|
BŞGŞ ithalatının yüzde 90nı İsrailden gerçekleşiyordu. BŞGŞ bölgesinde 1967 sonrasında daha önce faal olan çok sayıda banka kapatılmış, sadece iki tanesinin faaliyetine izin verilmişti. İzne bağlı olmak kaydıyla, Filistinlilerin İsrailde ancak inşaat ve tarım sektöründe çalışması mümkündü. BŞGŞ bölgesinde toplanan vergilerin hemen hemen tümü İsrail hazinesine aktarılıyordu. Buna karşın, Filistin bölgesinde gerçekleşen kamu harcaması yok denecek kadar azdı.
1993 ve 1994 yılları İsrail -Filistin ilişkilerinde önemli dönüm noktalarıdır. 1993 yılında Osloda imzalanan barış anlaşması Filistin Kurtuluş Örgütünün Filistin Yönetimi olarak doğmasını sağlamıştı. Birçok boyutu olan bu anlaşmanın Filistinliler açısından en önemli hedeflerinden birisi, 5 yıllık bir dönem sonunda Filistin devletinin kuruluşuydu.
Anlaşma sonrası Gazze Şeridinden büyük oranda, Batı Şeriadan da kısmen çekilen İsrail, 1994 yılında Filistin ile bir ekonomik anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, her iki tarafında ekonomik gelişimini eşit ve adil bir biçimde maximize etmeyi amaçlayan bir ilişki geliştirmeyi amaçlıyordu.
Yani, 1993 öncesi asimerik olan ilişkinin simetrik hale gelmesi amaçlanıyordu. Bu anlaşmaya uluslararası kuruluşlar ve devletlerden de büyük bir destek vardı. Genel olarak baktığımızda, bu anlaşmalar Filistinliler için daha önceki döneme kıyasla büyük kazançlar sağlıyordu.
FİNANS DESTEĞİ FİLİSTİNE YÖNELDİ
Anlaşma sonrası uluslararası kuruluşlar ve devletlerden çok büyük oranda bir finansal desteğin Filistine yöneldiğini görüyoruz. BŞGŞ, 1994 -99 yılları arasında kişi başına gelir kriterine göre, dünyada en çok dış yardım alan bölgelerden birisidir.
Bu yardımlar Filistin yönetiminin alt yapıyı geliştirmek üzere yaptığı kamu harcamalarının en büyük finansman kaynağı olmuş. Bu dönemdeki önemli gelişmelerden birisi, Filistin yönetiminin kurumsallaşma anlamında kaydettiği ilerlemedir.
Birçok yasal ve hukuksal düzenlemelerin yanında, Maliye Bakanlığı, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı, Filistin Para Otoritesi gibi kurumların oluşturulduğunu görüyoruz.
Para otoritesi yeni bir para yaratmamış, bankacılık sektörü üzerine yoğunlaşmış. 1993 öncesi iki olan banka sayısı, 2000 yılında 23e yükselmiş.
BÜTÇE AÇIĞI ARALIKSIZ ARTIYOR
Dış destek ve kurumsallaşma anlamında olumlu gelişmeler yaşanmasına rağmen, yeni ekonomik anlaşma sonrası yaşanan makroekonomik gelişmeler oldukça olumsuzdur.
1999 yılında kişi başına gelir 1993 yılına göre yüzde 8 daha azdır. 2000 yılının sonunda işsizlik oranı yüzde 30 seviyesine çıkmış. Konut ve alt yapı dışında yatırımlarda reel bir artış gerçekleşmemiş. Dış desteğe rağmen, Filistin yönetiminin bütçe açığı sürekli artış göstermiş.
DIŞ FAKTÖRLER DE ETKİLİ
Bu olumsuz makroekonomik performansın arkasında içsel ve dışsal birçok faktör bulunmaktadır. Filistin yönetiminin ağır bürokrasisi ya da elde edilen gelirlerin kontrolünün Maliye Bakanlığı yerine Yaser Arafatın kontrolünde olması başarısızlıktaki içsel bazı faktörlerdir. Dışsal en temel etmen ise, İsrailin BŞGŞ bölgesini güvenlik gerekçesiyle sık sık kuşatmasıdır. Kuşatmalar sırasında mal ve işgücü akımı büyük oranda durmaktadır.
BŞGŞ bölgesinin ekonomik aktivitesi ile kuşatmalar arasında güçlü bir korelasyon bulunmaktadır. Örneğin, 120 bin kadar Filistinli normal koşullarda İsrailde inşaat ve tarım sektöründe günlük 25 dolar gelir elde edebilmektedir. Bu, ayda 20 gün çalışılacağı varsayımıyla, yıllık 750 milyon dolar gelirin İsrailden Filistin bölgesine akması anlamına gelir.
Bu para Filistin GSYİHsının yüzde 18ine denk gelmektedir. İsrail tarafından BŞGŞnin 10 gün kuşatılması yaklaşık 30 milyon dolar ya da GSYİHnın yüzde 0.7 gerilemesine yol açmaktadır.
Bu, sadece işgücü piyasasından kaynaklanan bir kayıptır. BŞGŞ kuşatmalarının 1994 - 1999 döneminde bazı yıllar 90 güne kadar çıktığı düşünülürse, engellenen ticaretden ortaya çıkan ya da yaşanan gerginlik sonucu gerçekleşmeyen yatırımlardan kaynaklanan kayıplar hesaba katılırsa, karşılaşılan kayıp çok daha fazladır.
Normal koşullarda da İsrailin Filistin bölgesinin ticari gelişimini engelleyici bir politika izlediğini görüyoruz. Örneğin, ekonomik anlaşmada olmasına rağmen, Gazze bölgesinde bir deniz limanı açılması sürekli ertelenmiş ve açılamamış. Aynı bölgede uluslararası bir havaalanı 1998 yıllarının sonunda açılabilmiş, fakat bu havalanından kargo taşımacılığına izin verilmemiş.
EKONOMİK BAĞIMSIZLIK OLMAYINCA...
Sonuç olarak, bugün yaşanan İsrail -Filistin çatışmasını anlamada 1994 - 1999 döneminde yaşananlar son derece önemlidir. Filistinliler 1999 yılı sonunda ekonomik ve siyasi bağımsızlığını kazanmayı hedefliyordu, fakat yaşananlar Filistinlilerin hayal kırıklığını arttırdı.
Mevcut gerginliğin yaşanmasında hangi taraf daha suçlu, çok tartışılıyor, tartışılmaya da devam edecek. Bu konuya girmek istemiyoruz. Fakat açık olan bir nokta, 1994 ekonomik anlaşması planlandığı gibi eşit ve adil bir gelişme yaratabilseydi, bugünkü acı çatışma noktasına gelinmezdi. Aşağıda referans verdiğimiz ikinci makaleyi yazan Numan Kanafani Danimarkada yaşayan Filistinli bir iktisatçı.
Geçen yıl yayınlanan makalesinde bugün yaşanan çatışmaları hiç tahmin etmiyor. Basit ve eşit olarak tasarlanmış bir İsrail - Filistin gümrük birliğinin barış sürecine büyük katkıda bulunacağını belirtiyor. Bölgede kalıcı bir barışın sadece politik değil, ekonomik bir temele de dayandırılması gerektiği açık sanıyorum.
* - Alonso, P. & Von Allman, E. & Fischer, S. (2001), Economic Developments in West Bank and Gaza since Oslo, The Economic Journal, , 111, 472, 254 -275
- Kanafani, N. (2001), Trade - A Catalyst for Peace, The Economic Journal, , 111, 472, 276 - 291
| |