|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Panik demesek bile en azından ciddi bir tedirginlik var Ankarada... Dün gece yarısı Powellın çektiği restten sonra Ankaranın elindeki kartlar hükmünü epey yitirmiş görünüyor. Hükümet yetkilileri suskun, tek açıklamayı NTVye yapan Devlet Bakanı Ali Babacanın söyledikleri de manidar: Büyük bir ekonomik paketin gelmeyeceği anlaşıldı, piyasalarda dalgalanma olması normal. Babacan bile dalgalanmaları normal buluyor, ötesinde birşey diyemiyor. İki bakış açısını biraz detaylandıralım... Önce iyimser olanı: Başından beri bu işe bulaşmadan sıyrılmaya çalışan Tayyip Erdoğanın istediğini aldığı yorumu. Böyle düşünen ve çoğunluğunu AKPnin radikal kanadını oluşturan isimler, bugün gelinen noktada Türkiyenin onurlu bir tavır sergilediğini, her istenene evet demediğini ve savaşa sonuna kadar direndiğini belirtiyorlar. Sonuç olarak da Irak savaşına Türkiyenin mümkün olan en az düzeyde katılacağını, buna mukabil özellikle Kuzey Irakta ve Irakın yeniden yapılanmasında söz sahibi olma hakkını elde ettiğini savunuyorlar. Ekonomik yardım alamamamızı ise Herşeyin bir bedeli var diye açıklıyorlar. Bu isimler, ekonomik kayıpları çok önemsemeyip, gerekirse vatandaşlardan yardım toplar, sorunu çözeriz diyorlar. Hatta rakamı bile belirlemişler, gönüllülerden yüzer dolar. İkinci bakış açısı ise kötümser; Türkiye hem savaşa bulaşıyor, hem de çok büyük zarar edecek diyenler. Bugün gelinen noktada, sadece hava sahası açılsa bile buradan geçecek uçakların Irakı bombalayacağını, böylece de savaşa katılmış olacağımızı savunanlar, halen Türkiyeye gelmiş bulunan ABD birliklerini de unutmayın diyorlar. Buna mukabil, Türkiyenin ekonomik kayıplarını hiç bir şekilde tazmin edemeyeceğini belirtenler, bir de soruyorlar; ABD ile aramız bu kadar gerginleşmişken ve güven kaybı yaşanırken siyasi taleplerimizin yerine geleceğine nasıl güvenebilirsiniz? Kuzey Irakın silahsızlandırılacağını neye ve kime dayanarak garanti görüyorsunuz? NASIL BU NOKTAYA GELDİK? Hangi görüş sizce doğru ayrı tabii ama, şurası bir gerçek ki, bugün gelinen nokta en azından Hükümetin bir kanadının, özellikle de ekonomi yönetiminin istediği nokta değil. Elbette askerlerin işaret ettiği nokta da bu değildi. Hatta ve hatta Cumhurbaşkanı Sezerin bile son bir kaç günde geldiği nokta bu değildi. Bugün gelinen nokta tamamen AKP lideri Tayyip Erdoğanın sorumluluğundadır. Hataysa hata Erdoğanındır, sevapsa sevap Erdoğanındır. Neden? Çünkü Genelkurmay Başkanı ikinci tezkere reddedildikten sonra yaptığı açıklamada işbirliğinin tam olması gerektiğini dile getirmişti. Çünkü ABD, BMdeki oylamadan vazgeçtiği andan beri Cumhurbaşkanı Sezer de Türkiyenin harekete geçmesi gerektiği görüşüne vardı ve bu nedenle de önceki gün Çankaya Köşkünde zirve topladı. Bütün bunlara karşılık Tayyip Erdoğan, önce Hükümeti kurmayı, ardından da güven oylamasını geciktirerek, tezkereyi bilerek erteledi. Bu oyalama sürecinde ABD ile de usandıran bir pazarlık yürütüldü. Ankara devamlı olarak tezkerenin içeriğini daraltmaya çalışırken, siyasi, askeri ve ekonomik taleplerinde direndi. Son olarak dün gece yürütülen görüşmelerde de Ankara bu tavrını sürdürünce, aşık usandı ve Powell Daha fazla naz istemiyoruz, kara birlikleri talebimizden vazgeçtik, siz sadece hava koridorunuzu açın, yeter dedi. Tabii bunun karşılığında ekonomik yardım falan da yok, sadece IMF ve Dünya Bankası kanalıyla destek vaadi var. Pekii, Tayyip Erdoğan, ABDnin böyle bir rest çekeceğini göremedi mi? Kimilerine göre, Hayır göremedi, ABDnin kuzey cephesi olmadan Irakla savaşamayacağını savunan danışmanlarına fazla inandı, fazla güvendi. Kimilerine göre de Erdoğan ABDnin böyle bir rest çekeceğini biliyordu, bunu istiyordu, bunun için oyaladı. Hangi görüşe katılırsanız... BUNDAN SONRA NE OLACAK? Şu saat itibariyle hala Ankaranın ABDden bir cevap beklediğini söyleyelim. Powell, hava koridorunu isterken, bu koridorların kullanılması için gerekli ikmal sirkülasyonuna izin verilmesini ve modernize edilen üslerin de kulanıma açılmasını talep etti. Yani kısacası üsler kullanılacak ve bu üslerde lojistik amaçlı bir kaç bin ABD askeri olacak. Gülün bu talebe cevabı ise şu oldu: Buna izin verebilmemiz için tezkerenin tam işbirliğini öngören bir içerikte olması gerekir, aksi halde üslere izin veremeyiz. Tam işbirliğini içeren bir tezkereyi geçirebilmemiz için de vardığımız mutabakatların geçerli olması gerekir. Yani Gül kısaca yeniden ekonomik yardım istedi. Şimdi ABDden cevap bekleniyor. Belki 6 milyar dolarlık olmasa bile, 2-3 milyar dolarlık bir yardım düşünülüyor. Cevap gelir mi, Allah bilir... Ankaranın bir başka beklentisi de ABDnin ilk hava saldırısından sonra mutlaka kuzeyden kara harekatına ihtiyaç duyacağı ve bu nedenle yeniden Ankaranın kapısını çalacağı yolunda. Hükümete bilgi veren stratejistler böyle söylüyor. Sonuç itibariyle bir süre öncesine kadar ABD ile ciddi müttefik olan ve işbirliği talep edilen konumdaki Ankara, bugün isteyerek veya istemeyerek öyle bir konuma geldi ki neredeyse küsülen bir başkent durumunda. Başta da dediğimiz gibi Bu Tayyip Erdoğanın tercihiydi, ama doğruuu, ama yanlış... Ümit SEZGİN / NTV - CNBC-e Ankara Haber Müdürü | ||||
Erdoğan'a askerden acı ilaç MGK'dan beklenen!.. AKP meşruiyet arıyor Meşruiyet tartışmaları ne kadar meşru? Şimdi "sonrasını" tartışalım Tayyip Erdoğan "tamam" dedi Minimum değil yeterli destek!... Zirveyle "zirve"ye çıktık 27 Ocak sonrası Irak senaryoları Unutmayın ABD bize lazım!.. "Ucundan acık" destek olmaz |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||