|
![]()
![]() | ![]() ![]() | ![]() | ![]() | |||||||
|
20 Ocak 2004 Hem de ellerime tapma duygusu ile kendimi dolu hissediyorum, gizemli mavi damarlarla örülü o kemik yelpazeye, şaşılası becerilerine, herşeyi yapabilir görünmelerine -yavaşça yumulmalarına, ya da tek yumrukta bir şeyi ezmeye hazır olmalarına (Virginia Woolf) |
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
|
EL Abidin Dino Bu yapıt ilk olarak Abidin Dinonun 2-31 Mayıs 1984 günlerinde Ankara Galeri Nevde açılan sergisinden derlenerek édition de luxe olarak yayımlandı. Galeri Nev tarafından gerçekleştirilen bu ilk baskı, sanatçının 41i özgün boyutlarında olmak üzere 61 desenini içermekteydi. Yapıt, Ali Gültekin tarafından Schoeller kağıda serigrafi tekniği ile basılmış ve bu ilk baskı 100 nüsha ile sınırlandırılmıştı. Her bir nüsha sanatçıya ait mühürle mühürlenmiş, 001-010 arası 10 nüsha Abidin Dinoya 011-015 arası 5 nüsha Galeri Nev koleksiyonuna ayrılmıştı. Maketi Ali Artun ve Haldun Dostoğlu tarafından hazırlanmış olan El , Selçuk Demirel ve Şule Malhan ın katkılarıyla gerçekleştirildi. ..... Abidin Dino, resimli kitabının girişini Virginia Woolfun Dalgalar (1929) adlı yapıntıdan alıntıladığı sözlerle açıyor : Hem de ellerime tapma duygusu ile kendimi dolu hissediyorum, gizemli mavi damarlarla örülü o kemik yelpazeye, şaşılası becerilerine, herşeyi yapabilir görünmelerine -yavaşça yumulmalarına, ya da tek yumrukta bir şeyi ezmeye hazır olmalarına Sonra Belki ölüme meydan okuma anlamına, mağara duvarlarından tutun, Türkmen oymaklarının düğün bayraklarına, kimi bozkır kerpiç evlerinin böğrüne kadar avuçlar, kemik yelpazeler, eller, el damgaları vurulmadı mı? diye sorarak yapıyor girizgahını Abidin Dino. Sanatçı 1925- 1928 yılları arasında başlamış el desenleri yapmaya... Dışarıda kış kıyamet, kar fırtınası tipi günden geceye savrulurken, Dino da peşpeşe ellerin resimlerini çizmiş. Sonra, parmaklara geçmiş ellerden ve kendi deyişiyle bu parmak istiflerini, D Grubunun ikinci ya da üçüncü sergisinde duvarlara asmış... İlk zamanlarda başını döndüren ellerin yerini parmakların almasına sevindiği gibi, Arifin acaip bir bitkiye bakar gibi de olsa, resimlerine ilgi göstermesi ona yetmiş. Hatta Nuri Hocanın ellerinde çoğalan hat istiflerinden esinlendiği bu parmak istiflerinden başkaları da hoşlanmaya başlamış. 1960lı yıllarda Nazım Hikmet, eski sergi ve resimlerini hatırlamış ve Abidin Dinoya parmaklarımın ağırlığı yok / parmaklarım ellerimle ayaklarımdan kopup havalanacaklar / salına salına dönecekler başımın üstünden demiş Dino ile sohbet ederken. Resimli bir kitap yazması söz konusu olunca sen el resimleri yaparsın Abidin bizim ırgatların demircilerin ellerini diyen Nazım ile birlikte yer çekimini omuzlarında fazlasıyla taşıyanlardan söz etmişler. Stendhalın romancı için yol üstünde bir ayna benzetmesi gibi, Dino da devrim için kaldırılan elleri geçirmiş aynasının içinden. Kuşkusuz bu kitap her birine yer vermiyor bu desenlerin. Seçilmiş ellerin arasında dolaşsa da ruhları ... Abidin Dino kimdir? 23 Mart 1913te İstanbulda doğan Abidin Dino, ailesiyle birlikte bir süre İsviçre ve Fransada yaşadıktan sonra 1925de yurda dönmüş... İlk resimlerini 18 yaşında, yapan Abidin aynı yıllarda Hikmetin Sesini Kaybeden Şehir adlı şiir kitabının da resimlerini yapmış. Yaşamının her evresine temas eden Galeri Nev yöneticisi Ali Artun bu temas yüzeylerini, Dinonun yaptığı pek çok eser ve sergi bağlamında anlatmış. Norgunk Yayıncılık Editör: Ali Artun Metinler: Abidin Dino, Ali Artun Tür: Resimli kitap | ||||||||
|
PERDE ARASI Virginia Woolf İletişim Yayınları, Dünya Edebiyatının önemli ustalarından Virginia Woolfun klasiklerini yayımlamaya devam ediyor. Şimdi de Virginia Woolfun toplu eserlerinden Perde Arasını (Between The Acts) okurlarına sunmakta. Virginia Woolf önce Önümüzdeki Savaş, sonra Pointz Konağı, en sonunda da Perde Arası başlıklarını alan bu romanı 1934te tasarlamaya başlamış; 1941de tamamlamış. Nedir Perde Arası? Seyirlik bir oyunu izleyen kapalı bir çevrede yaşayan taşralı seyircilerin perde arasında kendi acıklı/gülünç yaşamlarını sürdürmeleri mi? Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarının arasındaki süre mi? Yoksa birbirlerine nefret ve sevgi bağlarıyla kenetlenmiş Giles Oliverların bir ikindi boyu kendilerine tanıdıkları mola mı? galiba üçü de. Virginia Woolf, son romanında bütün dünyadaki edebiyatseverlere sesleniyor: Toplumsal yaşamın baskılarıyla bireysel yaşamın acılarına katlanabilenlere. Virginia Woolf, 1882de Londrada doğdu. Roman türüne yaptığı özgün katkılarla edebiyat tarihine adını yazdırdı. Aynı zamanda döneminin en önemli eleştirmenlerinden biri olarak kabul edilir. 1925te yayımlanan Mrs. Dalloway (İletişim Yayınları, 1999) ünlü yazarın adıyla birlikte anılacak bilinç akışı tekniğinin en başarılı örneğidir. Virginia Woolf, 28 Mart 1941de içine düştüğü ruhsal bir bunalım sonrasında evlerinin yakınlarındaki bir nehre atlayarak intihar etti. İletişim Yayınları yazarın 20. yüzyılın en iyi romanları arasında yer alan Mrs. Dalloway, Deniz Feneri, Orlando, Jacobun Odası, Dalgalar, Flush, Perde Arası ve Kendine Ait Bir Oda adlı kitaplarını Toplu Eserleri başlığı altında yayımlıyor. İletişim Yayınları, 175 sf. Çeviren: Tomris Uyar Dizi: Çağdaş Dünya Edebiyatı-189 | ||||||||
|
FELSEFENİN TESELLİSİ Alain de Botton Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir adlı kitabın yazarından keyifli, teselli edici bir yapıt. Alain de Botton, Felsefenin Tesellisinde günlük yaşamın bize en çok acı veren sorunları için rahatlıkla felsefeye başvurabileceğimizi kanıtlıyor. Alain de Botton, bütün zamanların en büyük düşünürlerini seçip, bu dâhilerin yazdıkları arasında günlük yaşama ilişkin bilgece yaklaşımları bir araya getiriyor. Felsefe ile edebiyat aynı potada erirken ortaya şaşırtıcı derecede esprili, ama aynı zamanda rahatlatıcı bir yapıt çıkıyor. Kitabı altı bölüme ayıran yazar, her bölümde bir filozofun yaşamından ve yazdıklarından yola çıkarak ayrı bir sorunu ele alıyor. Toplum tarafından kabul görmemenin tesellisini Sokrateste, yeterince paraya sahip olmamanın tesellisini Epikurosta, düşkırıklığı yaşamanın tesellisini Senecada, kendini yetersiz hissetmenin tesellisini Montaignede, kırık bir kalbin tesellisini ise Schopenhauerda buluyor. Başkalarının yaşantısını kıskanarak acı çekenlere Nietzscheyi öneriyor. Her satırı zekice söylenmiş sözlerle dolu bu kitap, hem gündelik yaşamımızda kendimizi daha iyi hissetmemizi, hem de bilgelik üzerine yeniden düşünmemizi sağlıyor Sel Yayıncılık, 309 sf. Çeviren: Banu Tellioğlu Altuğ Tür: Felsefe | ||||||||
|
KRİZANTEME ADANMIŞ Hakan Ergül Hakan Ergül, 2003 Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü sahibi bir öykücü. Yazar, Krizanteme Adanmış adlı ilk kitabıyla okur karşısına çıkıyor. Kitapta Ergülün 10 öyküsü yer alıyor. Hakan Ergül az rastlanır bir dil ustalığıyla kaleme aldığı öykülerinde mistik bir evren sunuyor okurlarına. Bu, aslında çağdaş insanın içinde bulunduğu ruh durumuna uygun bir evrendir. Sokakların gerçekliği eksik bir gerçekliktir, sokak, ev, otel, park, buralarda bulunan insanla tamamlanır ve onun zihni bütün bu görüntülerden kendine yeni bir mekan yaratır. Bugüne dek ezbere bildiği manifestonun kime ait olduğunu idam sehpasına taşınırken unutan bir tutsak gibiydim... ya da çevresindeki dilsiz kalabalığı gördüğünde, ödeyeceği diyetin bir toplumu havaya uçurmaktan değil, düpedüz yalnızlığından kaynaklandığını anlayan bir hain gibi... ya da bu sessizlik içerisinde tutsağı ve haini anlamaktan korkup, marşın sesini daha da yükselterek içindeki düşmanı göreve çağıran, halkını yüreklendirdikçe coşan ödlek bir diktatör gibi... İlmeği kendi boynuna kendi elleriyle geçiren sürüngen bir cellat gibi değil yalnızca, kendi bitişini kendi elleriyle ölesiye alkışlayan ve aynı gece yastığıyla asla barışamayacak olan intikam yorgunu bir halk gibi... ya da tarihin insana öğretmediklerini bilen, ama tekmesiyle tutsağa yol vermekten de çekinmeyen bin yaşında bir tarihçi gibi. İnanmayan, ama yerine getiren herkes gibiydim. Kendi cezamın efendisi gibi. Ergülün mekanları, günümüz insanının yarattığı metaforları, çağdaş mitleri barındırır içinde ve bu mekanlar biraz da yazarın yaşadığı Japonyadan izler taşır. Birbirinin içine açılan sayısız kapıdan geçip kendi içinin labirentlerinde kaybolmak isteyenler için bu öyküler. Krizanteme Adanmış, etkileyici atmosferi, şiirsel diliyle son yılların iyi öykücülerinden biriyle buluşturuyor okuru. Hakan Ergül, 1972 yılında Kayseride doğdu. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümünde lisans, Sosyal Bilimler Enstitüsünde yüksek lisans diploması aldı. 2000 yılından beri Japonyada Tohoku Üniversitesinde Çok Kültürlü Toplumlar Bölümünde başladığı doktora çalışmasını sürdürmektedir. Televizyonda Haberin Magazinelleşmesi başlıklı yayımlanmış bir kitabı vardır. Can Yayınları, 138 sf. Dizi: Türk Yazarları Tür: Öykü(ler) | ||||||||
|
CADDEYE UZAK ÖYKÜLER A. Kadir Konuksever Caddeye Uzak Öyküler, çatışmaların gürültüsünde seslerini duyuramayanların öyküsü... Savaşın skor tahtalarına yansıyan sonuçlarından daha önemlisi, orada devam eden hayat içindeki, savaştan once var olmuş ve sonra da varolacak olan insanların öyküleridir, düşüncesinden yola çıkan Kadir Konuksever, iyi tanıdığı toprakların iyi tanıdığı insanlarını yazıyor. Kendi tercihleri olmayan ama içinde olmaya zorlandıkları bir savaşın mağduru insanların, kimi zaman ağlanacak hallerine güldüren hikayeleri, Güneydoğuyu bilmediğimiz, bize gerçekten uzak olan yönleriyle anlatıyor. Topraklarında yıllardır süregelen savaşın,hayatlarına tanıklık ettiği mağdurlarının portrelerini çizen Konuksever, Diyarbakır doğumlu. Liseden mezun olur olmaz gazeteciliğe başlayan yazar, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinin yanısıra, Irak, İran ve Suriyede çeşitli Türk ve yabancı medya kuruluşlarında muhabir olarak çalıştı. Halen gazetecilik yapan, radyo ve televizyonla da bağını koparmamış olan Konuksever, anılarını ve kurgusal öykülerini harmanlayarak ortaya hem eğlenceli hem de can acıtan bir Güneydoğu portresi çıkartıyor. Güneydoğunun savaşın perdesiyle örtülen yüzü, bu kez söz konusu coğrafyayı iyi tanıyan genç bir gazetecinin edebi kaleminden yansıyor. Agora Kitaplığı, 142 sf. Dizi: Türkçe Edebiyat-2 Tür: Öykü(ler) | ||||||||
|
KUYU Mehmet Kâzım beni öldüreni seviyorum ki budur aşk usuldan yükleniyorum celladımı anlamadığı oğluydum Tanrının suskunluk gömleği sırtımda yalnızlığını yürüdüm hep bir çarmıhın Mehmet Kâzım, kitabını, ilk iki bölümü birer uzun şiirden oluşmakta olan dört bölüme ayırmış: Crisis ya da Öncesinde Kuyunun, Tekvin ya da Yolunda Kuyunun, Sular Karanlık ya da İçinde Kuyunun, Kuyuya Zeyl: Gece Alıştırmaları. Everest Yayınları, 79 sf. Dizi: Şiir-22 Tür: Şiir | ||||||||
|
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM Kahraman Tazeoğlu Şiirlerinde hüznü, ağırlaştırmadan sunan Kahraman Tazeoğlu, genelde terkediş (terkediliş) ve intihar temaları üzerinde yoğunlaşıyor. Kitabın 3. baskısına, yeniler adlı bir bölüm eklenmiş ve şairin son dönem şiirleri konulmuş. Bu şiirler arasında Âraz özellikle dikkat çekmekte. Seni İçimden Terk Ediyorum aşkın, modern yaşam içinde değişen perspektiflerini en hüzünlü yerlerinden yakalayıp, umutsuzluk aşılamadan, reel bir bakış açısıyla, aşk = hüzün denklemiyle sunuyor okuyucuya ... Kitaba adını veren şiirden bir bölüm... binmediğim hiçbir otobüs beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde gittikçe azalıyor hayat neyi erken yaşadıysam hep ona geç kalıyorum sana göçüyorum her sonbahar yolların çıkmıyor aşkıma unuttuğun yağmurların adı saklımda seni içimden terk ediyorum susmaktan yoruldum kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri efkar demliyorum gözlerimde yaşlarımı yanağıma varmadan öldürüyorum tam sancağımdan yaralıyorum kendimi alnını yüreğime dayadığın güne bakıp seni içimden terk ediyorum ne unutacak kadar nefret ettin ne hatırlayacak kadar sevdin yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum beni hep bulmamak için aradın yanılgımdın yandığımdın yangındın ................. ........... ne tuhaf değil mi içimi acıtan da sendin acımı dindirecek olan da ya öldür beni dedim ya da git benden içi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim aldırmadın aldırmalarıma bir gecede yakıp yârini şafaklara sattın ihanetini külüme basanlar bile utandı yaptığından işte soluk bir ömrün son nefesi benden, seni içimden terk ediyorum Kahraman Tazeoğlunun Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi ve Mavi Ada Mektupları adlı iki kitabı daha bulunmaktadır. Nehir Yayınları, 144 sf. Dizi: Edebiyat Tür: Şiir | ||||||||
|
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KADIN VE CİNSELLİK Derleyen: Pınar İlkkaracan Bu derleme son yıllarda artan, Müslüman toplumlarda kadın ve cinsellik konusunda artan çalışmaları bir araya toplarken (12 çalışma), bu konuda ki önyargıları kırmaya çalışarak, aslında Müslüman toplumlarda tek bir kadın ve tek bir cinsellik tipinin olmadığını anlatıyor. Konuyu milliyetçilik, köktendincilik, cinsel politika gibi konularla ilişkili olarak inceleyen bu derleme, konuya ilgi duyan herkes için bir kaynak kitap olma özelliği taşıyor. Müslüman toplumlarda cinsellik konusunda son yıllarda önemli çalışmalar yapıldı, ama bunları bir araya getiren bir derleme bugüne kadar yayınlanmamıştı. Türkiye, Filistin, Pakistan, Fas, Nijerya gibi farklı ülkelerden araştırmacıların makalelerinin yer aldığı Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik, bu alandaki boşluğu dolduruyor. Kitapta cinsellik toplumsal bağlamına oturtularak olanca karmaşıklığı içinde farklı cepheleriyle inceleniyor: Cinselliğe ilişkin kültürel kurgular, cinsel politika, milliyetçilik ve köktendincilik gibi akımların cinselliğe yaklaşımları, modernleşmenin ve modern devletlerin oynadığı rol, tıp, hukuk, ataerkil düzen, baskı, şiddet, tecavüz, namus, bekaret, evlilik, haz... Yazarlar, İslamı tek bir öze indirgeyen kolaycı yaklaşımlardan titizlikle kaçınarak Müslüman toplumlarda çarpıcı bir çeşitlilik olduğunu gösteriyor, farklı toplumların ve tarihsel dönemlerin kendine özgü niteliklerini vurguluyorlar. Ayrıca gerek Müslüman toplumların kendi aralarında gerekse başka toplumlarla, özellikle Batı dünyasıyla yapılan karşılaştırmalar da analizlerin önemli bir parçasını oluşturuyor. Böylece, cinselliğin yalnızca kişisel ve özel bir mesele olmadığını, toplumsal iktidar ilişkilerinin merkezî bir unsuru olduğunu gösteren bir tablo çıkıyor karşımıza. Kendi alanında bir ilk olan bu derleme, yalnızca konunun uzmanlarına değil, bütün okurlara seslenen kapsamlı ve ufuk açıcı bir eser. İletişim Yayınları, 280 sf. Çeviren: Ebru Salman Dizi: Araştırma İnceleme-157 Tür: Araştırma / Derleme | ||||||||
|
KÜÇÜK AĞA Tarık Buğra İletişim Yayınları, büyük usta Tarık Buğranın tüm yapıtlarını yayımlamaya, TRTnin tek kanal olduğu dönemde dizi olarak çekilen ve kahraman Küçük Ağayı çok başarılı bir şekilde Çetin Tekindorun canlandırdığı romanla başlıyor. Küçük Ağa, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır. Asırlardır sadece halife-i ruyi zeminin, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikayesidir. Tarık Buğranın kendi deyişiyle Küçük Ağa, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin kahramanı olduğu bir roman. Tarık Buğra, 1918de Akşehirde doğdu. Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazdı. İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk Fakültelerinde yarım bıraktığı öğrenim hayatını Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümünde devam ettirdi, ama son sınıfta ayrıldı. Şişli Terakki Lisesinde muallim muavini oldu. Akşehirde çıkardığı Nasrettin Hoca Gazetesi ile gazeteciliğe başladı (1949-1952). Milliyet, Vatan, Yeni İstanbul, Haber ve Tercüman gazetelerinde ve Yol Dergisinde sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar Dergisi ve Türkiye Gazetesinde de yazan Tarık Buğra, 1994te İstanbulda öldü. Eserleri: Hikaye: Oğlumuz (1949), Yarın Diye Bir Şey Yoktur (1952), İki Uyku Arasında (1954), Hikayeler (1964; yeni ilavelerle 1969). Tiyatro: Ayakta Durmak İstiyorum (1972) , Akümülatörlü Radyo (1979), Yüzlerce Çiçek Birden Açtı (1979), İbişin Rüyası (1979), Güneş ve Arslan (1988). Gezi yazıları: Gagaringrad -Moskova Notları (1962). Fıkra ve deneme: Gençlik Türküsü (1964), Düşman Kazanmak Sanatı (1979), Bu Çağı Adı (1990), Politika Dışı (1992). Roman: Siyah Kehribar (1955), Küçük Ağa (1964), Küçük Ağa Ankarada (1966), İbişin Rüyası (1970), Firavun İmanı (1976), Gençliğim Eyvah (1979), Dönemeçte (1980), Yalnızlar (1981), Yağmur Beklerken (1981), Osmancık (1983), Dünyanın En Pis Sokağı (1989). Senaryo: Zafer Gaye Değildir (1993), Sıfırdan Doruğa-Patron (1994). İletişim Yayınları, 479 sf. Dizi: Çağdaş Türkçe Edebiyat-133 Toplu Eserleri-1 Tür: Roman | ||||||||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |