|
|
Ezeli rekabet nereye koşuyor? Ferrari'nin üstünlüğü ne kadar sürer? e. murat yığcı'nın tüm yazıları e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 2 e. murat yığcı'nın tüm yazıları - 3 |
|||
Bunun bir tek nedeni var, insanoğlu garip bir yaratık ve anılarda yaşamayı seviyor. Eğer belleğin yanıltıcı, anıların da değiştirilebilir olma özellikleri olduğunu kabul ediyorsanız, bunun bir sakıncası yok elbet; aksi takdirde kendinize bir hayal dünyası yaratmaktan öteye geçemiyorsunuz. Çünkü anılar değiştirilebilir olduğu için yanıltıcıdır, kayıtlar ve gerçekler ise kalıcı... Bakalım kayıtlar ezeli rekabetin geldiği nokta için ne diyor? RAKAMLARDA DEĞİŞİKLİK YOK AMA... İlk yazının yazıldığı tarihten bugüne değişen tek şey (ki bana göre ezeli rekabet açısından, bu pek çok şeyi değiştiren bir şeydi) Fenerbahçenin Galatasarayı 6-0 gibi tarihi bir skorla yenmiş olması. Olaya bir uzaylı edasıyla baktığınızda Avrupa kariyeri açısından Galatasarayın -her şeye karşın- hala tartışılmaz bir üstünlüğü olduğunu görüyoruz (Duraklama, belki gerileme devrine girmiş oldukları doğru, ama bu bulundukları noktayı değiştirmiyor). Lig şampiyonluklarında -Fenerbahçenin şampiyon olduğu 84-85 sezonundan sonra- Fenerbahçe 3, Beşiktaş 6, Galatasaray 9 kez mutlu sona ulaşmış. Fenerbahçe için yazdığımız bırakın Avrupayı, ligde bile taraftarlarını tatmin edemiyor cümlesi (tabii Galatasaray maçları ve son haftalar dışında) halen geçerliliğini koruyor. Yerden yere vurulan Galatasaray, bu yıl Şampiyonlar Liginde Türkiyeyi temsil eden tek takımdı, 6-0a karşın halen liderliğini sürdürüyor. Fenerbahçe ise UEFA Kupasında Panathinaikosa 4-1 gibi bir skorla yenilerek yıllardır ilk kez Avrupada ezeli rakibinin önüne geçme şansını kaybetti. Kağıt üzerinde (yani rakamları yorumlayarak, tarafsız bir uzaylı edasıyla olaylara baktığımızda) GS hala zirvede, FB ise hala nereye gittiği bilinmeyen bir takım görünümünde. O zaman bu yazıyı yazmanın ne anlamı var diye soruyorsanız, bunun tek bir yanıtı var: Biz uzaylı değiliz... İşte NTVMSNBC okurlarının -bir kısmının- merakla beklediği GS zirveye, FB nereye? yazısının üçüncü bölümü... NE OLDU DA BÖYLE OLDU? |
||||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Sorunun yanıtını zaten 2 yıl önce yazıya koyduğumuz anketi yanıtlayanlar vermiş. Fenerbahçenin başarısızlığının ardında yatan nedenler nedir diye sorduğumuzda anketimize yanıt veren 2259 kişinin yüzde 35i yönetim, yüzde 14ü teknik kadro, yüzde 17si futbolcular, yüzde 25i basın/medya demişti. 2455 kişinin katıldığı Galatasarayın başarısının ardında yatan nedenler nedir sorusuna verilen yanıtta ise yüzde 22si yönetim, yüzde 19u teknik kadro, yüzde 48i futbolcular, yüzde 3ü basın/medya gibi bir dağılım ortaya çıkmıştı. Yani FB taraftarı, Fenerbahçenin, medyanın tutumunu ve medyanın dediklerini fazlasıyla önemseyen yönetimini değiştirmeden, takımın gidişatını ancak yüzde 40 değiştirebileceğini belirtiyor. GS taraftarı ise başarının mimarı olarak yüzde 70 oranında yönetimi ve futbolcuları gösteriyor, bir bakıma takım kadrosunun dağılması halinde başarının yarı yarıya azalacağını söylüyor. Zaten son iki yıllık dönemde yaşananlar da taraftarların değerlendirmelerini doğruluyor. ESKİ GS DEĞİL... E, tabii, nasıl eski GS olur ki; eskiden başarıyı arayan, Şampiyonlar Ligine katılan ama burada başarılı olamayan (ki hala öyle) bir takımdı Galatasaray; UEFA Kupasına giden yolda hep bu kimlikle mücadele etti. Nispeten geri sayılabilecek bir futbol ülkesinden gelen, başarıyı arayan, sevimli, olaya renk katan yeni takım kimliğiyle... UEFA Kupasını kazandıktan sonra ise bu kimlik kendiliğinden değişti. Artık rakipler GSyi UEFA Kupası şampiyonu olarak görüyor ve bu motivasyonla çıkıyordu sahaya. Galatasaray kendine özgü bir futbolu olan, tüm Avrupanın tanıdığı, çekindiği ve saygı duyduğu bir takım olarak çıktığı maçlarda, genelde rakibe pozisyon vermeyen bir anlayışla başarılı oldu, çeyrek final oynadı. Şampiyonlar Ligindeki başarı (bu sezon öncesinde toplam 56 maç oynayan GS, gruplarda topladığı 57 puanın 33ünü Lucescu yönetiminde kazanmış) takımın UEFA başarısını biraz daha perçinledi... Takım belki iyi futbol oynamıyordu ama hem sahada (puan), hem de saha dışında (para) kazanıyordu. |
|||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Her şey yolunda gidiyor gibi görünürken, ciddi bir hata yaptı Galatasaray cephesi; başarı için sabretmenin gerekli olduğunu, sahadaki başarının kulübün başarısı için yeterli olmadığını herkesten önce anlamışlardı ama, kazanılan başarıyı korumanın ne kadar güç olduğunu anlayamadılar. Fatih Terimin adının, iyi bir altyapı olmasa da kısa sürede yeteceğini düşündüler. Fatih Terim bile bunu düşündüğü için sezon öncesi yapılan açıklamalar Kısa sürede eskisinden daha süper takım yaratacağını, az parayla çok iş yapacağını söyler oldu. Yani ikinci büyük hatayı yapan kişi de Durun bakalım, önce ayaklarımızın üstünde duralım, Süper Ligde başarıyı garanti edelim, daha sonra Avrupada kaldığımız yerden devam edeceğiz demeyen Fatih Terimdi. (Pek çok Galatasaraylının bulunduğumuz nokta çok da fena değil, diye düşündüğünü biliyorum ama Şampiyonlar Liginden sadece 4 puan kazanarak elenmenin faturası kaba bir hesapla yaklaşık 20 milyon dolar... Fatih Terimin diğer açıklamalarıyla ilgili kısa yorumlarımız ise yazının sonunda yeralacak.) ESKİ FB DEĞİL... Fenerbahçe yönetiminin büyük bir çaba içinde olduğu bir gerçek. Ama yönetim, futbolun bir takım oyunu olduğu gerçeğini anlayamadığı sürece, kalıcı başarının gelmesi zor gibi görünüyor. Teknik direktörü tatile gönderdikten sonra takıma bir sürü yetenekli adam alıp, onların ortasına da dünyaca ünlü, ama kendi ülkesi dışında başarısız olmuş pahalı bir transfer yaparak ezeli rakibinizi yenebilirsiniz, ama uzun vadeli başarı kazanmanız zor. |
|||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
(Burada uzun vadeli sözü çok önemli, çünkü Avrupada başarılı olmak için merdivenleri ağır ağır çıkmaz zorundasınız. Galatasaray, UEFA Şampiyonu olmadan önce Avrupada başarılı olacağının sinyallerini vermişti.) Flaş transferlerle yönetimin kurduğu takım kağıt üzerinde başarılı olabilir, ama takım olamayacağı için sahada mücadele edemez, istenilen sonuçları alamaz, kısa dönemli patlamalar yapabilir. Ve daha da önemlisi koyduğu hedeflere ulaşamaz. Tamam, FB taraftarı 6-0ın hatırına bir süre Şampiyonlar Ligi finali dediniz, ön elemede havlu attınız; UEFA Kupası finali dediniz, 4-1le elendiniz demeyecektir ama, FB geçen yılki gibi Türkiye Kupası finalinde elenip, şampiyonluk yarışında da havlu atarsa, yönetimin işi bu kez eskisi kadar kolay olmayabilir... BİZ UZAYLI DEĞİLİZ... Tabii ki hiçbirimiz uzaylı değiliz; bu nedenle ne UEFA Kupasını, ne de 6-0lık sonucu yok sayamıyoruz. GSnin elindeki son yıllarda alınmış pek çok kupaya (ki bunlardan biri UEFA Kupası) karşılık, FBnin elinde her iki camianın da sohbet toplantılarında yıllar yılı yeralacak 6-0lık bir galibiyet var. Bir uzaylı için bu ikisi eş değer olamayabilir ama Türkiyede (daha doğrusu konu futbol olduğunda) işler farklı yürüyor, zaman zaman bir maç sonucu Avrupada kazanılan bir kupaya eşdeğer olabiliyor. Benim tavsiyem Galatasaray yönetiminin, 6-0lık skor hiç olmamış gibi davranmaması, Fenerbahçe yönetiminin ise bu rüzgarı gerçek başarıya çevirmeye çalışması (farklı bir bakış açısıyla, her iki takımın da Avrupadan elendiği gözönüne alınırsa, bu skorun ikisinin de işine yaramadığı söylenebilir). Tabii ki bir skor nedeniyle sonsuza kadar susmanız/konuşmanız gerekmiyor ama unutulmaması gereken bir şey var ortada: Kulüplerin tarihçelerinde kazanılan kupalar yeralır, kupalar çok önemlidir ama taraftar anılarıyla yaşar... FATİH TERİM VAKASI, DİYE BİR ŞEY... Benim değil, Fatih Terimin deyimidir bu. Galatasarayda bir Fatih Terim vakası var deyip, daha sonra Siz hiç benim ağzımdan ben şunu yaptım, bunu yaptım, diye bir şey duydunuz mu diye soran Fatih Terimin deyimi... Tabii ki Fatih Terim vakası vardır bu ülkede. Terim, bir Türk takımının başında UEFA Kupası kazanan bir teknik direktördür, daha sonra Fiorentina ve daha da önemlisi AC Milan gibi takımları çalıştırmıştır. İtalyada başarısız olmuş olması (bakınız: Terim, İtalya, Milan ve Türkiye yazısı), Terimin başarısız bir teknik direktör olduğunu göstermez; sadece İtalyada başarısız olduğunu gösterir. Terime komplo kuruldu argümanına sarılmak ise gerçekleri gözardı etmekten öteye geçememektir. |
|||
Live Vote is temporarily unavailable.
|
Fatih Terim tabii ki bu ülkenin yetiştirdiği en önemli teknik adamlardan biridir; bunu ne 6-0 (Fenerbahçe), ne 5-0 (Chelsea), ne İtalya macerası değiştiremez; ama Terimin eleştirilemez olduğunu söylemek ve her yaptığının doğru olması gerektiğini düşünmek, artık bu ülke futboluna zarar vermeye başlamıştır. Böyle giderse, başarıya aç bir ülke konumundan kurtulup, sadece sevdiğimiz adamların başarılarıyla övünen bir ülke konumuna ulaşacağız. Eğer Formula 1 dünyası Michael Schumacherin otomobil kullanımını eleştirebiliyorsa, bizler de Fatih Terimin sahada/saha dışında yaptıklarını eleştirebilir olmalıyız. Bizim üzerimize düşen, eleştiri yapma hakkı ile hakaret etme hakkını karıştırmamak; Fatih Terimin yapması gereken ise bu ikisini karıştıranları birbirinden ayırabilmek... SON SÖZ: TERİMİN ZAMANSIZ BASIN TOPLANTISI Fatih Terimin NTVden canlı yayınlanan basın toplantısında yeni bir şey yoktu. Terim Takımın başındayım, hem de eskisi kadar güçlüyüm; başarılı olmak için eskisi kadar çok çalışacağız dedi. Yine de söz gümüşse, sükut altındır sözüne inanan biri olarak aklıma takılan bir iki detay var... 1) Terimin halen Lucescu sendromundan kurtulamadığı belli oluyor. Satır aralarında Ben varken 4 yılda 41 milyon dolar bonservis ödemesi yapıldı, ben yokken 2 yılda bu rakam 32 milyon dolardı demesi, bunun en önemli göstergesi. Hepimizin bildiği bir gerçek var ki, takımlar Şampiyonlar Liginde puan alarak para kazanıyor, UEFA Kupasında şampiyon olarak değil; UEFA Kupasının maddi değeri (tabii ki manevi değerini tartışmıyorum), devletten aldığınız yardımı saymazsanız, Şampiyonlar Liginde çeyrek finalin çok çok altındadır... 2) Eğer Fatih Terim, canlı yayınlanan basın toplantısında, kendi hakkında yazılan (ve bence de yazılmaması gereken) seviyesiz cümleleri okuyorsa, önce bunları yazan kişinin adını vermesi, daha sonra ise bu tip yazıları yazanlarla, yazmayanları birbirinden ayırması gerekir. Tabii bunu yaparken de eleştirenleri değil, seviyesiz olanları ayırdığını hatırlatmalı bizlere. 3) Terim, Bana yapılacak en büyük hakaret, beni bu ülkede yaşayan bir teknik direktöre karşılaştırmaktır, beni en son sıraya koyun ama beni kimseyle karşılaştırmayın demiş. Terim, bu kelimeleri kendisi için kullanmamış olsa, bir nebze kabul edilebilir, mesela bir spor eleştirmeni Terim için bu sözleri kullanabilir isterse; ama Terimin kendisi için bu tip sözler sarfetmesi... | |||
12 Dev Adam'dan 12 Dev Çocuk çıkar mı? Yarı final, Türkiye ve Dünya Kupası... F1, bizler ve diğerleri Türkiye' ve Formula 1 Kaybetmeyi öğrenmek |
|||
|
|||||||
Spor Kapak | Futbol | EURO2000 | World2000 | Basketbol | NBA | Formula1 | Motor Sporları Tenis | Olimpiyat | Diğer | Foto Galeri | Yardım | Araçlar | Arama |Bize Yazın Reklam | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||