Home page
Haber Menüsü


 
Yol kesen değil, yol açan kazanacak
 
Önümüzdeki dönem Türkiye’ye uluslararası ilginin artacağı ortada. Türkiye’ye para girmesi gerekiyor.
 
İskender Özturanlı
NTV-MSNBC
 
6 Ağustos—  Türkiye tuhaf bir biçimde iki ayrı eksende dönen, iki ayrı dünya, iki ayrı ekonomik, sosyal ve siyasal ekseni neredeyse benimsemiş gibi. Durumu kabullenen ve korkan bir siyasal arayış içinde, ekonomik çaresizlik ve sosyal parçalanma yüzünden malul olmuş insanların ruhsal yapılarına duhul etmeksizin geçriyor seçim öncesi trafiğini.

   
 
       
   
MSNBC News İskender Özturanlı: Ankara'dan kalkan son tren
MSNBC News İskender Özturanlı: Bir kriz daha. Hayır asla...
MSNBC News İskender Özturanlı: Ne ABD, ne Rusya
MSNBC News İskender Özturanlı: Toplum neden heyecanlanmıyor?
MSNBC News İskender Özturanlı: Bir siyasi kuşak değişirken -2
MSNBC News İskender Özturanlı: Bir siyasi kuşak değişirken...
 
NTVMSNBC Reklam  
 

  İki eksen var. Bunların birincisinde herkes kendini tanımlıyor, ona kendinden menkul bir şekilde ötekine yöneliyor, oysa öte tarafta tanımsız bir yığın insan duruyor kafası karışmış, ekonomik çaresizliklerini nerdeyse kabullenmişler artık kimsenin de kendilerine bir şey yapamayacaklarını biliyorlar.
       Bu kadar koşuşturma, bu kadar tartışma içerisinde her iki dünyanın birbirine olan sağırlığı giderek artıyor üstelik.
       
ÖZLEMLER OLDUĞU YERDE DURUYOR
       Türk halkının bazı özlemleri, içinde biriktirdiği bazı hasretleri olsa gerek. Bunlardan birkaç tanesini sayalım hemen. Yeni insanlar, yeni bir tarz kendisine yalan söylemeyen açık adamlar, kendisni benimseyen onları sürece dahil ettiği hissi veren siyasal organizasyonlar, kendisini orada bulabilecek orada tanımlayabilecek insanlar.
       Olayların akışında sürüklenen değil olayların içinde etkin bir şekide yöneten liderlik, kapalı kapılar ardında dolaylı açıklamlar ve imalarla ya da özenle yazılmış üstünde en aşağı on kişinin çalıştığı ezbere kilişe metinlerle zorlama argumanlara dayalı siyasal hipotezlerle değil karşılıklı interaktif, hata yapmaktan korkmayan ve geliştirilebilen bir siyasal anlayış.
       Karşılarına geçince sürekli metinden okurmuş izlenimi veren kendi dünyalarını sürekli kurup hep aynı retoriğin büyüsü içerisnde kendine öykünmekten başka bir şey yapmayan, nefes daraltıcı bulanık havada yaşamak istemiyor kimse artık.
       
AKP VE DERVİŞ EKSENİ
       İlginç olan Türkiye’nin ihityacı olan bu içten bu zorlamasız yönetim hissine ve yenilenmeye, bu seçimler öncesi iki eksende yakalamış olmasıydı.
       Bunlara bir siyasal islamdan merkeze doğru geri hareket eden Tayyip Erdoğan dinamiği, öbürü ise sosyal demokrasiden merkez liberal eksene doğru geri çekilen Derviş ekseni.
       Birinci eksen görevini tamamlamış ve hazır geliyor, kadrolarını en alt birimlere kadar değerlendirdi, mesajlarını açık açık verdi. Dolayısıyla siyasal kadrolarıyla taşıdığı mesajlar arasında işin başında gelen farkı minumuma indirgedi. Yenilendiğini, söyledi yeniledi. Ancak herşeyden önemlisi kendisiyle birlikte yürüyen kişileri o sürece dahil ederek giderek büyüme çizgisi gösterdi. İlginç olan üstelik yeni hiçbir şey söylemeden, parlak hiçbir mesaj vermeden. Ufak ama kararlı bir hareketle sağladı bunu. Şimdi seçimin tartışmasız en büyük favorisi.
       Oysa ikincisi, çok gereksiz yere, dar kapılar ardındaki hezeyan ve korkularla maalesef tedirgin edildi. Sürekli müdahele edildi, Türkiye’nin merkez solda ve merkez sağda yaşayacağı en önemli aksiyoner çıkış fırsatı giderek budandı, budandı ve bir ittifaklar retoriğine esir edilmiş oldu.
       Bir aksiyon iken, şimdi bir reaksiyon haline gelme riski ile karşı karşıya. Herşeyden önemlisi yeni insanlara, yeni kuşaklara güvenme ve güven verme hissi maalesef kırılmak üzere. Önce açılmak istedi sonra kapandı, eskilerden medet umdu, şimdi kendisinin çoktan gidip alıp götüreceği yere bir misafir gibi gidiyor.
       Oysa böyle olmamalıydı. Bu tarihi bir fırsattı. Halen de zamanı geçmiş değil. Bir ufak şans bir silkelenme ihtiyacı hala var.
       Geç kalan erken yol alanın önünü kesmek üzere hareket ediyor şimdi, oysa bu iki eksen açık açık ve eştlik içerisinde rekabet etmeli hatta öbürü aksiyoner diğer reaksiyoner olmalıydı, işin tabiatı gereği ya neyse.
       
DENGELENME İŞARETLERİ YAKIN
       Oysa Türk ekonomisi giderek kendini daraltan, bunaltan ağır krizden çıkmaya uğraşıyor, faizler her ne kadar halen çok yüksek de olsa da yavaş yavaş dengeleneceğinin sinyallerini veriyor. Bu anlamda Merkez Bankası’nın faizleri düşürme operasyonu, tam bu aşamda oldukça kritik bir rol oynayacak.
       Dirayetli bir karar, sonraki süreci belirleyecektir. Derviş döneminin regulasyonları giderek sonuç vermeye başlıyor herşeyden önemlisi finansal sektörün yeniden yapılanma takvimi gerek özel bankaların kendilerini yenilemeleri ve yeniden organize olmaları düzenleyici otoritenin de önemli ve denetleyici yaklaşımıyla yeniden şekillenmekte. Şimdi Türk bankacılık sisteminin usulca krizden çıkmaya başladığı zamana geldik gibi üstelik.
       Ancak bu aşama çok önemli. Burada temel önemdeki bankalarımızın nerdeyse tamamı ev ödevlerini bitirmiş durumdalar.
       
İŞ YAPMA ZAMANI GELDİ
       Şimdi iş yapma vakti artık. İş yapma vakti korkarız gene bu kışın sonuna kalacak. Ancak önümüzdeki dönem Türkiye’ye uluslararası ilginin artacağı da ortada.
       Türkiye para girmesi gerekiyor. Acaba bu eksenlerden birincisi tercih edilirse, girecek olan para öbürü tercih edilse de girecek mi? Bence bu konuda öbür eksenin bir girişimi olduğu belli, büyük bir uluslararası çaba göstermesi en azından dünyayı iyi izlemelerine bir delalet.
       Ancak uluslararası kamuoyunu ne derece ikna ettikleri henüz bilinmiyor, bu ancak yaşanılarak öğrenilecek.
        Dramatik olan gelişme krizin hızını kesenlerin Krizden sonraki dönemde olmaları ve bunun sahibiyetini başkalarına bırakabilme riskinin fazla olmasıdır. Öte taraftan yerleşik kadroları ve Anadolu güçleriyle CHP-DYP-MHP-ANAP gibi geleneksel partilerin de bir çıkış yapması da beklenebilir bu sürede.
       Son bir söz daha, ittifaklar üzerine. Türkiye’de sol ne İtalyadaki gibi yoğun bir sanayi ve işçi sınıfı üzerine kurulmuş, sınıfsal ve hatta yerel farklılıkların kemikleştiği bir çizgide gelişti (Bloklar kuramı Gramsci ve Toggliati gibi önemli adamları da vardı tarihte üstelik) ne de Fransa’daki gibi uzun bir tarihe dayalı bir geleneğe atfen yenilenen bir muazzam teori ve pratiğe sahipti.
       Onun için örneğin bir DSP, CHP tabanının ittifakı sözünün anlamsızlığı bir yana Türkiye’de sağ da ekonomik temelli bir ayrışmadan gelmediği için, girişimciliğin etkin dinamizmiyle kurlmadığı için bu ittifakların amorf ortamda ne kadar işlerlik içinde olduğu hayli kuşkulu olsa gerektir.
       Yılar önce Çetin Altan’ın yazığı gibi kimin niye solcu ya da kimin niye sağcı olduğu pek belli olmadığından mesela bir seçim öncesi, diyelim en sol partiye oy verdiğini bildiğim bir kişi bu seçimde AKP’ye oyunu rahatlıkla verebilmektedir. Bu açıdan Türkiye için belki, ileride başka bir ittifak teorisi gerekmektedir. Bu arayış beyhude bir arayıştır. Şimdilik.
       Türkiye’de korkmaması gerekenin hakikaten korkmaması gerekmekte. Şunu artık dünya biliyor, Türkiye’de sıkı asılan ipi göğüsler.
 
       
    TOP5 Bankaların kara tahtaları siliniyor  
     
 
  NTVMSNBC KULLANICILARININ TOP 10'u  
 

Bu haberi diğer okuyucularımıza tavsiye eder misiniz?
hayır   1  -   2  -   3  -   4  -   5  -  6  -  7  kesinlikle

 
   
 
 
NTVMSNBC   NTVMSNBC 'ye iyi erisim için
Microsoft Internet Explorer
Windows Media Player   kullanın
 
   
  Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler |
Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları