|
|
Bizim Ally McBeal'lar Oğuz Çetin, Fatih Terim olur mu? e. murat yığcı'nın tüm yazıları e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 2 e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 3 |
|||
Fenerbahçeden bahsetmek isteyen biri, eninde sonunda kendini tekrar eder. Çünkü Fenerbahçe hatalarından ders almaz. Bu nedenle eğer sarı-lacivertli kulübü eleştirmeye çalışırsanız, suya yazı yazmış olursunuz. Kim ne derse desin, kim ne yazarsa yazsın, onlar ders almaz. Çünkü yapıcı eleştirilerle, diğerlerini ayırmayı beceremezler. Onlar, her eleştiriye kulak tıkamayı tercih ederler. Taraftar da ders almaz... Uzun süredir karışık olan ama medya desteğiyle sürüklene sürüklene ilerliyen kulübüne sihirli bir elin değmesini ve her şeyin düzelmesini bekler. Halbuki, her şeyi düzeltmek için sihirli bir ele değil, Fenerbahçenin bir futbol külübü olduğunu anlamaya ihtiyaç var. Artık gelinen noktada profesyonellik ön plana çıkmak zorunda... YÖNETİM ÇABALIYOR AMA... Fenerbahçe yönetiminin büyük bir çaba içinde olduğu bir gerçek. Ama yönetim, futbolun bir takım oyunu olduğu gerçeğini anlayamadığı sürece, istikrarın önemini kavrayamadıkça, kalıcı başarının gelmesi zor gibi görünüyor. FB yönetiminin teknik direktörden ve futbolculardan beklentilerini, medya mensupları şekillendirdiği sürece, kulübün uzun vadeli bir teknik adamla çalışması zor. Sadece son dönemde yaşananlara bir göz atmak bile, yönetim kademesindeki tutarsızlığı görmek açısından yeterli olur aslında: Takımı şampiyon yapan teknik direktörün işine son verilir, operasyonun nedeni Avrupada başarısızlık olarak açıklanır. Dünyanın dört bir yanından ünlü isimlere ulaşılmaya çalışılır. Ama unutulan bir şey vardır. Devre arası olduğu için istenen isimlerle görüşülemez, görüşülenlerden ret yanıtı alınır; ama olayların medyaya yansıması Herkes FB ile çalışmak istiyor olur... Yeni teknik direktörün neden/nasıl seçildiğini kimse anlayamaz. Kariyeri eski teknik direktörden daha iyi değildir, ama kariyer değil, çalışma disiplini ön plana çıkarılır. Medya mensupları takımın iyi çalışmadığını söylemiştir ve bu nedenle Alman disiplini ile ulaşılacak tempo, takımın zirveye çıkmasına yetecektir. Ama unutulan bir şey vardır. Tempo için gereken şey Alman disiplini değildir artık, 3. Lig takımlarının kondüsyonu bile neredeyse Dünya Kupasını çıkaracak seviyeye ulaşmıştır; ama olayların medyaya yansıması FB kondüsyon kazanıyor olur... Sezon sonu beklenen başarı gelmez (aslında takımın ikinciliği başarı olarak kabul edilebilir, çünkü ucunda Şampiyonlar Ligi vardı). Sarı lacivertli camia gelecek yıla hazırlık yapar. Yeni teknik direktör tatile gönderilir; takıma bir sürü yetenekli adam alıp, onların ortasına da dünyaca ünlü, ama kendi ülkesi dışında başarısız olmuş pahalı bir transfer yaparak Şampiyonlar Liginde başarı hedefi konur. Ama unutulan bir şey vardır. Bu tip bir organizasyonla takımlar ezeli rakiplerini yenebilir, ama uzun vadeli başarıyı yakalayamaz. Hedefi çok yüksek koyarsanız ama altyapınız ve merdivenleri ağır ağır çıkma sabrınız yoksa, hedefin ağırlığı sizi ezer. Unutmadan ekleyelim, burada uzun vadeli sözü çok önemli, çünkü Avrupada başarılı olmak için merdivenleri ağır ağır çıkmaz zorundasınız. Galatasaray, UEFA Şampiyonu olmadan önce Avrupada başarılı olacağının sinyallerini vermişti. Yönetimin teknik direktör konusunda verdiği son karar ise Oğuz Çetin oldu; zaten sorunun devam ettiğini de burada anlıyoruz. Fenerbahçe gibi bir takımı, ne tecrübe, ne de kariyer (siz isterseniz buraya bir de diplomayı ekleyin) açısından öncekilerle karşılaştırılmayacak birine teslim etmek, hem FBye, hem de ilerde belki de iyi bir teknik adam olabilecek Oğuz Çetine yapılan bir haksızlıktı; yönetim medyanın rüzgarını takip ederek, istikrarsızlığı yakaladı, ama bu istikrar başarısızlık konusunda oldu. EZELİ REKABET YÜRÜYOR, MU ACABA? Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki ezeli rekabet, farklı bir biçimde de olsa sürüyor. Şöyle özetleyebiliriz. Tek maçlı eleminasyon sisteminde FBnin, turnuvalarda ise GSnin üstünlüğü var. FB, rakibini en kötü dönemlerinde bile, hem de uzun süre konuşulacak maçlarla yenmeyi başarıyor. Türkiye ve Avrupa kariyeri açısından ise Galatasarayın tartışılmaz bir üstünlüğü var. Lig şampiyonluklarında -Fenerbahçenin şampiyon olduğu 84-85 sezonundan sonraki son 18 yılda- Fenerbahçe 3, Beşiktaş 6 ve Galatasaray ise 9 kez mutlu sona ulaşmış. Fenerbahçe, bırakın Avrupayı, ligde bile taraftarlarını tatmin edemiyor. 2002-2003 sezonunda yaşananları tekrarlamaya gerek yok; belki şunu vurgulayabiliriz, elde kalan son hedef, Süper Ligde gelecek yıl UEFA Kupasına katılma şansını sağlayacak bir derece elde etmek; ki bu bile şu durumda ulaşılması zor bir hedef görünümünde... Fenerbahçe hala ideal 11ini arıyor; Galatasaray ise halen maddi olarak kötü yönetilen ve Fatih Terimin gelişiyle bir bocalama yaşayan ama şu durumda bile halen şampiyonluğa oynayan bir takım... Her yıl yaptığı flaş olmayan flaş transferlerle gazete manşetlerine çıkan fakat oynadığı futbolla bir türlü isteneni veremeyen sarı lacivertlilerin Avrupa macerası ise, FB tarihinde kimsenin açmak bile istemediği sayfalara denk düşüyor. FB BİR YIL SABREDEBİLİR Mİ? Yönetim olarak istikrar sağlanamadığında, futbol takımında da istikrar sağlanamıyor. Belki de son yıllarda Metin Aşık, Güven Sazak, Hasan Özaydın, Ali Şen ve Aziz Yıldırım başkanlığındaki Fenerbahçenin tam olarak kavrayamadığı nokta da bu. Şampiyonluk için 1 yıl sabredemeyen sarı-lacivertli kulüp, her seferinde daha uzun süre sabretmek zorunda kalıyor. Ne yapalım yani, koskoca Fenerbahçe bir yılını feda mı etsin? diye sorabilirsiniz. Evet, çünkü feda etmeyi göze alamadığı bir yılı zaten feda edip, gelecek yılları da ipotek altına veriyor sarı-lacivertli kulüp. Aziz Yıldırım yönetiminden memnun olmayan Fenerbahçe camiasında herkesin en ağır eleştiriyi yapıp, taşın altına elini koymak istememesinin nedeni de bu. Takım kötü durumda, maddi açıdan çökebilir, sorunlar çok fazla ve kimse bu sorunlarla boğuşmak istemiyor. Çünkü sorunlarla boğuşan ve onları altetmeyi başaranlar, bir sonraki yönetimde, belki de anılmayanlar arasında yeralabilir. Aslında takımın dibe vurması belki de faydalı olabilir, yeni bir sistem kurulması düşünülür, yenilenme dönemi başlar... Bunu yaşayan ve başaracak gibi görünen bir örnek var (Trabzonspor); Belki Fenerbahçe de bu yoldan ilerler, hem de Trabzonspordan daha büyük bir maddi desteği arkasına alarak... Ana fikir: Fenerbahçe yönetimi olarak buna sabredebilirler mi, bir ya da iki yıl takımın başarısızlığını göze alıp, geleceğin takımını kurmayı beklenler mi, bilmiyorum. Ama zaten sabrediyorlar mı diyorsunuz? Onlar bunun farkında değiller... Ana fikrin ana fikri: Daha önceki yazılarda, Fenerbahçe ile ilgili yorum yaparken sezon başından bu yana tutarlı ve soğukkanlı demeçlerle de, artık yönetim olarak bir bütün olduklarını gösterdiler. Gerçi başarısızlık denen o çok ciddi sınavı daha yaşamadılar ama sanırım bu sınavdan da başarıyla çıkacaklardır demiştim... Yanılmışım. | ||||
12 Dev Adam'dan 12 Dev Çocuk çıkar mı? Yarı final, Türkiye ve Dünya Kupası... F1, bizler ve diğerleri Türkiye' ve Formula 1 Kaybetmeyi öğrenmek |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||