Home page
Haber Menüsü


20 Ocak haftasının kitapları
Norgunk Yayıncılık’tan çıkan ‘El’ haftanın ilgiyi en çok hakeden kitabı. Diğer yapıtlar arasında öyküler, romanlar, şiir kitapları ve araştırmalar bulunuyor.
NTV-MSNBC
    20 Ocak 2004 —  “Hem de ellerime tapma duygusu ile kendimi dolu hissediyorum, gizemli mavi damarlarla örülü o kemik yelpazeye, şaşılası becerilerine, herşeyi yapabilir görünmelerine -yavaşça yumulmalarına, ya da tek yumrukta bir şeyi ezmeye hazır olmalarına” (Virginia Woolf)  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


       
EL
       Abidin Dino
       
       Bu yapıt ilk olarak Abidin Dino’nun 2-31 Mayıs 1984 günlerinde Ankara Galeri Nev’de açılan sergisinden derlenerek ‘édition de luxe’ olarak yayımlandı.
       Galeri Nev tarafından gerçekleştirilen bu ilk baskı, sanatçının 41’i özgün boyutlarında olmak üzere 61 desenini içermekteydi.
       Yapıt, Ali Gültekin tarafından Schoeller kağıda serigrafi tekniği ile basılmış ve bu ilk baskı 100 nüsha ile sınırlandırılmıştı. Her bir nüsha sanatçıya ait mühürle mühürlenmiş, 001-010 arası 10 nüsha Abidin Dino’ya 011-015 arası 5 nüsha Galeri Nev koleksiyonuna ayrılmıştı.
       Maketi Ali Artun ve Haldun Dostoğlu tarafından hazırlanmış olan ‘El’ , Selçuk Demirel ve Şule Malhan ‘ın katkılarıyla gerçekleştirildi.
       .....
       Abidin Dino, resimli kitabının girişini Virginia Woolf’un ‘Dalgalar’ (1929) adlı yapıntıdan alıntıladığı sözlerle açıyor :
       “Hem de ellerime tapma duygusu ile kendimi dolu hissediyorum, gizemli mavi damarlarla örülü o kemik yelpazeye, şaşılası becerilerine, herşeyi yapabilir görünmelerine -yavaşça yumulmalarına, ya da tek yumrukta bir şeyi ezmeye hazır olmalarına”
       Sonra “Belki ölüme meydan okuma anlamına, mağara duvarlarından tutun, Türkmen oymaklarının düğün bayraklarına, kimi bozkır kerpiç evlerinin böğrüne kadar avuçlar, kemik yelpazeler, eller, el damgaları vurulmadı mı? diye sorarak yapıyor girizgahını Abidin Dino.
       Sanatçı 1925- 1928 yılları arasında başlamış el desenleri yapmaya... Dışarıda kış kıyamet, kar fırtınası tipi günden geceye savrulurken, Dino da peşpeşe ellerin resimlerini çizmiş. Sonra, parmaklara geçmiş ellerden ve kendi deyişiyle bu ‘parmak istiflerini’, ‘D Grubu’nun ikinci ya da üçüncü sergisinde duvarlara asmış...
       İlk zamanlarda başını döndüren ellerin yerini parmakların almasına sevindiği gibi, Arif’in “acaip bir bitkiye bakar” gibi de olsa, resimlerine ilgi göstermesi ona yetmiş. Hatta Nuri Hoca’nın ellerinde çoğalan hat istifleri’nden esinlendiği bu parmak istifleri’nden başkaları da hoşlanmaya başlamış.
       1960’lı yıllarda Nazım Hikmet, eski sergi ve resimlerini hatırlamış ve Abidin Dino’ya “parmaklarımın ağırlığı yok / parmaklarım ellerimle ayaklarımdan kopup havalanacaklar / salına salına dönecekler başımın üstünden” demiş Dino ile sohbet ederken.
       Resimli bir kitap yazması söz konusu olunca “sen el resimleri yaparsın Abidin bizim ırgatların demircilerin ellerini” diyen Nazım ile birlikte “yer çekimini omuzlarında fazlasıyla taşıyanlardan” söz etmişler. Stendhal’ın romancı için “yol üstünde bir ayna benzetmesi” gibi, Dino da devrim için kaldırılan elleri geçirmiş aynasının içinden. Kuşkusuz bu kitap her birine yer vermiyor bu desenlerin. Seçilmiş ellerin arasında dolaşsa da ruhları ...
       
       Abidin Dino kimdir?
       23 Mart 1913’te İstanbul’da doğan Abidin Dino, ailesiyle birlikte bir süre İsviçre ve Fransa’da yaşadıktan sonra 1925’de yurda dönmüş... İlk resimlerini 18 yaşında, yapan Abidin aynı yıllarda Hikmet’in ‘Sesini Kaybeden Şehir ’ adlı şiir kitabının da resimlerini yapmış. Yaşamının her evresine temas eden Galeri Nev yöneticisi Ali Artun bu temas yüzeylerini, Dino’nun yaptığı pek çok eser ve sergi bağlamında anlatmış.
       
       Norgunk Yayıncılık
       Editör: Ali Artun
       Metinler: Abidin Dino, Ali Artun
       Tür: Resimli kitap
       


       
PERDE ARASI
       Virginia Woolf
       
       İletişim Yayınları, Dünya Edebiyatı’nın önemli ustalarından Virginia Woolf’un klasiklerini yayımlamaya devam ediyor. Şimdi de Virginia Woolf’un toplu eserlerinden ‘Perde Arası’nı (Between The Acts) okurlarına sunmakta.
       Virginia Woolf önce ‘Önümüzdeki Savaş’, sonra ‘Pointz Konağı’, en sonunda da ‘Perde Arası’ başlıklarını alan bu romanı 1934’te tasarlamaya başlamış; 1941’de tamamlamış.
       Nedir Perde Arası? Seyirlik bir oyunu izleyen kapalı bir çevrede yaşayan taşralı seyircilerin perde arasında kendi acıklı/gülünç yaşamlarını sürdürmeleri mi? Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nın arasındaki süre mi? Yoksa birbirlerine nefret ve sevgi bağlarıyla kenetlenmiş Giles Oliver’ların bir ikindi boyu kendilerine tanıdıkları mola mı? galiba üçü de.
       Virginia Woolf, son romanında bütün dünyadaki edebiyatseverlere sesleniyor: Toplumsal yaşamın baskılarıyla bireysel yaşamın acılarına katlanabilenlere.
       Virginia Woolf, 1882’de Londra’da doğdu. Roman türüne yaptığı özgün katkılarla edebiyat tarihine adını yazdırdı. Aynı zamanda döneminin en önemli eleştirmenlerinden biri olarak kabul edilir.
       1925’te yayımlanan Mrs. Dalloway (İletişim Yayınları, 1999) ünlü yazarın adıyla birlikte anılacak ‘bilinç akışı’ tekniğinin en başarılı örneğidir. Virginia Woolf, 28 Mart 1941’de içine düştüğü ruhsal bir bunalım sonrasında evlerinin yakınlarındaki bir nehre atlayarak intihar etti.
       İletişim Yayınları yazarın 20. yüzyılın en iyi romanları arasında yer alan ‘Mrs. Dalloway’, ‘Deniz Feneri’, ‘Orlando’, ‘Jacob’un Odası’, ‘Dalgalar’, ‘Flush’, ‘Perde Arası’ ve ‘Kendine Ait Bir Oda’ adlı kitaplarını ‘Toplu Eserleri’ başlığı altında yayımlıyor.
       
       İletişim Yayınları, 175 sf.
       Çeviren: Tomris Uyar
       Dizi: Çağdaş Dünya Edebiyatı-189
       


       
FELSEFENİN TESELLİSİ
       Alain de Botton
       
       ‘Proust Yaşamınızı Nasıl Değiştirebilir’ adlı kitabın yazarından keyifli, teselli edici bir yapıt. Alain de Botton, ‘Felsefenin Tesellisi’nde günlük yaşamın bize en çok acı veren sorunları için rahatlıkla felsefeye başvurabileceğimizi kanıtlıyor.
       Alain de Botton, bütün zamanların en büyük düşünürlerini seçip, bu dâhilerin yazdıkları arasında günlük yaşama ilişkin bilgece yaklaşımları bir araya getiriyor. Felsefe ile edebiyat aynı potada erirken ortaya şaşırtıcı derecede esprili, ama aynı zamanda rahatlatıcı bir yapıt çıkıyor.
       Kitabı altı bölüme ayıran yazar, her bölümde bir filozofun yaşamından ve yazdıklarından yola çıkarak ayrı bir sorunu ele alıyor. Toplum tarafından kabul görmemenin tesellisini Sokrates’te, yeterince paraya sahip olmamanın tesellisini Epikuros’ta, düşkırıklığı yaşamanın tesellisini Seneca’da, kendini yetersiz hissetmenin tesellisini Montaigne’de, kırık bir kalbin tesellisini ise Schopenhauer’da buluyor. Başkalarının yaşantısını kıskanarak acı çekenlere Nietzsche’yi öneriyor.
       Her satırı zekice söylenmiş sözlerle dolu bu kitap, hem gündelik yaşamımızda kendimizi daha iyi hissetmemizi, hem de bilgelik üzerine yeniden düşünmemizi sağlıyor
       
       Sel Yayıncılık, 309 sf.
       Çeviren: Banu Tellioğlu Altuğ
       Tür: Felsefe
       


       
KRİZANTEME ADANMIŞ
       Hakan Ergül
       
       Hakan Ergül, 2003 Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü sahibi bir öykücü. Yazar, ‘Krizanteme Adanmış’ adlı ilk kitabıyla okur karşısına çıkıyor. Kitapta Ergül’ün 10 öyküsü yer alıyor. Hakan Ergül az rastlanır bir dil ustalığıyla kaleme aldığı öykülerinde mistik bir evren sunuyor okurlarına. Bu, aslında çağdaş insanın içinde bulunduğu ruh durumuna uygun bir evrendir. Sokakların gerçekliği eksik bir gerçekliktir, sokak, ev, otel, park, buralarda bulunan insanla tamamlanır ve onun zihni bütün bu görüntülerden kendine yeni bir mekan yaratır.
       “Bugüne dek ezbere bildiği manifestonun kime ait olduğunu idam sehpasına taşınırken unutan bir tutsak gibiydim... ya da çevresindeki dilsiz kalabalığı gördüğünde, ödeyeceği diyetin bir toplumu havaya uçurmaktan değil, düpedüz yalnızlığından kaynaklandığını anlayan bir hain gibi... ya da bu sessizlik içerisinde tutsağı ve haini anlamaktan korkup, marşın sesini daha da yükselterek içindeki düşmanı göreve çağıran, halkını yüreklendirdikçe coşan ödlek bir diktatör gibi... İlmeği kendi boynuna kendi elleriyle geçiren sürüngen bir cellat gibi değil yalnızca, kendi bitişini kendi elleriyle ölesiye alkışlayan ve aynı gece yastığıyla asla barışamayacak olan intikam yorgunu bir halk gibi... ya da tarihin insana öğretmediklerini bilen, ama tekmesiyle tutsağa yol vermekten de çekinmeyen bin yaşında bir tarihçi gibi. İnanmayan, ama yerine getiren herkes gibiydim. Kendi cezamın efendisi gibi.”
       Ergül’ün mekanları, günümüz insanının yarattığı metaforları, çağdaş mitleri barındırır içinde ve bu mekanlar biraz da yazarın yaşadığı Japonya’dan izler taşır.
       Birbirinin içine açılan sayısız kapıdan geçip kendi içinin labirentlerinde kaybolmak isteyenler için bu öyküler. ‘Krizanteme Adanmış’, etkileyici atmosferi, şiirsel diliyle son yılların iyi öykücülerinden biriyle buluşturuyor okuru.
       Hakan Ergül, 1972 yılında Kayseri’de doğdu. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Basın-Yayın Bölümü’nde lisans, Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans diploması aldı. 2000 yılından beri Japonya’da Tohoku Üniversitesi’nde Çok Kültürlü Toplumlar Bölümü’nde başladığı doktora çalışmasını sürdürmektedir. ‘Televizyonda Haberin Magazinelleşmesi’ başlıklı yayımlanmış bir kitabı vardır.
       
       Can Yayınları, 138 sf.
       Dizi: Türk Yazarları
       Tür: Öykü(ler)
       


       
CADDEYE UZAK ÖYKÜLER
       A. Kadir Konuksever
       
       ‘Caddeye Uzak Öyküler’, çatışmaların gürültüsünde seslerini duyuramayanların öyküsü...
       “Savaşın skor tahtalarına yansıyan sonuçlarından daha önemlisi, orada devam eden hayat içindeki, savaştan once var olmuş ve sonra da varolacak olan insanların öyküleridir,” düşüncesinden yola çıkan Kadir Konuksever, iyi tanıdığı toprakların iyi tanıdığı insanlarını yazıyor. Kendi tercihleri olmayan ama içinde olmaya zorlandıkları bir savaşın mağduru insanların, kimi zaman ağlanacak hallerine güldüren hikayeleri, Güneydoğu’yu bilmediğimiz, bize gerçekten uzak olan yönleriyle anlatıyor.
       Topraklarında yıllardır süregelen savaşın,hayatlarına tanıklık ettiği mağdurlarının portrelerini çizen Konuksever, Diyarbakır doğumlu. Liseden mezun olur olmaz gazeteciliğe başlayan yazar, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinin yanısıra, Irak, İran ve Suriye’de çeşitli Türk ve yabancı medya kuruluşlarında muhabir olarak çalıştı. Halen gazetecilik yapan, radyo ve televizyonla da bağını koparmamış olan Konuksever, anılarını ve kurgusal öykülerini harmanlayarak ortaya hem eğlenceli hem de can acıtan bir Güneydoğu portresi çıkartıyor.
       Güneydoğu’nun savaşın perdesiyle örtülen yüzü, bu kez söz konusu coğrafyayı iyi tanıyan genç bir gazetecinin edebi kaleminden yansıyor.
       
       Agora Kitaplığı, 142 sf.
       Dizi: Türkçe Edebiyat-2
       Tür: Öykü(ler)
       


       
KUYU
       Mehmet Kâzım
       
       “beni öldüreni seviyorum ki budur aşk
       usuldan yükleniyorum celladımı
       anlamadığı oğluydum Tanrı’nın
       suskunluk gömleği sırtımda
       yalnızlığını yürüdüm hep bir çarmıhın”
       
       Mehmet Kâzım, kitabını, ilk iki bölümü birer uzun şiirden oluşmakta olan dört bölüme ayırmış: “Crisis ya da Öncesinde Kuyunun”, “Tekvin ya da Yolunda Kuyunun”, “Sular Karanlık ya da İçinde Kuyunun”, “Kuyu’ya Zeyl: Gece Alıştırmaları”.
       
       Everest Yayınları, 79 sf.
       Dizi: Şiir-22
       Tür: Şiir
       


       
SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM
       Kahraman Tazeoğlu
       
       Şiirlerinde hüznü, ağırlaştırmadan sunan Kahraman Tazeoğlu, genelde terkediş (terkediliş) ve intihar temaları üzerinde yoğunlaşıyor. Kitabın 3. baskısına, ‘yeniler’ adlı bir bölüm eklenmiş ve şairin son dönem şiirleri konulmuş. Bu şiirler arasında ‘Âraz’ özellikle dikkat çekmekte.
       ‘Seni İçimden Terk Ediyorum’ aşkın, modern yaşam içinde değişen perspektiflerini en hüzünlü yerlerinden yakalayıp, umutsuzluk aşılamadan, reel bir bakış açısıyla, aşk = hüzün denklemiyle sunuyor okuyucuya ...
       
       Kitaba adını veren şiirden bir bölüm...
       
       binmediğim hiçbir otobüs
       beklemediğim hiçbir durak kalmadı bu şehirde
       gittikçe azalıyor hayat
       neyi erken yaşadıysam
       hep ona geç kalıyorum
       sana göçüyorum her sonbahar
       yolların çıkmıyor aşkıma
       unuttuğun yağmurların adı saklımda
       seni içimden terk ediyorum
       susmaktan yoruldum
       kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri
       efkar demliyorum gözlerimde
       yaşlarımı yanağıma varmadan öldürüyorum
       tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
       alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
       seni içimden terk ediyorum
       ne unutacak kadar nefret ettin
       ne hatırlayacak kadar sevdin
       yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin
       biliyorum
       beni hep bulmamak için aradın
       yanılgımdın
       yandığımdın
       yangındın
       .................
       ...........
       ne tuhaf değil mi
       içimi acıtan da sendin
       acımı dindirecek olan da
       ya öldür beni dedim
       ya da git benden
       içi bulanık bir sevdanın ucunda seni kaybettim
       aldırmadın aldırmalarıma
       bir gecede yakıp yârini
       şafaklara sattın ihanetini
       külüme basanlar bile utandı yaptığından
       işte soluk bir ömrün
       son nefesi
       benden,
       seni
       içimden
       terk ediyorum
       
       Kahraman Tazeoğlu’nun ‘Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi’ ve ‘Mavi Ada Mektupları’ adlı iki kitabı daha bulunmaktadır.
       
       Nehir Yayınları, 144 sf.
       Dizi: Edebiyat
       Tür: Şiir
       


       
MÜSLÜMAN TOPLUMLARDA KADIN VE CİNSELLİK
       Derleyen: Pınar İlkkaracan
       
       Bu derleme son yıllarda artan, Müslüman toplumlarda kadın ve cinsellik konusunda artan çalışmaları bir araya toplarken (12 çalışma), bu konuda ki önyargıları kırmaya çalışarak, aslında Müslüman toplumlarda tek bir kadın ve tek bir cinsellik tipinin olmadığını anlatıyor. Konuyu milliyetçilik, köktendincilik, cinsel politika gibi konularla ilişkili olarak inceleyen bu derleme, konuya ilgi duyan herkes için bir kaynak kitap olma özelliği taşıyor.
       Müslüman toplumlarda cinsellik konusunda son yıllarda önemli çalışmalar yapıldı, ama bunları bir araya getiren bir derleme bugüne kadar yayınlanmamıştı. Türkiye, Filistin, Pakistan, Fas, Nijerya gibi farklı ülkelerden araştırmacıların makalelerinin yer aldığı Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik, bu alandaki boşluğu dolduruyor.
       Kitapta cinsellik toplumsal bağlamına oturtularak olanca karmaşıklığı içinde farklı cepheleriyle inceleniyor: Cinselliğe ilişkin kültürel kurgular, cinsel politika, milliyetçilik ve köktendincilik gibi akımların cinselliğe yaklaşımları, modernleşmenin ve modern devletlerin oynadığı rol, tıp, hukuk, ataerkil düzen, baskı, şiddet, tecavüz, namus, bekaret, evlilik, haz...
       Yazarlar, İslam’ı tek bir öze indirgeyen kolaycı yaklaşımlardan titizlikle kaçınarak Müslüman toplumlarda çarpıcı bir çeşitlilik olduğunu gösteriyor, farklı toplumların ve tarihsel dönemlerin kendine özgü niteliklerini vurguluyorlar. Ayrıca gerek Müslüman toplumların kendi aralarında gerekse başka toplumlarla, özellikle Batı dünyasıyla yapılan karşılaştırmalar da analizlerin önemli bir parçasını oluşturuyor. Böylece, cinselliğin yalnızca ‘kişisel ve özel’ bir mesele olmadığını, toplumsal iktidar ilişkilerinin merkezî bir unsuru olduğunu gösteren bir tablo çıkıyor karşımıza.
       Kendi alanında bir ilk olan bu derleme, yalnızca konunun uzmanlarına değil, bütün okurlara seslenen kapsamlı ve ufuk açıcı bir eser.
       
       İletişim Yayınları, 280 sf.
       Çeviren: Ebru Salman
       Dizi: Araştırma İnceleme-157
       Tür: Araştırma / Derleme
       


       
KÜÇÜK AĞA
       Tarık Buğra
       
       İletişim Yayınları, büyük usta Tarık Buğra’nın ‘tüm yapıtlarını’ yayımlamaya, TRT’nin tek kanal olduğu dönemde dizi olarak çekilen ve kahraman Küçük Ağa’yı çok başarılı bir şekilde Çetin Tekindor’un canlandırdığı romanla başlıyor.
       ‘Küçük Ağa’, Kurtuluş Savaşı yıllarında, siyasal karar ve tartışma merkezlerinin uzağında, Kuvvacı/Millici denilen, ama ne oldukları, neyi temsil ettikleri pek bilinmeyen birilerinin açtığı savaşa katılıp katılmamanın vebalini tartarak bir karar verme durumunda kalan insanları anlatır.
       Asırlardır sadece ‘halife-i ruyi zemin’in, padişahın açtığı sancağın altında savaşılacağı bilgi ve inancıyla yaşamış taşra insanlarının, halife-padişah çağrısının yokluğunda ve işgal haberleri yayılırken yaşadıkları ikilemlerin, açmaz ve iç çalkantıların, kendileri ve kaderlerine sahip çıkma hakkında yeniden düşünmek zorunda kalışlarının hikayesidir.
       Tarık Buğra’nın kendi deyişiyle ‘Küçük Ağa’, destanlara yakışır bir konuyu ele almasına rağmen, destan değil, gerçekliği anlatan bir romandır. İttihatçıların ve Kuvvacıların değil, inanç ve gelenek kalıtıyla başbaşa, ilk kez kendisi ve kendi adına geleceği için karar vermeye çalışan bir ahalinin ‘kahraman’ı olduğu bir roman.
       Tarık Buğra, 1918’de Akşehir’de doğdu. Lise yıllarında Tarık Nazım müstear ismiyle hikaye ve şiirler yazdı. İstanbul Üniversitesi Tıp ve Hukuk Fakülteleri’nde yarım bıraktığı öğrenim hayatını Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Bölümü’nde devam ettirdi, ama son sınıfta ayrıldı.
       Şişli Terakki Lisesi’nde muallim muavini oldu. Akşehir’de çıkardığı Nasrettin Hoca Gazetesi ile gazeteciliğe başladı (1949-1952).
       Milliyet, Vatan, Yeni İstanbul, Haber ve Tercüman gazetelerinde ve Yol Dergisi’nde sanat sayfaları düzenledi, fıkralar yazdı, yazı işleri müdürlüğü yaptı. Hisar Dergisi ve Türkiye Gazetesi’nde de yazan Tarık Buğra, 1994’te İstanbul’da öldü.
       Eserleri:
       Hikaye: ‘Oğlumuz’ (1949), ‘Yarın Diye Bir Şey Yoktur’ (1952), ‘İki Uyku Arasında’ (1954), ‘Hikayeler’ (1964; yeni ilavelerle 1969).
       Tiyatro: ‘Ayakta Durmak İstiyorum’ (1972) , ‘Akümülatörlü Radyo’ (1979), ‘Yüzlerce Çiçek Birden Açtı’ (1979), ‘İbişin Rüyası’ (1979), ‘Güneş ve Arslan’ (1988).
       Gezi yazıları: ‘Gagaringrad -Moskova Notları’ (1962).
       Fıkra ve deneme: ‘Gençlik Türküsü’ (1964), ‘Düşman Kazanmak Sanatı’ (1979), ‘Bu Çağı Adı’ (1990), ‘Politika Dışı’ (1992).
       Roman: ‘Siyah Kehribar’ (1955), ‘Küçük Ağa’ (1964), ‘Küçük Ağa Ankara’da’ (1966), ‘İbişin Rüyası’ (1970), ‘Firavun İmanı’ (1976), ‘Gençliğim Eyvah’ (1979), ‘Dönemeçte’ (1980), ‘Yalnızlar’ (1981), ‘Yağmur Beklerken’ (1981), ‘Osmancık’ (1983), ‘Dünyanın En Pis Sokağı’ (1989).
       Senaryo: ‘Zafer Gaye Değildir’ (1993), ‘Sıfırdan Doruğa-Patron’ (1994).
       
       İletişim Yayınları, 479 sf.
       Dizi: Çağdaş Türkçe Edebiyat-133
       Toplu Eserleri-1
       Tür: Roman
       
 
       
    MSNBC News 13 Ocak haftasının kitapları
MSNBC News 6 Ocak haftasının kitapları
MSNBC News 30 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 23 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 16 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 9 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 2 Aralık haftasının kitapları
TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları