|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Son bir kaç aydır yaşanan süreçte gerek Hükümetten gerek Genelkurmaydan gelen açıklamalar hep aynı yöndeydi: Devletin tüm kurumları kendi sorumluluk ve yetkileri oranında karar süreçlerine katılmakta ve uyum içerisinde çalışmaktadır. Ama son dönemde Cumhurbaşkanı yaptığı Uluslararası meşruiyet ve BM kararı beklenmeli açıklamalarıyla Hükümetle aynı görüşte olmadığını ortaya koydu. Tezkerenin Meclise gönderildiği gün Fikret Bilanın Milliyet gazetesinde manşet olan Asker acele edilmesinden rahatsız haberi de görüş birliğinin bozulduğunun bir başka işaretiydi. Her ne kadar bu haber Başbakan Gülün ısrarlı talepleri üzerine Genelkurmay Başkanlığınca akşam saatlerinde yalanlandıysa da, kafalardaki soru işaretlerini gidermeye yetmedi. Bu gelişmeler üzerine AKP dün çok kurnaz bir manevra yaptı. Tezkere görüşmelerini MGK sonrasına, Cumartesi gününe bıraktı. Böylece AKP Hükümeti savaş gibi bir kararı tek başına, üstelik de Cumhurbaşkanı ve askerlerin itirazına rağmen alıyormuş görüntüsüne karşı çıktı ve sorumluluğu paylaşmak için topu MGKya attı. AKP TEK BAŞINA MIYDI? Aslında Türkiyenin ABDye destek konusunda bugün geldiği nokta hiç bir şekilde AKPnin tek başına aldığı bir karar değildir. Bir kere konu her ay MGK toplantısında en ince detayına kadar tartışıldı. Yani hem Cumhurbaşkanı hem askerler hem de Hükümet konuyu birlikte incelediler ve ne yapılması gerektiğine karar verdiler. Geçen ay yapılan MGK toplantısından çıkan bildiriyi hatırlayın; Türkiye Büyük Millet Meclisince istenmeyen olası gelişmelere karşı, tümüyle Türkiyenin ulusal çıkarlarını korumak üzere gerekli görülecek askeri önlemlere işlerlik kazandırılmasına yönelik kararların alınmasını sağlayacak adımların Hükümet tarafından atılması konusunda tavsiyede bulunulması kararlaştırılmıştır. Kısaca MGK, Hükümete Meclisten yetki al, gerekli adımları at diyordu. Ayrıca ABD ile yürütülen müzakerelerin her aşamasında askerler vardı ve alınan sonuçlar düzenli olarak da Cumhurbaşkanına aktarıldı. Sonuç itibariyle, doğru mu yanlış mı ayrı bir tartışma konusu ama, kararları Hükümet tek başına almadı, tek başına adım atmadı. Zaten Genelkurmayın Fikret Bilanın son haberiyle ilgili açıklamasında da uyumlu çalışmadan, birlikte karar alındığından açıkca söz ediliyordu. SEZER NE YAPMALI?... Şimdi son karar da bu uyum içinde ve ortak alınmalıdır, karar ne olursa olsun... Bu kararı, Hükümet ya da Cumhurbaşkanı veya askerler veya Meclis herhangi bir kuruma tek başına bırakmak, o kuruma haksızlık etmektir. Ortak karar almanın yeri de elbetteki MGK... Sayın Sezer eğer gerçekten BM kararının mutlaka beklenmesini istiyorsa, bugün MGK toplantısında bu konuda diretmeli ve eğer kabul ettirebiliyorsa bu, bildiride mutlaka yer almalıdır. Şurası çok açık, Hükümetin tek başına ABDye direnebilme şansı yok. Aslında ABDye direnebilmeyi, hayır diyebilmeyi, siyasi görüşleri açısından bakıldığında en çok AKP isterdi. Böyle bir tavır onları tabanları gözünde süper kahraman yapmaya yeterdi, üstelik bir de savaş karşıtlarının gözünde de ciddi pirim yaparlardı. Ama hükümet etme sorumluluğu ellerini kollarını bağlıyor. Tayyip Erdoğanın da dediği gibi Bu yıl 73 milyar dolar dış borç ödemesi gereken bir hükümet ABDye direnemiyor. Çünkü direncin faturasının büyük bir ekonomik kriz olduğunu düşünüyor ve bunun siyasi faturasını yüklenmeye cesaret edemiyorlar. Ama eğer asker ve Cumhurbaşkanı Sonuna kadar direnin. Çıkacak bir krizi birlikte üstleniriz, o zaman da yanınızda olur, millete birlikte anlatırız derlerse bilin ki AKP ve özellikle de Tayyip Erdoğan bayıla bayıla ABDye rest çekecektir. Sonra da dönüp tabanlarına keyifle ABD emperyalizmininin bir Müslüman ülkeye saldırmasına karşı çıktık diyebilecektir. Kısacası, bugün MGKda herkes çok açık konuşup elini taşın altına sokmak zorundadır. Eğer ABDye direnilecekse, bunun kararı hep birlikte alınmalı, sorumluluğu birlikte taşınmalıdır. Yok eğer tersi olacaksa, ABDye destek verilecekse bu karar da ortak alınmalıdır. Yani bugün MGKdan net bir karar çıkmalıdır. ULUSLARARASI MEŞRUİYET TANIMLANMALIDIR Bütün bu tartışmaların odağında yeralan kavram, uluslararası meşruiyettir. Sezerin sık sık vurgu yaptığı Anayasanın 92. maddesi de sadece uluslararası meşruiyetten söz etmekte, net bir tanım vermemektedir. Bugün gelinen noktada BM Güvenlik Konseyinin alacağı bir karar uluslararası meşruiyetin yeter şartı gibi algılanmaktadır. Ancak bu çok tartışmalı bir durumdur. Pek çok BM kararı yine pek çok ülke tarafından tanınmamaktadır. Kaldı ki yarın BMnin Kıbrısla ilgili alacağı bir kararı Türkiyenin tanıyacağı da çok şüphelidir. Bu durumda birilerinin çıkıp şu uluslararası meşruiyeti net biçimde tanımlaması gerekiyor. MGK bu iş için son derece uygundur. Bugünkü bildiride açık biçimde BM kararı ya da uluslararası meşruiyeti ne sağlayacaksa onun beklenmesi gerektiği net biçimde vurgulanırsa Meclis de, milletvekilleri de çok daha rahat karar alabilirler. Ve hepsinden önemlisi, artık MGKda bir karar alındıktan sonra herkes bu karara uymalı ve her kafadan farklı ses çıkmamalı. Yoksa millet neye ve kime inanacağına bir türlü karar veremeyecek. Ümit SEZGİN / NTV - CNBC-e Ankara Haber Müdürü | ||||
AKP meşruiyet arıyor Meşruiyet tartışmaları ne kadar meşru? Şimdi "sonrasını" tartışalım Tayyip Erdoğan "tamam" dedi Minimum değil yeterli destek!... Zirveyle "zirve"ye çıktık 27 Ocak sonrası Irak senaryoları Unutmayın ABD bize lazım!.. "Ucundan acık" destek olmaz |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||