|
Bunu; asıl sorumluluğun Başbakan Ecevitte olduğunu bilmeme rağmen gündeme getirdim. Çünkü, Başbakanın, özel durumu nedeniyle, artık bazı konuları sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tuttuğuna inanmıyorum. Ya Bahçeli... Başbakanın böyle bir süreçten geçtiği dönemde, Bahçelinin sorunları çözen, sıkıntıları gideren bir konumda olması, ağırlığını bu yönde hissettirmesi daha iyi yararlı sonuçlar getirmez miydi? Bunları sorguladığımız için kızanlar da oldu; destekleyenler de. Ama yine bu yazılarımdan birini daha yazmak zorunda kalıyorum; Devlet Bahçelinin erken seçim önerisi, üzerine. Devlet Bahçeli, 18 Nisan seçimlerinden bu yana sorumlu ve ilkeli siyasetçi örneğini sergilediğini ileri sürdü. Bunun çoğu örneklerini görmedik de değil. Ancak son dönemde yaptığı çıkışların bu konuda soru işaretlerini getirdiğini daha önce de belirttim. Erken seçimle ilgili çıkışı da, kendisinin tutarlılığı ve ilkeliliği ile ilgili yeni bir soru işareti. Bahçelinin, Çin den yaptığı çıkışlarla istikrarsızlığı ve ekonomideki belirsizlikleri körüklediğine inananlardanım. Çünkü, Bahçeli, oradaki çıkışı ile altında imzası bulunan Ulusal Programa uymayacağının işaretlerini verdi. İdam cezasının kaldırılması bu programda yer alıyordu. Bahçeli, bunun orta vade olduğunu belirterek, gündeme erken geldiğini ileri sürmüş ve yine de bu konunun muhalefetin desteği ile Mecliste çözülmesine ses çıkarmayacağını açıklamıştı. Bahçeli, Çine kadar bu noktadaydı. Aslında burada bile sorgulanması gereken unsunlar var. İdam cezası eninde sonunda kaldırılacağına göre; çünkü orta dönem vaadleri arasında yer alıyordu ve orta dönem de 2004te bitiyordu, o zaman Bahçeli bu konuya bilmeden mi imza attı Ulusal Programın altına? Biliyordu ve de Bahçeli, söylediğinin aksine Öcalanın idamını bu konuya endeksleyen belki de tek liderdi. Bahçeli, geçmişte olduğu gibi bugün de partisinin tek politikasını neredeyse bu idam üzerinde yoğunlaştırdı ve diğer partiler üzerinde de baskı kurdu. Bu arada morotoryuma sadık kalacaklarını da ilan etti. Yani Öcalanı asmayacaklarını itiraf etti. Ben de bu mu tutarlılık, diye sormuştum. ARAP SAÇI BAHÇELİNİN ESERİ İdam konusu yine de çözülecek gibiyken, Bahçeli, Çinden kültürel haklarla ilgili düzenlemelere de geçit vermeyeceğini ilan etti ve geçmiş tavrını bir kenara bırakıp bu konuda oldukça katı tutum sergiledi. Üstelik bu konunun Mecliste kendileri dışında çözülmesini de hükümeti bozma nedeni olarak ilan etti. İşte işler buradan itibaren arap saçına döndü ve hala da çözülemedi. Sonra ne mi oldu? Koalisyon partilerinin liderleri bir araya geldiler ve seçimlerin zamanında yapılacağını karar altına aldılar. Devlet Bahçelinin bu kararların altında da imzası vardı. Bu imza ile Meclisin AB düzenlemeler konusunda olağanüstü toplantıya çağrılması da vardı. SENARYOLARA GÖRE HAREKET Liderler zirvesinin ardından ve Devlet Bakanı Kemal Dervişin siyasete aktif katkı kararının ardından durum biraz sakinleşmişti. Ancak, Türkiyenin önemli itfaların arifesinde olduğu bir günde, Devlet Bahçelinin yine ortalığı karıştıran, bütün piyasaları alt üst eden yeni bir çıkışı oldu. Bahçeli, üç gün önce altında imzası bulunan kararları unutmuş, piyasada konuşulan senaryolara göre hareket ederek, bu senaryoları boşa çıkarmak için yeni bir taktik açıklamıştı: Türkiye erken seçime gitmeli. Üç günde ne değişti? Tutarlılık veya ilkeli siyaset bu mu? Bahçeli, bu açıklaması ile bir yandan koalisyon ortaklarını tehdit ediyor, diğer yandan da baskın bir seçimle Türkiyeyi yeni bir belirsizliğe itiyor. HEDEF AB Bahçeli, bu önerisini üç gün önceki liderler zirvesinde ortaklarına açıklamalı ve birlikte karar alma yollarını araştırmalıydı. Birlikte karar alınamıyorsa, o zaman görüşlerini kamuoyu ile paylaşması daha rahat bir süreci hayata geçirebilirdi. Erken seçim kararı, muhalefet tarafından dile getirilebilir; ama bunu iktidar partileri söylerse, öyle tartışma yaratmak için değil, seçime gitmek için söylemeli. Yani söylediği an hayata geçirmeli, aksi belirsizlik ve gereksiz spekülasyonlara neden olur. Türkiye erken seçime gitmeli, bu kesin; ama erken seçim böyle, taktiksel, köşeye sıkıştırıcı ve belirsizlik içeren kararlarla gelmemeli. Bahçeli, ABnin önünü kesmek için erken seçim diyor. Hesap da basit: Eylülde ortakları Meclisi toplayıp AB düzenlemelerini geçirdiğinde MHP zor durumda kalabilirdi. Bunu önlemenin yolu da, Ey ortaklarım, siz bu düzenlemeleri muhalefetle geçirirseniz, ben de onlara erken seçim kozunu veririm, böylece hiçbir şey yapamazsınız demekten geçiyordu. Bahçeli, bunu yaptı. Şimdi koalisyon ortaklarını tehdit ediyor. Çünkü, herkes biliyor ki ne DSP ne de | |||||||||
ANAP henüz seçimlere hazır değil. Bahçeli iki aylık bir süre tanıyarak DSPye yeniden yapılanmada sıkıntılı bir süreç bırakmayı da hedefliyor. Çünkü, DSP, İsmail Cem, Kemal Derviş adları etrafında yeniden yapılanmaya giderse, seçimlerdeki tablo kendisi için de sıkıntılı sonuç verebilir. YİNE AYNI SÜREÇ Mİ? Peki, şimdi bir seçim süreci neyi getirir? Bütün partilerin ciddi sıkıntısı var. Bu sıkıntılı sürecin aşılması şart. Yoksa Türkiye bundan 3-4 yıl önce yaşadığı bir süreci yinelemek zorunda kalabilir. Bunun da altından kimse kalkamaz. Bu nedenle erken seçim olmalı; ama baskın biçiminde değil. Ülkesini seven siyasetçi bundan korkmaz, eğer parti çıkarlarını önde tutmuyorsa. | |||||||||
Özkan operasyonu MHP dışındakiler parti değil mi? Bahçeli'nin "asmayacağız" itirafı Bahçeli'ye mektup Tutarlı mı, popülist mi? Yılmaz'ın defans oyunculuğu Ah şu siyasi çıkarlar Enkaz severler Nerde o eski diyaloglar! Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||