|
İsmail Cem-Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan üçlüsünün etrafında oluşan yeni hareket artık dönüşü olmayan bir yolda. Hareketin sosyal demokrat eksenli olacağı, İsmail Cem tarafından açıklandı. Bu önemli bir açıklamaydı; çünkü en çok merak edilen hareketin merkezde mi solda mı yer alacağı idi. Hareket ana eksenini solun üzerine oturturken, merkeze kapalı olmadığını da gösteriyor. Bunu önümüzdeki süreçte daha iyi göreceğiz. Bugüne kadar, bu hareketin DSP bütünlüğü korunarak sonuca ulaştırılmasının daha yararlı olacağını belirtmiştim. Bu gerçekleşmedi. Aslında bu durum, hareketi başlatanlar için şans da olabilir.Yani, Biz DSP çatısı altına da sığamayacak bir şemsiye olacağız diyebilirler. Böylece DSPyi de aşan daha geniş bir açılımı sağlayabilir, Türkiyenin önüne tek parti hedefi koyabilirler. Bu siyasete güven getirir. Bu güvenle merkez sağda da toparlanma görülebilir. Bunun olabileceğine inananlardan biriyim. MERKEZ SAĞI TETİKLEYEBİLİR Yani soldaki yeni oluşum, merkez sağda da toparlanmayı tetikleyebilir. Hiç de fena olmaz. Siyaset çok parçalılıktan kurtulur. Soldaki şemsiye parti kentli oyları toplarken, sağdaki merkez partileri de, solda yer almayan kentlilerle birlikte kırsalı da kucaklayarak, siyasete istikrarı getirebilir, marjinalleri gerçek potansiyellerine mahkum edebilirler. Dileriz bunlar olur. Olabilir de. Hem de öyle seçime az kaldı falan demeden. Aslında merkez sağdaki pek çok grup, yeni oluşumu merkezde görmek istiyordu. Böylece kendilerini bu oluşumun içinde görebileceklerdi. Ama, yeni oluşumun önderleri sosyal demokrat ekseni üzerine oturduklarını açıkladılar. Aslında bu eksen, anlaşıldığı kadarı ile öyle çok katı bir eksen değil. Çağdaş toplum diye ifade edilen modern, kentli kesime hitap eden, bu kesimin Türkiyeyi büyütebileceğine inanan kırsalın desteğini de almayı hedefleyen bir çizgi. Bu çizgi içinde merkezdeki pek çok grup da yer alabilecek gibi. Çünkü ortada ortak bir amaç var: Türkiyenin batı dünyasından kopmasına engel olmak. Şu bir gerçek ki, yeni oluşum, şu an itibariyle, büyük bir rüzgar yakalamışdurumda. Çok ciddi hatalar yapılmazsa bu rüzgarın büyük bir bölümü onların arkasından esmeye devam eder. Hele merkeze hitap eden bazı gruplar da bu hareket içine katılabilirse, tablo kendileri için daha da olumlu olabilir. Devlet Bahçelinin hırçınlığını, Başbakan Bülent Ecevitin çaresizliğini ve yaptığı atamalarla görüşmelerini dikkate alınca bunu görmek daha da mümkün. KIZGIN ADAM Bahçeli, Ecevitin başbakan olarak kalması için en büyük çabayı gösteren siyasetçi. Bunun için de hükümet protokolüne sığınıyor. Buna inanmak güç. Çünkü, protokole bu hükmün birkaç milletvekillik değişiklikler için konduğunu herkes biliyor. DSPden 50 milletvekili ayrılmış, bu parti MHPnin 50 gerisine düşmüş ve Bahçeli hala protokolden söz ediyor... Bu söylem çok inandırıcı değil. Bazı korkuların eseri görüntüsü veriyor. Yoksa Bahçeli niye bu kadar kızgın adamı oynuyor, önüne geleni fırçalıyor. Ahlaklı davranıp istifa ettiği halde, geri çağrıldığı için devlet görevinden kaçmayan Dervişe saldırması da son örnek. Bahçeli, haklı olsa bile kızacağı, ahlaklı bulmayacağı kişi Derviş değil ortağı olmalı. Ancak Bahçeli Eceviti kırmak istemiyor. Bütün bunlar, Bahçelinin, ummadığı gelişmelerle karşı karşıya kaldığı izlenimi veriyor. Yoksa, bugün PKK kriterleri olarak gördüğü Kopenhag kriterleri hükümet kurulurken de vardı, savaş açtığı Derviş hükümete dün girmedi. Hükümetin sadık kalacağını ilan ettiği, yani terör örgütünün başının asılamayacağını kanıtlayan moratoryumun altındaki imza da başka birine değil, Bahçeliye ait. Bu çelişkiler Bahçeliye, hükümette kalmak dışında bir amacı yokmuş izlenimi verdiriyor. Ya da her entrikayı(!) çok önceden fark edebilen Bahçeli bunları nasıl atladığına mı yanıyor? ECEVİT KENDİNİ TEKRARLIYOR Artık çaresiz adam konumuna gelmiş olan Başbakan Ecevit ise, 40 yıl önce olduğu gibi yine Avrupa Birliğini engelleyen siyasetçi konumuna çekiliyor. Şükrü Sina Gürel ile ilgili kararı, Sadettin Tantan ve Zekeriye Temizel ile görüşmeleri bunun açık kanıtları sayılabilir. | |||||||||
Gürel, her ne kadar AB karşıtı olmadığını söylüyorsa da, samimi görüşlerini açıklamıyor. AB ile ilgili görüşlerini bilmeyen yok. Hani o klasik Ab taraftarı görünüp da daha sonra, ama diye devam edenler var ya,işte onlardan biri. Hem de amasını en güçlü bir şekilde ortaya koyanlardan. Ben kendisinin bu konuyla ilgili bir konferansını dikkatle izledim. Yeni Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanının o sözlerini duyan bir tek kişi, Evet Gürel AByi istiyor diyebiliyorsa helal olsun. Neyse. KAHROLSUN EMPARYALİZM(!) Ortaya çıktı ki, Ecevit, 5 yıllık ortağı Mesut Yılmazla da yolları tamamen ayırdı. Gürel bunun birinci örneği. Gürel ile Yılmazın ne kadar birbirine zıt ve düşman olduklarını bilmeyen kaldı mı? Buna bir de Tantanla görüşmeyi ekleyin. Yılmaz ile Tantan amiyane deyimle, Kanlı bıçaklı. Ecevitin bu net tavrı karşısında Yılmaz sessiz kalamaz. Kalırsa altında ezilir. Yani ANAP hükümetten çekilmek zorunda kalabilir. Tek istisna seçimlerin çok erken bir tarihte olmasıdır. Peki Ecevit bunları neden yapıyor? Seçimin yaklaştığını artık çok iyi biliyor. Ve Ecevit de AB karşıtlığına soyunuyor ve de eskiden olduğu gibi yine uluslararası sermaye ve emperyalizme karşı yeni bir savaş(!) başlatıyor. Ama bilemiyorum, hükümetteki üç yılı nasıl unutturacak? Çünkü, uluslar arası sermayenin Türkiye üzerindeki etkinliği, hiçbir dönemde, bu hükümet döneminde olduğu kadar etkin olmadı. | |||||||||
Erken seçim ve Bahçeli Özkan operasyonu MHP dışındakiler parti değil mi? Bahçeli'nin "asmayacağız" itirafı Bahçeli'ye mektup Tutarlı mı, popülist mi? Yılmaz'ın defans oyunculuğu Ah şu siyasi çıkarlar Enkaz severler Nerde o eski diyaloglar! |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||