Home page

Haber Menüsü


e. murat yığcı
 
GS zirveye, FB nereye? (3)
 
Üçüncü yazının girişi her iki takımı da kapsıyor: FB, Şampiyonlar Ligi’ne ön elemede veda etti, GS ilk tur sonunda; her ikisi de Avrupa’da yok; ama ne taraftarlar, ne yönetimler bundan rahatsızlık duymuyor...
 
e. murat yığcı'ya mail.
NTV-MSNBC
 
18 Kasım—  İki yıl önce, 28 Ağustos 2000’deki serinin ilk yazısında, Gençlerbirliği maçının çıkışında sarı-lacivertli bir taraftarın yakınmalarına yer vermiştik; Galatasaray’ın Süper Kupa’yı kazanmasından bir gün sonra Fenerbahçe’nin Gençlerbirliği’ne yenilmesi, sarı-lacivertli camiayı birbirine düşürmüştü. 21 Nisan 2001’deki serinin ikinci yazısının girişi ise “Fenerbahçe, Gençlerbirliği’ne bir kez daha yenildi. Ama bu kez (Bu hep böyle oluyor) diyen taraftarlara rastlamıyoruz, (Adamlar Çeyrek Final oynuyor, biz burda sefilleri oynuyoruz) diyen de yok” olarak değişmişti. Üçüncü yazının girişi her iki takımı da kapsıyor: FB, Şampiyonlar Ligi’ne ön elemede veda etti, GS ilk tur sonunda; her ikisi de Avrupa’da yok; ama ne taraftarlar, ne yönetimler bundan rahatsızlık duymuyor...

   
 
       
   
MSNBC News Ezeli rekabet nereye koşuyor?
MSNBC News Ferrari'nin üstünlüğü ne kadar sürer?
MSNBC News e. murat yığcı'nın tüm yazıları
MSNBC News e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 2
MSNBC News e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 3
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Bunun bir tek nedeni var, insanoğlu garip bir yaratık ve anılarda yaşamayı seviyor. Eğer belleğin yanıltıcı, anıların da değiştirilebilir olma özellikleri olduğunu kabul ediyorsanız, bunun bir sakıncası yok elbet; aksi takdirde kendinize bir hayal dünyası yaratmaktan öteye geçemiyorsunuz. Çünkü anılar değiştirilebilir olduğu için yanıltıcıdır, kayıtlar ve gerçekler ise kalıcı...
       Bakalım kayıtlar ezeli rekabetin geldiği nokta için ne diyor?
       
RAKAMLARDA DEĞİŞİKLİK YOK AMA...
       İlk yazının yazıldığı tarihten bugüne değişen tek şey (ki bana göre ezeli rekabet açısından, bu pek çok şeyi değiştiren bir şeydi) Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı 6-0 gibi tarihi bir skorla yenmiş olması. Olaya bir uzaylı edasıyla baktığınızda Avrupa kariyeri açısından Galatasaray’ın -her şeye karşın- hala tartışılmaz bir üstünlüğü olduğunu görüyoruz (Duraklama, belki gerileme devrine girmiş oldukları doğru, ama bu bulundukları noktayı değiştirmiyor).
       Lig şampiyonluklarında -Fenerbahçe’nin şampiyon olduğu 84-85 sezonundan sonra- Fenerbahçe 3, Beşiktaş 6, Galatasaray 9 kez mutlu sona ulaşmış. Fenerbahçe için yazdığımız “bırakın Avrupa’yı, ligde bile taraftarlarını tatmin edemiyor” cümlesi (tabii Galatasaray maçları ve son haftalar dışında) halen geçerliliğini koruyor.
       Yerden yere vurulan Galatasaray, bu yıl Şampiyonlar Ligi’nde Türkiye’yi temsil eden tek takımdı, 6-0’a karşın halen liderliğini sürdürüyor. Fenerbahçe ise UEFA Kupası’nda Panathinaikos’a 4-1 gibi bir skorla yenilerek yıllardır ilk kez Avrupa’da ezeli rakibinin önüne geçme şansını kaybetti.
       Kağıt üzerinde (yani rakamları yorumlayarak, tarafsız bir uzaylı edasıyla olaylara baktığımızda) GS hala zirvede, FB ise hala nereye gittiği bilinmeyen bir takım görünümünde. “O zaman bu yazıyı yazmanın ne anlamı var” diye soruyorsanız, bunun tek bir yanıtı var: Biz uzaylı değiliz...
       İşte NTVMSNBC okurlarının -bir kısmının- merakla beklediği ‘GS zirveye, FB nereye?’ yazısının üçüncü bölümü...
       
NE OLDU DA BÖYLE OLDU?
Live Vote is temporarily unavailable.

       Sorunun yanıtını zaten 2 yıl önce yazıya koyduğumuz anketi yanıtlayanlar vermiş. ‘Fenerbahçe’nin başarısızlığının ardında yatan nedenler nedir’ diye sorduğumuzda anketimize yanıt veren 2259 kişinin yüzde 35’i yönetim, yüzde 14’ü teknik kadro, yüzde 17’si futbolcular, yüzde 25’i basın/medya demişti. 2455 kişinin katıldığı ‘Galatasaray’ın başarısının ardında yatan nedenler nedir’ sorusuna verilen yanıtta ise yüzde 22’si yönetim, yüzde 19’u teknik kadro, yüzde 48’i futbolcular, yüzde 3’ü basın/medya gibi bir dağılım ortaya çıkmıştı.
       Yani FB taraftarı, Fenerbahçe’nin, medyanın tutumunu ve medyanın dediklerini fazlasıyla önemseyen yönetimini değiştirmeden, takımın gidişatını ancak yüzde 40 değiştirebileceğini belirtiyor.
       GS taraftarı ise başarının mimarı olarak yüzde 70 oranında yönetimi ve futbolcuları gösteriyor, bir bakıma takım kadrosunun dağılması halinde başarının yarı yarıya azalacağını söylüyor.
       Zaten son iki yıllık dönemde yaşananlar da taraftarların değerlendirmelerini doğruluyor.
       
ESKİ GS DEĞİL...
       
E, tabii, nasıl eski GS olur ki; eskiden başarıyı arayan, Şampiyonlar Ligi’ne katılan ama burada başarılı olamayan (ki hala öyle) bir takımdı Galatasaray; UEFA Kupası’na giden yolda hep bu kimlikle mücadele etti. Nispeten geri sayılabilecek bir futbol ülkesinden gelen, başarıyı arayan, ‘sevimli’, olaya renk katan yeni takım kimliğiyle...
       UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra ise bu kimlik kendiliğinden değişti. Artık rakipler GS’yi UEFA Kupası şampiyonu olarak görüyor ve bu motivasyonla çıkıyordu sahaya. Galatasaray kendine özgü bir futbolu olan, tüm Avrupa’nın tanıdığı, çekindiği ve saygı duyduğu bir takım olarak çıktığı maçlarda, genelde rakibe pozisyon vermeyen bir anlayışla başarılı oldu, çeyrek final oynadı. Şampiyonlar Ligi’ndeki başarı (bu sezon öncesinde toplam 56 maç oynayan GS, gruplarda topladığı 57 puanın 33’ünü Lucescu yönetiminde kazanmış) takımın UEFA başarısını biraz daha perçinledi... Takım belki iyi futbol oynamıyordu ama hem sahada (puan), hem de saha dışında (para) kazanıyordu.
Live Vote is temporarily unavailable.

       Her şey yolunda gidiyor gibi görünürken, ciddi bir hata yaptı Galatasaray cephesi; başarı için sabretmenin gerekli olduğunu, sahadaki başarının kulübün başarısı için yeterli olmadığını herkesten önce anlamışlardı ama, kazanılan başarıyı korumanın ne kadar güç olduğunu anlayamadılar. Fatih Terim’in adının, iyi bir altyapı olmasa da kısa sürede yeteceğini düşündüler.
       Fatih Terim bile bunu düşündüğü için sezon öncesi yapılan açıklamalar “Kısa sürede eskisinden daha süper takım yaratacağını, az parayla çok iş yapacağını” söyler oldu. Yani ikinci büyük hatayı yapan kişi de “Durun bakalım, önce ayaklarımızın üstünde duralım, Süper Lig’de başarıyı garanti edelim, daha sonra Avrupa’da kaldığımız yerden devam edeceğiz” demeyen Fatih Terim’di.
       (Pek çok Galatasaraylı’nın bulunduğumuz nokta çok da fena değil, diye düşündüğünü biliyorum ama Şampiyonlar Ligi’nden sadece 4 puan kazanarak elenmenin faturası kaba bir hesapla yaklaşık 20 milyon dolar... Fatih Terim’in diğer açıklamalarıyla ilgili kısa yorumlarımız ise yazının sonunda yeralacak.)
       
ESKİ FB DEĞİL...
       
Fenerbahçe yönetiminin büyük bir çaba içinde olduğu bir gerçek. Ama yönetim, futbolun bir takım oyunu olduğu gerçeğini anlayamadığı sürece, kalıcı başarının gelmesi zor gibi görünüyor. Teknik direktörü tatile gönderdikten sonra takıma bir sürü yetenekli adam alıp, onların ortasına da dünyaca ünlü, ama kendi ülkesi dışında başarısız olmuş pahalı bir transfer yaparak ezeli rakibinizi yenebilirsiniz, ama uzun vadeli başarı kazanmanız zor.
Live Vote is temporarily unavailable.

       (Burada uzun vadeli sözü çok önemli, çünkü Avrupa’da başarılı olmak için merdivenleri ağır ağır çıkmaz zorundasınız. Galatasaray, UEFA Şampiyonu olmadan önce Avrupa’da başarılı olacağının sinyallerini vermişti.)
       Flaş transferlerle yönetimin kurduğu takım kağıt üzerinde başarılı olabilir, ama takım olamayacağı için sahada mücadele edemez, istenilen sonuçları alamaz, kısa dönemli patlamalar yapabilir. Ve daha da önemlisi koyduğu hedeflere ulaşamaz. Tamam, FB taraftarı 6-0’ın hatırına bir süre “Şampiyonlar Ligi finali dediniz, ön elemede havlu attınız; UEFA Kupası finali dediniz, 4-1’le elendiniz” demeyecektir ama, FB geçen yılki gibi Türkiye Kupası finalinde elenip, şampiyonluk yarışında da havlu atarsa, yönetimin işi bu kez eskisi kadar kolay olmayabilir...
       
BİZ UZAYLI DEĞİLİZ...
       
Tabii ki hiçbirimiz uzaylı değiliz; bu nedenle ne UEFA Kupası’nı, ne de 6-0’lık sonucu yok sayamıyoruz. GS’nin elindeki son yıllarda alınmış pek çok kupaya (ki bunlardan biri UEFA Kupası) karşılık, FB’nin elinde her iki camianın da sohbet toplantılarında yıllar yılı yeralacak 6-0’lık bir galibiyet var. Bir uzaylı için bu ikisi eş değer olamayabilir ama Türkiye’de (daha doğrusu konu futbol olduğunda) işler farklı yürüyor, zaman zaman bir maç sonucu Avrupa’da kazanılan bir kupaya eşdeğer olabiliyor.
       Benim tavsiyem Galatasaray yönetiminin, 6-0’lık skor hiç olmamış gibi davranmaması, Fenerbahçe yönetiminin ise bu rüzgarı gerçek başarıya çevirmeye çalışması (farklı bir bakış açısıyla, her iki takımın da Avrupa’dan elendiği gözönüne alınırsa, bu skorun ikisinin de işine yaramadığı söylenebilir). Tabii ki bir skor nedeniyle sonsuza kadar susmanız/konuşmanız gerekmiyor ama unutulmaması gereken bir şey var ortada: Kulüplerin tarihçelerinde kazanılan kupalar yeralır, kupalar çok önemlidir ama taraftar anılarıyla yaşar...
       
FATİH TERİM VAKASI, DİYE BİR ŞEY...
       
Benim değil, Fatih Terim’in deyimidir bu. “Galatasaray’da bir Fatih Terim vakası var” deyip, daha sonra “Siz hiç benim ağzımdan ben şunu yaptım, bunu yaptım, diye bir şey duydunuz mu” diye soran Fatih Terim’in deyimi...
       Tabii ki Fatih Terim vakası vardır bu ülkede. Terim, bir Türk takımının başında UEFA Kupası kazanan bir teknik direktördür, daha sonra Fiorentina ve daha da önemlisi AC Milan gibi takımları çalıştırmıştır. İtalya’da başarısız olmuş olması (bakınız: Terim, İtalya, Milan ve Türkiye yazısı), Terim’in başarısız bir teknik direktör olduğunu göstermez; sadece İtalya’da başarısız olduğunu gösterir. “Terim’e komplo kuruldu” argümanına sarılmak ise gerçekleri gözardı etmekten öteye geçememektir.
Live Vote is temporarily unavailable.

       Fatih Terim tabii ki bu ülkenin yetiştirdiği en önemli teknik adamlardan biridir; bunu ne 6-0 (Fenerbahçe), ne 5-0 (Chelsea), ne İtalya macerası değiştiremez; ama Terim’in eleştirilemez olduğunu söylemek ve her yaptığının doğru olması gerektiğini düşünmek, artık bu ülke futboluna zarar vermeye başlamıştır.
       Böyle giderse, başarıya aç bir ülke konumundan kurtulup, sadece sevdiğimiz adamların başarılarıyla övünen bir ülke konumuna ulaşacağız. Eğer Formula 1 dünyası Michael Schumacher’in otomobil kullanımını eleştirebiliyorsa, bizler de Fatih Terim’in sahada/saha dışında yaptıklarını eleştirebilir olmalıyız. Bizim üzerimize düşen, eleştiri yapma hakkı ile hakaret etme hakkını karıştırmamak; Fatih Terim’in yapması gereken ise bu ikisini karıştıranları birbirinden ayırabilmek...
       
SON SÖZ: TERİM’İN ‘ZAMANSIZ’ BASIN TOPLANTISI
       Fatih Terim’in NTV’den canlı yayınlanan basın toplantısında yeni bir şey yoktu. Terim “Takımın başındayım, hem de eskisi kadar güçlüyüm; başarılı olmak için eskisi kadar çok çalışacağız” dedi. Yine de ‘söz gümüşse, sükut altındır’ sözüne inanan biri olarak aklıma takılan bir iki detay var...
       1) Terim’in halen Lucescu sendromundan kurtulamadığı belli oluyor. Satır aralarında “Ben varken 4 yılda 41 milyon dolar bonservis ödemesi yapıldı, ben yokken 2 yılda bu rakam 32 milyon dolardı” demesi, bunun en önemli göstergesi. Hepimizin bildiği bir gerçek var ki, takımlar Şampiyonlar Ligi’nde puan alarak para kazanıyor, UEFA Kupası’nda şampiyon olarak değil; UEFA Kupası’nın maddi değeri (tabii ki manevi değerini tartışmıyorum), devletten aldığınız yardımı saymazsanız, Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finalin çok çok altındadır...
       2) Eğer Fatih Terim, canlı yayınlanan basın toplantısında, kendi hakkında yazılan (ve bence de yazılmaması gereken) seviyesiz cümleleri okuyorsa, önce bunları yazan kişinin adını vermesi, daha sonra ise bu tip yazıları yazanlarla, yazmayanları birbirinden ayırması gerekir. Tabii bunu yaparken de eleştirenleri değil, seviyesiz olanları ayırdığını hatırlatmalı bizlere.
       3) Terim, “Bana yapılacak en büyük hakaret, beni bu ülkede yaşayan bir teknik direktöre karşılaştırmaktır, beni en son sıraya koyun ama beni kimseyle karşılaştırmayın” demiş. Terim, bu kelimeleri kendisi için kullanmamış olsa, bir nebze kabul edilebilir, mesela bir spor eleştirmeni Terim için bu sözleri kullanabilir isterse; ama Terim’in kendisi için bu tip sözler sarfetmesi...
 
       
    MSNBC News 12 Dev Adam'dan 12 Dev Çocuk çıkar mı?
MSNBC News Yarı final, Türkiye ve Dünya Kupası...
MSNBC News F1, bizler ve diğerleri
MSNBC News Türkiye' ve Formula 1
MSNBC News Kaybetmeyi öğrenmek
 
     
 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları
Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın
Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları