü koşullarla yaşayan çocuklarımızla karşı karşıyayız.
       
HERKES GÖREV BAŞINA
       Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz’ın bu konudaki çıkışlarını bu nedenle çok haklı buluyorum.
       Böylesi bir konuyu sadece Mesut Yılmaz’ın eline bırakanlara da sitem ediyorum. AB konusu sadece Mesut Yılmaz’a veya ANAP’a bırakılacak kadar küçük bir olay değil, diye kaç kez yazıldı anımsatıldı bilemiyorum; ama hala ne üniversitelerden, ne bu ülkenin anlı şanlı Odalar ve Borsalar Birliğinden, ne Barolar Birliğinden, ne Tabip Odalarından, ne işçi ve işveren sendikalarından, ne esnaf odalarından, deyim yerindeyse, “tık” çıkmıyor. Oysa sorun hepimizin. Yolunu ise sonuna yaklaşıyoruz. Herkes üstüne düşeni artık yapmak durumunda. Ortada kalmanın da bir anlamı yok.
       Yukarda saydığım kuruluşlar, en azından AB’ye karşılarsa bunu net bir şekilde ortaya koymalılar, ki herkes gerçeği görsün. Belki onlar haklıdır. Peki, ama o zaman ne bekleniyor? İlla birilerinin düdük çalması mı gerek?
       
İÇLERİ İLE DIŞLARI BİR DEĞİL


       Hadi sivil toplum örgütlerini geçtim, bu ülkenin yönetmine talip olan siyasi partiler ne yapıyor? Hala hesap peşindeler. Ama küçücük Armutlu seçimleri bile gösterdi ki, bu politika yürümüyor. Tümü birden kaybediyor. Çünkü, içleri ile dışları bir değil.
       Hani nerede ‘Avrupa fatihi’ Tansu Çiller ve onun partisi; hani nerede demokrasi ve AB standartları, diye her gün meydanları dolduran AKP ve diğerleri.
       Bir kez daha sormak istiyorum, bu konu sadece ANAP’a bırakılacak kadar önemsiz bir olay mı? Hepsi takiye yapıyor; ama üzerinde takiye yaptıkları, kendilerinin değil Türkiye’nin ve çocuklarımızın geleceği. Buna izin vermemeli.
       İşte bu nedenle, bu günler, herkesin sesini yükseltmesi gereken günler. Hele AB’den yana olup da, çeşitli hesaplar veya korkularla, sessiz kalmayı tercih edenler var ya, onlar Avrupa’daki Türkiye karşıtları ile aynı duruma konuma geldiklerini de bir düşünmeli.
       
 
       
    MSNBC News Siyaset şekerlemeleri
MSNBC News Erken seçim
MSNBC News Cem + Derviş
MSNBC News Ağalar böyle konuşur
MSNBC News DSP'li bakanlar istifa etmez!
MSNBC News Vekil babaların borcu vekil oğullara kaldı
MSNBC News Ecevit geç kaldı
MSNBC News Mührü Fenerliler vurdu
TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları