|
|
11 Eylül sonrası yeniden şekillendirilmeye çalışılan dünya düzeninin bir parçası gibi görülebilir bu operasyon. Dünya düzeninde ekonomik anlamda da bazı değişiklikler üzerinde çalışılıyor. Bizim üzerinde durmak istediğimiz, IMFnin girişimleriyle şekillendirilmeye çalışılan borç yeniden yapılandırma stratejisi. KUR VE FAİZ SARMALI Türkiye dahil birçok gelişmekte olan ülkenin borçlarını geri ödeyememe riski, uluslararası yatırımcıların en büyük korkusu. Bu korkunun arttığı dönemlerde yatırımcıların o ülkeden çıkma eğilimi birçok ülkeyi ekonomik krize sürüklemiştir. Yüksek kur ve faiz sarmalına giren bu ülkeler büyük ekonomik kayıplara uğramıştır. Bu durum sadece o ülkeyi değil çevredeki birçok ülkeyi, hatta dünya ekonomisini tehdit eder duruma gelmektedir. Bu tehditin gerçekleşmemesi için, IMF borç ödeyememe riski olan birçok ülkeyi özellikle geçtiğimiz 15 yılda kurtarmıştır. Aslında bu kurtarma, söz konusu ülkeye borç veren yerli ve yabancı kreditörlerin de kurtarılması demektir. Sorun da burada başlamaktadır. Eninde sonunda IMFnin kurtaracağını düşünen kreditörler daha çok risk alıyor. Üye ülke fonlarından, bir başka ifade vergilerinden oluşan IMF parası ile risk alan yatırımcıların kurtarıldığı düşüncesi giderek yayılıyor. Bu, ahlaki istismar olarak adlandırılıyor. AHLAK VE KRUEGERİN YAKLAŞIMI IMF politikalarının artık böyle bir ahlaki istismara yol açmayacak şekilde oluşturulması gündemde. Geçtiğimiz yıl Kasım ayında IMF Başkan Yardımcısı Anne Krueger tarafından tartışmaya açılan borç yeniden yapılandırması planı bunu amaçlıyor. Buna göre, eğer bir ülke batıyorsa, yani borçlarını ödeyemez noktaya gelmişse, ortaya çıkan maliyet sadece IMF tarafından değil, bu ülkeye kredi veren tüm özel kişi ve kuruluşlar tarafından da karşılanacaktır. Kural basit, yatırım yapan belli bir risk alıyor, eğer bu risk gerçekleşiyorsa, sonucuna katlanmak durumunda. Bir şirket iflas ettiğinde, bunun tasfiyesi ve kurtarılması için ne tür kurallar izleniyorsa, bir ülke iflas noktasına geldiğinde benzer bir sürecin işletilmesi gündemde. Bu konuda ağırlıklı olarak ABD örneği verilmekle birlikte, birçok gelişmiş ülkede şirket iflaslarında benzer yöntemler kullanılıyor. BORÇ SERVİSİ ASKIYA ALINIYOR Öncelikle, iflas noktasına gelen şirketin borç servisini sürdürmesi otomatik olarak askıya alınıyor. Operasyonlarını sürdürebilmesi için işletme sermayesini kullanmasına izin veriliyor. Daha sonra, borçlunun varlıkları ve yükümlülükleri yeniden organize edilerek bir borç ödeme planı çıkarılıyor. Bu işlemler hukuksal bir çerçevede sürdüğünden, borçlunun ve alacaklının haklarının eşit olarak gözetildiği bir süreç oluyor. Fakat sonuçda ortada bir maliyet var, alacaklı da bu maliyetten payını alıyor. Borç ödeyememe noktasına gelen ülkeler içinde benzer bir sürecin işlemesi düşünülüyor. Henüz son aşamasına gelmiş değil. İşin hukuksal ve uluslararası hakemlik sürecine ilişkin pratik sorunlar var. Fakat, uluslararası finans sisteminin böyle bir yola girdiği kesin. IMFnin Arjantin konusunda aldığı tavır bunun bir göstergesi kabul edilebilir. Önümüzdeki yıllarda sürdürülebilir borçlanma şartlarını uygulayamayan ülkelerin default ya da borç ödeyememe noktasına gelmelerine sık sık rastlanabilir. Böyle bir durumda bu ülkelerin borç servislerinin askıya alınması, sermaye hareketlerinin geçici olarak durdurulması, daha sonra da borç ödeme takviminin yeniden oluşturulması gibi uygulamalara rastlayabiliriz. İSTANBUL YAKLAŞIMINA PARALEL Bu sistem batık banka kredilerine uygulanan İstanbul ya da Londra yaklaşımına oldukça benziyor. Bu yaklaşımlar ulusal düzeyde şirketleri kurtarmaya yönelikken, IMFnin oluşturmaya çalıştığı yeni sistem küresel düzeyde ülkeleri kurtarmaya yöneliktir. Belki buna da Washington yaklaşımı diyebiliriz. Sonuçda ister şirket ister ülke düzeyinde olsun, alacaklının ortaya çıkan maliyete katlandığı bir sistem olacaktır. Dolayısıyla, uluslararası sermeye çok daha temkinli hareket edecektir. Umarız seçimlerden sonra IMF programının sürdürüleceği bir hükümet çıkar. Aksi takdirde, IMF ile gözden geçirme değil, Washington yaklaşımı üzerine toplantılar yapmamız sürpriz olmayacaktır. Akyüz, Yılmaz (ed.) (2002), Reforming the Global Financial Architecture, Issues and Proposals, UNCTAD, Geneva IMF Survey (24 June,2002), Rogoff and Zettelmeyer on roots of SDRM idea, 31,12, 197-200 | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||