|
14 Ekim Ankara Sinema Derneğinin organize ettiği şenlik büyük ilgi görüyor. Benim izlediğim tüm seanslar doluydu. Gece yarısı sinemasına da gittik; o seanslar bile doluydu. |
Ergenekonda 16 kişi daha gözaltında | |||
Önce seyirciyle ilgili birkaç vurgu yapmak istiyorum. Çok genç bir kitle; pırıl pırıl bir gençlik kitlesi ile yan yanasınız (Hani yaş ortalamasını biraz artırdığımız için onlardan özür bile dilemek gerek!) Her hallerinden entelektüel birikimlerinin varlıklarını anlıyorsunuz. Hani, İşte Türkiye ortalaması burası olsa diye çok içten bir dilek diledim. Bir gün olacak da... Perşembe gününe kadar devam edecek olan şenlik Avrupa filmlerine yönelik geniş bir kitlenin sevgisini de gösteriyor. Ben de Avrupa filmlerini, her zaman Amerikan filmlerine yeğleyenlerdenim. Bunun ilk nedeni de, Avrupa filmlerinin doğal çevrede; Amerikan filmlerinin ise Hollywoodda, yani yapay bir alemde çekilmesi. Bir diğer ana neden de, Amerikan filmlerinin daha çok Amerikan sistemini ve devletini yüceltmesine karşın, Avrupa filmlerinin eleştirel bakışı öne çıkarması, daha samimi olması. OY VERMEMEK YANLIŞ Seyirci ile ilgili son bir değerlendirmem ise seçime yönelik. Bu kitlede seçime, daha doğrusu oy vermeye karşı bir ilgisizlik görünüyor. Yani seçime girecek partilerin hiçbirinin kendilerini temsil etmeyeceğini düşünüyorlar. Ben elitist değilim; ancak bence öncelikle oy kullanması gereken kitle bu. Oy kullanmamalarını ülke için ciddi kayıp görüyorum. Onların, entellektüel bazı kaygılarla oy vermekten kaçınmasına karşılık, hiçbir araştırma veya değerlendirme yapmaksızın, sadece etki veya tepki ile veya esen rüzgara göre oy veren geniş bir kitle ortada. Birinci kitleyi temsil edenler, bence yaşamlarının hiçbir döneminde kafalarına dört dörtlük uyacak bir parti bulamazlar. Sosyolojik olarak da parti sisteminde, kafana tam uyan değil, Sana ey yakın olan veya diğerlerinden daha iyi olan mantığı egemen. Aksi taktirde, 65 milyonluk bir ülkede yüz binlerce parti kurmak gerek, her entellektüele uygun parti olsun diye. Bunun pratikte geçerliliği yok. KARŞI TUTUM GEREK Türkiye gibi bir ülkede idealleri olanların daha güçlü, daha kararlı ve daha atak olması gerek. Bu toplum, aileden başlayarak, okulda, kışlada, iş hayatında otorite veya başkalarının aldığı kararlara biat etmeyi esas alan bir sisteme sahip, maalesef... Böylesi toplumlarda idealleri olanlar ileri çıkmaz, geride kalırsa, katı ideolojilerine katı bağlılık gösterenler rahatlıkla başarıya ulaşabiliyor. Bu seçimlerde de buna yakın bir tablo ortaya çıkabilir. Bugünün idealleri arasında, demokrasi, siyasal hoşgörü, düşünce özgürlüğü, azınlık (sadece etnik anlamda kullanmıyorum, kültürel, ideolojik; her alanda) hakları, rekabet, kalite, şeffaflık, çevre, refah, gelişmişlik, eleştiri hakkının korunması gibi ilk kalemde sayacağımız konular öne çıkıyor. Bunlara tümüyle veya bazıları ile mutabık olanlar güven verecek bir tercihi ortaya koymalı. Hele hele, bizim gibi homojen bir toplumsal yapıya sahip olmayan ülkelerde bu idealleri savunmak daha da önem kazanıyor. Türkiyede bu ideallerin egemen olmasını isteyenler en azından; bu ideallere kapalı olan partiler karşısında net tutum almalı. UÇ İKTİDARLAR ÇÖZÜM GETİRMİYOR Otoritenin egemen olduğu, hoşgörünün bulunmadığı, sadece liderin tahakkümü altındaki partilerle, demokrasiye açık partiler arasında tercih yapılmalı. Burada sağ, sol hiç önemli değil. Çünkü, her iki kesimde de otoritenin egemen olduğu partiler var. Öfke ile hareket etmekte olan seçmen radikalleşiyor. Öfkeye haksız demek mümkün değil. Ancak bu öfkenin doğru kanalize olması için herkese de görev düşüyor. | |||||||||
Yarın gücü ele geçirdiklerinde, hoşgörüsüzlüğü esas alacak, kapalılığı, otoriteyi esas alacak bazı eğilimlerin güçlenmesi Türkiyeye yarar getirmeyecek; yarın da çok geç olabilecek. Şu anda, şu veya bu çıkar kaygısı ile bu güçlere açık veya örtülü destek verenler ve de aydın geçinen bazı çevreler, yarın pişman olduklarında çaresiz kalabilecekler. Sisteme itiraz gerekçesi ile hoşgörüsüze yönelmek, çoğu zaman, kavgayı körüklemek anlamına geliyor. Geniş bir mozaiğe sahip Türkiye, geleceğini uçlarda değil, hoşgörüde aramak durumunda. Karşıtların varlığı gerekli ve yararlı; ama otoriterliğin, hoşgörüsüzlüğün egemen olduğu karşıtın iktidarı, ne kadar haklılık içerirse içersin öfkeli bir halka desteği ile akıl almaz işlere girişebilir. Lümpen, halk dalkavukluğunu öne çıkaran, sertlik ve kapalılık üzerine kurulu siyaset anlayışı ve bunlara dayalı oy toplama yarışına karşı çıkmak, çocuklarımızın geleceğidir. | |||||||||
MHP zorlanacak AKP ve Erdoğan'ın söylemi Erteleme belirsizlik demek Erteleme isteyenler moral topluyor 1 Ekim kritik gün Bu iş ağız tadıyla olmayacak YSK demokrasi sürprizi yapsa AKP'nin başına gelenler Karmaşaya rağmen seçim Sezer sessiz ama derinden Şuracıkta 50 gün kaldı Yine doğrusunu yapıyorlar! Sorumluluğu üstlenmeme |
|||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||