Home page
Haber Menüsü


Kırk defa söylersen, olur...
Öğrencilerin “okulu kırmak” , personelin “kaytarmak”, müşterilerin “aldatmak” ... eğiliminde olduklarına dayanan sistemler kuruyoruz.
İdil Akidil
NTV-MSNBC
    23 Temmuz —  Çocukların da “aklı ermez”, bu arada. Bu paradigmalar da çocukken, öğrenciyken, çalışırken karşımıza çıkıyor. Çevremizdekilerin kurduğu sistemler içine hapsoluyor, bir süre sonra belki de bu sınırları kalınlaştıranlar arasına karışıyoruz.  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  Lisenin son sınıfındayken ne yazık ki sadece birkaç ay çalışmasına izin verilen bir okul müdürümüz olmuştu, aynı zamanda tarih dersi öğretmeniydi. Okuldan kaçma yöntemlerinde oldukça yaratıcı ama bu nedenle de disiplin kurulunda değerlendirilecek bir sürü dosyası birikmiş olan bir öğrenci grubuyla karşılaştı Orhan Hoca. Okuldaki ilk haftasında bizleri konferans salonunda toplayarak, önce tüm bekleyen cezaları affettiğini söylediğini hatırlıyorum... Ardından sordu: “Neden kaçmak istiyorsunuz okuldan?”. “Sıkılıyoruz.”. “O kadar mı sıkıcı? Bundan sonra gerçekten sıkıldığınızda bana gelin, kapım açık, konuşalım. Belki de ben ikna olur, size izin kağıdı veririm.” dedi.
       
İdil Akidil’in diğer yazıları

       O hafta kapılardaki sert, geçimsiz güvenlik elemanları da yumuşamaya başladı, kilitler azaldı. Aramızdan bazıları değerlendirdi şu izin kağıdı teklifini... Kendimize güvenildiğini görüyorduk, bizi “adam gibi” dinleyip medeni bir şekilde çözüm bulmamıza ortam hazırlanıyordu. Artık okuldan kaçmanın da tadı kalmamıştı... Öğrencilere güvenip onların okuldan çok geçerli nedenler olmadan kaçmayacağına dayanarak kurulan bir sistem, sonunda bu davranışı getirmişti.
       “Kendini doğrulayan kehanet” diye bir kavram var psikolojide. İngilizce adı “self-fulfilling prophecy”. Psikoloji dersleri alırken bu kavramın, gerçek yaşamda bu kadar önüme çıkacağını düşünmemiştim. Kendini doğrulayan kehanet’in tanımı: birinin diğerleri hakkındaki inançlarının, onlara karşı nasıl davranacağını belirleyeceği, ve bu da inandığı şekilde davranışlar görmesine sebep olacağı şeklinde. Örneğin, bir işte başarılı olacağını düşünerek çalışanların, başarısızlık bekleyenlere göre daha olumlu sonuçlar aldıklarını araştırmalar gösteriyor.
       Her tip müşteri ilişkisinde örnekleri var bizdeki güvensizliğin... Müşteriniz herhangi biri olabilir, ürün ya da hizmetinizi satın almak veya kullanmak isteyen herkes: başka bir kurum, vatandaş, öğrenci, hasta, yolcu...
       Batıdaki çoğu ülkede markette aldığınız bir ürünün barkodu yoksa, fiyatını hatırlayıp hatırlamadığınızı sorup, doğruluğunu araştırmadan ağzınızdan çıkan ilk fiyatı yazarlarken, bizim çok değersiz bir ürün için bile, bir elemanın doğru fiyatı öğrenmesi için dakikalarca kasanın başında beklememiz gerekir.
       Ortağının hesaplarına güvenmediği için muhasebeye fazladan bir “kontrolcü” eleman oturtan az mı kişi tanıyorsunuz? Muhtemelen o personelin yıllık maliyeti, ortağın kaçırabileceği miktardan fazladır!
       Bir kötü niyetli müşteriden korunmak için belki on iyi müşteriyi bezdirecek prosedürleri de koyarız. Kredi kartı başvurularında, hatta limit arttırımı işlemlerinde olduğu gibi... Vize başvurusu yapmak daha kolaydır neredeyse...
       İç müşterilere yaklaşımlarımızı da bu açıdan değerlendirmekle işe başlayabiliriz. İnsan Kaynakları uygulamalarının da “güven”e dayanması esas olmalıdır. Kişinin işe alımından itibaren her aşamada bunu hissetmesi, onun davranışlarını yönlendireceğinden çok önemlidir. İşe alımda adayları elemek yerine, iyi olanların seçilmesine odaklanılması, Performans Değerlendirme Sistemleri kurulurken “açıkları yakalamak”, “tembelliği cezalandırmak” yerine “başarıyı ödüllendirmek”, “geliştirmek” hedeflerinin konması gibi... Kariyer Yönetimi’nde genç ve deneyimsiz çalışanlara yeni sorumluluklar vermekten, bir anlamda risk almaktan kaçınmamak gibi...
       “40 defa söylersek, olur” deriz ya. Türkçe’de de yerleşmiş “kendini doğrulayan kehanet”. Neye inanırsak o olur, demişiz yıllarca. Öte yandan da, “bizde olmaz”, “Türk milleti yapmaz” gibi paradigmalar da uçuşuyor. Ardından da “önce bir kendini kanıtlasın, sonra bakarız”lar.
       Sorumluluk alabilen, güvenilir vatandaşlar, çalışanlar, öğrenciler yaratmak kimin elinde? Yine bir yumurta-tavuk hikayesi gibi görünüyor... “Kendini doğrulayan kehanet” fenomeni, sorumluluğun bizde olduğunu söylüyor. Ne tarafta olursak olalım, ne görmeyi istiyorsak, buna yakışan bir biçimde davranalım.
       
 
       
    MSNBC News Büyükler için Oyunlar. Kurum içi siyaset II
MSNBC News En güçlü kim?Kurum içi siyaset I
MSNBC News Yetkinlikler üstüne
MSNBC News "Boncuk - ayşe fasulyeden sorumlu grup müdürü"
MSNBC News Fare kapanı mucidi olmak
MSNBC News Gözünüzü yolunuzdan ayırmayın, kazalara bakmayın!
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları