|
![]()
![]() | ![]() ![]() | ![]() | ![]() | |||||||
|
13 Ocak 2004 Kraliçe (Marie Antoinette) olmasaydı Fransız Devrimi diye bir şey de olmazdı [Thomas Jefferson] |
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
|
Hayatım, Aşkım, İhanetim SEVGİLİ FİDEL Marita Lorenz- Wilfried Huismann Marita Lorenz trajik yaşam öyküsünün dönüm noktasında devrim sonrası Kübada Fidel Castro ile tanışır ve büyük bir aşk yaşamaya başlar. Fakat zamanla bu aşk, Marita Lorenzin hayatında derin yaralar açacak bir maceraya dönüşür. Bir tanıklığın hikayesi olan Sevgili Fidelde okurlar Küba lideri Fidel Castro dönemini, yaşantısını ve devrimi bulacaklar, acı, trajedi, macera da cabası. Eğer yeterince beklersem, Fidel gelecek. Belki şafak alacasında cipiyle gelecek. Arka kapıdan girecek, yanıma oturacak ve Alemanita, nasılsın? diyecek. Ve ben mutluluktan ağlayacağım. Fidel benim ruhuma kazındı. Marita Lorenzin hayatı, nefes kesici bir macera romanını andırıyor: Bergen-Belsen Nazi Toplama Kampında geçirilen azap dolu günler, savaş, tecavüz, CIA ajanlığı, mafya, yağmur ormanlarında tutsaklık... ve tabii milyonların sevgilisi Comandante Fidel Castro ile yaşanan aşk öyküsü... Akıllara durgunluk veren bu hatıraları okurken, cesur ama yaralı bir kadın-çocuğu tanıyoruz. Aynı zamanda da, onun gözünden, kendini Ben Kübayım diye tanımlayan Castronun insani hallerine tanık oluyoruz. Kitabın sonunda 48 sayfalık bir fotoğraf albümü bulunmakta. Marita Lorenz 1939da Bremende doğdu. 1978de ABD tarafından dokunulmazlık altına alındı. Halen New Yorkta sosyal yardım parasıyla yaşıyor. Wilfried Huismann 1951de Godensholtta doğdu. Tarih öğretimi gördükten sonra, uzun yıllar Monitor adlı haber programını hazırladı. İletişim Yayınları, 312 sf. Çeviren: Cemal Ener Dizi: Bugünün Kitapları-89 | ||||||||
|
ARTHURUN ÖLÜMÜ Sir Thomas Malory Arthurun Ölümü, değişik kaynaklardan, XIII. ve XIV. yüzyıllarda Kral Arthur ile Yuvarlak Masa Şövalyeleri üzerine yazılan şiirlerden yararlanılarak ustaca derlenmiştir. O kadar ustaca ki, Morte dArthur bir derleme olmaktan çıkmış, Malorynin tek başına yazdığı özgün bir yapıta dönüşmüştür. Malory karmakarışık olan bu öyküleri sadece bir araya toplamakla kalmadı; onları ayıklayıp, gereksiz bulduklarını atarak yirmibir gruba ayırdı, bu darmadağınık masallardan tutarlı bir bütün yarattı. Ama Malorynin asıl marifeti, Kral Arthur öykülerini derleyip toplayıp yazınsal açıdan bir bütün oluşturması değil, bu öyküleri yalın olduğu kadar da şiirsel, her okuyucuda hayranlık uyandıran olağanüstü güzellikte bir dille anlatabilmesidir. Düzyazı yazdığı halde, aslında bir şair sayılması gereken Malorynin anlatımı öylesine düpedüz ve sade, hatta öylesine çocuksudur ki, taklidi kolay gelir insana. Oysa hiç kimse taklit edememiştir bu anlatımı. Victoria çağının en ünlü şairi Lord Alfred Tennyson, Morte dArthuru kaynak olarak kullanıp, Idylls of the Kingde Malorynin düzyazısını şiire dönüştürmeyi amaçladı. Ne var ki, Malorynin o yalın düzyazısı, Tennysonun ustaca işlenmiş dizelerinden çok daha şiirseldir. Malory, öykülerinin güzelliğinden ötürü değil, bunları anlatış biçiminden ötürü, XV. yüzyıl edebiyatına, Saintsburynin deyimiyle ölümsüz bir kitap verdi. (Mina Urgan) Sel Yayıncılık, 876 sf. Çeviren: Mina Urgan | ||||||||
|
ASLAN POSTUNA BÜRÜNMEK Michael Ondaatje Ondaatjenin en iyi romanı olarak kabul gören Aslan Postuna Bürünmek, insanın en önemli güdüsünün yaşama güdüsü olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Kimi bir köprüden kurtarıldığı için yaşıyor, kimi bir çocuk için; neden ne olursa olsun hepsi hayatta kalma savaşı veriyorlar. Aslan Postuna Bürünmek, filmi gişe rekorları kıran ve 1992 yılında bir de Booker Ödülü kazandıran İngiliz Hastanın yazarının en iyi romanı sayılıyor. Öğrenmek ve düş kurmak, yani yaşam hakkında, şiir tadında bir roman. Aslan Postuna Bürünmek, aralarında Kanadanın vahşi doğasında doğup büyümüş Patrickin, sendikacı ve militan Alicein, bir milyarderin sevgilisi olan oyuncu Claranın, hırsız Caravaggionun, gözüpek inşaat işçisi Makedon Temelcoffun, hırslı kent planlamacısı Harrisin ve diğerlerinin bulunduğu sıradan insanların öyküsünü alışılmadık bir biçimde anlatıyor. Patrick, 1920lerde Kanadanın vahşi doğasından Torontoya gelir. Göçmenlerin istilasına uğramış, gelişmekte olan bu çok yönlü, kozmopolit kentte, yaşamını kazanmak için çeşitli işlere girer. Onun gibi pek çok insana umut vermektedir Toronto: Sendikacılar, inşaatçılar, tiyatro oyuncuları, hırsızlar, işçiler... Bütün bu insanların yolları, Kanadanın yoksulların ve göçmenlerin sırtında yükseldiği, Kuzey Amerikanın geliştiği ve işçi hareketlerinin başladığı yıllarda birleşir. Kızıl Birliklerin iletişim hatlarını kestiği, politik toplantıların gözyaşı bombalarıyla dağıtıldığı, onbin yabancı işçinin ülkeden sınırdışı edildiği yıllardır bunlar. Ondaatje, gereçeği mite yaklaştıran kurgusuyla okuru masalsı bir atmosferle sarmalıyor. Bir kentin yükselişinin hikâyesi, yirminci yüzyılın başındaki Toronto, Kuzey Amerikadaki ilk sendikalaşma hareketinin bastırılması, hayatta kalma savaşı veren bir avuç insanın öyküsü aracılığıyla romanlaşıyor. Kanadanın doğasını son derece canlı bir üslupla betimleyen yazarın şiirsel dili özellikle dikkat çekiyor. Can Yayınları, 296 sf. Çeviren: Ayşe Gül Güre Dizi: Çağdaş Dünya Yazarları Tür: Roman | ||||||||
|
ESKİ ŞİİRİN RÜZGÂRIYLE Yahya Kemal Eski çağların ruh iklimini yeni zamanlara taşıyan Eski Şiirin Rüzgârıylede yer alan şiirler, tıpkı Kendi Gök Kubbemizde olduğu gibi, mükemmele ulaşmayı amaçlayan dile ve musikiye dayanır. Sesin ve sözün dize için anlamını yeniden kuran Yahya Kemal; anların, anıların kişisel ve toplumsal tarih içindeki yerini de yeniden anlamlandırmış ve şiirine taşımıştır. Onun dizelerinde büyük bir kültür ve uygarlığın kokusu, rengi, ritmi hissedilir. Eski Şiirin Rüzgârıylede yer alan ve neoklasik biçemin en değerli örneklerinden sayılan şiirler, öncü ve eşsiz niteliklerinin yanı sıra şiir tarihimize, büyük şairlerin hatırasına ve mirasına da bir selamdır. Kalbim yine üzgün seni andım da derinden. Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden! Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden, Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden! Kendi Gök Kubbemizle Yahya Kemal evrenine giren okurlar, Eski Şiirin Rüzgârıyle ile eski çağların iklimini hissedecekler. Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş ise Yapı Kredi Yayınlarının çıkaracağı kitaplar olarak göze çarpıyorlar. Yapı Kredi Yayınları Tür: Şiir | ||||||||
|
KIRDIĞIMIZ OYUNCAKLAR Sunay Akın Sunay Akın Kız Kulesini, batan gemileri, kızılderilileri, bayrakları, İstanbulu, zürafaları yazarken, kıyıya, köşeye itilmiş, kırılmış, unutulmuş oyuncakların da izini sürmüş. Bir edebiyat dalgıcı gibi, anı denizinin en derin köşelerindeki oyuncakları sizler için günışığına çıkarmış.. Andersenin İstanbul yolunda karşılaştığı kız çocuğunun elindeki oyuncaktan, Nâzım Hikmet ile birlikte yargılanan Ömer Denizin oyuncakçı dükkanında çıraklık yapmış ünlü tiyatro sanatçısına kadar bilinmeyen pek çok öykü bu kitapta İlk kez biraraya gelmiş. Sunay Akın tüm bu çalışmaları yaparken, Türkiyenin ve dünyanın pek çok yerinden eski, antika oyuncaklar toplamış. Bu oyuncaklar, şairin İstanbulda kurduğu oyuncak müzesinde sergilenmekte. Şairin kızı Ilgın Babam eskiden bana oyuncak alıyordu, ama artık kendine alıyor demektedir, Sunay Akını, oyuncak müzesiniş nasıl kuracağını düşünürken yüzlerce oyuncak arasında oturduğu esnada gören babası ise şunu söyler: Gene döndük başa!.. Kitabın sonunda çoğu oyuncak bağlantılı tarihi fotoğraflardan oluşan 11 sayfalık bir de albüm yer almakta Çınar Yayınları, 191 sf. Dizi: Araştırma | ||||||||
|
MARIE ANTOINETTE Antonia Fraser Kraliçe(Marie Antoinette) olmasaydı Fransız Devrimi diye bir şey de olmazdı (Thomas Jefferson) Her devrim kendisini meşrulaştırmak için bazı özel hedefler, düşmanlar arar. 1789 Fransız Devrimi de aynı şeyi yaptı ve bir yabancıyı, Kralın yatağındaki düşmanı buldu! Hem siyasi hem de cinsel olarak iktidarsız bir Kral ile evlendiğini anlayınca kendi hayatını yaşamaya kalkışan haz düşkünü Kraliçe hedef oldu. 14 yaşındaki Marie Antoinettei 1770 yılında Fransaya gelin gönderen annesi Avusturya İmparatoriçesi Maria Teresa, Fransız halkına o kadar çok iyilik yap ki, benim onlara bir melek göndermiş olduğumu söylesinler... demişti, ama 23 yıl sonra Fransızlar bu meleğin kafasını giyotinde koparacaklardı. Oysa kendisiyle özdeşleştirilen Ekmek yoksa pasta yesinler! sözü onun ağzından çıkmamıştı. Tümüyle masum değilse de, bu sözün ima ettiği kadar da sorumsuz sayılmazdı, ama günün propaganda makinesi öyle etkili çalıştı ki, sonuçta yine de Fransız halkına annesinin hiç düşünemeyeceği bir biçimde hizmet etmiş oldu! Onun üzerinden halkta yaratılan öfke ve nefret Fransız Devriminin gelişmesine katkıda bulunacaktı. Hatta o kadar ki, dönemin Fransadaki ABD elçisi ve daha sonra ABDnin üçüncü cumhurbaşkanı olan Thomas Jefferson, Kraliçe olmasaydı Fransız Devrimi diye bir şey de olmazdı diye yazacak kadar ileri gitmişti. Devrimcilere hiç de sempatiyle yaklaşmayan Antonia Fraser, göz kamaştırıcı ayrıntılar ve anektodlarla zenginleştirdiğiğ bu biyografide Mösyö Giyotinin kurbanlarını bir tarihsel roman kıvamında anlatıyor. Aykırı Yayıncılık, 494 sf. Çeviren: Ayşe Düzkan Dizi: Biyografi-8 Tür: Biyografi | ||||||||
|
BÜYÜYEN FOTOĞRAF KÜÇÜLEN SOSYOLOJİ Serkan Dora Akademik çevrelerin dışına taşıp kitap formatında okurla buluşabilme olanağı bulan bilimsel çalışmalar, okur tarafından, öncelikle canlı bir dil ve üsluba, ardından da anlaşılabilirliğe sahip olma bakımından değerlendirilir. Genç bir sosyolog ve aynı zamanda iletişimci olan Serkan Doranın kaleme aldığı Büyüyen Fotoğraf Küçülen Sosyoloji, bu iki alanın nasıl aynı kaynaklardan doğup hangi noktalarda kesiştiğini ve nihayet nasıl negatif bir korelasyon içerisine girdiğini, bilimin sınırlarından ödün vermeden okuyucuya anlatmış. Mütevazı anlatımıyla, konuya ilgi duyan herkesi içine çekebilen kitapta, hem sosyolojinin hem de fotoğrafın tarihçelerini derli toplu biçimde bulmak mümkün. Walter Benjaminden, Milan Kunderaya, Gabriel Garcia Marqueze ve Susan Sontaga; John Bergerden, Elias Canettiye, Claude Levi-Straussa ve Octavio Paza kadar, onlarca kaynağın inceden inceye taranmasıyla, kitap hem somut dayanaklar hem de renkli bir üslup kazanmış. Babil Yayınları, bu araştırmayı yayımlayarak, gerek fotoğrafa, gerekse sosyolojiye ilgi duyanlara, bu alanlarda kaynak eksikliği çekenlere önemli bir hizmette bulunmuş. Babil Yayınları, 208 sf. | ||||||||
|
HEYECANSAL KONTROL Yaşantımıza yön veren duygularla başa çıkmayı öğrenmek Prof.Dr. İlkay Kasatura Duygularınızı yönetin, yoksa onlar sizi yönetir. (Çin Atasözü) Heyecanlarımızı kontrol etmek, öğrenilmiş bir davranıştır. Heyecan kontrolü, bireyin kendisini bilinçli bir şekilde yönetme, dürtülerini frenleme, başkalarının duygularını paylaşabilme ve anlama yeteneği olarak tanımlanabilir. Bu yetenekten yoksun olan bireyin, aile, iş ve toplumsal yaşamında başarı ve mutluluğu yakalaması kolay değildir. Ancak insan yaşamında bu kadar önemli yeri olan heyecansal kontrol, kalıtımsal olarak doğuştan getirdiğimiz bir özellik değil; eğitimle istediğimiz yönü verebileceğimiz bir yetenek. Bunun nasıl gerçeklik kazanacağını Prof. Dr. İlkay Kasatura, yaşam deneyimleri, klinik gözlemleri ve psikoterapi öyküleriyle ortaya koyuyor. Ana baba ve eğitimcilerin yanında, kendisini gerçekçi bir şekilde gözden geçirerek heyecansal olgunluğa ulaşmak isteyen bireylerin, bu kitaptan çok yararlanacaklarını umuyoruz. Yazarla iletişim kurmak isteyenler için: Tel - 0 212 274 86 00 Altın Kitaplar Yayınevi, 336 sf. Dizi: Aile Sağlık ve Yaşam Tür: Psikoloji | ||||||||
|
SELİN VE CEMLE YOLCULUKLAR Buket Uzuner 2000 yılında Varlık Dergisinde 12 bölüm olarak yayımlanan Selinle Yolculuklar adlı gençlik dizisi çok sevilir. Öyle ki, hem Uzunere, hem de dergi yöneticisi şair Enver Ercana, bu dizinin devamı için istek mektupları yağar. Bunun üzerine yazar da, diziye Cemle devam eder. Sonunda bu yolculuklar, Yazar Olmak İsteyen Gence El Kitabı adıyla yayımlanmak üzere toplandı. Daha sonra adı Selin ve Cemle Yolculuklar olarak belirlenen kitap, gençler için, bu konuda yazılmış yerli bir kitabın bulunmayışı nedeniyle yaşanan boşluğu doldurmakta. İnsanın kendi varoluş anlamını aramaya başladığı ilkgençlik döneminde iki genç: Selin ve Cem... Onlarla okul- aile- toplum- cinsellik kadar edebiyatın değişik dallarında, hayatın ve sanatın içinde, biraz da usta-çırak ilişkisi boyutunda seyahat eden bir yazarın iki yıllık serüveni... Hayatta her anlam, ancak başka anlamlarla anlaşılabilir. Ve bu yüzden yazarın gençlerle yaptığı yolculuklar biraz da onun vicdani yolculuklarıdır. Bu yolculuğa çıkmaya niyetli herkese iyi okumalar... Everest Yayınları, 209 sf. Dizi: Deneme-6 Tür: Deneme | ||||||||
|
BİR SENARYO YAZMAK Michel Chion İyi senaryolar kendiliğinden yazılmaz; iyi senaryo kaleme almak, özenli çalışmaların, deneyim ve eğitimle kazanılacak sezgilerin ve öyküleme sanatını beyazperdeye uygulamayı iyi bilmenin ürünüdür. Bu kitap da bu amaçla, sinemanın ayrı dönemleri ve farklı ülkelerinden özenle seçilmiş, hepsi ayrı bir senaryo türünü temsil eden dört klasik film senaryosunun derinlemesine çözümlenmesiyle hazırlanmış; ayrıca, Hitchcocktan Polanskiye, Fritz Langdan Jacques Demyye değişik yönetmenlerin kullandığı formüller ve örneklerle zenginleştirilmiş... Daha önce AFA Yayınları tarafından iki baskısı yapılan Bir Senaryo Yazmak kitabının yeni basımı. Agora Kitaplığı, 258 sf. Fransızcadan çeviren: Nedret Tanyolaç Öztokat Dizi: Sinema-3 Tür: Eğitici | ||||||||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |