Home page
Haber Menüsü


28 Ekim haftasının kitapları
Siyaset, anı, roman türlerinde 6 yeni kitabıyla İletişim Yayınları haftaya damgasını vuruyor. Diğer yayınevleri de bilimsel çalışmalar ve romanlarla haftaya kalite katan çalışmalar ortaya koyuyorlar.
NTV-MSNBC
    28 Ekim 2003 —  “Zorunlu sürgünün ne demek olduğunu en çok Atilla Keskin’in gözlerinde görmüştüm... O susuzluğu... O derin hasreti... Yıllar önce gittiğim Almanya’da bana “Sen İstanbul kokuyorsun” diyerek sarılmıştı... Tıpkı Deniz’e, Yusuf’a, Hüseyin’e sarılır gibi...”  

   
 
NTVMSNBC Reklam  
 

 


       
İSLÂMLAR VE MODERNİTELER
       Aziz Al-Azmeh
       
       “Bir Parisli, Hotantoların erkek çocuklarınn testislerinden birini kestiğini duyduğunda çok şaşırır. Belki Hotantolar, da Parislilerin, ikisini birden muhafaza etmesini tuhaf karşılıyordur.” (Voltaire)
       
       Batı’nın egemen tahayyülünde, Ortaçağ şarkiyatçılığından kalma stereotiplerle beslenen İslâm imgesi, bir zamanlar Batı uygarlığı karşısında bir tehdit olarak algılanan komünizmin yerine geçmiş durumda.
       Batılı temsillerde mezhep çatışmaları, namaz görüntüleri, geri kalmışlık manzaraları ve derin bir irrasyonalizm etrafında şekillendirilen “İslâm” tasavvuru, yüzlerce yıllık bir tarihi olan, birbirinden çok farklı toplumlarda çok farklı biçimler almış bir dini, yekpâre bir “kültür” haline getirerek radikal biçimde ötekileştiriyor.
       Bu ötekileştirme bir uçta ırkçılığa, diğer uçta farklılığı fetişleştiren kültürel göreciliğe davetiye çıkarıyor. Batı’nın ötekisi ile, İslâmcıların “sahih İslâm”ı arasında sıkı bir alışveriş olduğunu, birbirlerini sürekli beslediklerini görüyoruz.
       Bu kitap, sırf başlığıyla bile, görünürde birbirinin hasmı olan bu üç taraf -zenofobi, egzotizm, İslâmcılık- arasındaki suç ortaklığının eseri olan “İslâm” kategorisini parçalama, tarihe geri getirme ve bağlamlaştırma çabasını temsil ediyor.
       “İslâmlar ve Moderniteler”, İslâm’ın “öz”ünü tespit ettiğini iddia edip, bu öze dönme çağrısında bulunan köktendincilerin “sahihlik” iddialarının altında yatan Batılı romantik mefhumları da bir bir açığa çıkarıyor.
       Televizyon haberlerinin “Ortadoğu uzmanları”nın, silahlarını doğrultacak bir düşman bulamadığında ekonomisi çökenlerin her gün zihinlerimize nakşettiği karanlık İslâm imgesine karşı “İslâmlar”ı telaffuz eden Aziz al-Azmeh, Batı’nın şarkiyatçı ve kültürelci söylemi ile İslâmcıların köktendinci söylemi karşısında cüretkâr bir ses.
       
       “Belâgat uğruna fesahati kaybetme” (İbn Mukaffa)
       
       İletişim Yayınları, 278 sf.
       Çeviren: Elçin Gen
       Dizi : Politika - 45
       Tür : Siyaset
       


       
KANDINSKY VE BEN
       Soyut Resmin Tarihinden Bir Kesit (1917-1944)
       Nina Kandinsky
       
       Wassily Kandinsky’yle 1917 yılında, henüz ondokuz yaşındayken evlenen Nina Andreevskaya Kandinsky, bütün ömrünü büyük bir aşkla sevdiği ve sanatına sonsuz bir hayranlık duyduğu kocasına adamıştı. Bu adanış, anılarını yazdığı “Kandinsky ve Ben” adlı kitabında ne kadar çok Kandinsky, ne kadar az “ben” olduğundan da anlaşılır.
       Nina Kandinsky, kocasıyla sanat çevrelerinde geçirdiği yirmi yedi yılı anımsarken (1917-1944) aslında bu yıllarda soyut sanatın en önemli öncülerinden biri olan Kandinsky’nin yapıtlarını dönemselleştirerek anlatıyor ve böylelikle modern sanat tarihinin çok ilginç bir dönemini de aydınlığa kavuşturuyor.
       Bu dönemde, Bauhaus’un kuruluş ve dağılış öyküsünü, sanatçılar arasındaki dayanışma ve rekabeti, devrin ideolojik gelişmelerinin sanata müdahalesini, ve bütün bunların dışında kalmaya çalışarak salt sanatına yoğunlaşmak isteyen bir ressamın yaşamını buluyoruz.
       Bazı siyasi gelişmelerin, özellikle de Hitler faşizmi gibi kitlesel kıyıma yönelmiş olanların, sanatçı ayrıcalığıyla bile dışında kalınamayacağının her zaman ibretle dolu öyküsünü okuyoruz.
       Dahası, son yıllarını (1922-1944) sürgünde geçirmiş olan bir sanatçının, önce Münih, sonra Paris’te yaşadığı yıllarda, hangi akımlara öncülük ettiğini, hangi ressamlardan etkilendiğini, ve Rusya’daki köklerinin, bu etkilerle nasıl kaynaşıp nasıl yepyeni anlatımlara dönüştüğüne tanık oluyoruz.
       Nina Kandinsky, kocasını kaybettiği 1944 yılından sonra da, kendini Kandinsky’nin eserlerini korumaya ve tanıtmaya adadı. Neuilly-sur-Seine’deki Nina Kandinsky Koleksiyonu, bu amaçla biraraya getirilmiş Kandinsky yapıtlarının müzesi oldu.
       
       İletişim Yayınları, 311 sf.
       Fransızcadan Çeviren: Gülnar Öney
       Tür : Anı
       


       
SEBASTIAN KNIGHT´IN GERÇEK YAŞAMI
       Vladimir Nabokov
       
       “Lolita”nın Rus asıllı yazarından 1941’de İngilizce olarak yazdığı bir roman, “Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı”.
       Roman hakkında iki önemli edebi şahsiyetin düşünceleri, aşağıdaki gibidir:
       “Ben Sebastian’ım, ya da Sebastian ben, ya da belki ikimiz ikimizin de tanımadığı bir başkasıyız.”
       ”Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı, kayboluşların, kaybedilenlerin, bir yere konulup sonra nereye konduğu unutulan mutluluğun romanı.” [John Lancaster]
       “Nabokov ‘dayanılmazın ağırlığını’ bölüştürüyor; anlatıcı, anlatılan kişi ve metnin arasında oluşan üçgen (...) yüzlere yapışan maskelerin, kim tarafından ve nasıl yapıştığının, yapıştırıldığının, yalnızca sözcükleri ve bu yolla oyunları kurmakla kanıksanabilir olduğunu örüyor.” [Nilgün Marmara (Kırmızı Mavi Defter)]
       
       Bu değerlendirmelerin yanısıra kitabı çeviren Fatih Özgüven’in küçük ama önemli bir notunu da aktarmak gerekir.
       “Knight (satrançta ‘at’, yatay ya da dikey olarak iki kare ilerleyip ardından gene yatay ya da dikey olarak bir kare gider), bishop (satrançta ‘fil’; üzerinde durduğu karenin renginden dışarı çıkamaz. Nabokov’un, okura sunduğu bilmeceler arasından okurun geçebilmesi için bu bilgilere ihtiyacı olacak. Tabii kullanabilene...”
       
       İletişim Yayınları, 216 sf.
       Çeviren: Fatih Özgüven
       Dizi: Çağdaş Dünya Edebiyatı-186
       Tür: Roman
       


       
DÜŞÜNÜMSEL BİR ANTROPOLOJİ İÇİN CEVAPLAR
       Pierre Bourdieu, Loic J.D. Wacquant
       
       Günümüz sosyal bilim dünyasına damgasını vurmuş isimlerden biridir Pierre Bourdieu. İncelediği alanlar açısından büyük bir çeşitlilik gösteren eserleri, dünyanın dört bir yanında çeşitli disiplinlerden araştırmacıları etkiledi, etkiliyor.
       Bourdieu’nün dünyasına genel bir bakış sunan bu kitap üç bölümden oluşuyor: İlk bölümü oluşturan giriş yazısında Wacquant, Bourdieu’nün bütün eserleri üzerine derli toplu, ama son derece derinlikli bir değerlendirme yapıyor.
       İkinci bölümde, Wacquant’la yaptığı görüşmelerde Bourdieu, sosyolog ve antropolog olarak entelektüel serüveninin adeta bir muhasebesini yapıyor. Çalışmalarını, kullandığı temel kavramları -yapı, alan, strateji, habitus, kültürel sermaye, çıkar, illusio, simgesel iktidar- olabildiğince yalın ve anlaşılır bir dille açıklıyor.
       Eserlerinin yanlış anlaşılmasının nedenlerine işaret ederek kendisine yöneltilen eleştirilere cevap verirken, hem sosyal bilimler alanının genel bir manzarasını çizmiş oluyor, hem de bu alanda kendi özgün konumunu net bir şekilde ortaya koyuyor.
       Kitabın üçüncü bölümünde, lisansüstü öğrencileriyle yaptığı bir araştırma seminerinde verdiği konferanslar yer alıyor. Bu bölümde Bourdieu, araştırma anlayışını öğrencilere aktarırken pratikten yola çıkıp epistemolojik ilkelere ulaşıyor.
       “Düşünümsel Bir Antropoloji İçin Cevaplar”, çağdaş sosyal bilimcilerin belki de en önemlisi olan Bourdieu’nün eserlerine mükemmel bir giriş niteliği taşıyor.
       
       İletişim Yayınları, 295 sf.
       Çeviren: Nazlı Ökten
       Dizi : Politika - 46
       Tür : Siyaset
       


       
ACI ÖPÜCÜK
       Karin Slaughter
       
       Kasabanın çocuk doktoru ve adli tabip Sara Linton ve eski kocası Polis Şefi Jeffrey Tolliver, keyifli bir gece geçirmek için paten pistinde buluşurlar. Sara, tuvalette yirmi sekiz haftalık ölü bir bebek bulurken Polis Şefi de, Mark adındaki genç bir delikanlıyı silahla tehdit eden on üç yaşındaki Jenny’i vurmak zorunda kalır.
       “Körbakış”tan tanıdığımız kahramanlar kendi sorun ve bunalımlarını çözmeye çalışırlarken akıllarının ucuna bile gelmeyen bir olaylar dizisine dalmak zorunda kalacaklardır.
       Sara ölü bebeğin Jeffrey’nin vurduğu kızın bebeği olduğundan emindir, Mark’ın da bebeğin babası olması ihtimali büyüktür. Otopsiyle birlikte, adli tabip bebeğin Jenny’nin çocuğu olmadığı anlaşılır.. Küçük kızın cinsel organı dikilmiştir. Uzun süreli cinsel taciz ve geleneksel kadın sünnetinin delilleri bulunmuştur. Sara ve polis şefi Jeffrey Tolliver her dönemeçte hüsrana uğrarlar.
       Polis şefi Jeffrey, nereye el atarsa atsın bir adım bile ileri gidemez. Eli kolu bağlı Polis Şefi, karşısındaki canavarlığı algılamakta zorlanır.
       Dedektif Lena, başına gelen inanılmaz vahşetteki tecavüzle yüzleşmek zorundayken, karşısına ancak onun anlayabileceği bir başka kurban çıkar. Kendi çıkmazlarında boğulacak mı...yoksa daha da kötüsü mü olacak? Kahramanlarımız sadece küçük kasabada kalmayacak büyük bir dehşet ağının parçası olacaklar. Gerisini tabii ki tüyleriniz diken diken bir halde kendiniz okuyacaksınız.
       Kısa zamanda gerilim-polisiye ustası olan Karin Slaughter, “Kör Bakış” ve ardından “Acı Öpücük”le okurlarını hayrete düşürmeye devam ediyor. Eleştirmenlerin “Acı Öpücük” için yaptıkları yorumlardan birini burada yazalım: “Kalp hastalarının bu kitapta kesinlikle şifa bulmayacaklarıdır!”
       
       Artemis Yayınları, 409 sf.
       Çeviren: Lale Aykent Tunçman
       Tür: Gerilim
       


       
ZORLU BİR KIŞ
       Raymond Queneau
       
       Fransız yazınının usta bir kalemi, Raymond Queneau, yine usta bir edebiyatçı-çevirmen Tahsin Yücel’in çevirisinden okurla buluşmakta. “Zorlu Bir Kış”, “Zazie Metroda”dan sonra yayımlanan ikinci Raymond Queneau kitabı.
       Son dönemlerin en ünlü ve en ilginç Fransız romancılarından Georges Perec, birçok açıdan ustası olarak niteleyebileceğimiz Raymond Queneau’nun “Zorlu Bir Kış”ını ilk okuyuşundan sonra, bu fazlasıyla yalın romanın nasıl olup kendisini büyüleyebildiğini anlamakta biraz zorlandığını yazar. Ama her yeniden okumasında, bir önceki okumasında gözünden kaçmış olan bir sürü ayrıntı çıkar karşısına. Bu ayrıntıların en ilginçlerinden biri, romanın birincil kişisi Lehemeau’nun İngilizce karşılığının Hamlet olması, ayrıca, “Zorlu Bir Kış”ta da karşımıza, tıpkı Hamlet’te olduğu gibi, iki mezar kazıcının ve bir hayaletin çıkmasıdır. “Şaşırtıdan şaşırtıya, buluştan buluşa, “Zorlu Bir Kış” benim için usul usul tükenmeze doğru yol alır” diye yazar Georges Perec. Gerçek bir edebiyat yapıtını tanıtmak için bu gözleme daha ne eklenebilir?
       “Zazie Metroda” ve” Zorlu Bir Kış”tan sonra Raymond Queneau’dan “Biçem Alıştırmaları”, “Dostum Pierrot” ve “Mavi Çiçekler” de Sel Yayınları’ndan sırasıyla yayımlanacak.
       
       Sel Yayıncılık, 108 sf.
       Fransızca’dan Çeviren: Tahsin Yücel
       Tür: Roman
       


       
       Habeşistan Prensi
RASSELAS’IN HİKAYESİ
       Samuel Johnson
       
       18. yüzyılın İngiltere’sinde, “Hiç kimse birlikte yiyip içmediği, sosyal bir ilişki içinde olmadığı birinin yaşamını yazamaz” diyen bir yazar, adını sadece kitaplardan duyduğu bir ülkeyi yazmaya kalkarsa, ne olur?
       Annesi ölünce, bir an önce para kazanması gereken bir yazar, ne yapar?
       Hemen hemen Voltaire’in Candide’i yazdığı günlerde, ama Candide’i okumadan, dünyada mutluluğun bulunabileceğini söyleyen iyimserlere karşı kalem kuşanan bir yazar, ne yazabilir?
       Bu soruların hepsinin birden cevabıdır “Habeşistan Prensi Rasselas’ın Hikayesi”. İngiliz klasik edebiyatının en büyük isimlerinden Samuel Johnson’un kaleminden bir ‘yaşam seçimi’ öyküsüdür.
       Prens Rasselas, eski bir geleneğe göre, tahta çıkması sırası gelene kadar “mutlu vadi”de hapistir. Ama öylesine mutsuzdur ki orada. Her istediğini elde etmekten bıkmıştır. Tutar kardeşi ve öğretmeniyle birlikte firar eder. Mutluluğu aramaya, “yaşam seçimini” yapmaya gider. Oysa gittiği hiçbir yerde, tutuğu hiçbir yolda, yaptığı hiçbir seçimde mutluluk çıkmaz karşısına.
       Sürükleyici olduğu kadar düşündürücü de olan bu hikaye, Candide’in bir tamamlayıcısı ve aynı zamanda ona bir cevap olarak mutlaka okunmalı.
       
       Ayraç Yayıncılık, 131 sf.
       Çeviren: Barış Yıldırım
       Dizi: Dünya Edebiyatı-11
       


       
GELİBOLU’DAN KAFKASLARA
       Birinci Dünya Savaşı Anılarım
       Yazar: İ. Hakkı Sunata
       
       “Fırtına, derin uğultu ve iniltilerle devamda. Bir tüy hafifliğiyle uçan karlar, gelip elime, yüzüme, elbiselerime yapışıyor, yavaş yavaş eriyip sönüyor. Onların bu sessiz temasında ölümün soğuk tehdidi var. Bunu seziyorum. İçim ürperiyor derinden, derinden... Daha buraya gelirken bile, bazı neferlerin yiyecek yetersizliğinden çarıklarını kızartıp yediklerini işitmiştim. Ölüm sayısı da artmıştı. Doktor Dimitraki’ye, bu açlıktan ölenlere nasıl rapor verdiğini sormuştum: ‘Umumi zafiyet neticesi tevakkufu kalpten vefat’ diye cevap vermişti.”
       
       İş Bankası Kültür Yayınları, 609 sf.
       Dizi: Türk Edebiyatı
       Tür: Anı
       


       
       Soğuk Savaş Sonrasında
AVRUPA VE TÜRKİYE
       Der: Cem Karadeli
       11 Makâleci - [Anselm Skuhra, David W.Lowell, Erhan Büyükakıncı, Esra Hatiboğlu, Fuat Aksu, Fulya Kip Barnard, Glenn M.Segell, Marija Obradovic, Mateusz Halawa, Pınar Bilgin]
       
       Bu kitap, kendisini tanımlamak üzere Yeni Dünya Düzeni dışında bir adın hala bulunamadığı Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemin yerine tam olarak oturmaya başladığı günümüzde, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra en köklü değişikliklerin de 1989 devrimlerinden sonra yaşandığı Avrupa’da nelerin değiştiğini, farklı bakış açılarından sergileyen bir eser.
       Üç kıtadan yedi ülkeden on bir akademisyenin özgün katkılarıyla oluşturulan bu derleme, Türkçe’de bu konudaki açığı kapatacak nitelikte. Soğuk Savaş sonrasında Avrupa Kıtası’nın durumuna, tarih, uluslararası ilişkiler ve toplumbilim gibi farklı disiplinlerden yola çıkarak geniş bir spektrumdan benzersiz bir görüş açısı sunan bu yapıt, Yeni Dünya Düzeni’nin temellerini algılayabilme şansını okurlara verecektir.
       
       Ayraç Yayıncılık, 75 sf.
       Tür: Makâle
       Dizi: Tarih-8
       
       


       
HALKLARIN YASASI
       ve
       “Kamusal Akıl Düşüncesinin Yeniden Alınması”

       John Rawls
       
       Yaşamı boyunca toplumsal adalet ve adaletin eşit dağılımı sorunlarıyla uğraşan, yirminci yüzyılın en önemli siyaset felsefecilerinden biri sayılan John Rawls bu eserinde, adil bir dünya düzeninin temel ilkelerinin neler olabileceği, içişlerinde adalet ilkelerini benimsemiş (liberal demokrat) bir toplumun, nasıl bir dış politika saptaması gerektiği sorularını ele alıyor.
       Rawls bu çalışmasında yaklaşımını, ulus-devlet sınırlarından çıkarak, uluslararası alana taşıyarak, farklı toplumların barış içinde bir arada yaşayabilmelerine olanak sağlayacak kalıcı, istikrar ve adalet içeren bir dünya düzeni, “gerçekçi bir ütopya” kurguluyor.
       Bu önerisiyle Rawls, bütün dünyayı saran şiddet, yoksulluk ve eşitsizlik gibi sorunların çözümüne katkıda bulunuyor. Ayrıca yazar eserine dahil ettiği “Kamusal Düşüncenin Yeniden Ele Alınması” adlı makalesiyle de farklı görüşleri benimseyen vatandaşların aralarındaki ilişkilerin anayasal demokratik bir sistem içerisinde nasıl düzenlenmesi gerektiği sorusunu ele alıyor.
       Ülkemizdeki siyaset tartışmalarının eksenlerini oluşturan bu konuda Rawls’un açtığı kuramsal ufuk, bu tartışmalara yeni bir boyut kazandıracak nitelikte.
       Kitap sonunda yer alan 18 sayfalık kapsamlı dizin, kitabın akademik çalışma nitelemesini ne denli hakettiğinin de bir göstergesi.
       
       İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 212 sf.
       Çeviren: Gül Evrin
       Dizi: Çağdaş Siyaset Felsefesi-1
       Tür: Siyaset
       
       


       
NÜFUS MÜBADELESİ
       Kayıp Bir Kuşağın Hikâyesi
       Mehmet Ali Gökaçtı
       
       Osmanlı devleti, Balkan Savaşı sonrasında Avrupa’daki topraklarının neredeyse tamamına yakınını kaybederek çekilirken, geride sayıları yüzbinlerle ifade edilen bir insan kitlesini bırakmak durumunda kalmıştı.
       Söz konusu yüzbinlerse, Osmanlı tebaasıyken bir anda bambaşka bir devletin, hem de azınlık statüsündeki vatandaşları oluvermiş Müslümanlardı.
       Yaklaşık on yıl kadar sürdürülebilen bu sorunlu durum, hem azınlık konumundaki Müslümanların içinde bulundukları olumsuz şartlar, hem de homojen bir millî devlet kurma çabasındaki Yunanistan ile Türkiye’nin bu sorunu kendi lehlerine halletmek adına arayışlara girmeleriyle çözüme kavuşturulmuştu. Bulunan çözüm de, o güne kadar dünyada pek eşi benzeri görülmemiş bir uygulama olmuştu: Karşılıklı olarak Ortodoks Rumlar ile Müslümanların değişimi, yani nüfus mübadelesi.
       Bu bağlamda Anadolu’dan Yunanistan’a gidenler gibi, Yunanistan’ın değişik pek çok yöresinden de mübadil adı verilen yüzbinlerce insan Türkiye’ye gelmişti.
       Bugüne kadar bölük pörçük anlatılan anılardan öteye, mübadillerin hayat hikâyeleri pek de mercek altına alınmadı.
       İşte bu kitap, mübadillerin Balkan Savaşı’nın sebep olduğu yıkımla başlayan hikayelerini, mübadelenin öncesi, mübadele süreci ve hepsinden önemlisi Türkiye’ye geldikten sonraki bölümde yaşananlarla birlikte ele alıyor; tarihin yeniden yazıldığı bir sürecin bizzat öznesi olmuş insanların hikâyesini anlatıyor. Yani Lozan mübadillerinin hikâyesini...
       Kitap sonundaki 12 sayfalık bölüme, özenle seçilerek konulmuş fotoğraflar, kitabın içeriğiyle en üst düzeyde uyum sağlıyor ve anlamı pekiştiriyorlar.
       
       İletişim Yayınları, 344 sf.
       Dizi : Tarih-26
       Tür : Tarih
       


       
OTUZ YILLIK HASRET
       Atilla Keskin
       
       “Zorunlu sürgünün ne demek olduğunu en çok Atilla Keskin’in gözlerinde görmüştüm... O susuzluğu... O derin hasreti...
       Yıllar önce gittiğim Almanya’da bana “Sen İstanbul kokuyorsun” diyerek sarılmıştı... Tıpkı Deniz’e, Yusuf’a, Hüseyin’e sarılır gibi...
       5 Mayıs 1971’i, 6 Mayıs’a bağlayan uğursuz bir gecede uğurlamıştı arkadaşlarını son yolculuklarına, darağacına... O gece sadece Deniz, Yusuf ve Hüseyin asılmıyordu; bu ülkenin masumiyeti asılıyordu. Hüseyin İnan’ın darağacına giderken ondan son dileği, “eğer bir oğlun olursa adını İnan koy”, olmuştu. Arkadaşının dediğini yaptı... İlk çocuğunun adını Dede İnan koydu. Dede İnan arkadaşlarından ona kalan umut ve inanç dolu bir hatıraydı. Ama ne acı ki yine bir Mayıs ayında yitirdi biricik oğlu Dede İnan’ı...
       Artık Mayıs ayı ülkesi olmuştu onun. Başkaldırısı, yenilgisi, o derin hüznü, öfkesi ve büyük bir dönüş özlemi olmuştu...
       25 yıl sonra Atilla Keskin vatandaşlıktan çıkartıldığı ülkesine, Türkiye’ye döndü. Onu Yeşilköy Havalimanı’nda karşılayanlar arasında ben de vardım... Gözlerinde özlemin o yakıcı ışığını görünce bir kez daha anladım; hem kim çıkartabilirdi ki vatandaşlıktan bu derin ülke özlemini, koşulsuz dostluğu ve sevgi dolu inancı. O, Deniz’lerden geride kalan masumiyetimizdi.. O zaman anladım; kim çıkartabilirdi ki bu kanayan masumiyeti vatandaşlıktan.
       Atilla Keskin, 25 yıl sonra Türkiye’ye döndüğü gün gözaltına alındı. Çok tanıdık geldi bu ona; gözaltında geçirdi ülkesindeki ilk geceyi...
       Bu kitapta anlatılanlar işte bu dönüş öyküsüdür.
       Bu dönüşü hissedemeyenler, nereye giderlerse gitsinler, her yer aynıdır onlar için.” (Cezmi Ersöz)
       
       Gendaş Kültür Yayınları, 184 sf.
       Dizi: Politika-5
       Tür: Anı
       


       
FASULYE
       Batuhan İşcan
       
       Üçlü -hatta dörtlü!- bir aşk hikâyesi…
       Bir insan diğer bir insanı neden sever?
       Neden terk eder?
       Ne zaman emin olur gerçekten sevdiğinden? Ya sevildiğinden? Sevdiğinin gönlünü kazanmak için yaptıklarının doğru olup olmadığından ne zaman emin olur… veya olamaz?
       Aşk ve tereddüt nasıl birarada varolur... veya olamaz?
       Antalya’nın hızla değişen sosyal ortamında başlayan, Ankara’nın “hızlı” öğrenci ortamlarında kıvamlanan, sonra dönüp geldiği Antalya’da derin bir yüzleşmeden geçen bir karşılıklı aşklar dizisi. Çok sağlam karakterlere dayanan, sıkı dokulu bir ilk roman.
       
       İletişim Yayınları, 199 sf.
       Dizi : Çağdaş Türkçe Edebiyatı - 128
       Tür : Roman
       


       
PLÂNLI KALKINMA SERÜVENİ
       1960’larda Türkiye’de Plânlama Deneyimi
       Panelistler - [Necat Erder, Attila Karaosmanoğlu, Ayhan Çilingiroğlu, Attila Sönmez]
       
       Türkiye, 1950’li yılların sonlarına doğru popülist yönlendirmelerle başıboş liberalizmin yarattığı sıkıntılarla boğuşurken, iktidardaki Demokrat Parti’ye karşı yürütülen muhalefetin temel politikası, ekonomide Keynesgil düzenlemelere geçmek ve plânlı kalkınma yöntemlerini benimsemekti. “Plânlı Kalkınma” o dönemde dünya kapitalist sisteminin az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler bağlamında temel bir paradigmasıydı. Bu anlamda 27 Mayıs 1960 askerî darbesinden sonra Devlet Plânlama Teşkilatı’nın (DPT) kurularak, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı’nın hazırlanmasını böylesi bir tarihsel çerçeveye oturtmak gerekir.
       İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Türk Sosyal Bilimler Derneği’nin 21-23 Kasım 2001’de düzenlemiş olduğu 7. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi’nde yapılan “1960’larda Türkiye’de Plânlama Deneyimi” adlı oturumun bant çözümlerini “Plânlı Kalkınma Serüveni” adıyla bu kitapta toplamış. Kitapta, oturuma konuşmacı olarak katılan, hepsi de DPT’nin kuruluşuyla birlikte göreve başlayarak, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Plânı’nı hazırlayan ve istifalarından sonra dünyanın sayılı finans ve eğitim kurumlarında görev yapan Necat Erder, Attila Karaosmanoğlu, Attila Sönmez ve Ayhan Çilingiroğlu’nun Türkiye iktisat tarihi açısından çok önemli olan “serüven”lerini okuyacaksınız.
       
       İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 71 sf.
       Dizi: Ekonomi-5
       Tür: Panel Deşifresi
       
 
       
    MSNBC News 21 Ekim haftasının kitapları
MSNBC News 14 Ekim haftasının kitapları
MSNBC News 7 Ekim haftasının kitapları
MSNBC News 30 Eylül haftasının kitapları
MSNBC News 23 Eylül haftasının kitapları
MSNBC News 16 Eylül haftasının kitapları
MSNBC News 9 Eylül haftasının kitapları
TOP5 38. Rotterdam Film Festivali başladı
 
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları