|
|
Ezeli rekabet nereye koşuyor? Ferrari'nin üstünlüğü ne kadar sürer? e. murat yığcı'nın tüm yazıları e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 2 e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 3 |
|||
Bu noktada Türk insanının ufkuna değinmekte fayda var. Ya da daha doğrusu ufuksuzluğuna... Neden sürekli daha önce başarılı olmuş, kendini bir şekilde bize sevdirmiş (çünkü Türk haklı başarılı olanı sevmez) insanların benzerlerini yaratmaya çalıştığımızı anlamıyorum. Fatih Terim, çok başarılı işler yapmış bir teknik adam, ama neden daha sonra gelenler de Fatih Terim gibi olmak zorunda kalsın ki? (Acaba Fenerbahçe yönetimi Oğuz Çetine Senden Fatih Terim gibi olmanı değil, Oğuz Çetin gibi davranmanı istiyoruz dedi mi?) Neden Fatih Terim gibi giyinmek, konuşmak, futbolcularla ilişki kurarken Fatih Terim gibi davranmak zorunda olsun diğer teknik adamlar? Neden insanlara kendi tarzlarını yaratma, doğru şeyler yaparken kendi bildikleri yolda, istedikleri gibi yürüme şansı vermiyoruz? Neden bunu yapmaya çalışan Mircea Lucescu, Şenol Güneş gibilerini bir anda siliyoruz defterden? Mesela Şenol Güneş, Mircea Lucescu, Ersun Yanal, Rıza Çalımbay, Ziya Doğan (ve daha adını sayamadığımız pek çok değerli teknik adam), başarılı teknik adam seviyesine yükselmek için (mutlaka biri gibi olacaksa) Alex Ferguson, Johann Cruyff ya da Hector Cuperi örnek almış olamaz mı? Ya da Fatih Terimin seçtikleri bazı özelliklerini örnek alma özgürlüklerini kullanamazlar mı? Yaşamın her alanında, müzikte, sinemada, edebiyatta, politikada birden fazla iyi (hatta en iyi) olmasını kabulleniyoruz da, sporda, teknik direktörleri değerlendirirken bunu neden yapamıyoruz? Çok sevdiğimiz bir müzik grubunun yaptığı her şarkının iyi olmadığını ya da çok sevdiğimiz bir filmin bazı bölümlerinde sıkıldığımızı kabul edip de, çok beğendiğimiz bir insanın bazı hareketlerini kabullenmek zorunda olmadığımızı neden söyleyemiyoruz? Fatih Terim çok değerli bir teknik adam, ona herkesin sahip çıkması gerekiyor; ama bunu yaparken Fatih Terimi olması gerektiği yerin ötesine koyduğumuzda, hem Türk futboluna, hem de Fatih Terime haksızlık ettiğimizi ve daha önce de söylediğim gibi Terimle ilgili yaratılan efsanelerin artık Türk futboluna zarar vermeye başladığını düşünüyorum. Bazen insanlar, kendilerine sormaya korktuğu soruları başkalarından duyması gerekir. Bir filmde, bir kitapta ya da belki bir basın toplantısında... Fatih Terimin soru sorulamaz kişi konumunda bulunması, daha da ileri gidebilecekken, çok iyi bir fırsat yakalamışken, çıtayı daha da yükseltebilecekken, kendisini kısıtlıyor. (*1 - Mesela Fatih Terim, Ümit Davalanın bir gazeteciyi dövmesinden sonra yaptığı basın toplantısında Buna herkes tepki göstermiş, iyi de arkadaşları neredeydi, neden Ümitin arkasında durmadılar? diye sorduğunda, birilerinin Hocam, siz Türkiyede pek çok kişinin örnek almayı düşündüğü birisiniz, GSli futbolcuların sokakta adam döven birine destek olmasını nasıl söylersiniz? demesi gerekir bana göre. Bana göre Terimin artık düşünmeden (ya da belki bunları düşünerek de söylemiş olabilir) konuşma şansı olmamalı... Çünkü Türk spor kamuoyunun kendisini karşılaştırdığı (ve zaman zaman daha üstün olduğunu düşündüğü diğerleri) düşünmeden konuşmuyor. (*2 - Kafama takılan bir diğer soru da, Fenerbahçeli yazarların Ortega için yazdığı herşeyin, nasıl olup da, daha önce Galatasaraylı yazarların Hagi için yazdıklarıyla bire bir uyuştuğu... İlla bir kıyaslama yapılacaksa, neden Ortega iyi bir oyuncu ama Hagi seviyesine ulaşmak için önce sahada bir şeyler yapması gerekir demiyor kimse... Bence FB en kısa sürede Terim ve Hagi sendromundan kurtulup, kendi yolunu çizmeli; Ortegadan Hagi olmasını, Oğuz Çetinin ise Fatih Terim gibi davranmasını beklememeli.) OĞUZ ÇETİNİN ŞANSI FAZLA 15 Şubat 1998da göreve gelen Aziz Yıldırım, sadece Mustafa Denizli ile, 2000-2001 sezonunda şampiyonluk yaşandı. Bu başarı Yıldırımı kurtardı ama Denizliyi kurtaramadı. FB, Yıldırım döneminde 2 Alman, 1 Hırvat, 1 Slovak ve 3 Türk teknik adamla çalıştı. Hırvat Otto Bariç, antrenör Cemşir Muratoğlu, (sezon ortasında sözleşmesini uzatan ama sezon sonu kovulan) Alman Joachim Löw, Rıdvan Dilmen, Slovak Zdenek Zeman, Turhan Sofuoğlu ve Mustafa Denizli, bu sürede teknik direktörlük yaptılar. |
||||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
İstatistiklere bakınca Lorantın neredeyse tüm eski teknik adamların kredisine sahip olduğu görülebilir. Bariç, şampiyonluğu sezon bitmeden Galatasaraya kaptırdığı için ayrılmak zorunda kalmıştı, basının bir kesiminden inanılmaz destek bulan ama yine de basının geneliyle iyi ilişki kurmayı beceremeyen Joachim Löw, Galatasaray ve Beşiktaşın ardından ligi 3. sırada bitirdiği için... 99-2000 sezonunda takımı devralan Rıdvan Dilmen, UEFA Kupasında MTK Budapeşte takımına yenildiği için, 5. haftanın sonunda istifa etti. 6. haftada Slovak Zdenek Zemanla Yıldırım yönetiminin yolları, takımın Türkiye Kupasında 2. Lig ekiplerinden Pendike yenilmesinin ardından ayrıldı. 15. haftada Zemanın yerine geçen Turhan Sofuoğlu ise görevi 2000-2001 sezonunun başında Mustafa Denizliye devretti. İlk sezonunda takımı şampiyon yapan ve son dönemin en fazla görev yapan teknik direktörü unvanına sahip olan Denizli (ki bence bu, Fenerbahçe tarihinde şampiyon olan tek Türk teknik adam unvanından bile önemlidir), Avrupa Şampiyonlar Ligi ve Türkiye Kupasındaki hüsranları nedeniyle yönetim kurulu tarafından oy birliği ile görevden alındı. Lorantın öyküsünü ise hepimiz biliyoruz. ŞANS BUNUN NERESİNDE İşte tüm bu gelişmeler, aslında Oğuz Çetinin şansını yaratan unsurlar. 1) Oğuz Çetinin şansı saydıklarımızdan ve Loranttan bir hayli fazla olacaktır. 2) Sezon başında yapılan flaş transferlere rağmen tüm kupalardan elenen (Şampiyonlar Ligi, UEFA Kupası ve Türkiye Kupası) Fenerbahçe, Oğuz Çetin yönetiminde sadece ve sadece Süper Lige odaklanmak gibi bir şansa sahip. 3) Bu hedefin tutturulamamasının faturası da Loranta kesilecek. 4) İstikrar peşinde koşmak uğruna Loranta son 6 teknik direktörünün kredisini sağlayan Fenerbahçe yönetimi, Oğuz Çetinin basın desteğini de gözönüne alırsak, benzer bir yol izlemeye çalışacaktır. 5) Fenerbahçenin bu yıl yaşayabileceği, (derbilerde alınabilecek yenilgiler dışında) fazla bir başarısızlık da kalmadığına göre, Oğuz Çetinin gelecek yıl da takımın başında olacağı tahmin edilebilir. Gelecek yıl belirlenecek hedeflerdeki şaşmalarda ne olacağını ise hep beraber göreceğiz... (bkz. yazının ilk paragrafı) (*3 - Ortaya bir söylenti at, taraftarın ve spor yazarlarının tepkisini ölç, olumsuz tepkide kararını değiştir, olumlu tepki de ise kararı uygula. Hagiler, Daumlar ve bizler başlıklı yazıda Beşiktaşın 2 sezon önceki durumunu değerlendirirken bu cümleyi kurmuş ve Beşiktaşın biraz eski Fenerbahçeyi hatırlattığını söylemiştim. Demek ki, Fenerbahçede bazı şeyler hiç değişmiyor. Ve belki de Oğuz Çetinin kariyerinin en çetin savaşı bu değişimi gerçekleştirmeye çalışmak olacak...) | |||
12 Dev Adam'dan 12 Dev Çocuk çıkar mı? Yarı final, Türkiye ve Dünya Kupası... F1, bizler ve diğerleri Türkiye' ve Formula 1 Kaybetmeyi öğrenmek |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||