Home page
Haber Menüsü


FP’nin kapatılması ‘NTV özel’de
Fazilet’in kapatılmasının ardından oluşan tepkiler ve ortaya çıkacak yeni siyasi manzaralar NTV’de tartışıldı. Mirgün Cabas’ın konukları bazı milletvekilleri ile ünlü hukukçular ve gazetecilerdi.
İstanbul/Ankara
NTV-MSNBC
22 Haziran— Dün akşam yayınlanan programa katılan konuklar: ANAP Genel Başkan Yardımcısı Ahat Andican, FP Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç, FP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, DYP Grup Başkanvekili Turhan Güven, Anayasa Hukuku Prof. Dr. Zafer Üskül, NTV Siyaset Danışmanı Ruşen Çakır, Siyasi Analist Ömer Tarkan, Anayasa Hukuku Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu.

   
 
       
    MSNBC News Ecevit: Kapatılmasına üzüldüm
MSNBC News Uras: FP partiler mezarlığında
MSNBC News FP'li Doğan: Türk milleti sağolsun
MSNBC News Ilıcak: Demokrasi açısından üzüldüm
MSNBC News AB: Gerekçeli kararı bekliyoruz
MSNBC News MHP'li Çetin: Ülke için iyi olmamıştır
MSNBC News DYP'li Gönül: Tasvip etmiyoruz
MSNBC News FP'li Malkoç: Karara uyacağız
MSNBC News FP'nin ağır toplarının tepkisi
MSNBC News Prof. Tanör: Ara seçim olmaz
MSNBC News Karen Fogg: Üzüntüyle karşıladım
MSNBC News Oğuz: Umarım istikrarsızlık olmaz
MSNBC News ABD kararı eleştirdi
MSNBC News FP'nin kapatılması 'NTV özel'de
MSNBC News Anayasa'nın 68. maddesi (odak olma)
MSNBC News FP davası 26 ay sürdü
MSNBC News Yenilikçiler durum değerlendirdi
MSNBC News FP'nin siyasi yaşamı 3.5 yıl sürdü
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  İşte dün akşamki programda ele alınan konular ve karşılıklı diyalogların tam metni:
       Mirgün Cabas: İki yıldan uzun süren, Fazilet Partisi hakkındaki kapatma davası bugün sonuçlandı ve Milli Görüş Hareketinin dördüncü partisi de tarihe karıştı. Parti grubu, bu kez iki fire verdi ve Nazlı Ilıcak ile Bekir Sobacı’nın milletvekillikleri düştü. Ancak bu kez, durum Refah Partisi’nin kapatılmasından çok farklı. Zira bu kapatmanın, partinin bölünmesiyle sonuçlanacağına kesin gözüyle bakılıyor. İsterseniz şununla başlayılım, somut karardan başlayalım.
       Ve sizden gerek hukuk kriterlerine bağlı olarak gerekse daha önceki örneği RP’nin kapatma kararına bağlı olarak kararın bir analizini yapmanızı rica edeceğim, gerek oylama sonucu gerekse kısa bir kararda ortaya konulan bu şey itibariyle..
       Zafer Üskül: Türkiye bir siyasi partiyi daha kapattı. Bunu altını çizerek bir kere söyleyeyim, bir sayisi parti daha kapatıldı.
       
BATI ÖLÇÜTLERİNE BAKTIĞIMIZ ZAMAN
       Adı Fazilet şu bu önemli değil. Siyasi parti kapatan bir ülke sürekli olarak. Siyasi partiler düşüncenin ifadesi özgürlüğünün uzantısı olan bir özgürlüğü aslında kullanırlar. İnsanlar, benzer konularda benzer şeyleri düşünen insanlar bir araya gelirler, siyasi bir örgütlenme içine girerler, siyasi partileri kurarlar. Dolayısıyla o parti özgürlüğü içinde düşüncenin ifadesi özgürlüğünün de güvence altına alınmış olması kullanılması olması gerekir. Parti kapatmak demek, bu anlamda düşüncenin ifadesi özgürlüğünü de biraz sınırlamak demektir. O zaman parti kapatma kararlarında şunu aramak gerekir; acaba siyasi partiler gerçekten demokratik bir sistem içinde kabul edilemeyecek eylemleri gerçekleştirdikleri için mi kapatılmalılar, yoksa hoş gitmeyen düşünceleri savundukları için kapatılabilir mi siyasi partiler. Batı ölçütlerine baktığımız zaman, orda şunu söylüyorlar, diyorlar ki; şiddet kullanıyorsa, şiddeti destekliyorsa, şiddeti teşvik ediyorsa, ırkçılık propagandası yapıyorsa, savaş kışkırtıcılığı yapıyorsa, bu doğrultuda eylemler yapıyorsa o siyasi parti demokrasiye zarar veriyordur, demorasi düşmanıdır.
       
SADECE EYLEMLER DEĞİL BEYANLAR DA VAR
       Tabi bu arada bireylerin haklarına zarar veriyorsa... Bu kapatılabilir. Onun dışında öne sürdüğü düşünceler için ki genel kabul görsün görmesin ya da büyük bir çoğunluğun hoşuna gitmese bile bazı düşünceleri ileri sürdüğü, savunduğu için siyasi parti kapatılamaz deniliyor. Bizde durum böyle değil. Bizde iki temel nedenle aslında siyasi partiler kapatılıyor artık. Birisi bölücülük, öbürü laiklik karşıtı tutum, davranış. Sadece eylemler değil beyanlar da var. Kararda da çünkü beyan ve eylemler ifadesi var. Şimdi bölücülük ve laiklik karşıtı davranışlarda da bunu, yine altını çizelim, sadece eylemde bulunmak parti kapatmak için aranan tek koşul değil, beyan da yetiyor. O zaman düşüncenin ifadesi özgürlüğünü evrensel standartlara göre çok fazla sınırlamış oluyoruz biz. Dolayısıyla da yargılama süreci Anayasa Mahkemesi’nde de bitmediği için sonuçta Strazburg’a da gidilebildiği için, Strazburg’un kararlarıyla bizim Anayasa Mahkememizin kararları çelişir hale geliyor.
       Mirgün Cabas: Peki bugünkü karara gelecek olursak yani kısa karar açıklandı bugün, oylama sonuçları verildi, alınan karar açıklandı. Bu kararı örneğin RP’nin kapatılmasına ilişkin kararla karşılaştırdığınız zaman nasıl bir tablo var ortada?
       Zafer Üskül: Şimdi burada kararın iki unsuru var. Bir; devam nedeniyle kapatılma iddiası vardı, RP’nin devamı.. Tabi RP hiçbir partinin devamı değildi. Çünkü ondan önceki partiler 12 Eylül yönetimince hepsi birden kapatılmıştı. Laiklik karşıtı eylemler açısından bence iki partinin karşılaştırılması halinde şöyle bir tablo önümüze çıkar: RP’nin yetkililerinin yaptığı açıklamalar, partililerin, üyelerin davranışları vesaire laiklik karşıtı eğer eylemler ve beyanlar aranacaksa o dönemde çok daha fazlaydı.
       
VERİLEN CEZA HİÇ DE ÖLÇÜLÜ DEĞİL
       FP bana göre bu konuda son derece temkinli, dikkatli hatta herhangi bir üyesi kabul görmeyebilecek bir açıklama yaptığında parti olarak müesses nizamdan daha da aşırı tepki gösteren bir konumdaydı. Örneğin milletvekilliği düşürülen, milletvekilinin açıklamalarını biliyoruz, o dönemde Meclis’te o açıklamaları yaptığında parti aşırı bir tepki göstermişti ona: Hayır, biz katiyen bunu paylaşmıyoruz, kendisinin kişisel düşünceleridir. Dolayısıyla ben iki partinin konumlarının çok farklı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla da FP’ye verilen cezanın hiç de ölçülü olmadığı kanaatini taşıyorum. Sonuçta varsayalım ki laiklik karşıtı beyan ve eylemler vardır. İşte isimler sayılıyor, onların tutumları nedir bilmiyorum, ben iddianameyi okumadım, karar da gerekçeli olarak yazılmadı henüz, bilmiyoruz. Ama 5-6 kişinin eylemleri ve açıklamaları nedeniyle koskoca bir partinin kapatılmasını ağır bir ceza olarak düşünüyorum.
       Mirgün Cabas: Partinin yöneticisi değil, milletvekili bunlar. Geçen defa partinin yöneticileri de ceza almıştı ve parti kapatılmıştı.
       Zafer Üskül: Evet. Üstelik sadece ikisi milletvekili, öbürleri aday bile yapılmamış. Dolayısıyla pireye kızıp yorgan yakılıyor. Ya da vur deyince öldürülüyor. Tabi neden bu böyle? Çünkü bizim mevzuatımızda daha hiç ceza yok.
       
SEÇİME GİREMEZ DENSEYDİ, PARTİ KAPATILMAZDI
       Malesef yak ak ya kara, ya kapatacaksın ya kalacak. Halbuki değiştirilseydi Anayasa ve siyasi partiler kanunu, ihtar verilebilir denseydi, üyeliğe son verilebilir, bazı kişilerin üyeliğine denseydi, ne bileyim ben, devletten yardım alamaz denseydi, bir dönem seçime giremez denseydi, parti kapatılmazdı. Şimdi Anayasa Mahkemesi tabi bu olayda bence her şeye rağmen mevzuatın belirlediği o dar alanda yine de bir yorum yetkisini kullanıp özgürlükleri biraz daha geniş yorumlayıp kapatma kararı vermeyebilirdi. Vermiştir, yapacak bir şey yok. Ama bizim mevzuatımız buna uygun. Hukuk buna uygun mu? Hayır. Hukuk ayrı bir şey. Mevzuat ayrı, yasa ayrı, hukuk ayrı. Hukuka uygun olmadığı kanaatindeyim.
       Tabi burada bizim mevzuatımızı hukuka uygun getirmeyen de bir sistem var. Şimdi Sayın Başbakan bir açıklama yapmış, televizyonlarda izledim. FP’nin kapatılması kararı karşısında üzülmüş. Niye üzülüyor ki? Ben de onun üzülmesine üzülüyorum açıkçası, yazık yani. Ama onun üzülmeye hakkı yok, o gereğini yapmalıydı. Anayasa’yı değiştirmek için partililerini harekete geçirmeliydi milletvekillerini, ortaklarıyla görüşmeliydi.
       Denebilir ki efendim hükümet tasarı hazırlamaz Anayasa değişikliğinde. Doğru. Milletvekilleri teklif hazırlarlar..
       
FP BELKİ OLDUĞU GİBİ YENİDEN KURULABİLİR
       İyi de bundan önceki Anayasa değişiklikleri üç liderin önce bir araya gelip karar vermesi sonucunda gerçekleşmedi mi.. Bana kalırsa hükümet, hem Başbakan hem de hükümet ortağı siyasi partilerin liderleri üzülmekle vakit kaybetmesinler. Hemen gerekli Anayasa değişikliği teklifinin hazırlanması için harekete geçsinler. FP belki olduğu gibi yeniden kurulabilir.
       Mirgün Cabas: Peki birazdan, arkadaşlarımız hazırlarlarsa siyasi parti temsilcileriyle de bağlantı kurup onların da bu konudaki görüşlerini alacağız. Ama önce Mehmet Ali Şahin’e dönmek istiyorum, ona bağlanacağız. FP İstanbul Milletvekili Sayın Şahin şuanda meclis stüdyomuzda. Efendim iyi akşamlar.
       Mehmet Ali Şahin: İyi akşamlar diliyorum efendim.
       Mirgün Cabas: Parti kapatıldı, 110 milletvekili bağımsız oldu. Ama geçen defa olduğu gibi RP’nin kapatılmasından hemen sonra olduğu gibi bu milletvekillerinin gruplar halinde yeni kurulacak bir partiye geçmesi beklenmiyor, en azından tamamının geçmesi beklenmiyor, bir kopuş olacağına kesin gözüyle bakılıyor. Bundan sonra olacaklar açısından acaba neler söyleyebiliriz? Siz ne öngörüyorsunuz bu süreçte?
       Mehmet Ali Şahin: Önce Zafer Üskül hocama teşekkür ediyorum. Gerçekten bir hukuk adamına yakışır bir değerlendirme yaptılar. Sanıyorum bu değerlendirme ülkemizde yayşayan insanların çok büyük ekseriyetinin de değerlendirmeleridir, aynı paralelde değerlendirmeler yapılıyor.
       
HANGİ SİYASİ VASITAYLA YOLA DEVAM?
       Ama ben hemen direk sorunuza geleyim; bundan sonra ne olacak? Biz FP’ye siyaset yapan insanlar olarak hiç şüphesiz ki FP’nin hedeflerini ve Türkiye’nin sorunlarına çözümleriyle ilgili gayelerini paylaştırmak için FP içerisinde yer almış olan insanlarız. Şimdi partimiz kapatıldı, biz 100 milletvekili parlamentoda bağımsız konuma düştük. Tabi bizim müşterek hedeflerimiz var. Zaten bu müşterek hedefler bizi aynı çatı altında toplamıştı. Bundan sonra ne yapacağımızı, hangi siyasi vasıtayla yolumuza devam edeceğimizi oturup konuşacağız. Biz çok geniş bir camiayız, bizim geçmişte birlikte siyaset yapmış olduğumuz ve şimdi bugünkü kararla kapatılmış olan teşkilat başkanlarımız, il ve ilçe teşkilatlarımız var. Onlarla da konuşuruz, değerlendirme yaparız. Ve mutlaka bir çıkış yolu bulacağız. Bu büyük camia mutlaka akacağı bir mecra bulur. Ama hemen şunu ifade edeyim, Türkiye’de siyaset kurumunun çözüm üretememesinden kaynaklanan halkımızın siyasete, parlamentoya karşı olumsuz bir kanaatı pekişti son yıllarda. O bakımdan kamuoyunu peşinden sürükleyecek, tamam işte bu parti, bu partideki kadro bizim sorunlarımızı çözebilir dedirtecek olan yeni bir çıkışa, yeni bir söyleme yeni bir vitrine ihtiyaç olduğu kanaatindeyim. Biz şuanda bağımsız kalan arkadaşlarımız bunu gerçekleştirmek için şuandan itibaren şüphesiz ki birtakım çalışmalar içerisinde olacağız.
       Mirgün Cabas: Sayın Şahin, mutlaka bir mecra bulacağız bu hareketi akıtmak için diyorsunuz ama acaba bundan sonra bu hareket tek bir mecrada mı akacak? Yoksa birden fazla mecra olacak mı?
       Mehmet Ali Şahin: Çok teşekkür ederim. Hemen şunu söyleyeyim. Tabi bölünmek güç kaybetmektir aynı zamanda. Aynı mecradan akmasını dilerim, temenni ederim. Böyle bir şey gerçekleşebilir mi sorusu da tabi çok ciddi olarak gündemde olacaktır. Ama ben şunu düşünüyorum; aynı şeye inanan, aynı doğrulara inanmış olan insanlar nasıl bundan sonra gidelim sorusuna cevap verirlerken eğer “ben” bekilemisini kullanmazlar “biz” kelimesini tercih ederlerse, “biz” diyebilirsek sanıyorum bölünme ve parçalanma olmadan yolumuza devam edebiliriz. Ama “ben” denirse ve “ben”de ısrar edilirse korkarım bir ayrışma söz konusu olabilir.
       Mirgün Cabas: Şimdi yeni bir partinin, en az bir partinin kurulması söz konusu olduğuna göre ve siz de hala birlik söylemini korumaya çalıştığınızı söylediğinize göre birtakım beklentileriniz olması gerekiyor ki bu hareketin içinde kalasınız.
       
İSİM OLARAK ÖNERDİĞİNİZ KİMSE VAR MI?
       Acaba bunları somutlaştırmak mümkün mü? Örneğin yeni kurulacak partinin yönetiminde belki genel başkanlığında ne tür talepleriniz var? İsim olarak önerdiğiniz kimse var mı?
       Mehmet Ali Şahin: Şuanda bu sorunuza cevap vermeyi çok erken buluyorum. Henüz birkaç saat önce FP kapatıldı ve biz FP mensupları olarak parlamentoda bağmsız hale geldik. Şu satten sonra bunları görüşeceğiz, değerlendireceğiz. O bakımdan benim sizin bu sorunuza şimdi verebileceğim doğrusu somut bir cevap yok.
       Mirgün Cabas: Ama FP içinde de uzun süredir bu görüş ayrılıkları yaşanıyordu. Ordan kalan, o zaman dile getirdiğiniz birtakım talepler vardı. Şimdi onlardan hareketle yeni bir harekette birliği korumak için acaba siz ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
       Mehmet Ali Şahin: Önce kamuoyuna güven verecek, halkımızın sorunlarını çözeceğine inandığı bir kadronun oluşması, yeni bir programın yeni bir tüzüğün ortaya çıkması ve bu çerçevede bir araya gelindiğinde, tamam biz de burda oluruz dendiğinde bu işte kadro işte 100 miletvekili sanıyorum bölünme olmaz.
       
BİRDEN FAZLA SİYASİ PARTİ DE GÜNDEME GELEBİLİR
       Ama eğer eski bazı alışkanlıklar devam ettirilecek olursa teşkilatlanmada, demin de ifade ettiğim gibi, “ben” , “benim” dediğim olacak, herkes “benim” dediğime uyacak gibi birtakım dayatmalarla karşılaşılırsa tabi farklı birtakım yapılanmalar da olur, farklı birtakım siyasi partiler de yani birden fazla siyasi parti de gündeme gelebilir.
       Mirgün Cabas: Sözünü ettiğiniz muhasebeden acaba ne anlamak gerekiyor? Ne tür bir muhasebe yapılması gerekiyor acaba? Sizce geriye doğru...
       Mehmet Ali Şahin: Bakın FP kurulduğu günden beri parlamentoda ana muhalefet partisiydi ve 2 yılı aşkın bir süredir Türkiye’yi yöneten üçlü bir koalisyon hükümeti var iş başında. Bu koalisyon hükümeti gerçekten milletimizi ekonomik ve sosyal olarak çok kötü yönetti. Ve şuanda da halkımız bu siyasi iktidardan fevkalade şikayetçidir. Böylesine bir taloda ana muhalefet partisinin çok daha güçlenmesi ve halka bu sorunları “ben” çözerim diyerek kamuoyu yoklamalarında çok önlerde olması, yüzde 30’lara yüzde 40’lara vurması gerekiyordu. Demek ki yönetimde bir yerlerde hata yapılmıştır.
       
SAHAYA ÇIKACAĞIZ VE MUTLAKA ŞAMPİYON OLACAĞIZ
       Bu hataları yapmayacak olan, ilkeli ve tutarlı davranacak olan bir yönetimi, bir yönetim anlayışını bu yeni yapılanmada mutlaka ön plana çıkarmak gerekiyor. Eğer bu yapılabilirse, sahaya çıkacağız ve mutlaka şampiyon olacağız, 9 numaralı formayı kime giydirelim, sağ bekte kim olsun, sol bekte kim olsun, bu kadrodan en ideal 11’i sahaya sürelim şeklindeki bir anlayış eğer benimsenirse, ben bundan sonra bu camianın kuracağı siyasi partinin Türkiye’nin lider partisi olacağı inancındayım.
       Mirgün Cabas: Sayın Mehmet Ali Şahin, çok teşekkür ederim verdiğiniz cevaplar ve yayınımıza katıldığınız için.
       Mehmet Ali Şahin: Çok teşekkür ederim, misafirlere de saygılar sunuyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
       Mirgün Cabas: Çok sağolun efendim. Kolay gelsin. Ruşen Çakır’a şimdi dönmek istiyorum. Ruşen, sen uzun zamandır seninle yaptığımız yayınlarda yaptığın değerlendirmelerde hep söylüyorsun. Yani bu bir vesile olacak partiden ayrılmak isteyenlerin gitmesi için..
       Ruşen Çakır: Mehmet Ali Bey, futbol örneğiyle bitirdi. Çok anlamlıydı. Biliyorsunuz Recep Tayyip Erdoğan futbolcudur, baya bir hatta Fenerbahçe’ye transferi bile söz konusu olmuş birisidir. Biliyoruz ki Mehmet Ali Şahin de Recep Tayyip Erdoğan’a oldukça yakın birisidir.
       
ANA MUHALEFET GÖREVİNİ YAPAMADI
        Mehmet Ali Bey, ilk defa bugün yayında parti içindeki bu hareket içindeki sıkıntıları, tartışmaları tabi böyle bir kötü bir haberin ardından mümkün olduğunca şey bir şekilde ama açık bir şekilde de dile getirdi. Söylediği çok açık bir şey var. Bu parti, ana muhalefet görevini yapamadı, bu partinin yönetimi kötüydü. Bu parti çok büyüyebilirdi, küçük kaldı. Demek ki hata yapıldı, demek ki yeni bir söylem gerekiyor, yeni bir ekip gerekiyor, yeni bir kadro gerekiyor diyerek yenilikçi hareketin manifestosunu bir nevi tekrarladı. Şimdi gelenekçiler ne dediler bu eleştirilere yönelik olarak. Biz dediler yapacağız, yapacaktık ama üzerimizde demokrasinin kılıcı, bir kapatma davası var.
       
ÇOK AZINLIKTA OLAN İNSANLAR
       Yeni partimiz kapatıldı vesaire vesaire gibi kendileri bir savunma mekanizması var parti genel merkezinde. Anlaşılan bu tartışma sürecek. Anlaşılan artık kısa bir süre biz bu davanın sonuçlarını Türkiye’ye getireceği zararları konuşacağız hep birlikte. Zaten buna itiraz eden pek fazla kişi de yok. Çok azınlıkta olan insanlar.
       Ondan sonra biz ama kısa bir süre içerisinde ne oluyor şimdi, nerde kalmıştık şeyine gireceğiz ve Mehmet Ali Bey de söyledi, birden fazla parti dedi, iki en aşağı kesin artık, ikiden fazla bile olabilir ama ikidir esas olarak. Ve buradaki temel sorun ne olacak? Kim birincisi kendi tabanına, ikincisi kendi tabanındaki kesimlere, sadece ulusal değil uluslararası anlamda da daha fazla hitab edebilecek, onu daha fazla ikna edebilecekse o 32 yıllık Milli Görüş Hareketi’nin devamı olacak.
       
YEPYENİ BİR SAYFA AÇILIYOR
       Ama her halükarda 32 yıllık Milli Görüş Hareketi artık eski hareket değil. Bir kere bu bölünme, bu parçalanma bu hareketin artık eskisi gibi olmadığını gösteriyor. Yepyeni bir sayfa açılıyor. Ama bu sayfanın rengi beyat değil herhalde. Çünkü kötü bir aşamada siyaseten, kim önce davranırsa, kim daha fazla toparlayabilirse, kim daha fazla karizma katabilirse, dinamizm katabilirse, bu iki hareket içerisinde o önümüzdeki dönemin Türkiye siyasi hareketinde etkili bir güç olarak duracak.
       Ama iki partinin birden Türkiye’de etkili olarak kalabilmesi biraz zor. Yani şu aşamada bakıldığı zaman...
       Mirgün Cabas: Peki Ruşen, bu FP’nin grubu tam ortasından mı bölünecek sence?
       Ruşen Çakır: Yani o rakamlar tabi aritmetik olarak saptamak zor ama şuana kadar saptadığımız, gördüğümüz kadarıyla eğilimlerden anladığımız kadarıyla nerdeyse yarıyarıya yakın bir şey var. Ancak burda kararsızlar olacak, tam seçimlerde olduğu gibi. Birtakım gelenekçi ve yenilikçiler belli ama birtakım insanlarda tereddütteler.
       
BEKLE GÖR POLİTİKASI İZLEYECEK
        Mesela kongrede, FP kongresinde çok sürprizler olmuştu. Yenilikçilerin listesi açıklandığı zaman Recai Kutan’ın en yakın elemanlarından birkaçının yenilikçiler listesinde yönetim kuruluna aday olduğu çıkmıştı.
        Şimdi bu süreçte de yenilikçi bilinen birilerinin gelenekçi saflara, gelenekçi bilinen birilerinin yenilikçi saflara gitmesi olabileceği gibi, bazıları da bekle gör politikası izleyecek. Hatta bazıları da üçüncü partilere, bir başka partiye yönelebilir. Veyahut da siyaseten kendini emekliye ayıracak, milletvekili de olabilir belediye başkanı da olabilir, duyuyoruz. Birtakım belediye başkanları artık şey, bir taraftan iç kavgalardan ikincisi de sistemle olan bu artık hani aç kapa geleneğinden bıkmış durumda, gına geçirmiş durumunda olan çeşitli sayıda insan var, bir yorgunluk var ve dolayısıyla her halükarda şunu söyleyebilirim; meclis aritmetiğiyse ilk önemil olan, 100’e yakın milletvekili var.
       
ZAYIF BİR ANAMUHALEFET
       Bunlar yarı yarıya olmasa bile yüzde 40, yüzde 60’lık bir dağılacak ve sonuçta meclisin ana muhalefet partisi bir kere şu anda zaten DYP oldu. Herhalde bir müddet DYP anamuhalefet partisi olarak, daha zayıf bir anamuhalefet partisi olarak kalacak.
       Mirgün Cabas: Peki Ruşen, döneceğiz tekrar ama şimdi bir Ankara’ya dönelim, Ömer Tarkan, Ankara stüdyomuzda. Ömer Tarkan, Ankara’da acaba bu kapatma kararı ve sonrasında yaşanabilecek gelişmeler için ne görünüyor? Siz ne öngörüyorsunuz? Gerek kısa vadede gerek orta ve uzun vadede acaba ne beklemek gerekiyor?
       Ömer Tarkan: Şimdi sondan başlayayım isterseniz. Ruşen Bey’in söylediği bir defa ikiye ayrışma zaten en önemli beklenti.
       
YENİLİKÇİLER VE GELENEKÇİLER AYRIMI
       Yani yenilikçiler gelenekçiler meselesi. Ama bunun dışında bir üçüncü kısım zannediyorum bugün Ruşen Bey yine NTV’de bunları söyledi, bir üçüncü kısım olacak ama bu daha ziyade parti olarak ortaya çıkmaktan ziyade ANAP’a, DYP’ye, MHP’ye katılanlar biçiminde çıkacak gibime geliyor.
       Yani öyle görünüyor. Çünkü aslında her ne kadar işte biz bir davanın insanlarıyız filan diye her partideki nisanlar söylese de bu partilerin içerisinde meclisteki diğer partilere yakın olan kimi milletvekilleri var. Dolayısıyla hangisine daha fazla gider, şimdi sayısal olarak belirtmek mümkün değil. Ancak benim kanaatime göre ANAP’a daha fazla bir miktar, daha sonra MHP’ye daha sonra da DYP’ye katılan bazı eski FP’li milletvekillerinin olacağını bekleyebiliriz. Ondan sonra yenilikçiler ve gelenekçiler ayrımı tabiki ortaya çıkacak. Yani aslında biraz da bu kararı işin açıkcası yenilikçiler beklemekteydiler. Yenilikçileri bekleyen bir olay var. O da bir yeni kurulacak bir partiye bir insanın lider adayı olarak adının geçmesiyle artık lider olması veya gölgedeki lider olması, yani Recep Tayyip Erdoğan yasaklı olduğu için belki lider olamayacak, gölgede bir lider olacak.
       
ÇOK BEYAZ BİR SAYFA AÇILMAZ
       Arasında da büyük fark olur. Recep Tayyip Erdoğan da tartışılmaya başlanır. Yani çok beyaz bir sayfa açılmaz. Tayyip Erdoğan üzerinde de birtakım iddialar var. Yani işte bu organizasyonu nasıl yürüyor? Maddi kaynakları nelerdir? Vesaire gibi bu tartışmalar açılır bir yıpranma süreci başlar. Bunu 10 gün önce bu dava Anayasa Mahkemesinde ele alınırken zaten söyledik, kapatma olacağını söyledik, sabah Faik Bey’in programıydı zannediyorum. Kapatma olacağını söyledik. İki yasak beklediğimizi söyledik. Bir yerde bir yanılma payı vardı. Odak mı olacak devam mı olacak konusunda yanıldık. Devam konusuna daha fazla ağırlık verdik. Her iki iddianamede yani ek iddianamede, daha önceki iddianame de göz önüne alınır ama herhalde devamdan kapatılır demiş idim. Ama görülüyor ki kapatma kararı oldu iki yasakla son buldu. Şimdi ben Zafer Hoca’nın biraz önce söylediği bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
       
IRKÇI GÖRÜŞLER TÜRKİYE’DE VARDIR
       Bu bence önemli. Parti kapatmayı övmek bugünün dünyasında en azından batı yarım kürede ve kuzey yarımkürede, güneyle doğu bir kenara bırakılırsa, elbette çok kolay övünülecek bir şey değil. Ancak bakın Zafer Üskül hoca diyor ki; ırkçılık ayrımcılık söz konusu olduğunda diyor, batıda parti kapatma normal karşılanır diyor. Şimdi bizim geleneklerimiz ve bizim siyasal oluşumumuz itibariyle bizde ırkçılık vardır gibi halinde, yani ırkçı görüşler Türkiye’de vardır ama böyle büyük topluluğu etkileyen dalgalar haline gelmez. Bizdeki ayrımcılık, dini temelde olur. Yani dini temelde ciddi bir ayrımcılık yapılır ve çeşitli mezheplere diyelimki İslam dininden olmayanlara veya laisist olanlara yani laik görüşü benimseyip kesinlikle bu türlü davrananlar üzerinde baskılar oluşturulmaya çalışılır.
       
BU SEFER HER ŞEYİ BIRAKACAKTIR
        Yani zaten bireyler üzerine baskılar da böyle oluşur. Dolayısıyla şunu düşünün, yani Anayasa Mahkemesi, ben biraz değişik açıyla anlatmak için bunu söylüyorum, Anayasa Mahkemesi böyle bir karar almasaydı türban meselesine ağırlık verebilir, yani çok objektif kriterlere doğru gitti aslında Anayasa Mahkemesi, odak olma konusunda ve türbanı eksene aldı, bunun üzerinden karar verdi. Bu sefer her şeyi bırakacaktır, Türkiye’nin problemleri belli, ekonomik problemleri belli, kalkınamama sorunları var, üretememe sorunları var. Her seçimde kaç türbanlı girdi kaç türbanlı girmedi meselesine gelecekti. Böyle bir ayrımcılık üzerinde, böyle bir ayrımcılık fay hattı üzerinde siyaset yapılmaya başlanacaktı. Parti kapatmak hoş bir şey değil ama böyle bir saman altından ayrımcılık söz konusu olduğu zaman, bu ayrımcılığı hukukçuların ki Anayasa hukukçuları aslında siyasetin hukukunu yapıyorlar. Bu ayrımcılığı daha yumurta halindeyken, tohum halindeyken bence iyi sonlandırdılar.
       
KAVAKÇI’NIN ŞEYCİSİ FİLAN GİBİ
       Yani herhalde herkese ders olmuştur. Türkiye’nin başka sorunları varken, insanların mutluluk ve refah sorunu varken herhalde türban bir üretim vasıtası değildi. Türkiye’nin sorunlarını çözemeyecekti. Neydi? Bu Merve Kavakçı şeyiyle başlayan hadise çıktı. Nitekim yasaklanan milletvekili de Nazlı Ilıcak oldu. Yani Merve Kavakçı’nın şeycisi filan gibi, onu böyle ortaya çıkaran milletvekiline odaklandı. Dolayısıyla zannediyorum ki Anayasa Mahkemesi burda doğru yaptı ve işin açıkçası Avrupa’da ırkçı faşizm neyse Türkiye’de dinsel faşizm, benim nacizane kanaatimce, odur. İnsanlar üzerinde ciddi baskılar oluşturur ve bunun da sembolü simgesi bir tanesi gamalı haçsa öteki de türban haline gelmektedir.
       
UYGARCA ORDA GİDİP SAVUNMAK LAZIM
       Bakın başörtüyü demiyorum, geleneksel örtülen başörtüyü falan demiyorum. Ama böyle bir simge seçilmiştir. Dolayısıyla az hasarla da atlattı, yani bir taraftan baktığınızda FP’li camia az hasarla da atlattı bu işi. Ama bu sembol üzerinde yürünmesi ve bu ayrımcılık temelinde yürünmesi bence doğru oldu. Yani bu kadar da Anayasa Hukukçularımızı ve bizdeki mevcut kanunları suçlayıp bir kenara atıp ondan sonra bu AİHM tarafından reddedilir vesaire diyemeyiz. Uygarca orda gidip savunmak lazım. Onlar için Almanya’daki dazlaklar, ırkçılar neyse Türkiye için de dinsel faşizm aynı şeydir benim kanaatimce.
       Mirgün Cabas: Belki şöyle özetlemek mümkün, her ülkenin kendine ya da her toplumun kendine özgü hassasiyetleri var. Her düzen, her rejim kendini korumak için birtakım yasal düzenlemelere gidiyor. Peki Türkiye üzerinde bunlar ne olmalı? Hazırlanan Anayasa değişikliği paketi bunu ne ölçüde karşılıyor? Ve parti kapatmalara getirilecek alternatifler acaba yeterli mi? Ne olmalı bunlar...? Az önce Ömer Tarkan, partinin kapatılmasına yol açacak gelişmelerin hukuki olarak yaşandığını ve her ülkenin kendi öznel koşullarından kaynaklanan birtakım savunma ve güvenlik mekanizmaları olduğunu söyledi.
       
BÖYLE KALMALI MI?
        Ve dinsel faşizmin de siyasi faşizm kadar korkulması ve uzak durulması, uzak durulması, önlem alınması gereken bir şey olduğunu söyledi. Ömer Tarkan’ın hemen yanında Ankara’da Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu var. Bu görüşleri ve onun kendi görüşlerini ona sormak istiyorum şimdi. Sayın Kaboğlu siz ne düşünüyorsunuz FP’nin kapatılmasına yol açan gerekçeler ve kapatma kararı hakkında? Ayrıca Anayasa’da yer alan parti kapatmaya ilişkin kriterlerin ne olması gerektiği görüşündesiniz? Böyle kalmalı mı yoksa değişiklik olmalı mı ve nasıl olmalı?
       İbrahim Kaboğlu: FP’nin kapatılması konusuna siyasal açıdan dayatıldı. O nedenle bir ön saptama olarak şunu söyleyebilirim. RP’nin kapatılması FP’nin demokratikleşmesi yönünde bir etki icra etti. Öyle zannediyorum ki Sayın Mehmet Ali Şahin’in konuşmasından ve Anayasa Mahkemesi’nin bu partiyi kapatması belki bu partinin bölünmesi değil birleşmesi yönünde bir etkiye yol açabilecek.
       
LAİKLİK KARŞITI FAALİYETLER
        Bu tabi siyasal bir tahmin. Ama hukuka gelecek olursak, tabi FP’nin kapatılmasının gerekçesini beklememiz gerekiyor. Ama bugün yapılan açıklamadan anlaşıldığına göre Merve Kavakçı olayı FP’nin sonunun başlangıcını oluşturmuş bulunuyor, sonun başlangıcı olarak alınabilir.
       Kavakçı olayı ve diğerleri tabi anti laik faaliyetler olarak değerlendirilebilir, saptanabilir. Fakat esas sorun, acaba bu faaliyetlerin Meclis’e bu şekilde taşınan faaliyetlerin partinin laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline getirmiş midir partiyi? Böyle bir faaliyetlerin odağı haline gelen bir parti olmuş mudur? Zannediyorum sorun burada düğümlenmektedir. Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesini gördüğümüz zaman bunun doyurucu olup olmadığını herhalde o zaman değerlendirebileceğiz. Şimdi burada yine nasıl bir anayasal düzenleme derken hemen ikinci bir saptamada bulunmak istiyorum. Anayasada ve laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olamaz diyor. Ama bu odak olma nedir? İşte bu Anayasaca öngörülmüş değil. Siyasal partiler yasasındaki tanım ise Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için, kriterlerin belirlenmesi, o zaman Anayasa Mahkemesi’nin elinde herhangi bir ölçüt kalmamıştır.
       
ANAYASAL DURUM NASIL OLMALIDIR?
       Bu kararda öyle görünüyor ki Anayasa Mahkemesi takdir yetkisini çok geniş bir biçimde kullanarak FP’de görülen laiklik karşıtı faaliyetleri odak olarak nitelendirmiş ve odak haline gelmiş faaliyetler olarak nitelendirmiştir. Hangi faaliyetleri kullandığını teker teker gerekçeden öğreneceğiz. Fakat buradan bu geniş takdir yetkisi karşısında yine bunun tersinden şunu çıkarabiliriz, laiklik anlamında demek ki takdir yetkisi genişledikçe laikliği, Anayasa Mahkemesi mücadeleci laiklik anlamını vermeye devam ettiğini ortaya koymuştur. Şimdi bu çerçevede Anayasal durum nasıl olmalıdır sorusuna gelirken yine şu saptamayı yapmak gerekiyor; Anayasal değişiklikte parlamento ya da hükümet çevreleri 3’te 2 çoğunlukta karar verilmesini öngörmüşlerdi ve büyük tepki doğmuştu. Oysa bu karar çok yüksek bir çoğunlukta alınmış bir karardır.
        Bunun da altını çizmek gerekir. Yine bu kararda altı çizilmesi gereken husus, karar aşamasında karar sürecinde çok yönlü zorlamalar altında Anayasa Mahkemesi görev yaptı, FP yanlılarından hükümet çevrelerinden ve diğer çevrelerden hatta Anayasa Mahkemesi kendisi de bu konuda hatalara düştü, sürekli açaklamalar yapmak suretiyle.
       
ÇOK AĞIR BİR YAPTIRIM
       Bu bakımdan Anayasa’da nasıl bir reform yapılması gerekir derken, hemen akla gelen şudur; bizim Anayasamızda yaptırım olarak, başlıca yaptırım olarak kapatma öngörülmüştür. Dolayısıyla siyasal partiyi ya kapatacaksınız ya da Anayasaya aykırı kimi faaliyetlerini hoşgöreceksiniz. Şimdi kapatma ise çok ağır bir yaptırım. Bugün FP’nin karşılaştığı yaptırımda olduğu gibi çok ağır bir yaptırım.
       Bu nedenle Avrupa ülkelerinde ara yaptırımlar var. Biz buna farklılaştırılmış yaptırımlar diyoruz. Zannediyorum Anayasal reformda bunun üzerinde durmak lazım. Yoksa hangi faaliyet hatalı, hangisi partinin ayrımcılık yapmış olduğu sonucunu doğurur, hangisi faşizm ya da bir başka düşünce Türkiye bağlamından suç oluşturur, bunların hepsi tartışılabilir özellikle gerekçeden sonra.
       
ANAYASAL DÜZENE AYKIRI OLABİLİR
       Bunları tartışabiliriz. Ama zannediyorum Anayasa’da bunu yaparsak o zaman şunu önlemiş oluruz; Bir: Anayasa Mahkemesi partiyi kapatmadan önce ara yaptırıma gidebilir.
       Ben öyle zannediyorum ki o ara yaptırım söz konusu olsaydı Anayasa Mahkemesi daha çok kapatma kararından önce onu deneycekti. Ne olur ikinci olarak? Şimdi bu tür faaliyetler sonucu parti kapatılma gibi ağır bir yaptırıma uğradığı için Avrupa Mahkemesi şöyle bir sonuca varabilir; bu faaliyetleri Anayasal düzene aykırı olabilir, siyasal partiler yasasını ihlal etmiş olabilir.
       Ama bu faaliyetleri kapatma gibi ağır bir yaptırımla sonuçlanan, yani partiyi, kurumu örgüt olarak tümden ortadan kaldıran bir ceza ile sonuçlanmamalıydı diye orantılılık ilkesinden, ölçülülük ilkesinden hareketle bu kapatma kararını Avrupa normuna aykırı bulabilir. Şimdi burada tabi Türkiye’ye özgü olarak tartışmayı biraz Türkiye’ye özgü hale getirecek olursak, sanki Türkiye hukuk yoluyla demokrasi yolunu deinyor.
       
BUNDAN SONRA YAŞANMAYACAK
       Bu biraz acı oluyor. Ama ben eminim ki, tabi bunu FP’nin kapatılma kararına katıldığım anlamına gelmemeli kuşkusuz.
       Ama şuanda soğukkanlı olarak zannediyorum birtakım gözlemlerde bulunmak gerekir, öyle bir zaman. FP, RP’nin kapatılmasından birtakım dersler çıkardı. Mesela Erbakan’dan kurtuldu. Bana öyle geliyor ki FP’nin kapatılması demokratikleşme yönünde çok daha ileri dersler çıkarılacak. Ve örneğin Merve Kavakçı gibi Türkiye’nin gündemini saptıran, oyalayan ve eminim ki FP’lilerin önemli bir kısmının da tasvip etmediği olaylar bundan sonra yaşanmayacak diye düşünüyorum.
       Mirgün Cabas: Evet, Sayın Kaboğlu teşekkür ederim. Ara kademeler getirilmesi gerektiği görüşü hakim oldu yapılan konuşmalardan, değerlendirmelerden. Şimdi bu değişiklikleri yapacak olan partilerin grup başkanvekillerine bağlanmak istiyorum. Ama öncelikle Ahat Andican, ANAP Genel Başkan Yardımcısı şuanda telefon hattımızda. Sayın Andican iyi akşamlar efendim.
       Ahat Andican: İyi akşamlar.
       Mirgün Cabas: Bir paketin hazır olduğunu biliyoruz. 37 maddelik bir Anayasa değişikliği teklifi bu. Şeyden çıktı ve meclisin gündemine gelmek üzere. Ne zaman geleceği tartışılıyor, orda parti kapatmalara ilişkin de bir düzenleme var. Sizden öncelikle o düzenlemeyi, hakim olduğunuz kadarıyla özetlemenizi daha sonra ANAP olarak buna nasıl yaklaştığınızı anlatmanızı rica edeceğim..
       Ahat Andican: Öncelikle bugün alınan kararın Türk siyasetinde ve siyasal hukuk sistemimizde ciddi etkileri olacağını vurgulamak istiyorum.
       
KAPATMADA SİYAH BEYAZ ANLAYIŞI HAKİM
       Ve bu parti kapatma olayının başlangıcından itibaren parlamentoda parti kapatmaları zorlaştırmayı amaçlayan bir yasal çalışma da var idi. Ve bu partiler arası uzlaşma komisyonu 37 madde üzerinde uzlaştı. Bunlardan birisi de 69’uncu madde. Burada düzenlenmek istenilen şey, malesef bizim siyasal partiler yasamızda ve Anayasamızda. Parti kapatma konusunda bir siyah beyaz anlayışı hakim.
       Yani herhangi bir şekilde savcılık bir partiyle ilgili kapatma davası açtığında bu ya kapatma şeklinde ya da kapatmama şeklinde karar vermek mecburiyetinde bırakıyor Anayasa Mahkemesi’ni. Biraz önce zannediyorum ben her ne kadar televizyon izleyemiyorum ama son cümlelerinden algıladığım kadarıyla ara kademe meselesi gündemdeydi. Zaten Anayasa değişikliğinde de yapılmak istenilen şey bu.
       Bir diğer deyişle, partiyi kapatmadan önce partinin devlet yardımlarını almaması ya da devlet yardımlarından mahrum bırakılması, belli bir süre belli faaliyetleri yapamaması gibi ara kademeler gündeme getiriliyor. Bu yeni düzenlemede de böyle.
       
BİR UZLAŞMA OLMASI LAZIM
       Ve odak olma tanımının yeniden tanımlanması söz konusu, bir diğer önemli konu. FP’nin kapatma davası örneğinde malesef ben bir siyasetçi olarak da iki milletvekilinin veya üç milletvekilinin sözleri bir partinin kapatılmasına gerekçe olamamalı diye düşünüyorum. Nitekim odak olma noktasında da ancak benimsenen ve eylemlerin tekrarı gibi iki önemli koşul getiriliyor.
       Aslında bu daha önce düzenlenmişti ama Anayasa Mahkemesi odak olmanın tanımını ancak biz yaparız, bunu siyasi parti, yani meclis bunu bir kanunla düzenleyemez gibi bir şeyle olayı iptal etmişti. Sanıyorum bu yeni Anayasal düzenlemeler içerisinde bu noktada da bir uzlaşma olması lazım.
       Özetlersek; bir partinin kapatılmasıyla ilgili bir süreçte ara kademelerin konması ve pirtinin eylemleri var ise, eğer yasaya ve Anayasaya aykırı eylemleri varsa onu uyarmadan başlayan, devlet yardımının kesilmesinden tutun belli bir seçime girememe gibi kademe kademe ve daha sonra partinin kapatılması şeklinde bir uygulama gündeme gelecektir. Bir de odak olmanın tanımının gerçekten yeniden yapılması lazım. Yani iki milletvekili veya beş milletvekili farklı bir değerlendirmede bulundu diye bir partinin kapatılmaması lazım. Bunun da Türk siyasi hukuk sistemi açısından önemli bir gelişme olacağını düşünüyorum.
       Mirgün Cabas: Sayın Andican, çok teşekkür ediyorum efendim yayınımıza katıldığınız için.
       Ahat Andican: Ben teşekkür ediyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
       Mirgün Cabas: Teşekkür ederim. Şuana kadar anlatılanlardan Ahat Andican’ın da doğruladığı bir şekilde aslında FP’nin kapatılmayada bileceği sonucu çıkıyor. Zira bir uzlaşma paketi var ve bu da böylesi durumlarda FP’nin kapatılmasının değil belki başka cezalarla karşılaşmasını öngörüyor. Peki MHP acaba bu konuda ne düşünüyor? Partinin Grup Başkanvekili Mehmet Şandır şuanda telefon hattımızda. Efendim iyi akşamlar.
       Mehmet Şandır: İyi yayınlar.
       Mirgün Cabas: Efendim parti kapatmalardan önce başka daha hafif cezaların konulması ve cezalandırılacaksa partilerin başka yollarla cezalandırılması yönünde bir görüş var. Acaba bu uzlaşma paketi bir ay önce örneğin tamamlanmış olsa ve meclis gündemine gelseydi FP kapatılmayabilir miydi? Bu konuda acaba parlamentonun bir sorumluluğu var mı?
       Mehmet Şandır: Gayet tabi. Yani bu dava iki yıldan bu yana devam etmektedir. Gereken hukuki düzenlemeler yapılabilirdi, yetiştirilebilirdi. Evet, bu sonuca ulaşılamayabilinirdi. Ancak siz de biliyorsunuz bunu toplum da biliyor ki Anayasa düzenlemeleri çok geniş ölçekli bir mutabakattan geçmektedir.
       Anayasa değişiklikleri biliyorsunuz 3’te 2 çoğunluk gibi çok yüksek bir çoğunluğu gerektirmektedir. Aranan çoğunluğun dışında parlamento dışında bir mutabakat gerekliliği var Anayasa değişikliklerinde.
       
YETERLİ GÖRÜLEN DELİLLER
       Siyasi parti kapatılması meselesini gerçekten yaşamamalıydık. Bu tüm toplumu ilgilendiren, ülkemizi ilgilendiren, ülkemizin geleceğini ilgilendiren, gelecekle ilgili iddialarını ilgilendiren bir husus maalesef böyle bir sonuçla karşılaşılmıştır. Ancak tabi mevcut hukuğumuzdaki hükümlere göre Anayasa Mahkemesi karar vermiştir.
       O şey olduğuna ve somut kendilerince yeterli görülen delillere dayandığına inanıyorum, buna saygı göstermek gerekir. Ama üzücü olmuştur. Ümit ediyoruz ki parlamentomuz en kısa zamanda parti kapatmasını çok istisna bir duruma getirecektir. Siyasi partiler kanununa göre suç işleyenleri hukuğa aykırı davrananları, kişileri cezalandıracak kurumları cezalandırmayacaktır, ara cezalar verecektir. Parti kapatmayı çok zorlaştıracaktır. Bu inşallah son olacaktır diye düşünüyorum.
       Mirgün Cabas: Sayın Şandır çok teşekkür ederim.
       Mehmet Şandır: Ben teşekkür ederim.
       Mirgün Cabas: DYP Grup Başkanvekili Turhan Güven de telefon hattımızda. Sayın Güven iyi akşamlar.
       Turhan Güven: İyi akşamlar efendim.
       Mirgün Cabas: 23 tane parti kapattı Anayasa Mahkemesi bugüne kadar. 23’üncü Fazilet oldu, Milli Görüş Hareketi’nin de kapanan dördüncü partisiydi bu.
       Az önce Sayın Şandır’la konuşmamızda da o da diyor ki bu olmayabilirdi, başka cezalarla FP karşı karşıya kalabilirdi ama ismini ve grubunu koruyabilirdi. Önümüzdeki dönemde acaba bu Anayasa değişikliklerinin geçmesi ve şekli şemali konusunda DYP ne düşünüyor?
       Turhan Güven: Şimdi efendim aslında burada parlamento yeteri kadar görev içinde olmamıştır diye düşünüyorum ben. Çünkü hatırlanacağı üzere, cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesinde 5 artı 5 formülüyle beraber siyasi partilerinin kapatılması noktasındaki 69’uncu madde de önümüze gelmişti, 86’ncı maddeyle birlikte gelmişti, 3 madde gelmişti.
       
GELİN ŞUNU DEĞİŞTİRİN DEDİ
       İki oylama sonucunda da bu madde değişikliği kabul edilmişti. Ama ne hikmetse o zaman hükümet, daha doğrusu iktidarı oluşturan partiler, bu görüşmeleri geri çektiler ve gitti bu Anayasa Komisyonunda kaldı. Şimdi bu kadar değişiklik yapılmışken ve oylamada da bu madde değişmişlik haline gelmişken ondan sonra neden tekrar gündeme almak mümkün değildir. Hatırlanacağı üzere Anayasa Mahkemesi, 25 aya yakın süre içinde bir kere daha Meclis’te, yani şey deyimiyle, top attı. Dedi ki gelin şunu değiştirin dedi.
       Nitekim üç tane genel başkan imzasıyla yine bu siyasi partilerin kapatılması hususu odak hali yeninden kanun metni haline getirildi ve genel başkanları imzasıyla tekrar Anayasa Komisyonuna geldi.
       Anayasa Komisyonunu Sayın Başkanı, Sayın Tayan, burada bütün komisyonu toplantıya çağırdı. Tam görüşme yapılacaksa bu defa ortaya her ne hikmetse başka şeyler çıktı. Yine görüşülmedi. Yani gecikme aslında yalnız Anayasa Mahkemesi olayında değil, mecliste olmuştur. Çok önceden değişmeliydi ve bir siyasi parti de, adı ne olursa olsun, bu kadar rahatlıkla kapatılması keyfiyeti Türkiye’nin gündeminden artık kalkmalıydı.
       
RP NİÇİN KAPATILDIYSA...
       Çağdaş bir ülkenin gündeminde ne olması lazım gelirse o gündemi biz tartışmalıydık. Bu bakımdan mecliste iktidarı oluşturan partilerin kendi imzaları ve kanun teklifinin arkasında kalmamaları ve hatta oylama sonucunda dahi, 101’inci madde geçmediği için bunun komisyonun tekrar geri çekmesi keyfiyeti ki halen duruyor gündemde, o zaman bunu tartışmak lazım. Yoksa bugün FP’nin, çok enteresandır, gerekçesini tam görmediğimiz için, elimizde sağlam tutarlı okunacak gerekçe olmadığı için üzerinde fazla tartışmak istemiyorum ama şunu söylemek istiyorum; RP niçin kapatıldıysa FP de onun için kapatılmış görünüyor. Ama öbür tarafta da RP’nin devamı olmadığı ifade ediliyorsa ki bu biraz hukuken biraz tutarsız gibi geldi bana. Yani kimse kusura bakmasın ama şimdi bu tarafta RP’nin kapatılması odak haline gelmesi biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi evvela kanuni değişikliği iptal etti.
       
KOLAY KAPATMA İMKANLARI
       Yani odağın tespitini ben yapacağım dedi. Arkadan da şimdi bu tespiti kendisi yapmış olmasına göre RP de bu noktadan kapatıldığına göre öbür taraftan neden devamı değildir gibi bir zihniyet işlenir. Onu anlamak mümkün değildir. Aslında Türkiye artık bunları bırakmalıdır. Türkiye’de siyasi partiler bu kadar kolay kapatma imkanları içinde olmamalıdır. Daha doğrusu demokrasinin gelişmesini arzu ediyorsak Tükiye’de sağlam, tutarlı bir siyasi partiler kanunu, sağlam tutarlı bir Anayasa’daki değişikliği muhtaka yapmamız lazım.
       Mirgün Cabas: Çok teşekkür ediyorum efendim görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için.
       Turhan Güven: Sağolun.
       Mirgün Cabas: Parti temsilcilerinin söylediklerinden anladığımız kadarıyla aslında bu akşam FP’nin kapatılması kararı yerine Anayasa değişikliği gerçekleşmiş olsaydı eğer, verilen para cezasının yüksekliğini ya da yapılan uyarının metnindeki hukuki dayanakları tartışıyor olabilirdik.
       Peki acaba bu durumda kim sorumlu? Anayasa Mahkemesi’nin FP’nin kapatılmasına ilişkin kararı vermesi için tam 26 ay geçmesi gerekti ki savcı değişti bu arada.
        Aynı zamanda Anayasa Mahkemesi Başkanı da değişti. Ve aslında karar için bir hayli uzun bir süre kullandı Anayasa Mahkemesi. Bir tarafta bu gerçek var.
       
BÜTÜN GRUPLARIN ORTAYA ÇIKAN MUTABAKATI
       Diğer tarafta da özellikle parti kapatmalara ilişkin Anayasa değişikliği konusunda sürdürülen çalışmalar var. Bu konuda uykuda geçirilen bir dönem var ve son zamanlarda yapılan yeni bir atak, Başbakan düzeyinde dahi partinin kapatılmaması gerektiği yönünde görüşler, FP’den gelen davayı erteleme başvuruları var. Az önce gördüğümüz gibi bütün grupların ortaya çıkan mutabakatı var.
       Anayasa değişikliği yapılmalı. Peki gözgöre göre mi kapantı FP? Anayasa Mahkemesi’ni mi suçlamak gerekiyor bu kararı aldığı için? Yoksa siyasi partileri mi suçlamak gerekiyor Anayasa Mahkemesi’ne partiyi kapatmayacak düzenlemeleri sağlamadıkları için.? Şeref Malkoç’a döneceğiz, Ankara stüdyomuzda, partinin Trabzon Milletvekili. Sayın Malkoç siz ne düşünüyorsunuz? Acaba parlementonun da bu işte suçu yok mu?
       Şeref Malkoç: Teşekkür ediyorum, iyi yayınlar diliyorum. İzin verirseniz sorunuza geçmeden önce birkaç cümle söylemek istiyorum. Şimdi karar bugün yayınlandı. Tabi Anayasa ve yasa gereği bütün mahkeme kararları, dolayısıyla Anayasa Mahkemesi kararı da kesindir ve uygulanacaktır.
       Bunda kimsenin tereddütü yok. Ama toplumun farklı kesimlerine baktığımızda bu karara karşı herkesin hemen hemen herkesin, başta siyasi partilerin grup başkanvekilleri olmak üzere aydınlarımızın, bilim adamlarımızın hepsinin bu kararın haksızlığı yönünde bir kanaati var.
       Dolayısıyla bu karar toplumda çok tartışılacak. Vicdanlarda çok tartışılacak. Bu karara saygı duyulacak mı duyulmayacak mı? Bunu hep beraber göreceğiz. Efendim cumhuriyet kurulduğunda 1923’ten beri Türkiye’nin üç tane temel meselesi var. Bunlardan bir tanesi devletle din münasebetleri, dinin devletle veya münasebetleri.
       
İKİNCİSİ EKONOMİK SIKINTILAR
       Üçüncüsü Doğu ve Güneydoğu Anadolu sorunu veya başka bir yönüyle de Kürt sorunu olarak nitelendirilebilir. Şimdi cumhuriyet 1923’te kuruldu. Aradan 70 küsür yıl geçti, 80 yıl geçti. Bakıyorsun 2001 yılında yine aynı sorunları tartışıyoruz. Münasebetleri, eksiydi artıydı, laiklik hala 80 yılda bir laikliğin tanımını yapamadık, oturtamadık. Herkesin ortaklaşa kabullenebileceği bir laiklik tanımı bile yapamadık. Ekonomide ise bugün yapı itibariyle 1923’lerin çok gerisindeydik.
       Yeni kurulan genç cumhuriyetin bile çok gerisine düştük şuanda. Ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu meselesinde terör sorunu belli noktada sonuçlandı ama bundan sonrası nasıl olacak, hala bu konuda bir çözüm yok. Dolayısıyla Türkiye’de sisayetçilerin, bilim adamlarının, iş adamlarının ve bütün toplumun kesimlerinin artık kavgayı, tartışmayı, birbirlerine hücumu bırakıp samimi diyaloglara girmesi gerekir.
        Türkiye’nin temel sorunları belli. Birbirini karalayacak, parti kapatacak, insan siyasetçi yasaklayacak yerde ciddi manada bu bahsettiğim üç sorunu eğer tartışamazsak biz 20 yıl geçse 50 yıl da geçse yine öyle zannediyorum ki mesafe alamayacağız.
       
OYLANDI VE KABUL EDİLDİ
       Hem kendi halkımıza haksızlık yapmış olacağız hem böyle haksız mahkeme kararlarına muhatab olacağız hem de uluslararası camiada sıkıntıyla karşılaşacağız.
       Efendim şimdi sorunuza gelmek istiyorum. Şimdi bakın TBMM’de Anayasa değişikliği için teşebbüste bulundu, FP aleyhine dava açıdıktan sonra oldu bunlar. Bir tanesi 69’uncu maddenin değiştirilmesi TBMM komisyonlarından geçti, genel kurulunda oylandı ve kabul edildi.
       Ama ona bağlı olarak cumhurbaşkanlığının süresiyle ilgili madde değişikliği kabul edilmediği için geri çekildi. Ardından ikinci defa TBMM’ye 69’uncu madde, yani FP’yi alakadar eden Anayasa değişikliği geldi, komisyonlardan geçti, genel kurula indi, Anayasa Mahkemesi Başkanı heyetle birlikte Başbakanı ziyaret etti. Ve hukuk tarihinde, siyasi tarihte görülmeyecek bir şekilde, hep siyasetin yargıya müdahalesinden bahsedilir ya Anayasa Mahkemesi de bu sefer mecliste yasamaya müdahale etti.
       O Anayasa değişikliği de öyle kaldı. Bütün bunlar olurken yani bir manada hem iktidarda bulunan siyasi partiler bunu ağırdan alırken Anayasa Mahkemesi de değişmemesi için tavır koydu. Olmayacak olan bir şeyi yaptı.
       
EVREN ANAYASA MAHKEMESİ’NE MÜRACAAT ETTİ
        Bu yetmiyormuş gibi TBMM’nin ve odağın tanımındaki çıkardığı kanunları Anayasa Mahkemesi iptal ediyor.
       1987 yılında siyasi partiler kanununa girmiş olan odak tanımı vardı ve bununla ilgili prosedür vardı. Anayasa Mahkemesi o dönemde Sayın Kenan Evren’in cumhurbaşkanı olduğu dönemde bu kanunun iptali için Sayın Kenan Evren Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etti. Anayasa Mahkemesi oy birliğiyle bunun Anayasaya uygun olduğuna karar verdi. Ama aradan 9 yıl geçti. RP davası görüşülürken Anayasa Mahkemesi kendi kendien dava açtı, kendi kendine yargılama yaptı ve RP’nin toplumun haberi olmadan bu maddeyi iptal ettim dedi.
       Bunun üzerine Fazilet davasında yasama organı, TBMM bütün partilerin mutabakatıyla odağı tanımladı. 2820 sayılı siyasi partiler kanununa koydu... Anayasa Mahkemesi, Fazilet davasını görüşürken aynı şeyi yaptı. Yani odağı tanımlayan hükmü iptal etti. Şimdi meclis Anayasa değiştirmek istiyor, Anayasa Mahkemesi Başkan ve üyeleri Başbakan’ı ziyaret edip bunu yapamazsınız diyor.
       Meclis kanun yapıyor, Anayasa Mahkemesi bunu iptal ediyor. Şimdi böyle bir çıkmaz durum var Türkiye’de. Bunun düzelmesi gerekir. Bir şey daha var. Şimdi Türkiye’nin altına imza koyduğu uluslararası anlaşmalar Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince TBMM’de usülüne uygun onaylanınca milli hukukun bir parçası olur, ulusal hukukun bir parçası olur. Şimdi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin altına Türkiye imza koymuş, milli hukukun bir parçası olmuş bu. Ve 1990 yılında da AİHM’nin yargı yetkisini kabul etmiş.
       
BİZ İKİNCİ BİR GEREKÇE İLERİYE SÜRDÜK
       Burda Anayasa Mahkemesi hem TBMM’nin yaptığı kanunları iptal ederek illa partiyi kapatacağım diyor hem de bütün dünyada bütün ülkelerde Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı şeyler şudur; yasalarda veya Anayasada var olan metinleri yorumlarken daha özgürlükçü bir yorum yapar.
       Burda aksine Anayasa Mahkemesi, Anayasaya aykırı, uluslararası aykırı bir tutum içerisine girerek illa ben partiyi kapatacağım diyor. Niçin bu kadar iddialı konuşuyorum? Bütün kamuoyu biliyor. Çarşamba günü Anayasa Mahkemesi’ne sabah saat 9’da dilekçe getirip verdim ben. Söylediğim şey şu, bütün dilekçemize ekledik, dedik bakın; Türkiye cumhuriyeti parlamentosunda yasama organında bulunan beş parti 69’uncu maddeyi değiştirmek için iradesini ortaya koydu. FP davası da 2.5 yıldan beri devam ediyor. Önümüzdeki hafta bu Anayasa matni değişecek, Anayasa Mahkemesi 20 gün daha bekleyebilir bunu. Efendim hukuki gerekçisi yok dendi. Ama açık olan bir şey var, Anayasa’da da 2820 sayılı siyasi partiler kanununda, Anayasa Mahkemesi’nin yargılama usulü hakkındaki kanunda da var.
       Siyasi partilerin davalarını görürken Anayasa Mahkemesi Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nu tatbik eder.
       
REFAH’IN DEVAMI NİTELİĞİNDEDİR
       Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda da bekletici mesele düzenlenmiş. Bunu yapmadı, yani Meclis’teki partilerin iradesi ortaya çıkmışken bunu yapmadı. Biz ikinci bir gerekçe ileriye sürdük. FP aleyhine açılan davadaki önemli unsurlardan bir tanesi de, iddialardan bir tanesi de Refah’ın devamı niteliğindedir deniyor.
       Peki Refah davasının sonuçlanacağına dair iki hafta içerisinde sonuçlanacağına dair mahkemeden resmi belge getirdik Anayasa Mahkemesi’ne. Anayasa Mahkemesi, hayır, ben bunları dinlemiyorum dedi. 2.5 yıldan beri bu dava devam ediyor, 20 gün daha uzatılsa ne mahkemenin kaybı olur, ne parlamentonun ne de milletin kaybı olur. Bunları malesef Anayasa Mahkemesi’ne basılı olarak bazı çevreler nitelendirdi. Şimdi bakın, çok ilginç, tabi grup başkanvekillerine ve biraz önce konuşan siyasi partilerin siyasi mensuplarına ben açıkça teşekkür etmek istiyorum, çok açık yüreklilikle söylüyorlar. Ama bu ifadeler biraz şuna benziyor; “ya rahmetli çok iyiydi falan”...
       Biz bütün partilere, FP’nin dışındaki bütün partilere gelin şu Anayasa değişikliğini bir an önce yapalım diyoruz, buna da yanaşmadılar. Meclis, 1 ayda 15 tane IMF’in telkin ettiği yasayı çıkardı. Gece gündüz çalışıp çıkardı.
       
MERVE OLAYINA ODAKLANIYOR
       Anayasa değişikliğini yapamaz mıydık? O açıdan hem teşekkür ediyorum hem de diyorum ki kusura bakmasınlar ama timsahın gözyaşlarına benziyor söyledikleri.
       Öyle zannediyorum ki partisi kapatılmış bir milletvekilinin bu sözlerinden de anlınmazlar. Şimdiden sonra bu meseleyi daha ciddi tutarlar. Efendim mahkeme kararı anlaşıldığı kadarıyla gerekçeli karar yayınlanmadı ama yasaklanan arkadaşlardan hareketle bakıyorum, Merve olayına odaklanıyor. Şimdi Sayın Merve Kavakçı ne yaptı da odak durumuna düştü? Tabi gerekçeli karar yayınlanmadı, sadece kamuoyuna yansıdığı kadarıyla söylüyorum. TBMM’ye başörtüsüyle girdi. Peki TBMM’ye başörtüsüyle girmenin hukuki durumu nedir? Bunun en açık düzenlemesi iç tüzükte vardır, TBMM iç tüzüğünde. Bakıyorsun iç tüzükte bunu yasaklayan bir hüküm yok.
        Anayasa’da yasaklayan bir hüküm yok. Ben sadece hukuki meseleyi söylüyorum. Yani Anayasa Mahkemesi keşke keşke, şimdiden sonra rahat ve bu kadar eleştirilecek, tartışılacak bir karar vermeseydi. Çünkü netice itibariyle Anayasa Mahkemesi de Türkiye’nin bir kurumu, Anayasal bir kurum. Bu kadar tartışılır, yıpratılırsa bundan hepimiz üzüntü duyarız. Ama önce buna Anayasa Mahkemesi Sayın Başkanı’nın riayet etmesi, üyelerinin riayet etmesi gerekir.
       Yargıtay Cumhuriyet Savcısı iddianameyi veriyor, habis uğur diye nitelendiriyor FP’yi. Bu olacak şey değil. Basın toplantısıyla iddianameyi söylüyor. Ben Çarşamba günü sabahleyin Anayasa Mahkemesi’ne dilekçe getiriyorum.
       
ÇOK İLGİNÇ, ÇOK ENTERESAN
       Anayasa Mahkemesi Başkanı, dilekçede ne olduğunu daha bilmiyor. Kapıdan girerken basın mensuplarına diyor ki; biz bunu reddedeceğiz. Bu bir defa hakimin hukuki statüsüne aykırı bir olay. İşte bütün bunlar Türkiye’de kurumların yıpranmasına sebep oluyor.
       Son bir şeyi daha izah etmek istiyorum, çok ilginç, çok enteresan... Nedense Türkiye’de bu ilkler hep bize denk geliyor. Bakın Anayasa Mahkemesi bugün açıkladığı kısa kararının beşinci maddesinde kararın açıklandığı tarihten itibaren FP tüzel kişiliği sona erer diyor. Bu bir hukuk cinayetidir. Anayasaya aykırıdır, onun için böyle söylüyorum. Şimdi biz daha önceki 21 tane şey var, Anayasa Mahkemesi’nin kapattığı partinin 40 tane kapattığı partinin Anayasa Mahkemesi kararı var.
       Bakıyoruz kararın açıklandığı tarihten itibaren değil gerekçeli kararın resmi gazeteden yayınlandığı tarihten itibaren hüküm ifade eder deniyor. Peki Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 153’üncü maddesinin açık hükmüne rağmen nasıl böyle bir yanlışı yapar. Bakan şuanda tartıştığımız konu FP konusu. Yani benim kapatılan partimin konusu. O açıdan iki dikikanızı daha rica ediyorum.
       Mirgün Cabas: Efendim tüm süremiz bu kadar. Bu partinin kapatılmasına ne zaman başlanacağına ilişkin soruyu Sayın Zafer Üskül’e sorarar aslında programı toparlamak istiyorum. Çok kısa sürede toparlarsanız çok sevinirim.
       Şeref Malkoç: Şimdi bakın, Anayasanın, yargılama usulü kanununun 54’üncü maddesi ve Anayasa’nın 153’üncü maddesi açık, resmi gazetede yayınlanmadan Anayasa Mahkemesi kısa kararını meclis başkanlığına gönderiyor. Bu olacak şey değil. Benim Türkiye’nin 81 ilinde teşkilatım var.
       Türkiye’nin bin ilçesinde teşkilatım var, 3 bin beldesinde teşkilatım var. Bu bakkal dükkanı değil ki kapattım demekle kapatılsın. Bunların mali durumları var, bunların hukuki durumları var. Nasıl yapacağız biz bunu? İleride yeni hukuki sıkıntılara, yeni tartışmalara zemin açacaktır. Ve öyle zannediyorum ki bu karar Türkiye’ye güç katmayacak aksine Türkiye’deki hukuki durumu zayıflatacaktır. Keşke Anayasa Mahkemesi böyle yanlış bir karar almasaydı. Keşke bu karar Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelere daha uygun olsaydı diyorum.
       Mirgün Cabas: Sayın Malkoç, çok teşekkür ederim efendim yaptığınız değerlendirmeler için. Sağolun... Hocam bir noktaya dikkat çekti Şeref Malkoç, gerekçeli kararın yayınlanması beklenmeden partinin hemen kapatılmasına karar verdi Anayasa Mahkemesi. Bu Anayasaya ne kadar uyuyor, sözünü ettiği gibi Sayın Malkoç’un bir aykırılık var mı?
       Zafer Üskül: Anayasa Mahkemesi’nin bütün kararlarının açıklanmasında ciddi bir sıkıntı var, sorun var. Gerçekten de bir kere mahkeme kararları gerekçesiz yazılamaz, bu genel. Bütün mahkemelerin kararları gerekçeli olmak zorunda. Bu şu demektir; gerekçesi henüz yazılmamışsa ortada bir mahkeme kararı yoktur. Yani sonuç doğuran uygulanabilir bir mahkeme kararı yoktur.
        Anayasa Mahkemesiyle ilgili olarak da Anayasa Mahkemesi kararları gerekçeli olur diye ayrıca 153’üncü maddede hakikaten belirtiliyor. Ama bizde Anayasa Mahkemesi kararını verdiğinde bir süreden beri onu açıklıyor.
       
BEN DE BAYA ŞAŞIRDIM
       Gerekçesini yazmadan bildiriyor, kamuoyu biliyor. Eğer söz konusu olan karar bir kanun iptaliyle ilgilisye örneğin, biz artık Anayasaya aykırı olduğunu bildiğimiz bir kanunun uygulanmasına razı oluyoruz. Bu da Anayasa’ya aykırı.
       Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi’nden beklenen şuydu, bence bu konuda, siyasi parti kapatma konusunda; kararı verir, gerekçesini yazar ve ondan sonra açıklar ve aynı anda da resmi gazeteye gönderir, karar yayınlanır. Bana göre de 153’üncü maddeye de Anayasa’nın 141’inci maddesine de aykırılık burda gerçekten söz konusu, açıkçası ben de baya şaşırdım..
       Mirgün Cabas: Peki kararın uygulanma biçiminde de tartışmalı bir taraf olduğunu söylüyorsunuz, belki bu tartışılacak.
       Zafer Üskül: Evet, yalnız bu FP’nin kapatılması konusu ve Anayasa’nın değiştirilmemesi bu arada, o konuda bir iki şey söylemek istiyorum. Bir kere mecliste beş tane siyasi parti var. 4’ü diyor ki; “çok yazık olmuş diyor hakikaten, keşke Anayasa değiştirilseydi. Değiştirilebilirdi. Bunu yapmadık, vah vah”.. Bunu söylemek marifet değildir.
       FP de yani Merve Kavakçı’yı türbanıyla meclise soktuğunda böyle bir tepkiyle karşılaşabileceğini hiç düşünmedi mi? Düşünmüyor muydu? Onu aday gösteren Erbakan eleştirilmedi mi vaktiyle? Ruşen Çakır yazmadı mı? Ya da benzeri başka bazı gelişmeler olduğunda FP’liler ya da yenilikçiler acaba gerçekten de çok mu mutsuzlar bu karardan? Bu soruların da sorulması lazım. Belki 5’i birden bu yaramaz çocuğun kapatılmasından şu veya bu biçimde ciddi olarak sorumludurlar.
       Mirgün Cabas: Peki efendim çok teşekkür ediyorum. FP’nin kapatılması kararının ardından ortaya çıkan durumu kararın hukuki analizini yapmaya çalıştık. Ve bundan sonra önümüzdeki gnülerde nelerle karşılaşacağız, bunu hızlı bir şekilde değerlendirmek istedik, bunun için konuklarımız geldiler. Sağolsunlar... Hoşçakalın.....
       
    TOP5 Ergenekon’da 16 kişi daha gözaltında  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları