|
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
NEVRUZDA ÖNCELİK ASLANIN Biz sohbet ederken Meclis kürsüsüne ard arda çıkan milletvekilleri Nevruzla ilgili konuşmalar yapıyordu. Aslan, devreye girdi, Biliyor musunuz bu konuda en çok konuşma hakkı olan benim. Çünkü hem eşimin adı, hem de nenemin adı Nevruz. Bu gerçek bir Türkmen geleneğidir ve bizim Denizlide çok iyi bilinir. Onun için de çok sayıda Nevruz isimli kadınımız var dedi. KÜRKÇÜDEN HAKARETLER Bu kadarlık şekerlemeden sonra, Beyhan Aslanın 12 Eylül öncesi anılarına dönüyorum. Ankara Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Aslan, ülkücülerin kaldığı Site Öğrenci Yurdunun da başkanı. Mahir Çayan da solun o dönemki en önemli lideri ve hemen yandaki okulda Siyasal Bilgiler Fakültesinde okumakta. Ertuğrul Kürkçü ise ODTÜ öğrencilerinin önderi. Bu bilgilerden sonra, biraz uzun olacak; ama Aslanın kendi ağzından anıları: O zamanlar telefon sistemi bu kadar gelişmiş değil. Yurtta kalırken adınız anos edilir, siz de telefona gidersiniz. Yine böyle bir anons geldi. Gittim, telefonda Ertuğrul Kürkçü, Ulan faşist geldin mi telefona dedi ve hakaret etti, tabi biz de cevap veriyoruz. Sonra da uzun uzun konuşuyoruz. Ben onu en çok, Yahu sizin bu işçileriniz, köylüleriniz hep APyi destekliyor. Sizinkiler nerede? diye kızdırıyordum. O, Bazı hassasiyetler var, onları öne çıkardığımızda göreceksiniz faşist deyip duruyordu. ÇAYANDAN İLK DERS Bir gün mahir Çayanla telefonlaştık. Tam Siyasalın karşısındaki o zaman adı Laz olan pastanede buluştuk. O zamanlar öyle kurşunlar falan konuşmuyor, daha taşlaşma devrindeyiz. İki öğrenci lideri olarak oturduk, sınav dönemi olduğundan, hepimiz de yoksul halk çocuklarıyız diye dem vurup, sınavlar bitene kadar, karşılıklı taş kesme anlaşması yaptık. İki-üç gün herkes okuluna gayet rahat gidip geliyor. Dördüncü gün, bizim çocuklara bir saldırı oldu. Tabi hemen Mahir Çayanı, Siyasaldan telefonla aradım. Yahu ne yapıyorsunuz; hani anlaşmıştık dedim. Mahir Çayan, Anlaşmalar bozulmak içindir, bilmiyor musun? diyerek ilk siyasi dersimi de verdi. Mahir Çayanı çok zeki ve başarılı bir öğrenci olarak anımsıyorum. Hatta o kadar başarılıydı ki, SBFde bir dönem daha kalmak için sınavlara girmezdi, çünkü girse geçecekti. ÇAYAN, KEÇECİLERİN ODA ARKADAŞI Burada araya girmem gerekti. Aslanla sohbet ettikten sonra Mehmet Keçeciler geldi. O da eski bir SBF öğrencisi. Aslanın anlattıklarını anımsatınca, o da ilginç bir detay verdi. Bunu da kendi ağzından aktaralım: Cumhuriyet yurdunda kalıyordum. Daha ilk yıl olduğu için 6 kişilik odalarda kalıyorduk. 6 kişiden biri de Mahir Çayandı. Daha yeni gelmişti, o zaman pek öyle siyasi yanı yoktu. Ama geceleri saat 2de gelir, hepimizi uyandırırdı. Bir pazar günü bu durumu konuştuk. O da bize, Siz de sabah 7.30da kalkıp okula gidiyorsunuz, ne işiniz var, uyuyun. Beni uyandırıyorsunuz dedi. Bunun üzerine onun gece, bizim de sabah sessiz olmamız konusunda anlaştık, hiçbir sorun çıkmadı. Ama o bir süre sonra başka yere geçti, ilişkimiz de kesildi. ASLAN, HUKUKU BASIYOR Tekrar Beyhan Aslana dönüyorum. Aslan, bu kez de 15 arkadaşı ile Hukuk Fakültesini nasıl bastıklarını anlatıyor: Okulu bastık, kapıların arkasına sıraları yığdık, içeri kimseyi sokmuyoruz. Okul Dekanı Uğur Alacakaptan hemen polis çağırdı. Uzatmayayım, akşam 9a kadar direndik. Sonunda polis geldi ve bizi bir güzel dışarı çıkardı. Tutuklandık tabi. Birer ay hapis cezası aldık. Bizi götürdüler, hiç unutmuyorum Ulucanlar Cezaevi 9uncu koğuşuna koydular. Koğuşun bir ağası var; ama tam bir ağa. Biz oraya gider gitmez, Hepiniz burada oturacak ve sadece ders çalışacaksınız diye talimatı aldık ve gereğini yaptık. DEKANIN NÜFUSTAN KAYDI SİLİNİR Ben de harıl harıl ders çalışıyorum doğrusu, başka bir şey yaptığım yok. Ama bu sırada elime bir yazı ulaştı. Okul Dekanımız Alacakaptan hocamızın imzası ile, okuldan kaydımın silineceği belirtiliyor. Oturdum, kara kara düşünüyorum. Koğuş ağası durumu öğrendi. Yine talimatı aldık, tabi 20 yaşında bir gençsin, tecrübesizsin. Ağa, bir dilekçe yazmamı istedi. İyi güzel de ne yazacağım. Onu da yazdırdı: Benim okuldan kaydım silinirse, ben de senin kaydını nüfus kütüğünden silerim. Mektubu gönderdik, ama hiç düşünmüyorum ki, bu ne anlama gelir. Hoca mektubu alınca aleyhime dava açtı. Sonra dışarı çıkınca durumu anladım, gittim konuştum da okulda kaldık. UĞUR MUMCU KURTARIYOR Biz öğrenciyken Uğur Mumcu da asistan. Kendisiyle ilgili bir davada tanıklık yapmıştım, lehinde karar çıkmasında bu tanıklığımın önemli rolu olduğunu da söyleyebilirim. Sınav dönemi geldi, okula gitmemiz gerek; ama bizim okul solcuların elinde. 8 arkadaş sabah kalktık gittik. Ben ve üç arkadaşım dekanın odasında sınava alındık. Sınavın ortasıydayız, bir gürültü ile kapı kırıldı, içeri solcu öğrenciler girdi. Mustafa Kaçaroğlu anımsadığım isimlerden biri. (Benim notum: Mustafa Kaçaroğlu, daha sonraki yıllarda Kurtuluş adıyla etkinlik gösteren siyasi akımın lideri oldu; solda önemli bir güç haline geldi. Kaçaroğlu 12 Eylül döneminde uzun yıllar cezaevinde de kaldı, kendisi hala hayatta.) Burada faşistler var diyerek bize saldırdılar. Dövüyorlar. Ben de masanın ayağına yapıştım, ama çekip duruyorlar. Yerlerde sürükleniyoruz. O sırada Uğur Mumcu, Uğur Alacakaptan falan geldi. Yahu bunlar insan, eşya değil, böyle sürüklenir mi? diye çıkıştılar. Neyse epeyce dayak yedik; ama bizi sonunda onların elinden kurtardılar. Peki dışarı nasıl çıkacağız? Okulun etrafı solcu öğrenciler tarafından sarılmış, slogan atıp duruyorlar. UĞUR MUMCUYU DÖVELİM Sonunda dekanın arabasıyla, Uğur Mumcunun bizi Kızalaya bırakması kararlaştırıldı. Biz dört arkadaş, Uğur Mumcu ile Kızılaya geldik. Benim yanımda da şimdi Yozgat Yerköy Belediye Başkanı olan bir arkadaşımız var. Kızılaya geldik kulağıma fısıldadı, Ağabey, bu Uğuru indirip bir güzel dövelim mi? Hani güler misin, ağlar mısın, misali. Sus be böyle şey olur mu? dedim ve indik. Yani bizi Uğur Mumcu kurtardı, kendisiyle zaman zaman daha sonra da görüştüm. GÜRKANIN BJK AŞKI İŞKENCE OLDU Beyhan Aslan çok uzun konuştu; ama benim ilginç bulduğum detaylar bunlardı; tarihe de not düşmesi açısından bilginize sunmak istedim. Bu arada yine kendimi tutamayıp, 12 Eylül öncesinin ünlü solcularından biri olan DSP Ankara Milletvekili Uluç Gürkanla ilgili bir şekerleme ile bu haftaki yazıya son vereceğim. Uyum Yasa Tasarısı üzerinde kendisiyle sohbet ettik. MHPli Edip Özbaş, tasarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği işkence ile ilgili tazminat cezalarının bunu yapan kamu görevlilerine ödetilmesiyle ilgili maddeye itiraz ettiğini konuştuk. Özbaş, kendisinin ağır işkence görmüş birisi olduğunu da anımsatarak böyle bir konuşma yapmıştı. Bunları konuşurken, Gürkanın elindeki sargı dikkatimizi çekti. O da eski aktif solculardan olduğundan, Bu da mı işkence sonucu? diye takıldık. | |||||||||
Gürkan, Evet işkence dedi ve sonra da, elini nasıl kırdığını anlattı. İyi bir Beşiktaş taraftarı olan Gürkan, Yozgat maçını bir arkadışının evinde seyretmiş. Beşiktaş, 4-2 kazandığı halde elini kırmış, çünkü bir pozisyona çok bozulunca, oturduğu koltuğu tanımadığından yumruğu çakmış. Gürkan, Koltukların kenarı yumuşak olur, meğer bu demir gibi sağlammış. Kırdık eli dedi. Bunun üzerine, Bu işkence değil ki dedik. Gürkan, Olur mu kardeşim, aşk karşılığını bulmazsa, işkenceye dönüşür. Bizim Beşiktaşla aşkımız da böyle diye yanıt verdi. Biz de Galatarasay taraftarı olarak noktayı koyduk: Bu Beşiktaş kafayı da kırdırır. Bu bir aşk değil, Beşiktaş sendromu. | |||||||||
Samimiyet birazcık Ayrık otları meselesi Birileri İsrail'e "dur" demeli Komşular çok önemli Ortaklar arasında yanık savaşları İhanet (!) sürüyor Milletvekilinin eri cezasını öder AB vatana ihanet mi? Kamu zammında adalet yok! |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||