|
14 Ekim 2003 Tarık Ali, daha öğrencilik yıllarında, Bertrand Russell’ın, Bolivya’daki devrimi gidip yerinde görmelerini tavsiye etmesi üzerine, Che Guevara’nın, dağlarında savaştığı Bolivya’da almıştı soluğu. Chenin grubuyla temas kurduğu için Bolivya diktatörlüğünce tutuklanmış olan, “Revolution in the Revolution”ın yazarı Regis Debray’ın serbest bırakılması için yapılan kampanyaya katıldı. Ali, “Prag Baharı”ndan önce Prag’daydı ve en sorunlu zamanlarında Kuzey Vietnam’da... |
![]() ![]() |
![]() |
|||||||
|
|||||||
![]() |
|
BUSH BAĞDATTA (Bush in Babylon) Irakın yeniden sömürgeleştirilmesi Tarık Ali Tarık Ali, İngiltere ve Amerikada geçtiğimiz ay yayımlanan yeni kitabıyla tekrar Türk okurunun karşısında... Yüksek öğrenimini İngilterede Oxford Universityde yapan Pakistan doğumlu yazar, daha öğrencilik yıllarında, Bertrand Russellın, Bolivyadaki devrimi gidip yerinde görmelerini tavsiye etmesi üzerine, Che Guevaranın, dağlarında savaştığı Bolivyada almıştı soluğu. Chenin grubuyla temas kurduğu için Bolivya diktatörlüğünce tutuklanmış olan, Revolution in the Revolutionın yazarı Regis Debrayın serbest bırakılması için yapılan kampanyaya katıldı. Tarık Ali, Prag Baharından önce Pragdaydı ve en sorunlu zamanlarında Kuzey Vietnamda... Özellikle 60lı ve 70li yılların en önemli siyasi figürlerinden olan Tarık Ali için The Rolling Stones, Street Fighting Mani yazdı. Küreselleşmenin kapitalist eşkiyalık, uluslararası toplulukun Amerikanın küresel hegemonyası anlamına geldiği özel lugatıyla 60lardan beri hızlı bir siyasi aktivist ve üretken bir yazar olarak tanıdığımız Tarık Ali, bu son kitabıyla birlikte, son yıllarda her fırsatta dile getirdiği egemen görüşünü açıkça ifade ediyor; Özgünlüğünü çoktan kaybetmiş kapitalizm, değişen koşullarla bile olsa geçmişini tekrarlamaya mahkûmdur. Yeni olan şey, dünya tarihinde ilk defa tek bir imparatorluğun (Amerikan İmparatorluğunun) hegemon konuma yükselmiş olmasıdır. Anti-emperyalist bir hareketi bekleyen acil görevlerin, Iraklıların Anglo-Amerikan işgaline karşı sergiledikleri direnişe, mümkün olan her yolla destek vermek ve BMnin işgale güzel bir kılıf uydurup, Washington ve Londraya satış-sonrası hizmet sağlamak amacıyla Iraka parmağını sokmasına karşı koymak olduğuna inanan Tarık Ali, bırakın saldırganlar, kendi emperyal ihtiraslarının bedelini kendileri ödesinler mesajını da açıkça deklare ediyor. Zira, [Kapitalist demokrasi = özelleştirme + sivil toplum] formülüyle yutturulmaya çalışılan bu kapitalist eşkiyalık çağının politikasını, büyük ölçüde Irak işgalinin nihai sonucu belirleyecektir. 20. yüzyılın büyük kısmında Arap dünyasında şiirin geniş bir özgürlüğe, ve şairlerin de karanlık bir önseziye sahip olduğundan yola çıkan yazar, şiirlerle dolu Tarık Ali usulü sürprizli bir tarih kitabıyla çıkıyor karşımıza. Bush Bağdatta kitabında, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında sağlam köprüler kurarak, Irak tarihi ve işgali üzerinden, dünyanın geleceği üzerine küçük bir kehanette bulunarak, Irakın fethedilmesi, bu ülkenin tarihinde yeni bir aşamaya ve 21. yüzyıl açısından uğursuz bir başlangıca işaret etmektedir diyen yazar, yine de umudunu koruyor. Bir yandan 1960larda terk-i diyar eyleyen kolonyal düzene geri dönüşün sinyallerine dikkat çekerken, öte yandan hatırlatıyor; uluslar fethedilemez... Agora Kitaplığı, 274 sf. Çeviren: Osman Akınhay | ||||||||
|
KALKINMA REÇETELERİNİN GERÇEK YÜZÜ Ha-Joon Chang Bugünün kalkınmış ülkeleri hiç de öyle zannedildiği gibi serbest pazar - serbest ticaret politikalarıyla ve temel demokratik kurumlarla kalkınmadılar. Bu ülkelerin IMF, Dünya Bankası ve DTÖ ile birlik olup, kalkınmakta olan ülkelere önerdikleri, hatta uygulanmasını şart koştukları politikalar, kendilerini kalkındıran politikalar değil. Aksine hepsi, sanayilerini geliştirmek için, gümrük koruması ve teşvik kullandılar. Kalkınmalarının erken aşamalarında, demokrasi, merkez bankası ve profesyonel bir kamu idaresi gibi temel kurumlardan yoksundular. Patent, iflas, sınırlı sorumluluk, kadın ve çocuk işgücü, bunların hepsi onyıllar içerisinde düzenlendi. Peki şimdi neden kendi kalkınmalarını sağlayan politikaları değil de neo-liberal politikaları öneriyorlar? Koreli bir iktisatçı olan Ha-Joon Chang, kalkınmış ülkelerin, onları yukarı çıkaran merdiveni ittiklerini ve böylelikle daha yoksul ülkelerin kalkınma şanslarını ellerinden aldıklarını iddia ediyor. Chang, zengin bir tarihsel malzeme kullanarak, ortodoks kalkınma reçetesinin dayanaklarını çürütüyor. Avrupa Evrimci Ekonomi Politik Vakfının 2003 Myrdal Ödülünü alan bu kitap, bugün Türkiye dahil pek çok ülkeye dayatılan ve protestolarla karşılaşan reçetenin gerçek yüzünü gösteriyor. Dediğimi yap, yaptığımı yapma diye özetlenebilecek bir reçete bu. Changın kitabı, bu yanlış reçetenin ve tabii bu çoban doktor misali reçeteyi yazan iktisat ideolojisinin güçlü bir eleştirisini yapıyor. Ha-Joon Chang, Cambridge Üniversitesi Kalkınma Çalışmalarında yönetici yardımcısı olarak çalışmakta. Çeşitli BM kurumları (UNCTAD, WIDER, UNDP ve UNIDO), Dünya Bankası ve Asya Kalkınma Bankası dahil pek çok uluslararası organizasyonda danışmanlık yaptı. The Political Economy of Industrial Policy (Mac-millan, 1994) başlıklı bir kitabı var. Joseph Stiglitzin konuşmalarından oluşan bir derleme hazırladı: Joseph Stiglitz and the World Bank: The Rebel Within (Anthem Press, 2001). Devlet, pazar ve kurum teorilerinden, geçiş ekonomilerine kadar pek çok konuda makaleleri yayımlandı. İletişim Yayınları, 248 sf. Çeviren: Tuba Akıncılar Onmuş Dizi: Araştırma - inceleme- 153 Tür : Araştırma | ||||||||
|
JÖNTÜRK MODERNİZMİ VE ALMAN RUHU Mustafa Gencer Jöntürk modernizmi, İttihatçılık döneminde, acilci diyebileceğimiz bir yönelime girmişti. Bununla beraber, etnisitesi yüksek Osmanlı İmparatorluğunu, millî devlete dönüştürme yönelimi vardı. Her iki yönelim, gecikmiş emperyalist Almanyanın Türkiyeye dönük barışçı nüfuz siyasetiyle buluştu. Almanya, bu nüfuzunu, Türkiyenin modernleşmesine ve millileşmesine rehberlik etme misyonuyla ilerletmeye çalıştı. Osmanlı seçkinleri için düzenlenen Almanya gezileri; Osmanlı çırakların, öğrencilerin, subayların Almanyaya eğitime gönderilmesi; bilgi, teknoloji ve kültür aktarımını planlı biçimde yürütmek amacıyla kurulan Türk-Alman ve Alman-Türk Dernekleri; özellikle de Osmanlı eğitim reformunda Almanyanın etkili bir yardım ve danışmanlık rolü üstlenmesi, bu girişimin önemli boyutlarıydı. Hedef, İngilterenin Mısırdaki emperyal siyasetinden ilhamla, Türkiyeyi Alman Mısırı yapmak diye tanımlanıyordu. Mustafa Gencerin çalışması, Almanyanın bu kültürel nüfuz politikasını ve onun saiklerini ayrıntılı bir biçimde irdeliyor. Aynı zamanda İttihatçıların Alman modernizmine duydukları ilginin ideolojik motiflerini de ortaya koyuyor. Yazarın bir vargısı da, bu ilişkide kültürel aktarımın tek taraflı olmasına karşılık, Jöntürklerin ve Osmanlı yönetiminin Almanya ile işbirliğini tamamen kendi çıkarlarına göre idare etmesidir. İletişim Yayınları, 352 sf. Dizi : Araştırma-İnceleme - 152 Tür : Araştırma | ||||||||
|
Arap Coğrafyacılarının Gözünden 1000 Yılında İSLAM DÜNYASI VE YABANCI DİYARLAR André Miquel (... ) Miladi 1000 yılındayız. Orta Asyadan İspanyaya uzanan geniş topraklarda, İslam uygarlığının en parlak dönemi hüküm sürüyor. Kervan yollarının bir sinir sistemi gibi yayıldığı bu topraklardaki kentler, dönemin Avrupa kentlerine parmak ısırtacak büyüklüğe ve ihtişama ulaşmıştır. Müslüman tüccarlar ve seyyahlar kuzey Akdeniz kentlerinden Hindistan ve Çine ulaşan kervan yollarında mekik dokuyor, bu bilinmedik diyarların ürünlerini ve bilgilerini kendi dünyalarına taşıyorlar. İşte bu kitap, Arap seyyah ve coğrafyacılarının, zamanın İslam dünyasına ve yabancı diyarlara nasıl baktığını ele alıyor. Hem erken ortaçağın Arap-Müslüman uygarlığı hakkında birçok somut bilgiye ulaşıyoruz, hem de bir bakış açısı tarihi okuyoruz, yani o dünyanın, içinde yaşayanlarca nasıl görüldüğünü öğreniyoruz. Bu, kendi içinde büyüleyici bir macera oluşturuyor. Seyyah-coğrafyacılarımız İslam kentlerini anlatıyor bize: Kurtuba, İskenderiye, Kahire, Mekke, Medine, Şam, Bağdat, Kûfe, Basra, Musul, Hemedan, Rey, İsfahan, Şiraz, Nişapur, Semerkand ve Buhara. Sonra gözlerini Bizansa, Konstantiniyyeye ve Romaya çeviriyorlar. Kostantiniyye hiç değişmeyen tek bir imgeye indirgeniyor: Boğaziçi. Seyyahlarımız ona Nehir adını verir ve çığırının Karadenizden Akdenize kadar uzandığını söylerler. Bu nehrin kenarında her yeri işlenmiş taştan bir kent bulunur. Roma ise bir ibadet şehri olarak algılanır. Bu kentte tam yüz bin çan, kırk sekiz bin rahip, üç yüz elli büyük şamdan, altı yüz vazo ... vardır. Yazarlarımız daha sonra bizleri Efrenciyenin çeşitli kentlerinde gezdirirler. Mecûsların tek sabit ikametgâhı İrlanda Adasında bir balina avında tayfalardan biri balina yavrusunun yanına yaklaşıp, başını dostane şamarlarla okşar; fil ise hassas ve korkaktır, özellikle kedilerden ürker... Savaşta kullanılır, ama aynı zamanda tarlalarla ilgilenebilir, bir evi süpürebilir, su çekebilir, pazara çıkıp alışverişte para üstünü kontrol edebilir. Hatta eğer görüş alanı içindeki bir kadın bayılıp, uygunsuz yerleri görülecek şekilde düşerse, hayvan hortumuyla onun giysisini düzeltir. Binyıl öncesinin büyülü dünyasına hoş geldiniz. Kitap Yayınevi, 94 sf. Çeviren: Ali Berktay Dizi: Tarih ve Coğrafya-14 | ||||||||
|
ŞAPKA, DENİZKIYISI VE YÜZ Demir Özlü (...) Berlin, Paris, Prag, İstanbul, Stockholm, Amsterdam arasında mekik dokudu. Ona edebiyatımızın en ilginç erotik pasajlarını yazma fırsatını veren kadınlar gibi, kentler de Demir Özlünün sevgili kahramanları oldu. Ve yolculuklar elbette. (Onat Kutlar) Demir Özlü, ilk öykü kitabı Bunaltı ile başlayan ve Geçen Yaz Kentte Kızlar ile süregiden öykülerini, kendi seçkisiyle, Şapka, Deniz Kıyısı ve Yüzde buluşturuyor. Bu uzun dönem boyunca yazdığı öykülerinde, insanın yabancılaşmasını; yalnızlığı, karamsarlığı, yaşadığı zaman ve mekanla bağlarını koparmadan anlatıyor, Özlü. Dünya Kitapları, 261sf. Dizi: Seçme Öyküler-24 Tür: Öykü | ||||||||
|
LARA FENERİ Çakıp Sönen Anılar Ali H. Neyzi Lara Feneri (Çakıp Sönen Anılar), Ali H. Neyzinin Amerikada eğitimini sürdüren torunu Nurunisa Neyziye yazdığı e-postalardan oluşmuş. Çocukluğu ve ilk gençliği, İstanbulun artık resimlerde kalan köşklerinde geçmiş birinin heyecanıyla yaşanan bir hayatın öyküsü var bu anılarda. Kanlıcada istakoz avı, tulûat kumpanyaları ve Kalamış yolunda kurulan deniz hamamları... Sanat ve edebiyat; sonra gurbete yapılan yolculuklar, Londra, Amsterdam günleri... Evlatlık ablalar, diş kirası, şaire Leyla Saz Hanımefendinin harmoniumuyla Yuşa Tepesinde verdiği konser. Ali H. Neyzinin anıları bir yüzyılın artık gölgede kalan değerlerine ve değişimlerine ışık tutacak keyifli bir okuma vaat ediyor okura. Aşağıda, kitaptan bir pasaj verelim; ...Keman derslerine başladığım sırada daha sekiz yaşımda olmalıydım. Bana ders verecek olan İsmail Efendi, sırım gibi sıska, adeta karar derili, uzunca yüzü olan bir çingene idi. Günümüzde onlara Roman demek moda oldu. Çocukluğumda çingene sözü bilinirdi ama pek kullanılmazdı. Bir tür aşağılama deyimi olarak kullanılırdı. İsmail Efendi, İstanbulda ad yapmış ve önemli fasıl heyetlerinde her zaman aranan bir kemancı idi. Onun bana ders vermeyi kabul etmesi büyük bir fedakarlık imiş, ama doğal olarak ben bunu anlayacak yaşta değildim. Hele anneannem ile Kanlıcaya taşındığımızda, ben midye çıkarmak ve balık tutmak gibi işleri, keman meşk etmekten çok fazla sevmeğe başlamıştım. Zavallı İsmail Efendi neredeyse yarım gününü feda eder, vapurla Kanlıcaya gelir ve beni denizde bulurdu. Hocam gelince, yarı ıslak üstüme geçirdiğim kısa pantolonumla kemanımı bıraktığım yerden kapar, beni bekleyen İsmail Efendinin önüne çıkardım. Yarı ıslak saçlarımdan damlayan deniz suyu, herhalde ufak kemanıma hiç faydalı olmazdı. Asıl acıklı olan İsmail Efendinin durumu idi. O, bana uygulamalı olarak keman öğretiyordu: Bakın küçük bey, yayı şöyle çekeceksiniz deyip kendi kemanından tatlı bir ses çıkartıyor, ben de güya ona benzemek ümidi ile yayımı bir çekince, çoğunlukla İsmail Efendinin kısık dudaklarından ayyy gibi bir ses, ya da ıslık çıkıyordu. Adamcağızın, çıkan canhıraş ses karşısında kim bilir nasıl içi gidiyordu. ... Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 246 sf. Dizi: Edebiyat-289 Tür: Mektup/Anı | ||||||||
|
YUKARI ÜLKE Nelson Demille Sadece yalanların uydurulması gerekir, gerçekler zaten mevcuttur. (Georges Braque) Washington, D.C.deki Vietnam Şehitleri Anıtındaki isimler arasında, ölümü sır perdesiyle sarmalanmış Amerikalı bir teğmenin de adı vardı. Bazı nedenlerden, yetkililer onun düşman ya da kaza kurşunuyla öldüğüne inanmıyor; cinayete kurban gittiğinden şüpheleniyorlardı. Yazarın zeki, zarif esprilerle süslediği entrika, casusluk, aşk, ayartma ve aksiyon ögelerini içeren bu macera romanında, savaşın beraberinde getirdikleri ve bu olayların, savaşa katılanları, yaşamlarının sonuna dek nasıl değiştirdiğini göreceksiniz... Bu kitapta anlatılan günümüz Vietnamı, 1997 yılının Ocak ve Şubat aylarında yazarın yaşadığı kişisel deneyimlere dayanarak tasvir edilmiş. Altın Kitaplar, 782 sf. Çeviren: Petek Demir Türü: Roman | ||||||||
|
JİGOLO CİNAYETİ Bir Hop-çiki-yaya Polisiyesi Mehmet Murat Somer Sansüre elbette inanıyorum. Sayesinde servet yaptım. (Mae West) Hop-çiki-yaya Polisiyeleri dizisinin merkezinde, çözümleyici/dedektif bir tip var; İyi eğitim almış, kültürlü, sevimli, sosyal, aynı zamanda hayatına istemediği kimseyi sokmamakta kararlı, yakışıklı, Uzakdoğu sporlarına vâkıf bir travesti... Cinaî vakaların çözümlendiği merkez üssü de, onun işlettiği gay bar... Mehmet Murat Somer, bizi bu kahramanın peşinden, travestilerin dünyasına, parıltılı İstanbul gecelerinin karanlıklarına, şiddet dolu cinayetlere götürüyor... Giriş Sayfası: Süper yakışıklı Haluk yanımıza döndüğünde rengi atmıştı. Salonun karanlığında bile bembeyaz olduğu belliydi. Arayan Faruktu, cinayet suçuyla tutuklanmış. Şaşkınlıkla ona baktık. Anlamadım? dedi Nişantaşı kızı kılıklı karısı Canan. Bir minibüs şoförünü öldürdüğü suçlamasıyla tutuklamışlar.Bunu söylerken bana özür dilercesine bakıyordu, böylesine hoş olabilecek bir geceyi cinayetle mahvettiği için. Her şey böyle başladı. İstanbulun en gözde, sevilen ve pahalı gece kulüplerinden birinde, canım arkadaşım Ponpon sahnede şâşaalı şovunu yaparken bir cinayet daha kucağıma düşüverdi. Dedektiflik damarım hemen kabarıp, içimde birşeyler kıpır kıpır etti. Elbette bir öncesi vardı. Aslında hayatımın en depresif dönemlerimden birinin tam içindeydim. Bir renk olacaksa, koyu mordu. Adeta bir ametistin içine hapis olmuştum. Evden çıkmayalı uzun zaman oluyordu. Günlerdir tıraş olmamıştım. Önünden geçerken gözüm aynaya takılınca gördüğümü tanıyamıyordum: Kadavrayla hayalet arası bir şeydi. Bu ben olamazdım. Kendimi derin bir depresyondan kurtaramıyordum. Elbette ilk terk edilişim değildi, ama bu seferki farklıydı. İletişim Yayınları, 277 sf. Dizi: Çağdaş Türkçe Edebiyatı-129 | ||||||||
|
BÜYÜCÜLER Levent Mete Büyücülerin çok katmanlı bir kurgusu var. Dünyanın çok eski ve karanlık çağlarında geçen olaylar, acımasız bir imparatorluk, kan ve ateşle bastırılan isyanlar, büyüler, büyücüler, gizemli ve şiddet dolu yaşantılar, bir biçimde bugünkü dünyayı çağrıştırıyor. Seksen öncesi ve sonrası Güneydoğuda yaşanan çatışmalara, sosyalizm ve kapitalizm arasında bölünen iki kutuplu dünyaya ve sonra bugünkü tek kutuplu dünyaya, Irakın işgaline, felsefi, ekonomik ve siyasal tartışmalara göndermelerle dolu bir roman... CanYayınları, 208 sf. Dizi: Türk Yazarları Tür: Fantastik Roman | ||||||||
|
GİRİTTEN CUNDAYA Ya da Aşkın Anatomisi Ahmet Yorulmaz Ahmet Yorulmazın; Hasanakisi, Süslü Hüsniyesi, Marigosuyla bir Girit nostaljisini dile getirdiği üçlemenin ilk kitabı olan Savaşın Çocukları, bir Türk tarafından yazılmış ilk ve tek mübadele romanı olma özelliğiyle edebiyattaki yerini almıştı. Savaşın Çocuklarının devamı olan Kuşaklarda ise yine Hasanakinin kişiliğinde, mübadillerin ekonomik ve sosyal sıkıntılarını, Midilli ve Selanik elitini, iskan-tefviz olaylarının perde arkasını, II.Dünya Savaşının etkilerini okuduk. Üçlemenin son kitabı olan Giritten Cundayada, okuru bu kez 1940lı yılların Yunanistanına götüren Ahmet Yorulmaz, romanın ikinci bölümünde ise aynı yılların Cundasında dolaştırıyor. Remzi Kitabevi, 238 sf. Tür: Roman | ||||||||
![]() |
|||
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
|||
![]() |
|||
![]() |
|
![]() |
|||||||||||||||
![]() ![]() ![]() |
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||
![]() |