Home page
Haber Menüsü


6 Ocak haftasının kitapları
‘Yersiz Yurtsuz’ Edward Said’in haftasında, Subcomandante Marcos’un ‘Zapatista Hikayeleri’, Booker’lı McEwan’ın ‘Kefaret’i, Ortaçağ tarihçisi Girard’ın ‘Şiddet ve Kutsal’ı, C.Mullin’in polisiyesi, öyküler, anılar ve biyografiler ...
NTV-MSNBC
    6 Ocak 2004 —  “Gürültülü, parlak sözler beklemeyin benden artık - ustam böyle istedi. Fısıltılarla söyleyeceğim söyleyeceklerimi. Bir şarkının mırıltıları taşıyacak kalbimin söylevini.” (Rabindranath Tagore)  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


       
YERSİZ YURTSUZ
       Edward W. Said
       
       “Yersiz Yurtsuz, yitik ya da unutulmuş bir dünyanın çetelesi: Arap dünyasında ve Amerika’da yaşadığım hayatın öznel bir muhasebesi.” (E.W. Said)
       Edward W. Said’i, son yüzyılın en büyük entelektüellerinden biri olarak anmak abartma sayılmamalı. Oryantalizm kavramını, eleştirel bir kuramsal araç olarak, o ‘icât etti’. Bunun ötesinde, ‘eski zamanlardaki’ gibi, siyasal fikirleri doğrultusunda harekete geçen, angaje olan bir entelektüeldi.
       Vicdanlı bir entelektüeldi ve entelektüel vicdanın taşıyıcısıydı. Her türden tahakküm ilişkilerine karşı radikal bir sol tavrı vardı - muhalefetin kendi içinde de olsa... İşte bu otobiyografi, Said’in kanser olduğunu öğrendiği 1991 yılında yazmaya başladığı anılarını sunuyor okurlara. Kaybedilen bir aydının ardından, onu iyi anlamak için ...
       Kitabın sonunda Said ve ailesinin fotoğraflarından oluşan 16 sayfalık bir fotoğraf albümü yer almakta.
       Edward W. Said 1935 yılında Kudüs’te doğdu. 1947’de Filistin’in işgali üzerine ailesiyle birlikte göçmen olarak Kahire’ye yerleşti. Burada önce St. George daha sonra da Victoria Koleji’ne devam etti. Liseyi ABD’deki Mount Hermon’da bitirdi. Lisansını Princeton Üniversitesi’nde, master ve doktorasını ise Harvard Üniversitesi’nde tamamladı. Doktora tezi Joseph Conrad üzerineydi. Aramızdan ayrıldığı 2003 yılına kadar Columbia Üniversitesi, Karşılaştırmalı Edebiyat doktora programının başkanlığını yürütüyordu.
       Filistin meselesinin yerel bir mesele olmaktan çıkıp, bölgesel ve evrensel bir meseleye dönüşmesine herkesten daha çok katkıda bulundu. Tarif ettiği gibi bir entelektüeldi; sürgün, marjinal, yabancı... Siyasal bir tavrı olan, her yazdığı yazıda iktidarla cebelleşen, Batı’nın kendi kimliğini kurarken Doğu’ya olan borçluluğunu ortaya koyan tavizsiz bir entelektüel.
       Eserlerinden bazıları: ‘Beginnings: Intention and Method’ (Basic Books, 1975); ‘Orientalism’ (Pantheon, 1978; ‘Şarkiyatçılık’, Metis, 2001); ‘The Question of Palestine’ (Random House, 1980)
       Güç ilişkilerine karşı sol radikal bir tavrın ve demokratik ahlakın simgesiydi Edward W. Said. Entelektüel vicdanın, mücadeleciliğin ve dürüstlüğün taşıyıcısı. ‘Yersiz Yurtsuz’, onun çocukluk ve ilk gençlik yıllarının muhasebesi. Kanser olduğunu öğrendiği 1991’de yazmaya başladığı anılarının arka planında, İkinci Dünya Savaşı, Filistin’in yitirilişi, İsrail’in kuruluşu, Mısır’daki krallık rejiminin sona erişi, Nâsır yılları, 1967 Savaşı, Filistin hareketinin doğuşu, Lübnan İç Savaşı ve Oslo barış süreci var. Kendisine tiyatro, edebiyat ve müzik sevgisi kazandıran, bir çeşit aşk-nefret ilişkisi yaşadığı annesi; korumacılıkla bilinçli bir Viktorya dönemi kararlılığını inatla kişiliğinde birleştirmeye çalışan babası, kardeşleri ve diğer yakınları…
       Kudüs’te doğan, Mısır’da İngiliz eğitimi alan, ABD’de öğrenim gören ve yersiz yurtsuzluğunu bir zenginlik olarak benimseyen Said’in, benliğini, her yerde ‘dışarıdan’ biri olarak kuruşunun hikâyesi.
       Yaşanmışlıkların geçmişe dağılmış parçalarına, ya da artık orada olmayan insanlara geri dönme çabası bu …
       
       İletişim Yayınları, 440 sf.
       Çeviren: Aylin Ülçer
       Dizi: Biyografi-1
       Tür: Otobiyografi
       


       
ZAPATİSTA HİKÂYELERİ
       Subcomandante Marcos
       
       17 Kasım 1983’te Meksika’da bir ordu kuruldu: ELZN (Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu). Kendilerine 1910 Meksika Devrimi’nin en ateşli liderlerinden Emiliano Zapata’nın adını uygun gören örgüt, 1994’te Chiapas, San Cristobal’deki askeri tesislere saldırarak Meksika hükümetiyle resmen savaşa girdi.
       Kendilerini ‘gerilla’ olarak tanımlayan ve asıl komutanı halk olan bu örgütün, yüzü, adı ve geçmişi bir kar maskesinin ardına gizlenmiş önderlerinden Subcomandante Marcos, Zapatistalar’ın kumandanı, stratejisti ve sözcüsü olarak hareket içindeki yerini aldı.
       Neo-liberalizme karşı yerli halkların kendi hakları uğruna girdikleri mücadelede şaşırtıcı boyutta evrensel bir yankı uyandıran Zapatistaların, kalemini kullanmaktaki ustalığı herkesçe bilinen lideri Marcos’un edebi sesini duyurduğu ‘Zapatista Hikâyeleri’, Agora Kitaplığı tarafından yayımlandı.
       Kimliği bilinmeyen Marcos, misyonunu ‘halk’ adına vekaleten yürütmekte. Tüm edebiyatın ‘Sol’a iadesini isteyen ve edebiyata olan özel tutkusuyla da bilinen Marcos, ‘Kelimeler silahımızdır’ sloganıyla, bağımsızlık savaşını sürdürmeye devam etmekte.
       Kendini kötülüklerle savaşmaya ve muhtaçlara yardım etmeye adamış, dünyada varolabilecek her türlü erdeme sahip olan, kendini Don Kişot sanan, ancak gerçekte basit bir böcekten başka bir şey olmayan Lacandonalı Don Durito. Daha özgür bir dünya arayışıyla bir hikayeden öbürüne dört nala koşturan firâri bir at, kendini güçlü bir beygir sanan bir kaplumbağa, bugün Meksika dağlarında yaşayan Maya yerlilerini temsilen Marcos’a akıl hocalığı yapan Koca Antonio, çok fazla sayıda ve çok fakir oldukları için güçleri bir koruyucu meleğe sahip olmaya yetmeyen, bu nedenle de küçük bir şeytanın korumasıyla yetinmek zorunda kalan Zapatista çocukları ve edebi öykülerin ardına saklanmış Zapatista mücadelesinin öyküsü ...
       Kimbilir belki de mücadele bazen sert kabuklu minicik bir böcekten bozma Don Kişot ya da kendini at sanan bir kaplumbağa kadar çılgınca görünebilir, ama ütopyayı gerçekleştirebilmek için önemli olan, bu çılgınlığa sonuna kadar inanmak ve onun peşini hiç bırakmamaktır ...
       
       Agora Kitaplığı, 222 sf.
       Çeviren: Çiğdem Dalay
       Dizi: Çağdaş Dünya Edebiyatı-3
       


       
KEFARET
       Ian McEwan
       
       1935 yazının en sıcak gününde, on üç yaşındaki Briony Tallis, ablası Cecilia’nın soyunup yazlık evlerinin bahçesindeki küçük havuza girdiğini görür. Tıpkı Cecilia gibi Cambridge’den yeni dönmüş olan çocukluk arkadaşı Robbie Turner da kızı gözlemektedir. O gün sona ermeden bu üç gencin hayatı bir daha düzelmemek üzere değişmiş olacaktır. Robbie ile Cecilia başlangıçta hayal bile etmedikleri bir sınırı aşacak ve küçük kızın hayalgücünün kurbanı olacaklardır.
       Başkalarına ait sırlara tanık olan Briony, bir suç işleyecek ve bu suçun kefaretini ödemek için ölene kadar çabalayacaktır.
       Booker Ödül’lü yazar Ian McEwan’ın en yetkin kitabı olan ‘Kefaret’, edebiyat çevrelerinin alkışladığı bir başyapıt. Çocukluğu, aşkı, savaşı, İngiliz toplumunu ve sınıf ayrımını akıcı, etkileyici bir anlatımla sunarken utanç ve bağışlama, kefaret ve günahları hoşgörmenin güçlüğü üzerinde düşünmeye yöneltiyor.
       McEwan, ‘The Child in Time’ romanıyla da Whitbread Ödülü’nü kazanmıştır.
       
       “Günümüzde İngiliz dilinde yazanların hiçbiri Ian McEwan’ın yazdıklarını aşamaz.” (The Washington Post Book World)
       “Günümüz romancıları arasında McEwan’ın zekasıyla ve kurmaca gücüyle boy ölçüşebilecek kimse yok.” (Milwaukee Journal Sentinel)
       
       Can Yayınları, 366 sf.
       Çeviren: Püren Özgören
       Dizi: Çağdaş Dünya Yazarları
       Tür: Roman
       


       
ŞİDDET VE KUTSAL
       René Girard
       
       “Temiz olan hiçbir şiddet türü yok; kurban edimi, en iyi durumlarda bile ancak arındırıcı bir şiddet olarak tanımlanmak zorunda. Kurban kesenlerin de bu kesme işinden sonra arınma işleminden geçmeleri zorunluluğu buradan kaynaklanıyor. Kurban süreci, atom tesislerinin arındırılması işlemine benzetilebilir; uzman işini bitirdikten sonra kendi kendisini de arındırmak zorundadır. Ve her zaman kaza olasılığı vardır ...”
       “Demek ki dinsel demek ‘yararsız’ demek değildir. Dinsel inanç, şiddeti insani olmaktan çıkarmakta, insanı kendi şiddetinden korumak için elinden şiddetini almakta ve bu şiddeti aşkın ve sürekli bir tehdit durumuna getirmektedir: Ancak uygun ayin gelenekleri ya da alçakgönüllü, sakınımlı hal ve tavırlarla yatıştırılabilen bir tehdit. Dinsel inanç gerçekten de kurtarmaktadır insanları, çünkü bunalımı gerçekte yaşandığı biçimiyle anımsamaları durumunda zehirli olabilecek kuşkulardan kurtarmaktadır onları.”
       Yukarıda iki pasajını aktardığımız orijinal dilinden (Fransızca’dan) Necmiye Alpay tarafından Türkçe’ye kazandırılan ‘Şiddet ve Kutsal’ kitabının 12 bölümünden bazıları, ‘Kurban’, ‘Oidipus ve İkame Kurban’, ‘Mitosların ve Ayinlerin Doğuşu’, Dionysos’, ‘Freud ve Oidipus Karmaşası’, ‘Ensest Yasakları’, ‘Levi-Strauss, Yapısalcılık ve Evlilik Kuralları’ ...
       1923’te Fransa’nın Avignon kentinde doğan René Girard, Ortaçağ Tarihi eğitimi aldı. 1995’te Stanford Üniversitesi’nden emekli olan yazarın meslektaşları ve dostları, 1990’da Girard’ın eserleriyle başlayan araştırmaları geliştirmek amacıyla ‘Şiddet ve Din Kolokyum’u kurdular. Girard’ın düşünceleriyle başlayan tartışmaları zenginleştirmek için 1994’ten beri her yıl ‘Contagion’ adlı bir dergi yayınlanıyor.
       Girard’ın Türkçe’de daha önce ‘Romantik Yalan’ ve ‘Romansal Hakikat” adlı kitapları yayınlanmıştı.
       
       Kanat Kitap (Pusula Yayıncılık), 473 sf.
       Fransızca’dan Çeviren: Necmiye Alpay
       Dizi: Antropoloji / Psikoloji / Edebiyat eleştirisi
       Tür: İnceleme
       


       
SAYGON’DAKİ SON AJAN
       Chris Mullin
       
       “Ve gerçeği bildiğin zaman, gerçek seni özgür kılacak” (CIA Merkezi’nin girişinde yer alan oyma baskının üzerine yazılı, Yuhanna İncili’nden bir alıntı)
       
       Daha önce ‘Mao’yu Öldüreceksin’ kitabıyla tanıttığımız Chris Mullin’den bir CIA hikayesi: ‘Saygon’daki Son Ajan’. Mullin, bir zamanlar İngiltere’de İşçi Partisi milletvekili de olan ünlü bir polisiye yazarı.
       Vietnam Savaşı sonrasında Saygon düşmüş, Kuzey Vietnem Ordusu yavaş yavaş şehre girerken, Saygon’da tek bir ABD’li kalmamıştır. Çocukluk ve gençlik yılları boyunca, komünizmin girdiği her delikten temizlenmesi gereken beyin yıkayıcı bir musibet olduğuna dair, her yurtsever ABD’li gencin tâbi olması gereken eğitimini başarıyla tamamlayan ve komünizmle ilgisi Chomsky hayranı solcu bir sevgiliden öteye gidemeyen, CIA’in Güney Amerika üzerine uzmanlaşmış ajanı MacShane, savaş sona ermek üzereyken, hayatında adımını bile atmadığı Saygon’a, yeni bir ‘ağ’ kurmak üzere gitmekle görevlendirilir.
       Ancak çok geçmeden maskesi düşüp deşifre olan ajan MacShane, CIA’in Kuzey Vietnam ordusuna kendi elleriyle teslim ettiği bir lokmaya dönüşünce, çok geçmeden asıl beyin yıkayıcıların komünistler olmadığının farkına varacak; bir Vietnam köyünde geçen esirlik hayatı, 36 yıllık yaşamı boyunca öğrendiği her şeyi sorguladığı, geri dönüşü olmayan bir ‘yeniden eğitim’ sürecine dönüşecektir...
       
       Agora Kitaplığı, 267 sf.
       Çeviren: Mehmet Harmancı
       Dizi: Siyasi polisiye / polisiye-3
       Tür: Siyasi polisiye
       


       
PEMBE CADILLAC
       Mine Artu
       
       “Sahi niye anlatmadı beni? Bir hikâye kahramanı olmak için yeterli değil miyim yoksa? Belki de beni çok sevdiğinden bir hikaye kahramanı yapmak istememiştir. Bilerek ve isteyerek, beni, bir kitabın sayfalarına hapsetmek istemeyecek kadar çok sever.”
       Bir gün yaşadıklarınızı tamamen unutup, hiçbir şeymiş gibi yaşamak nasıl bir duygu. Doktor ona ‘Alzheimer’ dediğinde bunu sevimli küçük bir kedi yavrusu sanmıştı. Her yaşanılanın belleğinden gideceğini öğrenince bir çözüm aradı huysuz ihtiyar ve çözüm, her şeyi kaydetmekti.
       Her şeyi oturup teybe kaydetmesinin bir sebebi vardı. Doğduğu andan itibaren biriktirdiği anılarını, hatalarını, sevinçlerini, aşklarını... Kısacası hayatını.
       Bir kaç tane teyp kasetine anlattı her şeyi ve ardından da yazdı hepsini. Bir sebebi vardı. Tüm yaşadıklarına, aşklarına, coşkularına, üzüntülerine hatta düne ait yaralarına bile sahip çıkması gerekiyordu. Çünkü her biri yaşantısından bir parçaydı. Çünkü her birinde hepimizin ihtiyacı olan öyle dersler vardı ki.
       O, kısa bir süre sonra hem aramızda olacak ama aynı zamanda da bizden çok uzaklarda. Sahi nereye gidecek ki?
       Mine Artu, İzmir’de doğdu. 1994 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne ve Görüntü Sanatları, Dramatik Yazarlık Bölümü’nden mezun oldu.
       Eğitimi sırasında 1992-1993-1994 yılları Suat Taşer Kısa Oyun Yarışması Ödülleri’ni kazandı.
       1994 yılında Viyana Üniversitesi’nde Almanca Dil Kursunu tamamladı ve Viyana Üniversitesi Tiyatro Bilimleri ve Sanat Tarihi Bölümleri Yüksek Lisans Programına kabul edildi.
       1996-2003 yılları arasında çeşitli radyo oyunları TRT İzmir ve İstanbul radyolarında yayınlandı.
       TRT İstanbul Televizyonu’nda Sait Faik Belgesel Draması’nda yapım ve yönetmen yardımcısı olarak görev yaptı ve belgesel dramanın yazım çalışmalarında bulundu.
       TRT Radyosu için uyarlama çalışmalarına devam etmektedir. ‘Vasati Dört Kişi’ adlı tiyatro oyunu 1998 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları tarafından sahnelendi. Aynı oyun 2003 yılında Devlet Tiyatroları repertuarına kabul edildi.
       
       Timaş Yayınları, 111 sf.
       Tür: Roman
       
       


       Hazreti Muhammed (s.a.v.)’in Hayatı
SEVGİLİNİN BAHÇESİ
       Ataullah b. Fazlullah
       Benlizâde Mahmud Efendi
       
       Ünlü Türk şairi Ali Şir Nevaî, yakın dostu Şirazlı Ataullah b. Fazlullah’a bir siyer yazması için ısrar eder. Ataullah, bu isteği geri çevirmez, ‘Ravzatu’l-Ahbab fi Siyeri’n-Nebi ve’l-Ashab’ adıyla bir eser kaleme alır ve eseri Nevaî’ye ithaf eder.
       Farsça yazılan bu eser, oldukça beğenilmiş ve yaygınlaşmış olmalı ki Sultan Mustafa’nın tahta geçip Sakız Adası’nın geri alındığı günlerde, yazıldıktan 150 yıl kadar sonra Osmanlı âlimlerinden Benlizâde Mahmud el-Mağnisavî tarafından 1695 yılında Farsça’dan Osmanlı Türkçe’sine çevrilir.
       Üç bölüm halindeki eserde Hz. Peygamberin hayatı ve siretinden başka Hulefa-i Raşidin dönemi ve ashab-ı kiram, Hz. Ali’nin fazileti ve On iki İmam’ın hayat hikâyeleri, Emeviler ve Abbasilerin sonuna kadar meydana gelen olaylar yer alır. Elinizdeki eser, Hazreti Muhammed’in hayatıyla ilgili ilk bölümü içermektedir.
       Osmanlı ülkesinde siyer konusunda derin izler bırakan Ravzatu’l-Ahbab’ın yaygın bir kabul gördüğü anlaşılmaktadır. Halka yönelik sâde bir üslupla tercüme edilmesinin eserin yaygınlaşmasına katkı sağladığı düşünülebilir. Bu çalışma ile nihayet ilk Türkçe çeviriden 308 yıl sonra Ravzatu’l-Ahbab yeniden Türk okurunun istifadesine sunulmuş oluyor.
       
       Gelenek Yayıncılık, 375 sf.
       Dizi: Siyer-i Nebi-1
       Tür: Biyografi
       


       
GEYİKLİ ORMAN
       Öyküler
       Leyla Ruhan Okyay
       
       “Gürültülü, parlak sözler beklemeyin benden artık - ustam böyle istedi. Fısıltılarla söyleyeceğim söyleyeceklerimi. Bir şarkının mırıltıları taşıyacak kalbimin söylevini.” (Rabindranath Tagore)
       
       Onların uzaklarda bir ormanları vardır aslında... Ormanın içinde kavis çizip birleşen iki dere akar, sularda kara kara taşlar parıldar, etrafta acı yeşil kokan doğa, kaçışan geyikler vardır. Aile, tapusu bile olmayan bu ormanın kendi mülkleri olduğunu kanıtlayabilirse, ‘idareli yaşamak’tan kurtulacaktır... Yaşlı amcanın da tek hayali budur. Ama ormana giden yolu çıkarabilecek midir? Ya ada vapurundaki adamın oracıkta, hemen yanında oturan karısına yazdığı, ama karısının artık dinlemediği şiiri kimler duyacaktır? Peki o sokak kızı, kendisine armağanlar veren, onu konsere götüren ressamın yaptığı nü tablosunu gururla gösterebilecek midir arkadaşlarına?
       Leyla Ruhan Okyay, ‘Geyikli Orman’da sâde insanların yaşamlarından aldığı hüzünlü ayrıntıları iyimserlikle donatarak anlatıyor. İnceliklerle örülü öykülerinde özellikle kadınların ve çocukların dünyasını, annelerle kızlarının girift sevgilerini, kalabalıklar içindeki yalnızlığı, ölümü ve arkada kalanların yaralarını yaşamı olduğu gibi kabullenen olgun insanın bakış açısıyla kaleme alıyor.
       Leyla Ruhan Okyay lisans ve yüksek lisans öğrenimini de İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde tamamladı. On üç yıldır öykü yazıyor. Öyküleri, gazete yazıları, röportajları ve sanat yazıları Varlık, Adam Öykü, Parşömen, Sanat Çevresi, Aykırı Sanat, Beş Parmak ve E Dergisi gibi dergilerin yanı sıra Cumhuriyet ve Radikal Gazeteleri’nde de yayınlandı.
       2000 yılı sonunda tamamlanan Birecik Barajı suları altında kalan köylerde yaşanan dramın anlatıldığı öykülerden oluşan ‘Fırat’a Karışan Öyküler’ adlı kitabın koordinatörlüğünü üstlendi ( bu kitap sayfalarımızda tanıtılmıştır).
       İlk kitabı ‘Gölgesi Güz’ 2000 yılında Gendaş Yayınevi tarafından yayımlanmıştır. ‘Geyikli Orman’ yazarın ikinci kitabıdır.
       
       Can Yayınları, 103 sf.
       Dizi: Türk Yazarları
       Tür: Öykü
       


       
ÖPÜCÜK KUTUSU
       Psikoterapi Öyküleri
       Mehtap Kayaoğlu
       
       Psikolog & Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu Bireysel Psikoterapi, çocuk ve ergen terapisi,evlilik terapisi ve evlilik danışmanlığı yapıyor. Çeşitli gazete,dergiler de yazıyor. Radyo programı ile dinleyenlerine yardımcı olmaya çalışıyor.
       ‘Öpücük Kutusu’ 9 öyküden oluşmakta. Bu öykülerde çocuk ve ergenlerin gelişmekte olan dünyasındaki yaşanmış deneyimleri bulacaksınız.
       Şu ana kadar okuduğunuz çeviri psikoterapi öykülerinden farklı olduğunu sâde ve akıcı dilinde, çözümlerde ki yaklaşımlarda, bizim kültürümüze ait olan sevgi ve sıcaklığı bulacaksınız. Çözümün sevgide olduğunu hissedeceksiniz.
       Bizlere de belki şunu hatırlatacak, ‘içimizde hep çocuklarımız ve yakın çevremiz için beslediğimiz sevgiyi yarınlara bırakmak beklenmedik ölçüde sorunları davet edebilir’.
       Belki sizin de etrafınızda, 8 yaşında annesini ve kısa bir süre sonra babasını kaybettikten sonra, yakınlarını kaybetmemek için konuşmama karı alan bir Semâ vardır.
       Belki de tüm ailesini kaybetmiş ve yeni bir aile bulmak zorunda kalıp size sığınan bir Ahmet...
       Belki de sizden, veremediğiniz sevgiyi almak, sizin dikkatinizi çekmek için farklı dışavurumlar gösteren çocuklar. O delikanlılık, genç kızlık dönemlerinde dikkatsizce söylenmiş bir sözün onların yeni yapılandırmaya çalıştıkları dünyalarını nasıl etkilediğini okudukça, siz de sık sık hüzünlenip hatalarınızı görme fırsatı bulacaksınız.
       Mehtap Kayaoğlu’nun kitabını okuduktan sonra körpe dünyalara bakışınız değişirken içinizde sakladığınız sevgi dışarı çıkacak ya da daha da büyüyecek ...
       Kendi yolunuzda yürümeyi hiç düşündünüz mü? Yani kendi yaşam planınızı kendi ihtiyaçlarınız doğrultusunda yapabildiniz mi? Kendi yolunuzda yürümek, yetişkin yaşlarda gelinmesi gereken kimlik gelişim süreçlerinin son noktasıdır bir anlamda.
       İyisiyle kötüsüyle, doğrusu ve yanlışı ile nice plan. Kendi yolunda yürümek isteyen gençlere doğru el uzatmak için, önce biz öğrenelim yanlışlarımızı.
       Çocuklarınızla hangi durumda nasıl konuştuğunuz önemini hiç düşündünüz mü? Onlar yarınlar ise, şimdiden onlar için bir şeyler yapmanın zamanı geldi!
       
       “Öpücük kutusu aslında bir sembol. Bu öyle bir sembol ki, ne kadar iyi tanıdığımızı düşünürsek düşünelim, ne kadar bizim bir parçamızmış gibi görünürse görünsün, ne kadar bizden hiçbir şeyi saklamadıklarını bilirsek bilelim, çocuklarımızı aslında yeterince tanımıyoruz. Ya da onları tanımamıza izin verdikleri kadarıyla tanıyoruz. Hatta birçoğumuz onları tanımaya, anlamaya çalışmıyoruz bile ... ” (Mehtap Kayaoğlu)
       
       Timaş Yayınları, 231 sayfa
       Dizi: Psikoloji
       Tür: Öykü (ler)
       


       Gazi Mustafa Kemal Atatürk
KÜÇÜK ANILARDA BÜYÜK SIRLAR
       “Bir Kahraman Doğuyor” (1881 - 1915)
       Nurten Aslan
       
       “... Bu uğraş; bir ekleme yapacağım, bu ‘kutsal uğraş’ bizim Mustafa’yı, Mustafa Kemal’i, Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı, yani Atatürk’ü anlatıyor, doğumundan ölümüne dek.
       Salt bir yaşam öyküsü mü?
       Hayır!
       O yüce insanı anlatan bir roman mı?
       Hayır!
       Her yönüyle o cânım insan, her yönüyle o büyük insan Atatürk; okuyanı ‘uykusuz’ bırakan, zaman zaman ‘bitmesin’ dedirten bir anlatımla Atatürk... ”
       [Fikret Otyam]
       
       Tam 19 sayfalık kaynakçasından da güç alan bu biyografik ‘roman’, Mustafa Kemal’in yaşamını, doğumundan 34 yaşına kadar ele almakta ve roman sanatının gereği olan birkaç simge dışında, gerçek olay, şahıs ve mekanlardan yararlanarak anlatmakta.
       ‘Küçük Anılarda Büyük Sırlar’, üslubu ve taşıdığı bilgilerle de lise ve üniversitelere girebilecek özellikte bir biyografik roman.
       Bir çok üniversitede yardımcı ders kitabı olarak okutulmaya başlanmış. Ayrıca askeri liselere ve polis okullarına tavsiye edilmiş. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullara da tavsiye edilmesi için girişimlere başlanmış.
       
       Tekağaç Eylül Yayınevi, 496 sf.
       Tür: Biyografik roman
       
 
       
    MSNBC News 30 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 23 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 16 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 9 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 2 Aralık haftasının kitapları
MSNBC News 25 Kasım haftasının kitapları
MSNBC News 18 Kasım haftasının kitapları
TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları