|
|
2001 yılının daha önceki aylarına baktığımızda ithalattaki düşüş oranının yüzde 25 ile yüzde 35 arasında seyrettiğini, ihracattaki artışın ise yüzde 6 ile yüzde 26 arasında değerler aldığını görüyoruz. İHRACATTAKİ ARTIŞ İthalattaki düşüş öngörülen doğrultuda olmasına rağmen, ihracat değerleri bazı aylar beklenenden hızlı, diğer bazı aylarda da beklenenden yavaş artış göstermiştir. Bu nedenle, tek bir ayın verisine bakarak ihracattaki artışın hız kestiği ya da artış gösterdiği sonucuna ulaşmak hatalı olabilir. İhracatın büyüme oranı bir önceki yılın aynı ayı ile karşılaştırılarak bulunmaktadır. Kasım ayındaki ihracat artış hızı Ekim ayının altında olmasına rağmen her iki ayda da ihracat 2.8 milyar dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. 2001 yılında, bu seviyeye bir de Mayıs ayında ulaşılmıştır. Bu rakamın Türkiyenin ihracat potansiyeli için kısa dönemde bir sınır olduğunu düşünüyoruz. Kısa dönemde ihracatın en önemli belirleyenleri döviz kurları ve ihracat yapılan ülkelerdeki büyüme oranlarıdır. Her iki faktör de ihracat açısından çok olumlu gitmemektedir. Türkiye ihracatının yüzde 50si AB ülkelerine yapılıyor. 2001 yılında yüzde 1.5 büyümesi beklenen AB ülkelerinin 2002 yılında yüzde 1 büyümesi beklenmekte. Benzer şekilde, 2001 yılında yüzde 1.1 büyümesi beklenen ABD ekonomisinin 2002 yılında yüzde 0.7 büyümesi beklenmekte. ABD yüzde 10 pay ile ABnin arkasından en çok ihracat yaptığımız 2. ülke konumunda. Bu ülkedeki durgunluk, dolaylı olarak dünya ekonomisini hemen hemen aynı oranda etkilemektedir. Bu nedenle, ihracatımız açısından AB dışındaki bölgelerin de çok parlak olmadığını söyleyebiliriz. ABDden son gelen veriler olumlu. Eriyen stokların yerine konmasından kaynaklanan göreli bir üretim artışı söz konusu. Bu durumun geçici olması ve ABDde kurum ve kişilerin yüksek borçluluğu nedeniyle üretim düşüşünün devam etme riski de bulunuyor. Bu riskin gerçekleşmemesi Türkiye dahil tüm dünya ekonomisi için hayırlı olur. TLNİN REEL DEĞERİ ETKİLİ OLACAK Döviz kurlarının ihracat üzerindeki etkisi TLnin reel değerine bağlı olacaktır. Reel kur hesabı kabaca nominal kur ile iki ülke ya da ülke grubunun ortalama enfllasyon rakamları kullanılarak hesaplanır. Seçilen dönem, seçilen ülke ya da ülkeler, kullanılan fiyat endeksleri reel kur hesabını ve karşılaştırmalarını etkilemektedir. Reel kur hesabını merkez bankası 19 ülke parasından oluşan bir sepete göre hem TEFE hem TÜFE için 1995 bazlı olarak hesaplamaktadır. Aralık 2001 sonu itibarıyla MB reel kur endeksi 1998 yılı düzeylerine yakındır. Tahminimiz, Ocak ayında kurda yaşanan hızlı düşüş sonrası MB reel kur endeksinin ortalama olarak 1999 yılı seviyelerine yaklaşacağıdır. Aralık 1999 dönemi döviz kurlarının bugünkü değerini karşılaştırmak için önemli bir dönemdir. 2000 yılı dezenflasyon programına başlamadan önce, TLnin devalüe edilip edilmemesi gerektiğinin tartışıldığı bir aydır Aralık 1999. Şimdi o dönemden Ocak 2002 sonuna kadar olan dönem için sadece ABD dolarına karşı TLnin değerindeki değişimi kabaca hesaplamaya çalışalım. Aralık 1999-Ocak 2002 döneminde ABDde üretici fiyat artışları yüzde 2, Türkiyede TEFE artışı yaklaşık yüzde 254dür. Burada, Ocak 2002 döneminde ABDde yüzde O bir fiyat artışı olduğunu varsayıyoruz. Döviz kurunun da 1.3 milyon TL seviyesine indiğini varsayalım. Nominal kuru fiyat endeksleri ile deflate ederek bir hesaplama yaparsak 31 Aralık 1999 tarihinde 1$= 542.000 TL olan değer, 1 Şubat 2002 tarihinde 1$= 524.000 TL seviyesine inmiştir. Bunun anlamı, Aralık 1999 dönemine göre TLnin % 3ün üzerinde değer kazanmasıdır. Farklı dönem, farklı endeks ve farklı ülke paralarıyla da hesaplansa TLnin Şubat 2001 krizi sonrası kaybettiği değeri geri aldığını söylemek mümkündür. Bu durum, ihracatımızın kazandığı rekabet gücünün de azalması anlamına gelmektedir. İçinde bulunduğumuz dönem, ihracat artış beklentimizi hem dünya ekonomisindeki yavaşlama hem de kurların geldiği seviye nedeniyle sınırlamaktadır. KURDAKİ DÜŞÜŞ KAYGI VERMİYOR Döviz kurlarındaki düşüşün, bazı yorumlarda belirtildiği gibi Türkiye ekonomisini yeni bir krize sokacak kadar kaygı verici olduğunu düşünmüyoruz. Birincisi, kurlardaki düşüşü çok uzun süredir yaşamıyoruz. Endişe veren 1.4 milyon TLnin altı son bir ayın sorunudur. Önümüzdeki 1-2 iki ay içinde kurların seviyesi bu endişeyi giderecek seviyeye çıkabilir. İkincisi, paranın değer kazanması ancak cari işlem açığının yüksek olduğu bir ortamda krize neden olabilir. Şu anda Türkiyenin GSMHnin yüzde 2sine ulaşan cari işlem fazlası bulunmaktadır. Üçüncüsü, dalgalı kur içinde MB müdahalesi mümkündür. Zamanlamasını tahmin etmek güç, fakat ekonomi yönetiminin TLnin daha fazla değer kazanmasını istemediği de anlaşılıyor. Bununla birlikte, bir noktayı vurgulamak istiyoruz. Ekonomik büyümemiz için ihracat kadar, tüketim ve yatırım kararlarına yönelik beklentilerde önemlidir. Kurlardaki belirsizliğin artması asıl bu beklentileri olumsuz etkilemektedir. Uzun süren resesyonun sonucu depresyondur. Merkez Bankası bu hassas dengenin farkındadır diye düşünüyoruz. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||