Home page
Haber Menüsü


4 Kasım haftasının kitapları
Kırmızı hapı yutup yutmamak herkesin kendisine kalmış bir tercih; öte yandan “Matrix” olgusuna yeni açılımlar getiren “What is the Matrix” ile Sadık Yemni’nin “Çözücü”sünün de dahil olduğu haftanın kitapları zengin bir tür çeşitliliği sunuyorlar bize.
NTV-MSNBC
    4 Kasım 2003 —  “Tekerlekli boy aynasının önünde duran şey görünüş olarak genç bir kadındı. Siyah saçlı, duru tenli, orta boylu ve çırılçıplaktı. Tamamlanmamıştı henüz. Kalbi atmıyordu, nefes almıyordu. Kirpikleri, gözbebekleri, kulak delikleri, meme başları, anüsü ve vulvası yoktu. Soğuk, sıcak, uyku, yorgunluk, neşe, sıkıntı, endişe ya da mutluluk gibi duyguları tanımıyordu. Kıvamlı ışıktan yaratılmıştı. Bir niyet düğümü türeviydi. Bekliyordu. Beklemeyi biliyordu.” (Çözücü)  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


       
WHAT IS THE MATRIX
       Kırmızı Hapı Yutmak
       14 Yazar
       
       Matrix’in sadece bir film olduğunu mu düşünüyorsunuz? Peki Matrix neden bizi bu kadar şaşırttı ve sarstı? Neo, Morpheus, Trinity, Kâhin Nabukadnezar ... neleri temsil ediyor?
       Ölüm ve yeniden doğuş, yok oluş ve ümit, özgürlük ve esaret, sevgi ve şüphenin etrafında dönen film bize kendi felsefesini mi sunuyor, yoksa beylik bir senaryoyu yeniden mi işliyor?
       Film, insanlığın geleceğine dair ciddi bir uyarı mı, yoksa sadece fazla abartılmış sıradan bir Hollywood bilim kurgusu mu? Filmin senaryosu hangi metinlerden ve düşünürlerden yola çıkılarak hazırlandı? Bütün sanat eserlerinde olduğu gibi, Matrix’i anlamak için de bir defa seyretmek yetmez. Film hakkında bir kavrayışa ulaşmak ve bundan yola çıkarak kendi değerlendirmenizi yapabilmek için “Kırmızı Hapı Yutmak” iyi bir kitap.
       Muhteşem bir görsellik, hızın doruklarında, son derece akıcı bir senaryo ve alıştığımız sinema kalıplarının sınırlarını zorlayan aksiyon sahneleriyle Matrix, tüm dünyada en çok tartışılan film oldu.
       Bazıları filmin Musevi-Hıristiyan inancını yansıttığını, bize çağdaş bir Mesih hikayesi anlattığını savunuyor. Bazıları ise filmin Hıristiyanlık, Musevilik, uzak doğu dinleri ve modern felsefenin bir karışımı olduğunu öne sürüyor.
       “Kırmızı Hapı Yutmak”ta filmle ilgili temel sorular, felsefeciler, edebiyatçılar, din bilimciler, mühendisler, bilim kurgu yazarları, iktisatçılar ve medya uzmanlarından oluşan geniş ve hepsi kendi alanında uzman bir kadro tarafından akıcı bir üslupla ele alınmış. Filmi bir de bu kitabı okuduktan sonra izleyin. Aynı filmi seyredip seyretmediğiniz konusunda sizi epey düşündürecek bir kitap.
       Kitabın sonunda bir de ‘Matrix Sözlüğü’ yer alıyor.
       
       Gelenek Yayınları, 302 sf.
       Çeviren: Ahmet Ergenç
       Dizi: Alternatif Bilim
       Tür: Makâle
       


       
ÇÖZÜCÜ
       Sadık Yemni
       
       “Tekerlekli boy aynasının önünde duran şey görünüş olarak genç bir kadındı. Siyah saçlı, duru tenli, orta boylu ve çırılçıplaktı. Tamamlanmamıştı henüz. Kalbi atmıyordu, nefes almıyordu. Kirpikleri, gözbebekleri, kulak delikleri, meme başları, anüsü ve vulvası yoktu. Soğuk, sıcak, uyku, yorgunluk, neşe, sıkıntı, endişe ya da mutluluk gibi duyguları tanımıyordu. Kıvamlı ışıktan yaratılmıştı. Bir niyet düğümü türeviydi. Bekliyordu. Beklemeyi biliyordu.”
       Pera bölgesinde dört kilometrekarelik bir alana sıkışıp kalmış yirmi altı kişi, bir gece sabaha karşı yeni realiteyle burun buruna geldiler. Eşleri, dostları, düşmanları, akrabaları sınırötesi realitesi denen bilinmezde kalmışlardı. Tıpkı mazileri gibi.
       Bu yeni cennette her biri bambaşka kişiliklere bürünecek, sevgiyi ve dostluğu yeniden keşfedecekti. Yalnızca kendilerine ait olan bu yaşam alanında eski dünyadan hatırladıkları tüm endişe ve korkulardan arınmışlardı. Hepsi de mükemmel aşkın doruklarında geziyorlardı. Ama yine de içlerini kemiren merak duygusuyla bugüne kadar sahip oldukları her şeyi yutan o sınırı geçmenin yollarını arayacaklardı.
       Yer yer sürükleyici bir polisiyeye dönüşen “Çözücü”, Sadık Yemni’nin kıvrak diliyle ‘gerçeklik’ sınırlarının ötesine geçen bir kitap.
       “Amsterdam’ın Gülü”, “Muska”, “Öte Yer” ve “Metros” adlı romanlarından tanıdığımız Sadık Yemni’nin son romanı “Çözücü”, yazarın daha önceki yapıtlarında da gördüğümüz bilimkurgusal öğeleri öne çıkaran sürükleyici bir roman.
       Kitap, bir gün sabaha karşı Beyoğlu elektriklerinin aniden kesilmesiyle birlikte yaşanmaya başlayan inanılması güç olayları anlatarak başlar. Çok geçmeden anlarız ki Beyoğlu’nda hayat durmuştur ve apayrı dinlerden, mesleklerden, ırklardan gelen 26 kişi dışındaki tüm insanlar sarı ve küçük peltelere dönüşerek yok olmuşlardır. Romanın bu kısmından itibaren şeffaf sınırlarla çevrili ve bu sınırları aşmanın mümkün olmadığı yapayalnız bir Beyoğlu’nun artık tek sahipleri olan 26 insanın aralarında gelişen dostlukların, çekişmelerin ve en önemlisi de aşkların tanığı oluruz. Fakat, tüm bu inanılmaz olaya bir açıklama bulma ihtiyacı, romanın kilit noktasını oluşturur.
       Roman kahramanlarının başlangıçtan beri inanageldikleri ‘gerçek’ tanımı üzerinden açıklama bulmaya çalıştıkları her şey, kısa sürede kafalarında beliren ‘gerçeğin ne olduğu’ sorusuyla kesintiye uğrar.
       Acaba her şey zihnimizin bize oynadığı bir oyundan mı ibarettir? Gerçeklik ve bellek üzerinde okuru cevaplardan çok sorular üzerine düşündüren “Çözücü” bu yönüyle felsefenin de kapılarını aralıyor. Yazarın da ‘Yerli Matrix’ olarak nitelendirdiği kitap, tasavvufu, bilimkurguyu, polisiyeyi ve yer yer de korku edebiyatının öğelerini biraraya getiren yapısıyla ‘bize dair’ ilginç bir macerayı başarıyla anlatıyor.
       
       Everest Yayınları, 429 sf.
       Dizi: Türk Edebiyatı
       Tür: Roman
       


       
       Başlangıçtan Bugüne

BEYİT-MISRA ANTOLOJİSİ
       İlhan Berk
       
       Şiirimizin büyük ustası İlhan Berk, okuduğu kitaplarda beğendiği mısra ve beyitleri yıllarca bir defterde toplamış. Şimdi de bu defterin sayfalarını şiirseverlere açmakta.
       13. yüzyıldan bugüne farklı kuşaklardan şairlerimizin en seçkin mısra ve beyitlerini bir araya getiren bu antoloji, mısradan ne anlaşılması gerektiği hakkında sağlam bir fikir verirken, şiir beğenimizin ufkunu genişletiyor.
       
       Varlık Yayınları, 144 sf.
       Dizi: Varlık şiir - 60
       Tür: Antoloji
       


       
KILIÇ, UYKUDA VURULUR !
       Osman Necmi Gürmen
       
       “Toplumlar arası insaniyeti, Yunan ve Türk insanı arasındaki kardeşliği dile getiren Osman Necmi Gürmen, en basit şeyleri dahi sevgi ve dostluğun pırıltısı ile sarmalayıp canlandırıyor ve bizi karaların, denizlerin ortasındaki bir cennete doğru sürüp götürüyor...
       Boşuna birbirlerine düşman edilmeye çalışılan Kâni ile Yanni, kayaların tepesinden, suyun yüzünde uyuyakalmış bir kılıç balığı görürler. Uykuya dalmış kılıç, ismi anılmayan, ama her satırda mevcut olan Kıbrıs’ın sembolüdür...
       Bu kitabı okuyanların, Yanni ve Kâni’yle birlikte ormanlık yamaçların ardında, ‘uçların ötesinde’ki tepelerden toprağı, denizi, su yüzünde uykuya dalmış ‘kılıç’ı görebilmeleri benim bütün temennim.”
       (Vassilis Vassilikos)
       
       1927 doğumlu yazar, yapıtlarını iki ayrı dilde(Fransızca ve Türkçe) kaleme alan nadir yazarlardan. “Kılıç Uykuda Vurulur!”, 25 yıl sonra (ilk basım 1978) tekrar basılan bir kitap.
       
       Menler Basın Yayın, 199 sf.
       Tür: Roman
       


       
SUYU BULANDIRAN ŞEY
       Mehmet Erte
       
       2003 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’ne değer bulunan Mehmet Erte, karanlıkta yıldırımın çakıp sönmesiyle bir adım atan, yeni bir adım için diğer bir yıldırımın ışığını bekleyen insanın şiirini yazıyor.
       Asasını taşa vurup, çıkan suyu bulanıklığından kurtaracak bir peygamberi yok. Bu yüzden hırçın. Tanrı’nın onu çıkardığı kıyıdan memnun değil. Art arda kopan tufanlarla dünyanın asıl biçimini bulana kadar defalarca parçalanmasını diliyor.
       
       Varlık Yayınları, 80 sf.
       Dizi: Varlık şiir - 61
       Tür: Şiir
       


       
DEVRİM SİNEMASI
       Sovyet Sineması’nın Altın Çağı
       Luda Schnitzer
       Jean Schnitzer
       Marcel Martin
       
       ‘devrimci bir sanatın ayak sesleri ...’
       1920’lerin başlarında Sovyet Devrimi’nin hemen ardından, henüz 20’sine varmamış genç Sovyet sanatçıların önüne açılan türde sınırsız bir görme ufkuna, o günden sonra bir daha hiç rastlanmadı.
       Geçmişin yıkılmaz görünen duvarlarının un ufak dağılmasına tanıklık eden genç sanatçılara geleceğin sanatını yaratmak için bütün gerekli olan, enerji, coşku ve bir de belki yetenekti.
       Sovyet resmi ve sineması devrimden en kârlı çıkan alanlar gibi görünürken, devrimin sanata en önemli katkısı yüksek tabakanın küçümsediği müzikhol, sirk ve sinema gibi türlerin yıldızını parlatmak oldu.
       Tiyatronun tıpkı gazete, ekmek ve tramvay gibi bedava olduğu zamanlarda, devrim, sinemaya Ayzenştayn, Pudovkin, Dovçenko ve Kuleşov gibi sinema tarihinin tüm akışını değiştiren ustalar kazandırdı.
       “Devrim Sineması” kitabının bu sanatçılara ayrılan sayfalarında, ‘bir kişinin adına’ sıklıkla rastlamak mümkün; Her ne kadar Devrim’den sonra tek bir film çekmemiş olsa da, esas olarak tiyatro alanında geliştirdiği yöntemlerle tanınan, ancak sinema alanına ve genel olarak Devrim sanatına inkar edilemez bir katkısı bulunan, 1940’da Stalinist tasfiyeler sırasında idam edilen ve 1957 yılında itibarı iade edilene dek, isminin izleri Sovyet tiyatro tarihinden sistemli olarak çıkarılan Meyerhold.
       Charlie Chaplin üzerine yazdığı kitabıyla tanınan Marcel Martin ve Rus sineması üzerine yaptıkları araştırmalarla adını duyuran Luda ve Jean Schnitzer tarafından hazırlanan kitabın yeniden basımı Agora Kitaplığı tarafından gerçekleştirilmiş. Sovyet sinemasının (ve sanatının) yapı taşlarını ve yola çıkış noktasını merak edenlere ...
       
       Agora Kitaplığı, 292 sf.
       Çeviren: Osman Akınhay
       Dizi: Sinema Kitapları-2
       Tür: İnceleme
       


       
MAO’YU ÖLDÜRECEKSİN!
       Chris Mullin
       
       Mao’yu öldürmek ya da öldürmemek...
       “The Last Man Out of Saigon” ve televizyona uyarlanmış hali 30’dan fazla ülkede gösterilip, hem BAFTA hem Emmy ödüllerini kazanmış olan “A Very British Coup” adlı iki polisiye romanıyla ünlü olan İngiliz yazar Chris Mullin’in “Mao’yu Öldüreceksin!” adlı kitabı, Agora Kitaplığı’nın siyasi polisiye dizisindeki yerini alıyor. Bir zamanlar İşçi Partisi milletvekili olarak parlamentoya girmiş olan ve hala siyasette aktif bir rol oynayan Chris Mullin, BBC’de de muhabir olarak çalışmış.
       1950’lerin sonunda uzun zamandır çalışmayan ve bir zamanlar Lama öğretisi üzerine epeyi kafa yormuş olan ajan Ari, bir gün Başkan Mao’ya suikast yapma fırsatı yakalayabileceği umuduyla CIA tarafından Tibet’e gönderilir. Operasyon fiyasko ile son bulur. Olayın ardından unutulan Ari ve ona verilen bu görev, 10 yıldan fazla bir zaman sonra, Nixon yönetimi Kızıl Çin’le diplomatik ilişkiler kurmaya ve tam da Nixon Pekin’e doğru yola çıkmaya hazırlanırken, emekli olmasına az zaman kalan bir casus tarafından hatırlanır. Bunun üzerine işler iyice sarpasarar, zira bütün bu zaman içinde Ari ile hiç bağlantıya geçilmemiştir ve ona ulaşıp Çin ile ilgili politikaların değiştiğini haber vermenin herhangi bir yolu yok gibi görünmektedir.
       Kitapta, Ari’yi bulmak ve durdurmak için sarfedilen delice çabalar, sevimli Ari’nin başına gelenleri anlatan uzun bir geri dönüşle ve görülmemiş ahlaki prensipleri olan bir İngiliz kiralık katil Timothy Ogilvy’nin yaptıkları iç içe geçirilerek anlatılır. “Mao’yu Öldüreceksin!”, hem hızlı ritmi hem de kendine has mizahla, zamana karşı yarışan bir sinisizmi harmanlayarak kendini okutan bir polisiye çıkarıyor ortaya.
       
       Agora Kitaplığı, 325 sf.
       Çeviren: Mehmet Harmancı
       Dizi: Siyasi Polisiye/ Polisiye-2
       Tür: Siyasi polisiye
       


       
TÜRK FİLM YÖNETMENLERİ SÖZLÜĞÜ
       Agâh Özgüç
       
       Yarım asırlık bir sinema emektarından, resmi tarihe göre 89 yaşına basmış olan Türk sinemasını yetiştiren diğer emektarlara anlamlı bir hediye.
       1960’lardan beri Türk sinemasıyla ilgili sayısız yayına yazılarıyla katkıda bulunan ve Türk sinemasına dair pek çok kitabı yayınlanan Agâh Özgüç’ten, sadece film yönetmenlerini kapsayan bağımsız bir sinema sözlüğü.
       “Türk Film Yönetmenleri Sözlüğü”nün genişletilmiş yeni basımı Agora Kitaplığı tarafından yayımlandı.
       “Türk Film Yönetmenleri Sözlüğü”, dünyada ikinci bir örneği dahi bulunmayan ilginç bir çalışma sistemini ya da ‘sistemsizliği’ni ortaya koyan Türk sinemasının, Muhsin Ertuğrul’dan, 1960’lı yıllarda ‘yönetmen yıldızlaşması’ sistemini ilk öne çıkaran üçlü Lütfi Ö. Akad - Metin Erksan - Atıf Yılmaz’a, Yılmaz Güney’den Mustafa Altıoklar’a kadar uzanan serüvenini, resmi tarihe ışık tutmanın yanı sıra gayri resmi tarihi de atlamadan gözler önüne seriyor.
       
       Agora Kitaplığı, 248 sf.
       Dizi: Sinema Kitapları-1
       Tür: Araştırma
       


       
20.YÜZYILDA SANAT
       Adnan Çoker, İlhan Usmanbaş, Ferit Edgü, Uğur Tanyeli, Barış Pirhasan, Enis Batur, Işıl Kasapoğlu
       
       “... Konumuz 20. yüzyıl mı yoksa 19. yüzyıl mı? Çünkü biz 19. yüzyılı yaşıyoruz müzikte. 20. yüzyılı sanki hiç yaşamadık gibi bir şey.”
       Yedi sanat adamı disiplinlerarası bir buluşmada 20. yüzyıl sanatını konuşmuş. Resim, müzik, mimari, edebiyat, tiyatro, fotoğraf, sinema. Hepsi konuşulmuş. “Acaba Picasso, 20. yüzyılı her alanda simgeleyen bir sanatçıdır diyebilir miyiz?” ile başlayan ‘sohbet’, yer yer tansiyonun kibarca yükseldiği bir çağdaş sanat tartışmasına dönüşüyor. Yenilikçilik, 20. yüzyılın sanat alanındaki bağlayıcı niteliklerden biri mi? Avant-garde öldü mü? Nasıl oldu da yüzyılın başıyla sonu arasında sanatın tanımı ciddi biçimde değişti? 20. yüzyıldan kasıt 1900 - 2000 aralığı da, acaba 20. yüzyıl, 1900 yılında mı başladı? Yedi ayrı yorum çatışıyor, yer yer çakışıyor, kimi zaman örtüşüyor, tuhaf bir durum söz konusu anlayacağınız.
       20. yüzyılın sanatı ve sanatçısı 19. yüzyıla göre eylemin çok daha içinde oldu. Tüm mânâlarda devrime daha cesur girişti. Politikadan çekinmedi, kaçınmadı. Fakat 21. yüzyıla doğru giderken pozitifmiş izlenimi uyandıran bu cümlelere rağmen sanatın geldiği nokta, onu konuşan bu yedi adam için pek iyimser değil gibi. Kaygı, karamsarlık, tatminsizlik, hayalkırıklığı, yeni bir yol arayışı neredeyse tüm satır altlarında mevcut. Negatif yanı ağır basan bu hâl, salt sanata yönelik değil tabii, onun, içinden çıktığı sosyal yapı da, sanatın konuşulduğu yedi adamlı bu gece sohbetinin eleştiri oklarına hedef oluyor.
       “20. Yüzılda Sanat”ta profesyoneller konuşuyor. Fakat dertler ve teşhisler ortak. Ne olacak?
       

       Sel Yayıncılık
       Dizi: Geceyarısı Kitapları - 25
       


       
PATATES
       Enis Batur
       
       “Nesne’yi tanıma eşiğinde yaşadığım değişim, özne’lerin bakışını ayrıştırma biçimimi inceltti diyebilirim. Follain’in güzellemesini önce ‘şirin’ bulmuştum örneğin; patates üzerinde yoğunlaşmam, Follain’in lirizmini bir tür ciddiyetin, neredeyse kaygının beslediğini gösterdi bana: Patatesin hafife alınmasından handiyse ürkmüştü...”
       
       Enis Batur’un kafasında yıllar önce karşılaştığı iki düzyazı şiirle birlikte bir kıvılcım çaktı. Çakan kıvılcım Patates’ti. Fakat yazarın her zaman ‘eli dolu’ oludğundan, Patates, ‘daha değil’ kapsamındaki düşüncelerini taze tutarak ‘zula’ladığı bekle(t)me salonuna alındı. İyi de... Patates nasıl kitaplaştı? Yazarken öğrenen bir yazar olarak Enis Batur’un kafasında araştırmalar nasıl yol alır da düşünceler kitaplaşır? İşte Patates’in kerameti, vereceği cevaplardan yalnızca biri. Enis Batur, patates ve sanat alanındaki kullanımı üzerine konuşurken çalışma üslûbunun da ana hatlarını deşifre ediyor. Kime anlatıyor? Bolca çatıştığı, tırmalarken zihin açan, nüktesi kuvvetli, nabzı yüksek bir... bir... Ben’e. “Patates”te yazar Ben, sorgulayan Ben’e karşı.
       Bu kitap, patatesin düzgün bir tarihi değildir. Güney Amerika’daki gelişimi, Avrupa’ya geliş hikâyesi, Fransa, Almanya ve İrlanda’daki ‘sarsıcı’ biyografisine genel hatlarıyla ansiklopedilerden ulaşın. Her tarih, gerçekte, sahip olduğu ayrıntılarında çekicidir. Enis Batur’un Patates’iyse... 5, ayrıntılar ve sanat gölgesinde gelişen sıradışı bir biçim denemesi. Jean Follain, Francis Ponge, İlhan Berk metinleriyle pimi çekilen, otuz yıllık bir tasarı.
       Fırından taze çıktı!
       
       Sel Yayıncılık
       Dizi: Geceyarısı Kitapları - 24
       


       
DİYET BESLENME
       Op.Dr. Vasfi Mecitoğlu
       Gıda Müh. Leman Mecitoğlu
       
       Öyle durumlar vardır ki yemeklerin lezzet ve aromalarından sağlığımız adına vazgeçmemiz gerekmektedir. Hastalık durumlarında medikal tedavinin yanı sıra uygulanacak diyet, tedaviyi destekler ve hastalığın daha süratli iyileşmesini sağlar. Hangi hastalıkta neleri yiyelim, nelerden kaçınalım? Sağlıklı kalmak veya hastalıkla savaşmakta hangi gıdaları kullanalım ve bunların hazırlanış şekilleri ne olmalı?
       Yüzyıllarca bilim adamları bu hususlarda araştırma yapmış ve önerilerde bulunmuştur.
       Gıda Mühendisi Leman Mecitoğlu ve Operatör Doktor Vasfi Mecitoğlu bilgi ve tecrübelerini birleştirerek bu çalışmalara katkıda bulunmak istemişler.
       Bu nedenle kitabı, eğitim seviyesi ne olursa olsun, herkesin anlayabileceği bir dilde yazmaya gayret ettikleri görülmekte. Temel besin grupları nelerdir, nereden temin edilir; hangi gıda maddesi ne kadar protein, karbonhidrat, yağ ve dolayısıyla kalori içerir; hastalıklarımızın sebep ve belirtileri nasıl gruplandırılır; sağlıkta ve hastalıkta ne yemeli ve ne yememeli; yememizde sakınca olmayan yemekleri nasıl hazırlamalı; yaş, cinsiyet ve çalışma tempomuza göre günlük besin ihtiyaçlarımız nelerdir; çocuk ve büyüklerin beslenmesi nasıl düzenlenmeli? Tüm bu sorulara, kuşe kağıda özenle basılmış olan bu kitapta yanıt vermeye çalışmış yazarlar.
       Kitabın ana bölümleri; Beslenmede Temel Bilgiler - Besinlerin Kalori Değerleri - Hastalıklara Göre Temel Diyetler - Yemek Tarifleri
       
       İnkılâp Kitabevi, 350 sf.
       Tür: Reçete
       


       
KALP, NEFS VE RUH
       Prof Dr. Robert Frager
       
       “Kalp, Nefs ve Ruh”, batılı bir psikoloji uzmanının, tasavvuf geleneğinin zengin maneviyatı ve şahsiyet gelişimi üzerine yaptığı ciddi bir araştırma olarak değerlendirilebilir.
       Batı psikoterapisi, bizim daha çok çocukluk döneminde oluşan nevrotik sapkınlıklarımızı gidermek ve toplumla adaptasyonumuzu sağlamakla ilgilenir. Bunun zıttı olarak tasavvufun hedefi temelde maneviyatçıdır.
       Olumsuzluklarımızı dönüştürmeye ve dünyada etkin olmaya ihtiyacımız vardır elbette; öte yandan manevi gücümüzü de geliştirmeyi ihmal etmememiz gerektiği de ortaya çıkmakta bu çalışmada.
       Kitapla ilgili olarak iki de görüş aktaralım bu noktada;
       “Robert Frager, klasik tasavvuf görüşünü modern psikoloji çalışmalarıyla birlikte değerlendirmiş, günümüz dünyası için etkileyici ve takdire değer bir çalışma ortaya koymuş.” (Ken Wilber)
       “Olağanüstü etkileyici ve ikna edici, bir çalışma. Frager’ın öyküler, pratikler ve sevimli inceliklerle bezenmiş eseri, tasavvuf öğretisinin nazenin tabiatını gözler önüne seriyor.” (Prof.Dr. James Fadiman)
       
       Gelenek Yayınları, 231 sf.
       Çeviren: İbrahim Kapaklıkaya
       Dizi: Sufizm ve Psikoloji-2
       Tür: İnceleme
       
 
       
    MSNBC News 28 Ekim haftasının kitapları
MSNBC News 21 Ekim haftasının kitapları
MSNBC News 14 Ekim haftasının kitapları
MSNBC News 7 Ekim haftasının kitapları
MSNBC News 30 Eylül haftasının kitapları
MSNBC News 23 Eylül haftasının kitapları
MSNBC News 16 Eylül haftasının kitapları
MSNBC News 9 Eylül haftasının kitapları
TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları