|
|
14 Nisan Gazetelerde yer alan bir haber Türkiyenin çok temel bir sorununun boyutunu bir kere daha gözler önüne seriyor. Konu Türkiyedeki vergi kaçağı. Maliye bakanlığının 2001 yılı vergi denetiminin Türkiyedeki toplam mükelleflerin yüzde 0.8ini kapsadığı ortaya çıkıyor. |
Yüzde 1i dahi bulmayan bu denetimler sonucunda mükelleflerin 13 katrilyon 301 trilyon liralık vergilendirilmesi gereken geliri saklayarak bu miktarın vergisini kaçırdıkları anlaşılıyor. Türkiyede ortalama verginin yüzde 30lar civarında olduğunu varsayarsak, kaçırılan vergi yaklaşık 4 katrilyon TL seviyesinde. Sadece bu denetimden çıkan bir sonuç. Bu sonuç bile bize çok şey anlatabiliyor. Uygulanan ekonomik programın en temel performans kriterlerinden birisi kamunun faiz dışı fazla hedefini tutturması. İçinde bulunduğumuz yıl kamu sektörü faiz dışı fazlasının GSMHnin yüzde 6,5i olması hedefleniyor. Bu, nominal olarak 18,4 katrilyon TLye denk geliyor. Borç stoğunun azaltılması ve sürdürülebilirliği için devletin bu tasarrufu yapması son derece önemli. Bu, devletin sıkı maliye politikası uygulaması anlamına geliyor. Ekonominin büyük bir daralma yaşadığı bu dönemde, devlet harcamaları yoluyla talep arttırıcı bir maliye politikası uygulanamıyor. Faiz dışı fazla hedefi acaba yüzde 6,5den yüzde 5,5e çekilebilir mi önerisi hem IMF hem ekonomi yönetimi tarafından kesinlikle red ediliyor. Faiz dışı fazlanın yüzde 1 azaltılması, devletin yaklaşık 2,8 katrilyon TL daha fazla harcaması anlamına geliyor. Böyle bir harcama, çarpan etkisiyle ekonomide kabaca 6 katrilyon TL civarında gelir yaratabilir. BÜYÜMEYE GEÇİŞ KRİTİK ÖNEMDE Ekonomi daralırken devletin talep arttırıcı maliye politikası uygulayabilmesi ekonomik büyümeye geçiş için son derece önemlidir. Kaçırılan vergiler büyümenin önünde bir engeldir. Türkiyede vergi oranlarının çok yüksek ve karmaşık olduğu, ekonomi daraldıkça kaçırılan vergi oranının yüksek olmasının normal olduğu görüşlerine katılıyoruz. Fakat, aynı sistem içinde kaçınılmaz olarak vergi ödeyenler ile vergi kaçırabilenlerin birlikte olması büyük bir eşitsizlik yaratmaktadır. Gelişmiş ve uygar bir ülke olacaksak, o ülkelerin standartlarında bir vergi sistemi oluşturmaya mecburuz. Yani vergi oranlarının düşük, idaresinin basit, denetiminin sıkı, kaçırma cezasının ağır olduğu bir sistem yaratmalıyız. Bunu söylemenin kolay, gerçekleştirmenin zor olduğunu biliyoruz, fakat eninde sonunda başarmamız gereken budur. Bugün OECD ülkelerinde faiz ve sübvansiyon hariç devlet harcamalarının GSMH içindeki payı ortalama yüzde 40dır. Aynı oran Türkiyede yaklaşık yüzde 17 civarındadır. Yani ülkelerin refah seviyesi arttıkça, başta sosyal güvenlik olmak üzere kamu mallarının sağlanmasına ilişkin devlet harcaması artmaktadır. Bu harcama, ancak sağlam gelir kaynağı olan vergiye dayandırılabilirse kalıcı olabilir. VERGİ REFORMU HIZLANMALI Bu yıl Türkiyede vergi reformu konusunda mesafe alınması bekleniyor. Özellikle vergi idaresine yönelik reformların önemli katkılar sağlayacağını düşünüyoruz. Fakat bu reform, daha kapsamlı ve radikal hale gelmelidir. Vergi oranlarının indirilmesi, güçlü denetim ve ceza konusunda henüz ilerleme yoktur. Denetim elemanlarının sayısına ilişkin açıklanan rakamlar bu kanımızı güçlendiriyor. Gazete haberlerine göre şu anda Türkiyede 467 maliye müfettişliği, 1150 hesap uzmanlığı kadrosu bulunmasına karşın, çalışan maliye müfettişi sayısı 107, hesap uzmanı sayısı ise 288. Benzer şekilde, gelirler kontrolörleri ve vergi denetmenleri için 8,849 kadro bulunmasına karşın dolu olan kadro sayısının 2,227 olduğunu öğreniyoruz. Herhalde Kral Çıplak sözü durumumuzu en iyi şekilde yansıtıyor. | ||||
Bankaların kara tahtaları siliniyor | |||
|
|||||||||||||||||
|
|||||||||||||||||
Ana Sayfa | Güncel | Dünya | Ekonomi | Sağlık | Yaşam | Teknoloji | Kültür & Sanat | Spor | Hava Durumu | Haber Özetleri | Arama | NTVMSNBC Hakkında | Yardım | Spor Yardım | Tüm Haberler | Araçlar | NTVMSNBC Reklam Seçenekleri | Hukuki Şartlar & Gizlilik Hakları |
|||||||||||||||||